İMAN, BİR İDDİADIR, İSPAT İSTER
EMN kökünden gelen iman, “güvenmek, güven vermek ve emniyette olmak” gibi anlamlara gelmektedir. Bir kimseye inanmak, ona güvenmek demektir. Allah’a inanıyorsanız, O’nun yasalarına ve verdiği mesajlara itibar edip güvenmek zorundasınız; zira Allah, kendisinin mümin (güvenilir) olduğunu bildirmektedir. (59/23) Dolayısıyla inandığını söyleyip, O’nun hükümlerine ve mesajlarına güvenmeyenler, münafık olarak isimlendirilmiştir.
Peki, bir kimsenin iman ettiğinin (mümin olduğunun) ispatı nedir?
Öncelikle belirtelim ki imanın ispatı, salih amel işlemektir. (2/82) Yani, imanın gereklerini yerine getirmektir. Dolayısıyla iman ettiğini iddia eden kimse, takvalı davranmak, (sorumluluklarının ne olduğunu bilmek ve yerine getirmek) zorundadır. (2/103)
Kur’an, iman eden bir kimsenin nasıl davranması gerektiğini, onlarca ayette açıkça belirtir. Bu ayetlere uyan kimse, mümin olduğunu ispatlamış olacaktır. İnandığını söyleyip, ayetlere göre amel etmeyenler de münafık olarak vasıflandırılmaktadır.
Mümin, sadece Allah’a güvenip tevekkül eder (3/122) Allah’ın yetkilerini başkalarıyla paylaşmaz. (17/111) Haram kılma yetkisinin sadece Allah’a ait olduğunu bilir. (9/29) Helal olan şeyleri haram kılmaz ve haddi aşmaz. (5/87) Aklı örten içki (ve benzer şeyleri), kumar ve her türlü şans oyunlarından uzak durur. (5/90) Allah’ın yanı sıra başkalarına şefaat hakkı tanımaz. (39/44)
Mümin, gayba (vahye/Kur’an’da anlatılanlara) inanır. (2/3) Kur’an’ı tilavet edip, anlamaya çalışır. (2/121) Kur’an’ın bir kısmına değil, bütününe inanır. (2/85) Kalbi, Allah’ın zikri ile (vahyi) ile mutmain olur. (13/28) Dünyaya imtihan için geldiğini bilir. (29/2) Kendisine ayetler okunduğunda, kibirlenmeden hamd ile Allah’ı tespih eder ve teslim olur. (32/15)
Mümin, kendisi ve en yakınları dahi olsa, Allah için şahitlik yapar ve adaleti titizlikle ayakta tutar. (4/135) Emanetlere, yaptığı antlaşmalara, verdiği sözlere sadık kalır. (2/100) Bir topluma (veya kimseye) olan kininden dolayı haddi aşmaz. (5/8) İmanına asla zulüm bulaştırmaz. (6/82) İmanın kendisine hayır/iyilik kazandırdığı takdirde “gerçek iman” olduğunu iyi bilir. (6/158)
Mümin, Allah yolunda infak eder. (2/254) Malın kötüsünden değil, temiz olanından verir. (2/267) Verirken gösterişe kaçmaz ve başa kakarak (iyiliği) boşa çıkartmaz. (2/264) Başkasının malını haksız yere yemez. (4/29) Salatı ikame eder, alış verişin ve dostluğun işe yaramadığı hesap günü gelmeden kazandıklarından açık-gizli infak eder. (14/31)
Mümin, ihtiyaç sahibine (ribaya kalkışmadan) karşılıksız borç verir. (2/245) Alacağını ribaya çevirmez. (2/278) Borçlarını ve alacaklarını yazar ve gerekirse şahitler tutar (veya resmiyet kazandırarak zamanında öder). (2/282)
Mümin, Allah yolunda cihat eder. (2/218) Zorluklara karşı sabırla direnir (3/200) Cihat kaçınılmaz olduğunda kaçmanın ağır bir vebal olduğunu bilir. (3/142) Çıkarı için müminleri bırakıp zalimleri dost edinmez. (4/144) Allah’ın bildirdiklerine tabi olur, kimseyle çekişmez. (8/46)
Fasık bir kimse, ona bir haber/bilgi verdiğinde, onun doğruluğunu iyice araştırarak karar verir. Kimseyle alay etmez, kötü lakaplarla çağırmaz. Kötü zandan kaçınır, kimsenin kusurunu araştırmaz. Yaptığı kötülüklere karşı tövbe eder. Allah’a din öğretmeye kalkışmaz, dini Allah’tan öğrenir. (49/6,11,14,16)
Mümin, Allah’a karşı sorumluluğunun idrakinde hareket eder ve hesap günü için her türlü hazırlığını yapar. (59/18) Yapamayacağı şeyler hakkında söz vermez. (61/2) Allah’ın dinine yardımcı olur. (61/14) Malı ve çocukları hiçbir şekilde kendisini Allah’ın yolundan alıkoymaz. (63/9) Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehenneme karşı kendisini ve ailesini korur ve günahlarına karşılık samimi bir şekilde tövbe eder. (66/6,8)
Hülasa; gerçek iman, sahibine kötü şeyler değil, iyi ve topluma yararlı şeyler yaptırır. (2/93) Gerçek mümin, elinden ve dilinden hiç kimsenin rahatsız olmadığı ve toplumun güven duyduğu kimsedir. (hr)
Selam ve sağlık dileklerimle…
BEŞİR İSLAMOĞLU, 15.03.25
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.