Salat; Kur’an’da (tekbir, kiyam, rükü, secde, ka’de ile) namaza durmak, Allah’a yönelmek, ibadet ve dua etmek, destek vermek, yardimlasma ve dayanisma içinde olmak gibi anlamlarin yani sira; din, iman, tevhit, tesbih, tahmit, tövbe, istigfar zikir, sükür, rahmet, miraç, kible ve gönlünü Allah’a açmak gibi anlamlara da gelmektir.
Kur’an’da, salat kavraminin hangi anlamda kullanildigi, içinde bulundugu ayetlerin baglam ve anlam bütünlügünden anlasilacaktir. Salatin, namaz kismina geçmeden önce, Kur’an’da baska anlamlarda kullanildigina dair birkaç örnek verelim.
1. Dua, siginma: “Ey iman edenler! Sabirla (kararlilikla, direnerek) ve salatla (dua ederek, Allah’a siginarak) yardim dileyin. Süphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (2/153, 45)
De ki: “(Rabbinizi) ister Allah diye çagirin, ister Rahman diye çagirin. Hangisiyle çagirirsaniz çagirin, nihayet en güzel isimler O’nundur.” Salatinda (duanda, yalvarip yakarmanda) sesini ne asiri yükselt, ne de asiri kis; ikisi arasinda dengeli bir yol tut!” (17/110)
2. Destek, yardimlasma, dayanisma: “Kuskusuz, Allah ve melekleri Nebi’ye salat ederler (destek verirler). Ey iman edenler! Siz de ona salat edin (destek verin) ve tam teslimiyet gösterin.” (33/56; 9/103, 99; 20/14, 132; 70/22; 107/5)
3. Ibadet: “Onlarin, Beyt’in yaninda salatlari (ibadetleri) islik çalip el çirpmaktan ibarettir. Öyle ise (ey müsrikler) küfrünüzden dolayi tadin azabi.” (8/35; 10/87)
4. Tevhit, kulluk: “Rabbimiz! Ben çocuklarimdan bazisini, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yaninda ekin bitmez bir vadiye yerlestirdim. Rabbimiz! Salati ikame etsinler (tevhidi bir bilinçle kulluklarini yerine getirsinler) diye. Sen de insanlardan bir kisminin gönüllerini onlara meylettir, onlari ürünlerden riziklandir, umulur ki sükrederler.” (14/37; 19/31; 30/31; 31/17; 74/43)
5. Din, iman: “Dediler ki: “Ey Su’ayb! Babalarimizin ibadet etikleri yahut mallarimiz hakkinda diledigimiz sekilde tasarrufta bulunmayi terk etmemizi sana salatin mi (dinin, imanin mi) emrediyor. Oysa sen gerçekten yumusak huylu ve akli basinda bir adamsin.” (11/87; 19/59; 29/45)
6. Güvence, eman: (Antlasmalarini bozan müsrikler) tövbe eder, salati ikame eder (sana eman, güvence verirlerse) ve zekât öderlerse (mali destek saglarlarsa), kendilerini serbest birakin. Süphesiz Allah çok bagislayicidir, çok merhamet edicidir.” (9/5)
7. Arzu ve istek: (Ey Muhammed!) De ki: “Süphesiz benim salatim (arzu ve isteklerim) ibadetlerim, hayatim ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (6/162)
8. Namaza durmak: Salat kavraminin en yaygin anlami, namaza durmaktir. Pek çok ayette, “salati ikame edin” ifadesi genellikle, “namaza durmak” olarak geçmektedir.
Mesela; “salati ikame edin (namaza durun), zekâti verin (kendinizi arindirin). Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin” (2/43) ayetinden, kilinan namazin kast edildigi açiktir.
Özellikle son zamanlarda bazi kimselerin, “salat” kavramini diger anlamlara hasrederek, “namaz” denilen sekilsel eylemi yok saymalari din ve hakikat ile asla bagdasmaz. Salat kavraminin, pek çok ayette “namaz” anlaminda kullanildigi açiktir. Simdi örnekler verelim.
Allah, Israilogullarina talimat verirken, o talimat içerisinde salati ikame edin (namazi kilin) (2/83) buyurmasi, “salatlari (namazlari) ve salati vustayi (Cumayi) koruyun”2/238), “sarhos iken ne söylediginizi bilinceye ve cünüp iken yikanincaya kadar salata (namaza) yaklasmayin” (4/43), “kâfirlerin saldirmasindan korkarsaniz, salati (namazi) kisaltin” (4/101), “salat (namaz), müminlere belirlenmis vakitlerde farz kilinmistir (4/103, (17/78), “salata (namaza) kalkilacaginiz zaman abdest alin” (5/6), “müminler, salata (namaza) çagrildiginda, müsriklerin onlari alay ve eglenceye almalari (4/58), Cuma günü salata (namaza) çagri yapildigi zaman, hemen alisverisi birakip Allah’i anmaya gitmeleri” (62/9) vb. ayetler, sekilsel olarak namazin varligini açikça kanitlamaktadir.
Ayetlerin yani sira, tarihi gerçeklerler ve “yasayan sünnet” dedigimiz pratik, cami ve mescitlerin varligi, tüm mezheplerde namazin farz kilinmis olmasi vs. -ontolojik olarak- namazin açikça ispatidir.
Namaz kavrami, -abdest ve oruç gibi- Farsçadan Türkçeye geçmis salatin bir parçasidir. Namaz, Ibadet ve duanin eyleme dönüstürülmüs halidir. Namazi eda etmek, manevi olarak Allah’in kapisini çalip huzuruna varmaktir. Allah’in huzuruna ihlasli varan, huzur bulur; yeter ki bilinçli davranalim.
Namazi ikame etmek” ayni zamanda küfrün, sirkin, nifakin ve zulmün her çesidine, nefsin ve seytanin bütün aldatmalarina karsi yikilmadan ayakta kaldigini ve Allah’a sigindigini fiilen göstermektir. Karsilarinda elpençe ve saygi ile beklemesini isteyen zalim ve müstekbirlere degil, sadece Allah’in önünde saygiyla durulabilecegini ve egilebilecegini kanitlamaktir.
Bazi kimseler, “sekilsel namaza gerek yok, dua ve zikir zaten namazdir” diyebilirler; ancak Islamda “seair” denilen semboller vardir ki onlar, Islamin renkleridir; yoldaki isaretlerdir. Kabe, mescit, cami, minare, namaz, tavaf gibi; bu semboller, müminlerin imanini ve heyecanini artirir, birlik ve dirliklerini saglar.
Namazin ikamesi, ayetlerle belirlendiginden, inkari mümkün degildir; ancak namazin, gerçek bir ibadet olabilmesi için su hususlara dikkat edilmelidir:
1.Namaz; “borç ödemek, aradan çikartmak” gibi anlayislarla degil, “Allah’in huzuruna varmak, huzur bulmak, sevinç duymak” gibi duygularla ikame edilmelidir. Bunun için de namazda okudugumuz ayet ve dualarin anlamlarini ögrenmek ve okurken üzerinde tefekkür etmek sarttir.
2. Zammi sure olarak okudugumuz ayetlerin tevhit, ibadet, dua ve ögüt grubundan olmasina dikkat etmek gerekir. Mesela, “müsrikleri nerede bulursaniz öldürün” gibi savas ayetleri, “ey Nebi! Niçin … kendine haram kiliyorsun”, “ey Yahudiler, ey Hiristiyanlar, ey kafirler” gibi tarihsel ayetlerin okunmasi namazla pek bagdasmaz. Dolayisiyla çok seçici olmak gerekir.
3. Namazin kemiyetine degil, keyfiyetine önem vermek. Yani, rekatlarin fazlaligina ve namaz disiplinine degil, namazin maksat ve gayesine önem vermek gerekir. Kiymetli olan namaz, basta kiraat olmak üzere rükü ve secdesine dikkat ederek, ihlasli ve husulu -kime ve niçin yöneldigimizin bilincinde- hareket ederek kildigimiz namazdir. Istisnalar bir yana, rekatlari artirilan namazin kalitesi kesinlikle düser. Onun için kaliteden asla taviz verilmemelidir.
4. Toplu olarak namazi eda etmenin maksadi, sadece camide saf tutup bir duvarin tuglalari gibi birbirlerine kenetlenmek degil, asil maksat, cami disinda toplumla kenetlenmek ve hak, adalet, baris, huzur, merhamet, sevgi ve yardimlasma gibi ahlaki degerleri önemseyip “güven toplumu” insa etmektir. Namaz kilan mümin, her konuda ve herkesten daha çok güven vermelidir. Aksi takdirde, namazin faydasini göremeyecegi gibi, dine ve Müslümanlara da çok büyük zarari ve kuru bir yük olacaktir.
5. Namaz kilabilmenin ön sarti olan abdest almayi çok büyütmek, israf derecesinde su kullanmak, ayakta çorap olmasina ragmen, sanki ayaklar çok kirliymis gibi her defasinda dakikalarca yikamak, abdestle ilgili 40-50 sayfalik kitaplar yazmak vs. sekilcilikten öte bir sey degildir. Halbuki abdest, namaza kalktigimiz zaman, sadece kollarimizla birlikte ellerimizi ve yüzümüzü hafif yikamak ve bastan ayaklara kadar üstümüzün –mesh ederek, silerek- temiz olmasina dikkat etmektir. Aldigimiz abdest, ürküttügümüz kurbagaya degmeli!
Özetle belirtmek isterim ki salat kavrami, Kur’an’da bir çok anlama geldigi gibi -tekbir, kiyam, kiraat, rüku, secde ve ka’deden olusan- “sekilsel namaz” anlamina da gelmektedir. Binaenaleyh Resulullah as’in kilarak ögrettigi namazdan -Müminler olarak- asla vaz geçemeyiz; zinhar, yukarida belirtigimiz ölçüler çerçevesinde namazlari ikame etmeye devam etmeliyiz.
Selam ve muhabbetlerimle… BESIR ISLAMOGLU
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)