(Ins ve cin terkibine devam…)
Geçen makalede, Kur’an’da 10’dan fazla ayette geçen “ins ve cin” terkibini ele aldik. Meallerde genellikle “insanlar ve cinler” seklindeki çevrinin dogru olmadigini dört ayet örnek vererek degerlendirmeye çalistik. Gelen yorumlar, bu konunun daha genis bir sekilde ele alinmasi gerektigini gösterdi. Simdi konuyu daha detayli bir sekilde degerlendirmeye çalisalim.
Bazi arkadaslar “böylesine mütesabih/girift bir konu sosyal medyada konusulmamali” diyebilirler; ancak “cin” kavraminin yanlis anlasilmasi -geçmiste oldugu gibi- günümüzde de sirke kadar götürmektedir. O bakimdan konusulmamasi -istifham ve sorunlarin gizli kalmasi- insanlara daha büyük zararlar vermektedir.
Mevzunun kolay anlasilmasi için önce bir girizgah yapmak gerekir.
Basta sunu belirtelim ki insan fitrati geregi, kendisine sunulan bilgi ve haberleri anlamadan ve ikna olmadan kabule pek yanasmaz. Kur’an okudugumuzda insan tasavvurunu asan ve adina gayb ve mütesabih denilen birçok terim/kavram ve konunun oldugunu rahatlikla görürüz. Peki, bunlar hangi yol ve yöntemle, nasil anlasilacaktir? Evet, insan zihnini yoran bu “metafizik” terim/kavram ve mevzular, ancak fiziksel ve zihinsel tecrübelerimizle elde etigimiz sembollerle (temsil, tesbih, mecaz yoluyla) anlasilacaktir. Dolayisiyla Kur’an’in her bir ayetini lafzi ve zahiri manasiyla almak bizi dogru sonuçlara götürmez.
Mesela, “Allah’in arsa istivasi” lafzi olarak kabul edilememektedir. Biz biliriz ki Allah, göklerde bir taht üzerine oturacak basit bir varlik degildir. Dolayisiyla “arsa istiva” mecazdir; “tahta oturma” sembolik bir ifadedir. Insan kavrayisinin üzerinde olan Allah’in, ne oldugunu bilmekten ziyade, O’nun ne olmadigini daha kolay biliriz. Kur’an’in söz ettigi bütün metafizik varlik ve bilgileri bu baglamda degerlendirmek gerekir.
Allah insanlara basiret/idrak yetenegi vermistir. (6/104) Insan, Kur’an’da anlatilanlara basiretle bakar, aklini kullanir ve tecrübelerden yararlanirsa, maksat ve hikmetlerini rahatlikla kavrayacaktir. Cennet nimetlerinin kavranmasi nasil ki bu dünyanin güzel nimetleri üzerinden tesbihle anlatiliyorsa, diger gaybi ve metafizik ile ilgili kavram ve mevzular da tesbih, mecaz ve semboller üzerinden anlatilmaktadir. Bu kisa girizgahtan sonra “cin” mevzusuna geçelim.
Cin; “CNN-cenne” (gizledi, örttü, görünmez oldu) fiilinden gelen bir kelimedir. Cennet, cinnet, mecnun, canan, cenin, cann (yilan), cunne (yüze siper olan kalkan), cenanu’l-leyl (gece karanligi) kelimeleri “cenne” kökünden gelmektedir.
Cin kavrami –tipki salat, hikmet, ruh, dua, zikir, tugyan gibi- Kur’an’da pek çok anlamda kullanilmistir. Dolayisiyla “örtük (kapali, karanlik olan), gizli kalan, görünmeyen, taninmayan, yabanci, karanlikta kalan, bilinmeyen tüm varliklar” cin olarak kabul edilmektedir.
Toplumun cin tasavvurunun yanlisligini ortaya koymak için, birkaç soru üzerinden yaklasmak gerekir. Ontolojik/biyolojik bir varlik olarak algiladiklari cinler, bakalim Kur’an tarafindan onay alacak midir?
1. Kur’an, insan disinda baska bir varliga indirildi mi?
2. Muhammed as, insanlardan baska varliklara da elçi olarak gönderildi mi? Gönderildi ise niçin Kur’an tarafindan bilgi verilmez ve kendi icraatlari bunu göstermez?
3. Kur’an, insanlar disinda baska bir varligin Allah tarafindan sorumlu tutulacagi ve hesap sorulacagi ile ilgili niçin bilgi vermez?
4. Kur’an, cinlerin (seytani güçlerin) cehenneme girecegini söylerken, niçin muttaki cinlerin oldugunu ve cennete girecegini belirtmez?
5. Kur’an, niçin “insan” kavraminin yanina “cin” kavramini getirerek “ins ve cin” terkibini kullanir?
Bu sorularin cevabi için Kur’an’a müracaat ettigimizde, Kur’an’in baska varliklara da indirildigi ve Muhammed as’in baska varliklara da elçi olarak gönderildigi ile ilgili ayet bulamayiz. Allah’in, insan disinda sorumlu tuttugu ve cennete koyacagi ile ilgili hiçbir ayet de gösterilemez.
“Ins ve cin” terkibi ise, “Türkçedeki “el-alem” deyimi gibi algilanmalidir. Bilinen-bilinmeyen, taninan-taninmayan, görünen-görünmeyen, yerli-yabanci, yani kim varsa (herkes) anlaminda kullanildigi açiktir. Yani, olumlu cümlelerde “herkes-hepsi”, olumsuz cümlelerde ise “hiç kimse-hiç biri” anlaminda kullanilan bir terkiptir. Ayrica, insanla birlikte kainatta baska varliklarin da oldugunun göstergesidir.
Bu kisa açiklamadan sonra adeta üzerinde ittifak edilmis ve dini bir dogma haline getirilmis “cin hurafesi”ni –cin kavraminin geçtigi ayetler üzerinde durarak- anlatmaya devam edecegiz. (insallah…)
Selam ve muhabbetlerimle… BESIR ISLAMOGLU
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)