Bu küçük makalede Izzetbegoviç’in ölüm yil dönümü münasebetiyle Islami bilinci, tefekkürü ve bilgeligi üzerinde durmaya çalisacagim. Komünizm ve kapitalizm baskisi altinda ezilen bir cografyada yasayan ve ömrünün 12 yili hapishanelerde geçen Izzetbegoviç, Islami bilinci, tefekkürü ve bilgeligi nasil kazandi? Kaynaklari ve önderleri kimdi? Dünya Müslümanlari 1990’lara kadar onu niye tanimadi? Bugün fikirlerinden ne kadar yararlanilmaktadir?
Izzetbegoviç’in ölüm yil dönümünde yapilan anma etkinliklerinde, daha çok kahramanligi ve devlet adamligi dile getirilmektedir. Oysa onu büyük devlet ve siyaset adami yapan bilge (mütefekkir ve entelektüel) kisiligidir. Dolayisiyla onun düsünce ve entelektüel yanini ve Islami hassasiyetini göz ardi etmek, onu anlamamak demektir.
Izzetbegoviç’i bilge (mütefekkir, filozof, entelektüel, siyasetçi, devlet baskani) kilan ve mücadele ruhu kazandiran faktörlere baktigimizda, öncelikle ailesinden aldigi Islami terbiyeyi görürüz. Yaptigi bir söyleside bu konuda sunlari dile getirmektedir:
“Ailemden aldigim Islami terbiye, kisiligimin olusmasinda büyük öneme sahipti. Rahmetli validem Hiba çok muttaki bir kadindi. Anneme karsi sonsuz bir sevgi besliyor, onun sevdigi her seyi seviyordum. Annem, dinini seven, Islam’i yasayan bir kadindi. Zaten Müslümanlarin kimligini korumada sahip oldugumuz köklü aile gelenegi ve aldigimiz terbiyenin ne denli önemli ve belirleyici oldugu böylesi kargasa durumlarinda daha bir belli olacaktir.” (Gelecegi Yenilemek)
Izzetbegoviç’i bilge kilan faktörlerden bir digeri de dünyaya söyleyecek sözü olan ve Müslümanlarin dirilisini, öze dönüsünü, ihyasini vazgeçilmez gören Muhammed Ikbal, Seyyid Kutup, Hasan el-Benna, Mevdudi, Muhammed Esed, Malcolm X, Fazlurrahman, Muhammed Abduh, Resit Riza, M. Akif gibi mütefekkirlerin eserleri olmustur. Izzetbegoviç, Bütün bu çagdas mütefekkirlerin nazariyelerinden esinlenerek ve Kur’an’i merkeze alarak mevcut geleneksel durumu elestirmis, kurtulusun ancak Islam’a (ana kaynaga) yeniden dönüsle mümkün olacagini savunmustur.
Izzetbegoviç’ göre Müslümanlarin temel problemi, kaynaktan yoksun, sekli bir dindarligin yasaniyor olmasidir. Sekli dindarlikta bilinç yoktur, daha ziyade tasralik, riyakarlik, sekli ahlakilik ve sekli ritüellik vardir. Müslümanlarin anlayisinda köklü degisimlerin olmasi bir gerekliliktir, bir çikis yoludur. Baskalarinin bize verdigi zarar ve hüsranlardan ziyade kendi kendimize verdigimiz zarar ve hüsranlari konusmaliyiz.
Ona göre Bati’nin degerlendirdigi gibi, din sadece sekli ibadetlerle sinirli ritüeller zinciri degildir. Ibadet ve duanin yani sira çalisma ve bilim üretme, fabrikalar insa etme, insanlara is-as bulma, dünyadaki hayatlarini kolaylastirma gibi dünyevi çabalarin olmasi da kaçinilmazdir. Çalismanin önemi hakkinda sunlari deklere etmektedir:
"Insanlarin çalisip çabalayarak bilgileriyle ürettikleri disinda mucize yoktur. Düsmanlarimizi püskürtecek, sefaleti ortadan kaldiracak, egitim ve refahi ekecek mucizevi güçlere sahip herhangi bir mehdi bulunmamaktadir; Mehdi tembelligimizin adidir; hatta bundan daha fazlasidir... Baskasindan yardim beklemek, hurafenin baska türüdür..." (Islam Deklarasyonu, sf. 48)
Izzetbegoviç’in bilgelik yönü siyasi kisiliginden çok daha önce gelmektedir. Bu yüzden, onun siyaset düsüncesinin ve pratiginin temelinde inandigi ahlak ilkeleri gelmektedir. O, önce bilge, (mütefekkir, entellektüel ve filozof) sonra da siyasetçi, lider ve devlet baskanidir. Ona bilge kral denmesinin nedeni, ahlak ilkelerine siki sikiya bagli kalmasindadir.
Izzetbegoviç’i bilge yapan faktörlerin basinda, edebiyattan sanata, sosyolojiden psikolojiye, siyaset biliminden hukuka genis bir okuma kültürüne sahip olmasidir. Benimsedigi ve savundugu görüslerin temelinde Kur’an, sonra da Islam’in diger kaynaklari vardir. Gelenegin genel kabullerinden, ön yargilarindan, ezberlerden ve sloganlardan bagimsiz bir sekilde konulara yaklasmaya çalisir.
Izzetbegoviç’in esas üzerinde durdugu insan özgürlügü ve bu özgürlükten kaynaklanan adalet anlayisidir. Adaleti bir ahlak ilkesi olarak görür ve Bosna savasindaki bütün acilara ragmen adaleti elden birakmamistir. Ilgilendigi her konuya adaletle yaklasarak söyle derdi: “Bizde zalim olursak, zulme karsi savasmamizin bir anlami kalmaz.”
Izzetbegoviç, “benim için yeryüzünde iyi, dogru ve güzel olan ne varsa, onun adi Islam’dir” tezinden hareket ederek, fikir kimlerden gelirse gelsin, -kimligine bakmadan- düsüncenin dogru olup olmadigina bakar. Bu özelliginin bir sonucu olarak ne tam anlamiyla Bati karsiti biridir; ne de Dogucudur. Her iki medeniyeti çok iyi okuyarak “alinmasi gereken” ne varsa onlari tasvip etmektedir. Kendisi aidiyet olarak hem Batili, hem de Dogulu bir entelektüeldir. Akil ve düsünce olarak Batili, ruh ve duygu olarak Doguludur.
Izzetbegoviç, her filozof ve düsünür gibi sorgulayicidir. Küçük yaslardan itibaren her türlü konuya elestirel yaklasmak onun en önemli özelliklerindendir. Sorgulayici ve elestirel tavri, adalete olan düskünlügünden kaynaklanmaktadir. Düsünce kimden gelirse gelsin, sorgulayarak dogru olanlari seçer ve kabul ettiklerine de samimiyetle baglanir. Islam’a bagliliginin kaynaginda düsünme, akil yürütme ve din adina yapilan geleneksel yorumlara karsi elestirel bir tavir ile yaklasmanin önemli bir yeri vardir. Ona göre Islam dünyasinda kapali olan içtihat kapisinin yeniden açilmasi ve ortaya çikan meselelerin içtihat yoluyla çözülmesi kaçinilmazdir.
Izzetbegoviç, Kur’an, insanlari akil yürütmeye, düsünmeye ve sorgulamaya davet ederken, Müslümanlarin, Kur’an’in bu tavsiyelerinden uzak kaldiklarini fark etmis ve su tavsiyede bulunmustur:
“Benim elimde olsa, Müslüman Dogudaki tüm mekteplere “elestirel düsünme” dersleri koyardim. Bati’nin aksine Dogu bu acimasiz mektepten geçmemistir ve birçok zaafin kaynagi budur.”
Izzetbegoviç, inandigi ilkeler ve düsünceleri ugruna bedel ödemekten çekinmeyen bir mütefekkirdir. Bunun için 12 yil hapis yatmis ve her türlü sikintilari gögüslemistir. O, sadece bir düsünce adami degil, ayni zamanda bir eylem adamidir. Sözde ve eylemde tutarlidir. Inandiklarini imkanlar ölçüsünde hayatinda uygulayan bir dürüstlüge sahiptir. O hayati söyle anlamlandirirdi:
“Hayat, inanan ve salih ameller isleyeneler disinda hiç kimsenin kazanamadigi bir oyundur.”
Izzetbegoviç, Müslümanlarin kurtulusu için üç önemli nokta (ilke, kriter) belirler: Bunlardan biri, Islami düsünceye dönüs; ikincisi, Müslümanlarin egitilmesi ve üçüncü olarak Müslümanlarin Islami sinirlar içinde birlesmesidir.
(NOT: Bu makale, “Gelecegi Yenilemek” ve M. Hakki Akin ve F. Karaaslan’in kaleme aldigi “Aliya’nin Özgürlük Mücadelesi ve Islam düsünürü” adli eserden yararlanilarak yazilmistir.
Hayatini, inandigi degerlere vakfeden o bilge/mütefekkir Müslümani, 18. Ölüm yil dönümünde rahmetle yad eder, onun sünnetini kendine rehber edinenlere basarilar dilerim.
Selam ve muhabbetlerimle…
BESIR ISLAMOGLU
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)
Görsel: https://www.derintarih.com/abide-sahsiyetler/aliya-izzetbegovicten-5-soruya-cevap/