Basta sunu belirtelim ki dinin tahrif edilmesi büyük ölçüde hadisler üzerinden yapilmaktadir. Sosyal medyada hemen her gün paylasilan uydurma hadisleri rahatlikla görebilmekteyiz. Dolayisiyla uydurma rivayetlerin önüne geçilmedigi ve bu uydurmalar dinden temizlenmedigi sürece Allah’in dinini dogru anlayip yasayamayiz. Kim temizleyecek? Elbette konunun uzmanlari temizlemelidir. Aksi takdirde büyük vebal altindadirlar.
Dini tahrif eden rivayetleri görebilmek için Resulullah sonrasi yasanan olaylara bakmak lazim. Öyle ise Resulullah as sonrasi neler yasandigina bir göz atalim.
Resulullah as, vefat eder etmez, iktidar kavgalari basladi. Resulullah’in ailesi “vefat soku” içerisindeyken, Beni Sakife’de halife seçimi için Ensar ile Muhacirler karsi karsiya geldiler. Kazanan taraf Muhacirler olunca, Ensar’in (Medinelilerin) bir kismi muhallif olmaya basladilar. Böylece ilk muhalefet, halife seçimi ile baslamis oldu.
Sonrasinda öyle karisikliklar çikti ki üç halife (Hz. Ömer, Osman ve Ali) görevleri basinda öldürüldüler. Sonra, Hz. Aise ve arkadaslari ile Hz. Ali taraftarlari arasinda “Cemel” adiyla bilinen savas yasandi; binlerce kisi öldürüldü. Ardindan devlet baskani Hz. Ali ile Sam valisi Muaviye arasinda “Siffin” denilen yerde büyük bir savas oldu; bu savasta da binlerce insan öldürüldü.
Ardindan; Muaviye’nin devlet baskani olmasi ve sonrasinda oglu yezidi veliaht tayin etmesi, Muhammed as’in biricik torunlari Hz. Hasan ve Hüseyin katledilmesi, Abdullah bin Zübeyr’in Mekke muhasarasi ve Haccac tarafindan öldürülmesi, Yezid’in emriyle yasanan Harre vahseti ve diger bölgelerdeki katliamlar, savaslar ve ayrismalar Müslüman toplumu büyük bir çikmaza soktu.
Bu savas ve ayrismalar neticesinde Hariciler, Sia, gulati Sia (rafiza), kaderiye, mürcie, Cehmiye, Müsebbihe, Mutezile, Selefiye, Esariye, Maturidiye gibi pek çok firka ve mezhepler ortaya çikti. Ortaya çikan bu firka ve mezhepler, basta hilafet (yönetim) olmak üzere kader, günahlar, hayir-ser, irtidat, Kur’an’in mahluk olusu gibi konular üzerinde tartistilar, pek çogu Nebi as üzerinden hadis uydurarak kendi yolunu belirlemeye çalistirlar.
Iki büyük mezhep olarak bilinen Sia ile E. Sünnet de kendi içinde onlarca firkaya bölündüler ve birbirlerini ciddi sekilde yaraladilar. E. Sünnetin iki büyük fikhi mezhebi olan Hanefiler ile Safiiler bile yer yer kavgaya tutustular, Camilerini ayirdilar, hatta evlilikleri yasakladilar.
Resulullah sonrasi yasanan hadiseler konusunu uzatmaya gerek yok; bu hadiseleri zaten herkes az çok bilmektedir; ben sadece bir hatirlatmada bulundum; asil üzerinde durmamiz gereken husus, bu hadiselerin dini nasil etkiledigidir!
Kabul etmek gerekir ki dini degistirmenin en kolay yolu, Resulullah’in Kur’an disinda söylediklerini ve yaptiklarini degistirmektir; zira Kur’an metinlerini degistirmek veya uydurmak kolay bir is degildir; ama hadisleri degistirmek ve uydurmak gayet kolaydir ki bunu basardilar. Binaenaleyh hadis çalismalarinin yapildigi ilk üç asirda yasanan hadiseler dikkate alinmadan asla saglikli bir neticeye varilamaz; çünkü pek çok firka ve sahis, kendi yolunu dogru göstermek ve baskalarini kötülemek için hadis uydurma yoluna gittiler.
Nebi as’in yasadigi dönemde hem kendisinin, hem de bütün Müslümanlarin gözü kulagi Allah’tan gelen vahiyde idi. “Allah kendilerine hangi mesajlari verecek, kendilerinden ne isteyecek” onu merak edip duruyorlardi. Inen ayetleri görevliler ezberleyerek muhafaza ediyorlardi; ancak Nebi’nin vahiy disi sözlerini, ezberleyip koruyan görevliler yoktu. Nebi tarafindan böyle bir görev kimseye verilmemisti.
Nebi vefat ettikten sonra dört halife döneminde de –yaklasik otuz yil- çok az sayida hadis tespit edilmisti. Basta halife Ömer olmak üzere pek çok sahabi hadis tespiti ve tedvinine karsi çikiyordu; zira iki büyük tehlikesi vardi:
1. Toplanan hadisleri/rivayetleri, Kur’an’in önüne geçirmek ve Kur’an’in itibarsizlastirmak.
2. Nebi’nin sözlerini dogru anlamamak ve dogru tespit etmemek
Maalesef, tarihi süreç içerisinde iki tehlike de gerçeklesti. Yüz, iki yüz sene sonra “hadis” adi altinda topladiklari rivayetleri kitaplastirarak Kur’an’in önüne geçirdiler ve Kur’an’i itibarsizlastirdilar.
“Hadis” adi altinda uydurulan sözler, her ne sebeple uydurulursa uydurulsun, büyük bir günahtir. “Kim bana ait olmayan bir sözü, bana ait kilarsa, atese hazirlansin” buyuran Nebi as’a yalan isnat etmek, baskasina yalan isnat etmeye benzemez; zira Nebi’den aktarilan sözler din olarak kabul edilir.
Hadis tarihine baktigimizda bazi hadis alimleri, cerh-ta’dil ilkesini koyarak ravileri adalet ve zabt yönünden degerlendirmeye almislar ve kendilerince “sika/güvenilir” olanlardan hadis almaya çalismislarsa da pek basarili olamamislardir; zira asirlar önce ölmüs birinin güvenilirligini (o dönemin konjonktürü içinde) tespit etmek kolay degildir.
Onun için gerçek hadis münekkitleri, dönemin siyasi ve ekonomik sartlarini, sosyolojisini dikkate alarak, hadislerin sahihligi için cerh-tadil yönteminin ve rivayet zincirinin (isnad sisteminin) pek ise yaramadigini ortaya koymuslardir; zira isi bilenler için rivayet zinciri olusturmak hiç de zor degildir; istedigini olusturabilirler. Binaenaleyh, hadis münekkitleri, bir hadisin sahih kabul edilmesi için, Kur’an’a, akla, deney, his ve gözlemlere, Nebi’nin yasantisina, tarihi bilgi ve gerçeklere uymasi gerektigini deklere etmislerdir.
Evet, hadisler bu ölçülere göre degerlendirilmelidir; aksi takdirde, yaziya dökülmeden sifahi olarak yüz, iki yüz sene nesilden nesile aktarilan sözlerin sahihligi, salim akillari ikna edemez ve tartisma son saate/kiyamete kadar devam eder. Kaldi ki zaten tüm hadisler lafiz olarak saglam bir sekilde tespit edilemedigi için, mana/anlam olarak kaynaklarda yerini almistir ve hiçbiri lafiz olarak mütevatir degildir.
Simdi kaynaklarda “hadis” diye yerini almis birkaç rivayeti örnek vererek Nebi as’a nasil iftira edildigini gözler önüne serelim.
Akil ve vicdani körelmemis olanlara soralim; “Muhammedülemin” vasfina haiz olan Nebi as, sizce bunlari söyler/yapar mi?
1. Namazin önünden geçen birine beddua edip kötürüm olmasini saglar mi?
2. Islam dinini terk edenler için öldürme talimati verir mi?
3. Namaz kilmayanlar için dünyada her hangi bir cezai müeyyide uygulanmasini ister mi?
4. “Hac ve cihat disinda gemi seyahati yapmayin” der mi?
5. “Hz. Havva’dan dolayi kadinlar kocalarina ihanet ettiler” der mi?
6. “Ben olmasaydim bu kainat olmazdi” der mi?
Devam edecek insallah…
Selam ve muhabbetlerimle…
BESIR ISLAMOGLU
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)