Sosyal ve ekonomik temellere dayanan tüm yapilanmalar, zamanla yipranir ve konjonktür geregi yenilenmeyi bekler. Sekilsel ibadetler de kismen böyledir. Ibadetlerin ruhu (özü ve maksadi) degismez; lakin araçsal kismi degisebilir, degismelidir. “Illet degisince, hüküm de degisir” makasid kurali geregi, her bir hükmün, konjonktüre göre yenilenmesi zorunludur; aksi takdirde hakkaniyetli ve dolayisiyla yararli olamaz.
Hac ibadetiyle ilgili pek çok konuda güncellemeler yapilmalidir. “Vekaleten hac, hac vakitleri, Hac menasikleri/islemleri (Mikat, ihram, vakfe, cemre, tavaf, sa’y) ve Hac ibadetiyle ilgili tüm mekanlarin ve islemlerin, Müslümanlarin kuracagi bir teskilat tarafindan sürdürülmesi zarureti gibi konularin yeniden ele alinarak yararli hale getirilmesi gerekir.
Maksadim, bir yandan Beytullah ve çevresini cahiliye adetlerinden arindirmak, diger yandan da sahih bir haccin nasil anlasilmasi gerektigini ortaya koymaktir.
VEKALET/BEDEL HAC (Baskasinin yerine hac etmek)
Kur'an, bireysel sorumluluga vurgu yaparak sorumlulugun kisisel oldugunu bildirir. Kisinin en yakinlari da olsa, hiç kimse bir baskasinin ibadetlerine ortak olamayacagi gibi, günahlarina da ortak olamaz. (35/18) Her insan sadece kendi çalismasinin karsiligini görecektir.
Allah her sahsi, sadece gücünün yettigi ölçüde mükellef kilar. Her insanin kazandigi hayir/iyilik de yapacagi ser/günah da kendinedir. Ahiret gününde insanlar tek tek hesaba çekilecekler ve o gün kimsenin kimseye faydasi asla olmayacaktir. (6/164)
Dinin kitabi bu hakikatleri ortaya koydugu halde Müslümanlarin fikhinda “bedel hacci” adinda bir hac seklinin ortaya çikmasi sasirticidir. Denilmistir ki “hac mükellefi olan birinin yaslilik, sakatlik, hastalik ve ölüm gibi engellerden dolayi yerine getiremedigi hac vazifesini, bir baskasini göndererek hac borcunu yerine getirebilir. Bu uygulamaya –fikihta- bedel hacci veya vekâleten hac denilmistir.
Bilindigi gibi, namaz, oruç ve hac gibi ibadetler, kisinin bizzat kendisinin yerine getirmesi gereken ibadetlerdir. Eger bu ibadetleri yerine getirmede bir engeli varsa, zaten yükümlülük kalkar. Bu engeller geçici ise, firsat buldugu an yerine getirir. Dolayisiyla nasil ki birinin yerine, bir baskasi namaz kilamiyorsa, oruç tutamiyorsa, hac da yapamaz. Her Müslümanin kendisi, Allah’a karsi olan ibadet yükümlülügünü yerine getirmek zorundadir.
Yüce Allah’in, “Yol bulabilenleri, imkâni olanlari” hacca çagirmis olmasi, açikça imkâni olanlara haccin farz kilindigini göstermektedir. Zengin olup da çesitli mazeretlerden dolayi hacca gidemeyen kimsenin sorumlulugu, birini kendi yerine hacca göndermek degil, zenginligi ölçüsünde infakta bulunmaktir.
Bilinmelidir ki vekaleten bir baskasi adina hac yapan kimse, sadece kendi adina hac yapmis olur. Dolayisiyla mali kaynak saglayip birini hacca gönderen kimse hac etmis olamaz. O bakimdan mazeretlerine binaen hacca gidemeyenler, bosuna baskasini hacca göndermek için para harcamamalidir; sevap kazanmak istiyorlarsa, yoksullari ve ihtiyaç sahiplerini gözetmelidirler. (Bak. Bidayetül Müçtehit)
Kabul etmek gerekir ki bedel veya vekâlet hacci öngören ne bir ayet, ne de sahih bir hadis bulunmaktadir; çünkü yüce Allah, bizzat kisinin kendisini çagirarak oradaki delilleri görmesini ve o manevi havayi teneffüs etmesin istiyor.
Evet, vekâleten haccin yapilmasina imkân veren hiçbir bir ayet/kanit gösterilemez. Bu konudaki tartismalarin ve farkli görüslerin ortaya çikmasi “hadis” olarak nakledilen rivayetlerden kaynaklanmaktadir. Bazi rivayetlerde anne, baba, anne-baba, kardes ve ogul yerine vekaleten hac yapilabilecegi haber veriliyorsa da bu rivayetlerin kaynagi problemli oldugu gibi, zaten Kur’an referanslarina da aykiridir. Resulullah, zaten Kur’an ilkelerine aykiri hareket etmez.
Hülasa, bilinmelidir ki “vekaleten hac” için dinin temel kaynagi olan Kur’an’dan referans bulmak söz konusu degildir. Kaldi ki baskasinin yerine hacca gitmenin pek çok sakincalari da vardir. Mesela, baskasinin yerine hacca giden biri, hac ibadetini ifsat eden bazi kusurlar islediginde sorumlusu kim olacaktir?
Bilindigi gibi her hangi bir sebepten dolayi haccin fasit olmasi halinde bedel ödenmelidir (kurbanlik kesilmelidir). Vekaleten hac esnasinda böyle bir sorun yasanirsa, o bedeli kim ödeyecektir?
Yine, vekâleten hacca gönderilen kimse hastalanir veya verilen parayi yolda kaybederse ve dolayisiyla hac görevi yerine getirilemezse, bundan kim sorumlu tutulacaktir ve kim tekrar hangi parayla hacci kaza edecektir?
Bilinmelidir ki Kur’an’in öngördügü ibadetlerin sahsiligi prensibini çignemis olmasi, mükellefin yükümlülügünü önemsizlestirmesi, “hac simsarlarina” firsat vermesi, dinin duygulari sömürmesi, hakikat ile bagdasmayip aldatici olmasi ve benzeri sebeplerden dolayi vekâlet hacci kabul edilemez. (Devam edecek…)
Selam ve muhabbetlerimle…
BESIR ISLAMOGLU
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)
Editör'den
https://mustafaislamoglu.com/hacca-dair-sorular/