Allah’in düzeninde maksatsiz hiç bir sey yoktur. Kainatin yaratilisinda hiçbir varlik kadersiz (ölçüsüz ve düzensiz) yaratilmadigi gibi, gayesiz ve maksatsiz da yaratilmamistir. Maksat disi hiçbir sey yoktur. En büyük gezegenden, en küçük zerresine kadar yaratilan her bir varligin –biz kavrasak da kavramasak da- mutlaka bir maksadi ve amaci vardir.
Allah’in muhatap aldigi ve mükellef kildigi varlik insandir. Insani, akilli ve iradeli bir varlik olarak ve bir maksat için yaratti ve her seyi emrine verdi. Allah’in nimetlerinden yararlanan insanin, O’nu tanimasi ve O’na ibadet etmesi varlik sebebidir.
Geçen hafta bir Kurban bayrami mevsimi geçirdik. Sosyal medyada kurban ile ilgili -her yil oldugu gibi- çok farkli yorumlar yapildi. Her yorum yapan, dogal olarak kendi penceresinden olaya bakti. Maalesef mevzuyu vahiy ve akil isiginda aydinlatamadik ve mevzu daha da derinlesti. Ben de mevzuyu vahiy akil isiginda kisaca ele almak istedim.
Kur’an’da üç ayette geçen kurban kavrami, (Maide 27, Ahkaf 28, Al-i Imran 183) “Allah’a yakin olmak ve O’nun sevgisine mazhar olmak” anlaminda kullanilmistir. Yani Allah’in hosnutlugunu kazanmak için maddi-manevi infak ve yardimlarda bulunmaktir.
Kur’an’da kurban, “bir hayvan kesmek” seklinde asla ifade edilmez; ancak dolayli olarak hayvanin etini, sütünü, derisini, yününü ihtiyaç sahiplerine vermek Allah’in sevgisine vesile oldugu için “kurban” sadakasi olarak kabul edilir. Onun için kurbanin genis anlamini daraltarak sadece “bir hayvan kesmek” seklinde anlayip uygulamak son derece sorunludur.
Muhammed as’in bu husustaki uygulamasina baktigimizda onun, çaginin en temel gidasi olan hayvan etlerinden ihtiyaç duydugunda yararlandigini görürüz. Evet, Muhammed as’in yasadigi dönemde, temel gida maddelerinin basinda et gelmekteydi; ancak bugünkü gibi birakin her sokakta bir kasabin olmasini, bütün sehirde bile bir kasap bulunmazdi. Ayrica dinar ve dirhem olarak kullanilan altin ve gümüs para da çok fazla yaygin degildi. Ticaret takas yoluyla yapilmaktaydi. Dolayisiyla o günkü konjonktürde hayvan kesmek ve insanlari –sicagi sicagina- etinden yararlandirmak önemli bir vecibe idi.
Insanlara en güzel örnek olan Muhammed as, hayvanlari gelenek adina kurban (!) etmez, ihtiyaç üzerine kestirirdi. Hac vazifesini yerine getirmek için Medine’den Kalkip Mekke’ye yaklasik bir aylik yolculuga çikarken beraberinde -gida ihtiyacini karsilamak için- hayvanlar alirlardi. Kimseye muhtaç olmadan kendi iaselerini saglamaya çalisirlardi. Baska türlü binlerce insani nasil doyurabilirlerdi ki! Demek ki Resulullah, evet -bayram olsun olmasin- ihtiyaç halinde hayvanlari kestirerek etinden muhtaçlari yararlandirirdi; lakin asla toplu olarak hayvan katliamina (israfina) meydan vermezdi.
Çagimizda imkanlar ve ihtiyaçlar tamamen degismistir. Ister mukim olanlar, ister yolcular olsun, istediklerinde her türlü gida ve imkana ulasabilirler. Dolayisiyla “kurban” adiyla da olsa, ihtiyaç olmayan yer ve durumlarda hayvan kesmek maksada uygun bir davranis degildir. Elbette Allah, hayvanlari insanlarin istifadesine sunmustur. Insanlar hayvanlarin etlerinden, sütlerinden, yünlerinden, derilerinden ve binek olarak yararlanmalidirlar; ancak “gelenek ve adet” adina hayvanlari heder edemezler.
Evet, bütün nimetler ihtiyaca binaen tüketilmelidir. Bayram ve tatillerde de olsa ihtiyaç disi tüketmek israftir ve israf da haramadir. “Gelenek ve adet böyledir” diye milyonlarca hayvan kesilerek israf edilemez. Hiçbir nimet gelenege kurban(!) (heba) edilemez. Mesela, bayramlarda “agaçlari kurban etmek” seklinde bir gelenek olsaydi, her bayramda agaçlari kesmek mi lazimdi? Dolayisiyla, hayvanlarin etlerinden yararlanmak istiyorsak, “adet” oldugu için degil, “gerekli” olup olmadigina bakmamiz sarttir.
Bu hususta Kur’an’in temel ilkesi mealen söyledir: “Sorumlulugunuzu yerine getirmeden, (ihtiyaçlari dikkate almadan) hayvanlari kesmeniz maksada uygun degildir. Bilesiniz ki o hayvanlarin etleri ve kanlari Allah’a ulasmaz (bir anlam ifade etmez).”
Demek ki amaçsiz, anlamsiz, sirf adetlere ve geleneklere dayali bir eylem kurban/ibadet olamaz. Yaptigimiz islerden Allah katinda bir karsilik bekliyorsak, mutlaka “niçin ve kim için” yaptigimizi bilerek yapmamiz gerekir. Aksi takdirde islerimizin Allah katinda karsilik bulmayacagini ve kurban olmayacagini (bizi Allah’a yaklastirmayacagini) adimiz gibi bilmemiz gerekir.
Bütün islerini Kur’an isiginda, Resulullah’in örnekliginde ve bir gayeye matuf yapanlara selam olsun…
(Devam edecek insallah…)
BESIR ISLAMOGLU
Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.