“De ki: Rabbim, kesinlikle açik ve gizli çirkinlikleri, günahi, azginlik yapmayi, hakkinda hiçbir delil indirmedigi bir seyi Allah’a ortak kosmanizi ve Allah hakkinda bilmediginiz seyleri söylemenizi haram kilmistir.” (A’raf 33)
Allah hakkinda veya Allah adina konusurken çok dikkatli olmak gerekir. O’nun söylemedigi bir sözü söylemis gibi veya vermedigi bir hükmü vermis gibi aktarmak Allah’a atilmis bir iftira oldugundan agir bir suçtur. O bakimdan O’na iftira anlamina gelebilecek söylemlerden siddetle kaçinmak gerekir. Tabi ki her iftira kötüdür; ancak Allah’a atilan iftira en agir olanidir ve büyük bir zulümdür.
“Allah’a iftira edenden daha zalim kim olabilir!” (Hud 18)
Delil, Allah’in, yazili ve kevni olarak kitabinda belirttigi ayetlerdir ki bu ayetlere delil, burhan, beyyine, sultan da denilmektedir. Allah’in ayetlerini/kelamini hem yazilmis metinlerde, hem evrene yerlestirdigi düzende, hem de insanin fitratinda görmek mümkündür. Dolayisiyla akli basinda olan her insan, bu ayetleri görür ve bu ayetlerin isiginda varligi/hayati anlamaya çalisir.
Bilindigi gibi Allah, nizamini hak ve adalet üzere insa etmistir. Hak, adalet terazisiyle korunur. Hem Allah’in hakki, hem de mahlukun hakki ancak adalet mekanizmasinin çalistirmasiyla yerini bulur. Adalet mekanizmasi da ancak delille/kanitla çalistirilir. Onun içindir ki iddia sahiplerinden hem bizzat Allah, hem de hukukta hakimler delil/kanit istemektedirler.
Kur’an’a baktigimizda Allah’in, iddia sahiplerinden sürekli iddialarini delille ispatlamalarini istedigini görürüz. Mesela bir ayette, Ehl-i Kitap sahipleri dediler ki “Yahudi ve Hiristiyanlardan baskasi cennete girmeyecek.” Bu, onlarin kuruntulari! De ki: “Eger dogru söylüyorsaniz, (iddianizi ispat edecek) delilinizi getirin.
Hayir, öyle degil! Kim iyi ve yararli isleri en güzel sekilde yaparak özünü Allah’a teslim ederse, onun mükafati Rabbinin katindadir. Artik onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.” (Bakara 111, 112)
Yine, Kur’an okudugumuzda hem Kitap ehlinin, hem müsriklerin ve hem de münafiklarin Allah’a ve elçisine iftira ettiklerini rahatlikla görürüz. Mesela, “müsrikler dediler ki ‘Allah çocuk edindi.’ O, bundan uzaktir. O, her bakimdan sinirsiz zengindir. Bu konuda elinizde hiçbir delil de yoktur. Allah’a karsi bilmediginiz bir seyi mi söylüyorsunuz? De ki: “Allah hakkinda yalan uyduranlar asla kurtulusa eremezler.” (Yunus 68,69)
Belirtmek gerekir ki Müslüman olmayanlarin Allah’a, elçisine ve müminlere iftira etmesi ve delilsiz/kanitsiz iddialarda bulunmasi belki normal karsilanabilir; ancak Müslüman oldugunu iddia edenlerin Allah’a, elçisine ve insanlara iftira etmesi asla kabul edilemez; zira iftira, büyük bir haksizliktir ve Müslümanlikla asla bagdasmaz.
Peki, Müslümanlar, Allah’a iftira etmenin ne denli agir bir günah oldugunu bildikleri halde niçin Allah’a iftira ederler? Bunun iki sebebi olmalidir:
1.Maddi-manevi çikarlari geregi;
2. Bilgisizliklerinden ve iyi niyetlerinden…
Çikarlari için Allah’a iftira edenler, bilinçli hareket etmektedirler. Bunlar, Müslüman sinifin ruhbanlaridir. Ruhbanlik sadece Hristiyanlara ait bir terminoloji degildir; kendini dinin zirvesinde gören ve Allah ile (vahiyle) iletisim halinde oldugunu kapali da olsa deklere eden herkes ruhbandir. Tasavvufta seyh, kutup, gavs azam olarak belirtilen sahsiyetlerin çogu Müslümanlarin ruhbanlaridir. Bunlar, hem Allah ile hem de vefat etmis olan Muhammed as ile irtibat halinde olduklarini, bütün bilgileri yerine göre Allah’tan, yerine göre Nebi’den aldiklarini müritlerine his ettirirler. Tipki Kitap ehli gibi
“Onlardan (Kitap ehlinden) bir grup var ki, Kitap’tan olmadigi halde Kitap’tan sanasiniz diye (okuduklari) Kitap’tanmis gibi dillerini egip bükerler ve “bu, Allah katindandir” derler. Halbuki o, Allah katindan degildir. Bile bile Allah’a karsi yalan söylerler.” (Ali Imran 78)
Konuyu uzatmamak adina burada örneklere yer vermek istemiyorum; zaten bunlar sosyal medyada zaman zaman paylasilmaktadir.
Ikinci grup da bilgisizliginden ve hatta iyi niyetinden Allah’a iftira atmaktadirlar.
Mesela, Allah’in helal kildigini haram kilmak
“Dillerinizin uydurdugu yalana dayanarak “su helaldir, su da haramdir” demeyin. Sonunda Allah’a iftira etmis olursunuz. Allah’a yalan uyduranlar kurtulamazlar.” (Nahl, 116)
“De ki: “Allah’in size indirdigi; sizin de, bir kismini helal, bir kismini haram kildiginiz riziklar hakkinda ne dersiniz?” De ki: “Bunun için Allah mi size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mi ediyorsunuz?” (Yunus 59)
Haram koyma hakki tamamen Allah’a ait oldugu halde, ulemanin bir kismi içtihatlariyla Allah’in haram kilmadigi pek çok varligi haram kilabilmektedirler. Mesela, deniz hayvanlari, at, tilki ve benzer hayvanlar içtihatla haram kilinmistir.
Sadece haramlar konusunda degil, diger alanlarda da Allah’a ragmen hükümler konulmustur. Mesela, dini terk edenlerin, zina edenlerin, namaz kilmayanlarin öldürülmesi; hesap gününün erkene alinip kabirde sorgulamanin baslatilmasi, günahlarin sefaatla af edilecegi, Hac ibadetinin yilin sadece bir gününe indirilmesi, Kur’an’in amaci disinda okutulmasi, özel durumlarinda kadinlara ibadet yasagi konulmasi gibi pek çok konu, Allah’a ragmen içtihat veya rivayetlerle hükme baglanmistir. Içtihatlar ayetlere dayanmiyorsa, Tevbe suresi 31. ayetin kapsamina düsme tehlikesi dogar.
Her ne sebeple olursa olsun, hiçbir insana, Allah yerine veya Allah vekili olarak hüküm vermesine izin verilmemistir. Ister Allah ile görüstügünü (bize söylendi, yazdirildi) diyenler, isterse “Allah böyle buyuruyor” diyerek Allah adina hüküm verenler olsun, delillerini ortaya koymazlarsa, iftiraci kabul edilirler; ancak Kur’an’dan ayetler vererek Allah’in buyruklarini dile getirenler hariç…
“Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil ve apaçik bir nur (Kur’an) indirdik (Nisa 174 )
Selam ve muhabbetlerimle…
Besir ISLAMOGLU
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)