Kur’an’i anlama, yorumlama ve tefsir etme konusu gündeme geldiginde, bazi kimseler, “Kim Kur’an’i kendi reyi ile tevil ederse kafir olur” seklinde bir rivayet ortaya atarak, Kur’an’in herkes tarafindan tevil edilemeyecegini dile getirmektedirler.
Kaynaklara baktigimizda, bu rivayet söyle geçmektedir: “Kim, kendi görüsüne dayanarak Kur’anl’a ilgili söz söylerse atesteki yerine hazirlansin.” (Tirmizi)
Tanidigimiz kadariyla Nebi as, Kur’an’i yanlis yorumlayanlari cehenneme göndermez. Dolayisiyla, bu rivayetin/sözün, Nebi as’a ait olmasi uzak bir ihtimaldir. Eger ona ait ise, Kur’an’i anlamaya yönelik yorumlar degil, ontolojik anlamdaki reddiyeler içindir. “Kur’an, Allah’in kitabidir; onu anlamaya çalisiyorum” deyip hata etmek baska, “Kur’an Allah’in kitabi degildir” ile ilgili söz söylemek (dedikodu) yapmak baskadir.
Kabul etmek gerekir ki Kur’an’a ve rivayete dayali tefsir yapanlar dahi reylerini/görüslerini katarak tefsir etmektedirler; bundan kaçis yoktur. Mesela “M” sahsi, “ben, konuyla ilgili ayetleri bir araya getirerek tefsir yapiyorum. Ayetlerle ayetleri tefsir ediyorum. Kendi reyimle, zannimla tefsir yapmiyorum” dese de bal gibi kendi indi görüsleriyle tefsir etmekte ve kendisiyle çeliskiye düsmektedir; zira ayetleri tefsir ederken, hemen her defasinda “bunlar benim anladiklarimdir, çikardigim sonuçlardir; bir baskasi baska yorumlar yapabilir, baska sonuçlara varabilir” demektedir.
Evet, ayetlerle ayetleri tefsir ettigini söyleyenler veya rivayetlere dayali tefsir yapanlar da esasen anladiklarini söylüyorlar. Yaptiklari is, yorumdur. Her ne kadar “ben yorum yapmiyorum, rivayete dayaniyorum veya sadece ayeti ayetle tefsir ediyorum” dese de o ayetin, o ayeti tefsir ettigini kendisi söylemis oluyor ki neticede o da yine bir yorumdur; zira ona göre öyledir; bir baskasina göre anlam daha farkli olabilir.
Dogrusu sudur ki Resulullah as’dan günümüze kadar Kur’an’i anlamaya yönelik herkes bir sekilde yorum yaparak kendi görüsünü söylemektedir; isin özü budur. Dolayisiyla insanlarin, kendi indi yorumlarina “mutlak Allah’in maksadi budur” demedikten sonra, kendi reyleri ile ayetleri tevil etmelerinde bir sakinca yoktur.
Esasen anlamaya yönelik iki çesit Kur’an yorumu söz konusudur. Birincisi, ilmi derinligi ve uzmanligi olmayan, siradan insanlarin anlayabilecegi Kur’an yorumu; digeri de ilmi derinligi ve uzmanliga sahip olan insanlarin yaptigi Kur’an yorumudur. “Mubin” olarak gönderilen Kur’an’i herkes kapasitesi kadar anlar. Kur’an’in, Allah tarafindan indirilen ve temel özelliklere sahip bir kitap oldugunu, okuyan herkes rahatlikla anlar; ancak “mütesabih” olarak gönderilen Kur’an’i anlamak ve derinlemesine ayetlerin künhünü kavramak için elbette ilmi derinlige ve uzmanliga ihtiyaç vardir.
Evet, Kur’an’da muhkem (açikça anlasilabilen) ayetler oldugu gibi, mütesabih (pek çok anlama gelebilecek) ayetler de vardir. Bunun yani sira Kur’an’in kendine has bir üslup ve belagati, icaz ve i’cazi, yüksek edebi sanati vardir. Ayrica, hükümler, kissalar, meseller, yeminler, tekrarlar, mücmeller (kapali), sebebi nüzul, hakikat ve mecaz gibi pek çok Kur’an ilimleri ortaya çikmistir. Bu da gösteriyor ki Kur’an’in daha iyi anlasilmasi için ilmi derinlik ve uzmanlik gereklidir.
Yazilan tefsir çesitlerine baktigimizda genellikle rivayet ve dirayet olmak üzere iki çesit tefsir oldugunu görürüz. Rivayet, adi üzerinde rivayetlere (hadis, sahabe ve tabiin sözlerine) dayali yazilan tefsirdir. Ilk dönemlerde yazilan tefsirler genellikle böyledir. (Taberi ve Ibni Kesir tefsirleri gibi) Dirayet de kisinin, ayetleri anlamak için rivayetlerle birlikte kendi reyi ile yorum yaparak yazmis oldugu tefsirdir. (Fahrettin Razi, Beyzavi, Zemahseri gibi)
Diger taraftan ilmi tefsir, edebi tefsir, fikhi tefsir, kelami tefsir, içtimai tefsir, tarihsel tefsir gibi çesitli alanlarda yazilmis tefsirler de vardir. Demek ki vahiy indigi günden beri, basta Resulullah as olmak üzere pek çok ilim ehli, Kur’an’i anlamak ve anlatmak için gayret göstermistir. Fikihçilar, kelamcilar, dilciler (edebiyatçilar), tarihselciler, sosyalcilar vd. hep kendi açilarindan yaklasarak tefsir ve tevil etmislerdir. Yani, pek çok metot kullanilmistir. Asil mesele ve maksat vahyin dogru anlasilmasidir. Bakiniz bu konuda Allah insanlara ne söylüyor:
“Sana mübarek bir kitap olan bu (Kur’an’i) biz indirdik ki herkes onun mesajlari üzerinde iyice düsünsün ve akil sahipleri ders alsin.” (Sad 29)
Bana göre her insan Allah’in indirdigi Kitabi okuyup anlamaya çalismalidir. Anlamadigi ayetler hakkinda tefsirlere ve uzmanlarina müracaat etmelidir. Samimi olan her Müslüman, birkaç kez Kur’an’i altini çizerek okudugunda inaniyorum ki az bir kismi hariç hepsini rahatlikla anlayacaktir. Resulullah as’i dinleyen arkadaslari, üniversite mezunu olmayi birakin, okur-yazar bile degillerdi; ama anliyorlardi. Anlamadiklarini da Resulullah as kendilerine açiklar ve uygulardi.
Bilgi ve bilim çagina geldigimiz bu 21. yüzyilin akli, Kur’an’i anlamaya daha yatkindir; zira bilgi ve bilim her alanda oldugu gibi bu alanda da isi kolaylastirmaktadir. Onun için bugün, ilmi derinlik ve uzmanlik sahibi olan bir kurul tarafindan Kur’an yorumlanip tefsir edilirse, çok daha dogru sonuçlara varilacagina inaniyorum. “Bilim” denilen olgu, zaten kainat ayetlerinin tefsirdir. Dolayisiyla hem yazili ayetler, hem de kevni/kainat ayetler birlikte ele alinmalidir ki saglikli bir tefsir yapilmis olsun. Böyle bir uzman/ekip çalismasi olmadan, “bilgi çagindaki” insanlara ayetleri anlatmak kolay olmadigi gibi, onlari ikna etmek de kolay olmayacaktir.
Özetle, “Kur’an’i kendi reyi ile tevil edenin kafir olacagi ve atese girecegi” seklindeki rivayetten hareketle, insanlarin, Kur’an’i anlamaya yönelik çabalarini hükümsüz birakmak, kabul edilir bir durum olamaz. Tabi ki –yukarida belirttigimiz sekilde- Kur’an’i bütünüyle anlamak için, ilmi derinlik ve uzmanliga ihtiyaç vardir. Ilmi derinlik ve uzmanliga sahip olmayanlar, ya meallerden veya tefsirlerden okuyup anlamaya çalismalidirlar ki zaten bunu yapmaktadirlar. Binaenaleyh, Kur’an’i okuyup anlamaya çalisanlari, ötekilestirmeye, çesitli isimler adi altinda karalamaya (tekfir etmeye) ve Kur’an’dan sogutmaya hiç kimsenin hakki yoktur.
Allah, Kur’an’i samimiyetle anlamaya çalisanlarin ufkunu açsin, fikhetmeyi nasip ve müyesser kilsin.
Selam ve muhabbetlerimle… BESIR ISLAMOGLU
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)