“Ey müminler! Kendinizin, ana-babanizin ve akrabalarinizin aleyhinde bile olsa, Allah için hakka sahitlik ederek adaletli davranin. Haklarinda sahitlik ettiginiz kimseler ister zengin, ister fakir olsunlar, Allah kendilerine herkesten daha yakindir. O halde nefsinizin arzusuna uyarak dogruluktan sapmayiniz. Eger kaypaklik eder, ya da sahitlik yapmaktan kaçinirsaniz, kusku yok ki Allah yaptiklarinizdan haberdardir.” (Nisa suresi, 135)
Mutlak sahit, her seyi bilen ve gören Allah’tir. Allah’in gerçek tanik olduguna, yarattigi bütün varliklar düzen ve intizamlariyla sahitlik etmektedir. Her sey O’nun eseridir. O’nun gücünün tecellisidir. Evet, her sey Allah’in zatina ve vahdaniyetine taniktir. Iste bu hakikatten hareketle bilinmelidir ki Allah’in bildirdikleri/ayetleri de haktir ve gerçektir. Dolayisiyla O’na iman edenler, O’nun ayetleri isiginda hareket etmeli ve hayatini ona göre düzenlemelidirler.
Resullerin gönderilis amaçlarindan en önemlisi sahit olmalaridir. Risalet makami, bir nevi toplumsal sahitlik kurumudur. Sahitlik, Resullerin temel görevlerinden biridir. Tüm Resuller, kendi toplumlarina sahitlik yapmaktadirlar. “Her bir ümmetten bir sahit getirdigimiz ve seni de onlara sahit tuttugumuz zaman halleri nice olacak!” (Nisa, 41) diye buyuran Allah, Resulleri konusturarak, toplumlarin lehinde aleyhinde taniklik yapmalarina imkân saglayacaktir. Görülen odur ki hesap gününde sahitlerle gerçek bir yüzlesme olacak ve herkes dile gelerek hakki ifade edecektir.
Ahiretteki hesaplasmada hiç kimse sahitlikten kaçamayacaktir. “O gün hesaplasma basladiginda, kulaklari, gözleri ve tenleri dile gelip yaptiklarina sahitlik ederek bir bir anlatacaklardir. (Fussilet, 20) Teknolojinin zirveye ulastigi günümüzde gözlerin, kulaklarin ve derilerin nasil taniklik edecegini çok iyi anliyoruz. Bugün, her tarafa yerlestirilen kameralarin hüneriyle yasananlari bütün çiplakligi ile görebilmekteyiz. Dolayisiyla suçlular, yasananlari inkâr etmeye kalksalar da kameralar her seyi gözler önüne sermektedir. Allah da bu dünyada, melekler (Kiramen kâtibin) araciligiyla yerlestirdigi kameralar ile bütün yasananlari –ahiret günü hiç kimseye haksizlik etmeden- net bir sekilde ortaya koyacaktir.
Evet, Allah’in melekleri (kameralari) bütün konustuklarimizi ve yaptiklarimizi kayda almaktadir. Günü geldiginde tümü bizlere izletilecektir. Ellerimizin, dillerimizin, gözlerimizin, hülasa bütün bedenimizin yaptiklari net olarak ortaya çikacaktir. Adeta her biri ayri ayri dile gelerek sahitlik yapacaktir. Hiçbir sey görüntüsüz kalmayacaktir, kaybolmayacaktir. Iste bu temsili olayi Allah, peygamberler aracigiyla bizlere açikça bildirmektedir. Iste Yasin suresinde vurgulanmak istenen sahitlik de budur: “O gün agizlarina mühür vururuz. Bize onlarin elleri konusur, ayaklari yaptiklarina sahitlik eder.” (Yasin, 65).
Iman etmek, esasen sahit olmak demektir. Müminler Allah’in varligi ve birligine sahit olduklari gibi, insanliga, hayata ve yasanan olaylara da sahitlik etmelidirler. Müminler, inançlariyla, güzel ahlak ve salih amelleriyle insanlara taniklik yapmalidirlar. Insanlara örnek ve model olacak sekilde sahit olmalidirlar. Yani, iyi insanlar için lehte, kötü insanlar için aleyhte hak üzere taniklik yapmakla mükelleftirler.
Müminler, -imanlarinin geregi olarak- karanlikta kalmis olaylarin gün yüzüne çikmasi için taniklik etmek zorundadirlar. Diger bir ifadeyle hak ve gerçeklere, islerin adaletle yürümesine ve zulmün ortadan kalkmasina Allah için taniklik etmekle yükümlüdürler. Dolayisiyla hiçbir müminin sahitlikten kaçma, geri durma hakki yoktur. Sahitlik için davet edildiklerinde mutlaka gitmeleri ve dogru sahitlikte bulunmalari zorunludur. Yalanci yere sahitlik yapanlarin büyük bir günah islediklerini de belirtmek gerekir; zira bu dünyada hak ve adaletin yerini bulmasi, hiç kimsenin zulüm görmemesi için dogru sahitlikte bulunmak, Allah ve kul hakkidir. Bu Hakki bütün müminlerin dikkate almalari vaciptir.
Basta verdigimiz ayette de görüldügü gibi, müminlere çok önemli bir görevler yüklenmistir. Kim olursa olsun, insanlar arasinda adaletle hükmetme ve Allah için sahitlik yapma emanet ve görevi müminlerin omuzlarina yüklenmistir. Evet, hiçbir müminin, bu görevi ve emaneti savsaklama hakki yoktur. Haklarinda sahitlik yaptiklari kimseler, anne-baba, yakin-uzak akrabalar, zengin-fakir kim olursa olsun, adaletten asla taviz vermemeleri gerekir. Müminler bu bilinç ve inançla hareket etmelidirler.
Evet, hak, adalet ve sahitlik söz konusu oldugunda inanan-inanmayan, az dindar-çok dindar, dost-düsman, zengin-fakir, yakin akraba-uzak akraba ayirimi yapilamaz. Hiç kimsenin çikari için adalet ve sahitlikten vazgeçilemez. Hiçbir kosul ve zaman için bu emanete ihanet edilemez. Onun için her türlü istek ve arzulardan, çikar ve egilimlerden uzak durarak adalete bagli kalmak ve Allah için sahitlik etmek yüce Rabbimizin en ali emridir.
“Adaleti yerine getirme” emrinin hemen ardindan “Allah için sahitlik yapma” görevi son derece anlamlidir. Yeryüzünde zulmü ve azginligi engelleme, Müslüman olsun veya olmasin, bütün insanlar arasinda her hak sahibinin hakkini verme, toplumun bütün kesimlerinde adaleti saglama ancak bu emanete siki sikiya bagli kalmak ve Allah için sahitlik yapmakla mümkün olacaktir.
Esasen var olmak, sahit olmaktir. Bütün varliklara ve var olan olaylara tanik olmaktir. Inananlar, hayati Kur’an perspektifinden okuyarak müsahede ederler. Kur’an-i dogru okuyan kimse, hayati dogru anlar ve dogru müsahede eder. Müsahede etmek; sadece bakmak, görmek, seyretmek degildir; aksine sahit olmaktir. Yani inançla, sorumluluk bilinciyle olup bitenlere Allah için tanik olmaktir. Gerekirse malini ve canini Allah yolunda feda ederek zulme karsi sahitligi sürdürmektir.
Bilindigi gibi, Kur’an’da “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz; bilakis onlar diridirler…” ayeti, zulüm ve azginligi, terör ve eskiyaligi, inançlar ve ibadetler önündeki baskilari kaldirmak için canini ortaya koyan sehitlerden söz etmektedir. O sehitler, canlarini cennet karsiliginda Allah’a satan inançli kimselerdir. Onlar, canlariyla bedel ödeyerek sahitlik yaptilar.
“Allah yolunda ölenler” temsili olarak dile gelerek derler ki “biz sahitlik yapiyoruz, siz de sahitlik ediniz ki biz, vahyin özgürce insanlara ulasmasi, her türlü zulüm ve baskilarin kaldirilmasi, insanlarin hür iradeleriyle tercihlerini yapmasi ve sereflice yasamalari için canlarimizi Allah’a emanet ederek taniklik yapiyoruz.”
Risalet döneminde hak ve adalet için kimileri canlarini, kimileri de mallarini ortaya koyarak sahitlikte bulundular. Bugün de dünya üzerinde hak ve adaletin tesisi için binlerce Müslüman, Allah yolunda (insanca yasamak için) caniyla ve maliyla cihad ederek sahit/sehit olmaya devam etmektedir.
Sonuç olarak belirtelim ki sahit ve sehit olmanin temel amaci, hakkin ve adaletin saglanmasidir. Allah’in hakki, kullarin hakki, hayvanlarin hakki, bitkilerin hakki, evrenin hakki vs. ancak sahit/sehit olmakla korunur. Günümüzün teknolojisi ile bilgilerin elektronik ortamda kayda geçmesi insan yükünü azaltmis olsa da “sahsi” taniklik hiçbir zaman ortadan kalkmayacaktir. Insanlar var oldugu sürece, Allah için (hakkin gerçeklesmesi için) tanikliga olan ihtiyaç devam edecektir.
Allah yolunda (hak ve adalet için) canlarini ve mallarini kaybederek sahit/sehit olanlara ne mutlu! Tümünün mekânlari cennetler olsun…
Selam ve muhabbetlerimle…
Besir ISLAMOGLU 6 Mart 21
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)