MÜSLÜMANLAR CEHENNEME GİRİP TEKRAR ÇIKACAK MI?
Bu konuda, geleneksel paradigmanın din anlayışında var olan inanç şudur: “Müslümanlar günahları kadar cehenneme girip cezalarını çektikten sonra cennete döneceklerdir.” Şimdi bu konuyu Allah’ın ayetleriyle inceleyelim; gerçekten ayetler böyle mi diyor?
Kur’an’a baktığımızda Allah, ölüm sonrası hayatla ilgili birkaç merhaleden söz eder. Bu merhaleler; diriliş, mahşerde toplanma, hesap verme (yargılanma), değerlendirilme (af edilip edilmeme), sonucun ilanı (karnenin verilmesi), son olarak kişinin, cennete veya cehenneme yerleştirilmesidir. Bu merhalelerde hiç kimsenin asla bir müdahalesi olamaz. “O gün karar sadece yaratan Allah’a aittir.”
Evet, işin sonunda ebedi kalmak üzere (ebedi, sonsuzluk değildir) ya cennet ya da cehennemdeyiz. Senaryoyu yazan Allah, böyle yazmıştır. Şimdi konuyla ilgili birkaç ayete bakalım. Önce şu ayeti verelim:
“Öyle bir günün (yargılamanın) bilincinde olun ki o günde Allah’a döndürüleceksiniz. Ardından herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenecek ve kesinlikle haksızlık edilmeyecektir.” (Bakara 281)
Diğer bir ayette; “Hiç kimsenin hiç kimse adına hiçbir şey ödemeyeceği, kimseden şefaatin kabul edilmeyeceği, kurtuluş fidyesi alınmayacağı ve hiç kimsenin yardım göremeyeceği günün dehşetinden korunun.” Bakara 48)
Bu ayet açıkça “herkesin, yaptığının karşılığını göreceğini” net bir şekilde belirtmektedir. Yani, ilahi adalette torpil ve kayırma yok, haksızlık da yok. Bunu temellendirdikten sonra, şimdi de cehennem ve cennete gireceklere bakalım.
“Kuşkusuz, Ehl-i kitabın kafirleri ile müşrikler, içinde ebedi kalmak üzere cehennemdedirler.” (Beyyine 6) Yani, Yahudi ve Hristiyanların inkarcıları ile tüm şirk koşanlar (Allah’ın sistemine karşı çıkanlar) cehennemde ebedi kalacaklardır. Münafıklar ayrıca belirtilmemiş, onlar zaten inkarcıların en şerlileridir.
Müminlere gelince; “Kuşkusuz, iman edip salih amel işleyen kimseler, yaratılanların en hayırlılarıdır. Onların, Rablerinin yanındaki ödülleri, altından nehirler akan Adn cennetleridir. Orada ebedi olarak kalacaklardır.” (Beyyine 7, 8)
Müminlerin, cennette ebedi kalacakları ile ilgili onlarca ayet vardır. Burada onları zikretmeye gerek yoktur. Asıl mesele, müminlerin cehenneme girip girmeyecekleridir. Bu konuda delil olarak gösterilen Meryem suresi (71) şöyle demektedir:
“Sizden oraya (mahşer yerine) gelmeyecek kimse yoktur. Bu, Rabbinin üzerine aldığı kesinleşmiş bir yargıdır.”
Bu ayetin sibak ve siyakına (66’dan, 73’e kadar olan bağlamına) bakıldığında, herkesin cehennemde değil, mahşer alanında toplanacağını belirttiği açıktır. Yani, Ahirette hesap vermekten hiç kimse kurtulamayacaktır. Hesap sonrası, muttakiler kurtulacak, zalimler cehenneme gireceklerdir.
Peki nerden çıktı “müminler günahları kadar cehennemde yanacak” meselesi. Evet, o da yine İsrailiyat denilen hurafe (batıl) düşüncelerden çıktı. Bakınız bu konuda Yahudiler ne demektedirler:
“Onlar, bize, kesinlikle sayılı birkaç gün dışında ateş (cehennem) yakmayacaktır” derler. (Ey Muhammed) sor onlara: “Allah’tan kesin bir söz mü aldınız! Eğer öyleyse, Allah sözünden kesinlikle caymaz. Yoksa bilmediğiniz bir konuda Allah’a iftira mı ediyorsunuz?” (2/80)
Unutulmamalıdır ki, ahiret ahvali tamamen gaybi bir konudur. Gaybi konuları sadece Allah bilir ve sadece o bizlere vahiyle bildirir. Cennet ve cehennemin olduğunu Allah bize bildirmeseydi, biz nereden bilirdik! Dolayısıyla “müminler günahları kadar cehennemde kalır, sonra oradan çıkartılırlar” iddiasında bulunan kimse, mutlaka iddiasını muhkem bir ayetle ispatlaması lazımdır; aksi takdirde Allah’a iftira etmiş olur. Cehenneme girme gibi hayati konular, bazı ahad rivayetlerle belirlenemez. Mutlaka muhkem ayetler olmalıdır.
Aksine, sorumluluk bilinciyle hareket edenlerin, Allah’ın kendilerine ihsanda bulunduğu müminlerin cehennemden uzak tutulacağı ve oranın uğultusunu bile duymayacakları açıkça belirtilmektedir. (Enbiya 101,102, Leyl 17)
Biliyorum, şimdi bu yazıyı okuyanlar “büyük günah işleyenlerin durumu ne olacak” diye haklı olarak soracaklar.
Cevabı şudur: Kur’an’ın belirlediği sistemde, günah işleyenler mutlaka Allah’tan mağfiret dilemeleri ve bir daha işlememek üzere tövbe edip Allah’a söz vermeleri gerekir. Bu yapıldığı zaman, Allah kesinlikle af edeceğini belirtir. Mağfiret istemeyen ve tövbe ihtiyacı duymayanlar zaten Allah’a ihtiyaçlarının olmadığını belirtmiş olacaklar ki onların da imanı zaten geçersizdir.
İstiğfar ve tövbe edip te tekrar tekrar bozanlar hakkında da Allah şöyle ferman buyurur: “Kim kötülük yapar ve suçu onu vebaliyle çepe çevre kuşatırsa, işte onlar ateş halkıdır ve orada kalıcıdırlar.” (Bakara 81)
“Günahı/suçu çepe çevre kuşatırsa” ifadesi, günah konusunda duyarlı olmayıp günaha batmış kimse demektir ki artık ona yapılacak hiçbir şey yoktur. “olumsuz” mührü kalplerine vurulmuştur.
Bu konuyu dile getirmemin sebebi, gaybi konuların sadece vahiyle bilineceğini bilmek ve vahiy dışında kalan ve vahye aykırı olan bilgilere itibar etmemektir. Ayrıca, günahlarımız için yapmamız gereken husus, (laf olsun diye değil) bilinçli bir şekilde hemen Allah’tan istiğfar dilemek ve bir daha yapmamak üzere tövbe sözünü tutmaktır. Bilelim ki “Allah istiğfar ve tövbe edenleri çok sever.”
Selam ve sağlık dileklerimle… BEŞİR İSLAMOĞLU 25.12.23
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.