Geçen hafta “hayvanlar ihtiyaç üzerine kesilir; gelenege kurban edilemez” seklinde bir baslik atarak, “gelenek adina hayvanlarin kesilmemesi, ihtiyaç üzerine kesilmesi gerektigini, aksi takdirde israf olacagini yazmistim. Bu yaziyi okuyan arkadaslarimin bir kismi, gelenegin agir baskisi ile olacak ki bir türlü anlamak istemediler.
Basta sunu belirtelim ki insanlarin bütün konularda ittifak etmesi mümkün degildir. Elbette farkliliklarimiz olacaktir; hatta bu farkliliklar zenginlik olarak kabul edilmelidir; ancak gelenegin agir baskisi altinda olup, “at gözlügü” ile konulara bakanlar, konulari anlamakta güçlük çekerler ve hakikati göremezler.
Esasen “kurban” mevzusunu –müminler daha salim bir akilla düsünsünler diye- bilerek bayramdan sonra yazdim ve “ne olmasi” gerektigini kisaca açikladim; ancak yapilan kimi yorumlardan anladim ki mevzuyu istenen sekilde açiklayamamisiz. Dolayisiyla daha detayli yazma geregi duydum.
Öncelikle belirtelim ki insanlarin hukuka (her türlü haklara) sahip çikmasi bir insanlik görevidir ve zorunludur. Insanlarin iletisimini saglayan dil, kelime, sözcük, deyim ve kavramlari yerli yerinde kullanmak da hukukun geregidir; zira yerinde kullanilmayip anlami disinda kullanilan veya saptirilan sözcükler büyük haksizliklara ve tahribatlara yol açar. Onun içindir ki Allah, kelimeleri yerinde kullanmayanlari ve tahrif edenleri kinayarak uyarmaktadir. (Maide 13, 41)
Islam literatüründe yanlis kullanilan kavramlardan biri de “kurban” kavramidir. Kurban Arapça “karabe” fiilinden gelen bir isim olup, “yaklasmak, yakin olmak” anlamlarina gelmektedir. (“Akraba” kelimesi de bu fiilden gelmektedir) Dini terim olarak kurban, Allah’a yaklastiran tüm infak ve iyiliklerin adidir.
“Kurban” terimi Kur’an’da üç ayette geçmektedir. Birincisi, Hz. Adem’in iki oglu için kullanilmaktadir: “Onlara Adem’in iki oglunun haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmislerdi de birisinden kabul edilmis, digerinden kabul edilmemisti.” (Maide suresi, 27).
Bu ayette kurban olarak takdim edilen seyin ne oldugu hakkinda bir açiklama yoktur. Allah’a yaklasmak için o günkü kiymetli bir varligi (muhtemelen hayvan veya ziraat olabilir) adayarak sunmuslardi (ihtiyaç sahiplerine vermislerdi).
Ikinci ayet ise, Hud kavmi ile ilgilidir. Ayet söyle buyurmaktadir: “Peki, madem öyle, Allah’i birakarak tanri diye yaklastiklari o varliklar, kendilerine yardim etselerdi ya! Hayir, tersine onlari yüz üstü biraktilar...” (Ahkaf suresi, 28).
Bu ayette de kurban terimi, putlar hakkinda kullanilmistir. “Kurbanen aliheh” (yaklastiklari ilahlar) ifadesi kullanilmaktadir ki burada da her hangi bir hayvan kesiminden söz edilmemektedir.
Üçüncüsü ise Yahudilerle alakalidir. Ayet söyle geçmektedir: “Yakilarak sunulan bir kurban getirmedikçe hiçbir elçiye inanmamamizi bize Allah emretmistir” iddiasinda bulunanlara gelince...” (Ali Imran suresi,183)
Bu ayette de Yahudilerin Resulullah’i kabule yanasmadiklari ve bunun için bir mucize istedikleri anlasilmaktadir. Ayrica bunun, Allah’in bir emri oldugunu iddia ederek Allah’a iftira ettikleri görülmektedir.
Görüldügü gibi kurban terimi bizzat Allah tarafindan “yakinlik” anlaminda kullanilmaktadir. Sundugunuz varlik (nimet) sizi kime yakinlastiriyorsa, kurbaniniz onadir. Sundugunuz nimet Allah için ve sizi Allah’a yaklastiriyorsa, Kurbaniniz Allah’adir. Tabi Allah’in rizasina uygun olabilmesi için, O’nun ilkelerine göre ve bekledigi ihtiyaç sahiplerine içtenlikle verilmesi gerekir. Sözde “Allah rizasi” için, özde ve pratikte baskalari için olan bir sunum, kurban kapsaminda olamaz. Yani, sadece “Allah rizasi” demekle Allah rizasi olmaz; zira Allah rizasinin ilkeleri vardir; o ilkelere uygun olmasi lazim.
Tabi insani Allah’a yaklastiran eylemler saymakla bitmez. Elbette bir hayvanin etini, sütünü, yününü, derisini muhtaç olanlara vermek, “iyilik ve yardimseverlik” oldugu ve sahibini Allah’a yaklastirdigi için “kurban” olarak kabul edilir. Kesilen o hayvana da Türkçede “kurbanlik” denilir. Araplarda Kesilen hayvanlara “kurban” denilmez. Bayram günlerinde kesilen hayvanlara “udhiye”, hacda kesilenlere de “hediy” denilmektedir.
Hayvan kesme, Kur’an’da ‘zibh’ ifadesi ile geçmektedir. Türkçede kullanilan “mezbaha” da oradan gelmektedir. Mesela bir ayette söyle denilmektedir: “Musa kavmine, “Allah bir sigir kesmenizi emrediyor” demistir.” (Bakara suresi, 67)
Yine, Ibrahim as : “Yavrucugum rüyamda seni bogazladigimi görüyorum...” (Saffat suresi, 102) ifadesinde de “zibh” (ezbehuke) kullanilmistir. Ayetin devaminda: “Biz ogluna büyük bir zibh (kesilecek koyun) verdik” (Saffat suresi, 107) denilmektedir. Kurban kavrami bu ayette de kullanilmamaktadir.
Hac suresinde de rizik olarak verilen ve üzerinde Allah’in adi anilarak kesilmesi istenen hayvan “mensek” olarak geçmektedir. Menasik, hac eylemleri veya hac ibadeti olduguna göre, “mensek” diye ifade edilen hayvan da hacda kesilen hayvan demektir.
Kevser suresinde, “nahr” (venhar) kelimesi -baska anlamlara gelse de- agirlikli olarak “bogazlamak” anlamina gelmektedir. Basinda “Rabbin için” denildiginden dolayi müfessirler ayeti Türkçeye çevirince, “kurban kes” seklinde galat/hatali olarak çevirdiler; hatali diyorum, zira kurban kesilmez, hayvan kesilir. Kesilen hayvan Allah’a adanmis ise, yani Allah’in ilkelerine ve rizasina uygun kesilip dagitilmis ise, o takdirde “kurban ibadeti” içerisinde yer alir; degilse yer almaz; zira hayvanlar çesitli sebeplerle, çesitli zamanlarda ve çesitli varliklar için kesilebilir. Onun için kesilen hayvanin ne sebeple ve kim için kesildigi “kurban ibadeti” açisindan son derece önem arz etmektedir.
Hayvanlar elbette bizlere bir nimet olarak verilmistir. Hac suresinde (28) belirtildigi gibi, “behimetül enam” yani “dört ayakli hayvanlar” insanlara rizik olarak verilmistir. O hayvanlari kestirenlerin hem kendileri hem de ihtiyaç sahipleri yiyeceklerdir.
Muhammed as da hem hac yolculugu esnasinda, hem de Medine’de ihtiyaç halinde hayvanlari kestirip etlerinden yararlanirlardi. (Düsünün! Hac yolculugunda hayvanlar olmazsa binlerce insanin karnini nasil doyuracaklardir?) Hac esnasinda kesilenlere “hediy” (ibadet niyetiyle sunulan), bayram günlerinde kesilen hayvanlara “udhiye” denilmektedir. Udhiye, bayramin birinci günü duha (kusluk) vaktinde kesilen hayvan demektir. Dolayisiyla ne Kur’an’da, ne de Nebi’nin uygulamasinda “kurban kesmek” ifadesi kullanilmamaktadir. Onun için diyorum ki “kurban ibadetini (kurban etmeden!) dogru anlamak” zorundayiz.
(devam edecek insallah…)
Selam ve muhabbetlerimle…
BESIR ISLAMOGLU
Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.