“Sana bu kitabi, her sey için bir açiklama, dogru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.” (16/89)
Bugünkü makalemizi, Kur’an ayi (Ramazan) münasebetiyle Kur’an’in mahiyetine ayirdik.
Kur’an, mahiyeti itibariyle genis bir muhtevaya sahiptir; ancak ana hatlariyla “haber” ve “insa” olmak üzere iki kisimda toplamak mümkündür. Haber; gerekli bilgiyi ve nelerin var oldugunu belirtirken; insa da neyin nasil yapilmasi gerektigini ifade etmektedir. Evet, Kur’an, bir yandan “varlik” hakkinda insanlara gerekli olan bilgiler vermekte, diger yandan da insanlarin neler insa etmesi gerektigini tafsilatli bir sekilde bildirmektedir.
Basta sunu belirtelim ki Kur’an’a icmalen (külli olarak) inanmada Müslümanlar arasinda hiçbir sorun yoktur. Müslümanim diyen her insan, Kur’an’in bütününe (icmalen) kisa bir biçimde, toptan inandigini her firsatta rahatlikla dile getirir; ancak ayetleri tafsilatli, yani her bir ayeti detayli bir sekilde okuyup anlama hususunda durum degisir. O durumda, binlerce farkli fraksiyon/hizip meydana çikar. O bakimdan, “Kur’an’a gidelim”, “hakem Kur’an’dir” demekle sorun çözülmüyor.
Müslümanlar arasinda Kur’an’la ilgili iki temel sorun yasanmaktadir:
1) Kur’an’in yeterliligi sorunu,
2)Kur’an’in anlasilma sorunu
Kur’an’in yeterli olup olmadigi, yani, Islami anlamak için Kur’an’in yani sira baska kaynaklara ihtiyaç olup olmadigi konusunda (daha önceki makalemde üzerinde durmustum) kisaca sunu belirtelim ki külli anlamda Kur’an, her seyin bilgisini vermistir (6/38); yeterlidir ve mucizeler beklemeye gerek yoktur. (29/51) Yani, “ilkesel anlamda -insanlarin nelere inanmasi, neleri yapmasi ve nelerden uzak durmasi hakkinda- her türlü açiklama yapilmistir ve insanlarin, Allah katinda o kitaptan hesaba çekilecekleri bildirilmistir. (43/44)
“Kur’an’in anlasilmasi” ile ilgili her ne kadar Allah, “o apaçik bir kitaptir” buyurmus olsa da tarih boyunca yüzlerce ayet farkli anlasilmis ve Müslümanlar arasinda akideye taalluk edecek derecede tartismalar yasanmis, halen yasanmaktadir.
Kur’an metninin kimi ayetlerini farkli anlamanin temel nedeni, insanlarin sahip oldugu bilgi, kültür ve kapasitenin farkliligi ile birlikte, hitap olarak inen ayetlerin, yazili metne dönüsmüs olmasidir. Resulullah aramizda yasamis olsaydi, anlasilmayacak hiçbir ayet kalmazdi. Demek ki isin/hayatin dogasi geregi, farkli yorumlar ve anlasilmalar olacaktir. Inkara götürmedigi sürece yorum zenginligi olarak kabul etmekten baska çaremiz yoktur.
Siradan bir metin bile, çogu zaman izaha muhtaçtir. Bir iki asir önce Osmanlica yazilmis siir ve metinleri düsünelim! Günümüzün insanlari onlari ne kadar dogru anlayabilmektedir! Kur’an ayetleri (metinleri) de böyledir; çogunun tefsir ve tevile ihtiyaci vardir. Demek ki bir metnin yeterli olusu ayri, anlasilmasi ayridir. Sonra, bir metnin kendi çagindaki insanlar tarafindan anlasilmasi farkli, daha sonraki çaglarda yasayan insanlar tarafindan anlasilmasi farklidir. O bakimdan, Kur’an’in, her zaman uzmanlari tarafindan –tarihsel baglam dikkate alinarak- detayli ve tafsilatli bir sekilde izah edilmesi temel bir ihtiyaçtir.
Kur’an’in dogru anlasilmasi için, öncelikle belirlenen temel ilkeleri ve bu ilkelerin temel maksadini ortaya çikarmak gerekir. Tabi, bu temel ilkeleri sahih bir sekilde ortaya çikarmak için salim bir akil, mantik, kiyas, tecrübi bilgi ve bilim/deney faal halde olmasi gerekir. Kur’an, bu evrensel ilkeler isiginda anlasilip uygulanmasi halinde yanlis anlasilmalar yok denecek seviyeye inecektir; zira ayetler ne anlatirsa anlatsin, kimlerden söz ederse etsin, verdigi mesajlar evrenseldir ve belirtilen ilkeler kapsamindadir.
Simdi, Kur’an’in belirledigi temel/evrensel ilkelere birkaç örnek verelim.
1.Tevhit ve ibadet ilkesi: Kur’an, her insanin sirk kosmadan Allah’a inanmasi ve sadece O’na kulluk etmesini ilkelestirmistir. “Sizin Allah’tan baska ilahiniz yoktur; sadece O’na kulluk ediniz.”
2. Hak ve adalet ilkesi: Kur’an, her varligin hakkina kavusmasi ve zarar görmemesi gerektigini ilkelestirmis (yasallastirmis) ve geregini de insanlara birakmistir.
3. Ehliyet ve liyakat ilkesi: Kur’an, sosyal hayatta her ne meslek/is icra edilirse edilsin, ehil ve layik olma zorunlulugu getirmistir. Isinin ve mesleginin hakkini vermeyenlerin vebali/zarari büyük olacagini bildirmektedir.
4. Merhamet ve emanet: Kur’an, zulme ugramis, issiz, güçsüz, aç ve açikta kalmis, zavalli ve acinacak duruma düsmüs mustaz’aflara merhamet edilmesini, onlara aciyip hizmet ve yardim edilmesini ilkelestirmistir.
5. Mesveret ve hesenat: Kur’an, insanlarin dünyevi islerini istisare ile yürütmesini ve sürekli iyilikten yana hareket etmesini istemektedir.
6. Kur’an’in maksadi ve misyonu, sorun üretmek degil, ögüt verip sorunlari çözmektir. Yani insanlari karanliklardan aydinliga çikartmak, baris ve huzur ortami saglamaktir. Kur’an’in bu ilkesini dikkate almayanlar, Kur’an’i anladigini söyleyemezler. Bir toplumda Müslümanlar arasinda sorunlar varsa ve bu sorunlar Kur’an nuruyla çözüme kavusturulmuyorsa, o Müslümanlarin Kur’an’a bagliliklari sadece bos/kof bir iddiadir; hiçbir kiymeti yoktur. Kur’an’in nuru (kandili, isigi) ile hayatlarini aydinlatmayanlarin, kandil kutlamalari da anlamsiz, ciddiyetsiz bir iddiadan baska bir sey degildir.
Bilinmelidir ki Müslümanlarin, Kur’an’a dönük tarih boyunca karsi karsiya kaldigi sorunlar, esasen yapisal (ilkesel) sorunlardir. Kur’an, bu evrensel ilkeler isiginda anlasilip uygulanmadikça, toplumun sorunlari çözülmeyecek ve dolayisiyla sorunlar bitmeyecektir.
Öyle ise, Allah resulü insanlari nasil ki sadece vahiy ile uyarip (21/45), toplumun sorunlarini vahyin ögütleriyle (isigiyla) çözmüs ise, inananlar da birbirlerini –baskalarinin söylemleriyle degil- Resulullah gibi vahiyle uyararak sorunlari çözmeleri gerekir. Kur’an mesajlarini birakip yerine baska kaynaklarin mesajlariyla mesgul olanlar, Resulullah’in mirasina (sünnetine) sahip olamayacaklari gibi, Müslümanlarin sorunlarini da çözemeyeceklerdir.
Hülasa, Kur’an’i ilke, maksat ve misyon temelinde; ön yargilardan uzak, salim akil faal hale getirilerek, tarihsel baglam dikkate alinarak samimiyetle tercüme edilip okundugu takdirde, mesajinin daha kolay anlasilacagina, istenen ögüdün alinacagina ve sorunlarin da çözülecegine inaniyorum; zira Kur’an, ögüt almak isteyenler için kolaylastirilmistir.
“Gerçek su ki ögüt alinsin diye biz Kur’an’i kolaylastirdik; niçin (Kur’an’a kulak vererek) ögüt almiyorsunuz?” (Kamer 17)
Kur’an’in kandili (nuru, isigi) ile yolunu aydinlatanlara selam olsun…
Muhabbetlerimle… BESIR ISLAMOGLU
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)