Günlük konusmalarda kaç sefer kullaniriz bilmem ama “su üç günlük dünya” lafi çok büyük bir gerçegin ve de insanogluna verilmis en büyük ömür sermayesinin nasil kullanirsan kullan birgin bitecegini ifade eder. Insanoglu kendi kazandigi yada geçmiste kendisine miras kalan sermayenin iyi kosullarda degerlendirildiginde fazlalasacagini bilirde fakat ömür sermayesi ne kadar artarsa artsin birgün biteri bir türlü anlamaz yada anlamak istemez. Aslinda ölüm bir son degilse ömür sermayesi sadece vasif degistirmektedir.(1) Ama ölüm bir son ise, yokolus ise, nihayetinde toprak olmak ise, sermaye tükeniyor delmektir. Fiziken mümkün olmayanin metafizik olarak mümkün olmasi sadece iman yani inanmak ile mümkün olacaginin itirafi gerekir.
Lafa gelince üç günlük dünya dedik, sonra en sevdiklerimizi üç kurusa degistik. Lafa gelince yaratilani Yaratan'dan dolayi çok sevdik. Sonra da Allah yaratti demedik birbirimize dünyayi dar ettik... (2) Kime sorarsan sorun, hiç kimse ama hiç kimse ne sart altinda olursa olsun hiç ölmek istemiyor… Herkes hep yasamak istiyor, hemde sonsuza kadar yasamak istiyor… Gönüllü ölmek isteyenler yani sahadete talipliler, adanmislar, aklini yitirerek intihar edenleri hariç tutarsak; Neden? Nasil? Niçin? Sorulari istedigin kadar çogalt fakat sonuç degismiyor… Ömür sermayesi bir gün tükeniyor ve ölüyoruz… Ne yaparsan yap, hangi zirhlara bürünürsen bürün, istedigin siginaklara gir istersen, Nuh’un gemisine degil de ulasilmaz zannettigin daglara çik istersen. Ölüm gelip seni buluyor… Neden yasamak istiyor insan? Hatta neden sonsuza kadar yasamak istiyor? Yada neden ölümsüzlesmek istiyor insan? Hani üç günlük dünya idi ? Su üç günlük dünyada kula kul olmamak gibi bir derdimiz var.. diyordu Haci Bektasi Veli. Yasamak pahasina öpmedigi cendere kalmadigindan dudaklari pörsümüs durumda insanoglunun … Ölmemek için girmedigi kilik kalmadigi gibi kaybetmedigi hiçbir degeride kalmamis gibi… Yeterki hayatta kalsin ve yeterki ölmesin vede ne pahasina olursa olsun yasasin…
Burasi dünya Ne çok kiymetlendirdik,
Oysa bir tarla idi Ekip biçip gidecektik. -(3).
Isin bilimsel tarafina bakarsak, Insan Ölüm Veritabani Projesi tarafindan elde edilen veriler üzerinde çalisan fransiz, japon , ingiliz ve amerikan bilim adamlari insan ömrünün en fazla 115 yil oldugunu öne sürdü. Bilim adamlari, istisnalar hariç maksimum yasam süresinin en fazla 115 yil oldugunu ileri sürdü.Dünyanin en uzun ömürlü insani Fransa dogumlu Jeanne Calment, 1997 yilinda 122 yasindayken hayatini kaybetmisti.Ilerleyen yillarda tibbin ve teknolojinin gelisimiyle insan ömrü daha da uzayabilir ve kim bilir belki de ölümsüz olabiliriz : (4) :Olurmu olur diyenler olabilir, çünkü hayvanlari kolonlayanlar insanlarida kolonlayacaklar elbette… Kolonlanmak yasama devam etmek degil elbette, fakat genetik ve bilimsel gelismeler yarin için bizim için epeyce bilinmedik gerçeklere gebe…
Türkiye Istatistik Kurumu, (TÜIK) 2015-2017 yillari hayat tablolari istatistiklerini açikladi. Buna göre, Türkiye’de dogusta beklenen yasam süresi 78 yil oldu. Dogusta beklenen yasam süresi, Türkiye geneli için toplamda 78, erkeklerde 75.3 ve kadinlarda 80.8 yil oldu. Genel olarak kadinlar erkeklerden daha uzun süre yasadigi ve dogusta beklenen yasam süresi farkinin 5.5 yil oldugu belirtildi.Ama gelde inan illaki yasamak istiyor insan… Neden acaba? Daha çok iman,daha çok ibadet… bu spot cümlelere kendiniz bile ikna olamiyorsunuz ! Baskasi nasil inanacak size… Nazi toplama kamplarinda yillarca kalmis ve sonuçta kurtulmus ve su anda yasayanlar için deniliyorki “Bugün hayatta olanlarimiz ve yasadiklari çile ve istirablari kahramanca anlatanlarimiz asla bizim en iyilerimiz degillerdi… Bizim en iyilerimiz Nazi çalisma kamplarinda firinlarda yakilanlar, dayanamadiklarindan elektrik verilmis çevre çitlerine intihar için kosanlar vede gidasizliktan, güçsüzlükten, tifüs yada akil almaz hastaliklara yenik düsenlerimizdi.” (5) Öyleyse insan ne için yasamak istiyor ??? INSANIN ANLAM ARAYISI NEDIR ACABA ? Su üç günlük dünyada…
Bu konuda kitap yazari Dr.Viktor E. Frankl “insanlikdisi toplama kamplarinda uzun süre kalan bir tutuklu olarak, kendini, çiplak varolusa soyunmus olarak bulmustur. Babasi, annesi, erkek kardesi ve karisi bu toplama kamplarinda ölmüs ya da gaz firinlarina gönderilmistir ve bu nedenle kiz kardesi hariç, ailesinin tamami yok olmustur. Her seyini kaybeden, bütün degerleri yok edilen, açligin, sogugun ve acimasizligin altinda ezilen, her an. her saat imha edilmeyi bekleyen bir tutuklu olarak Dr. Frankl, nasil olur da yasami sürdürmeye deger bulabilirdi? Hani Ramiz Dayi Twitter de diyor ya : "Üç günlük dünyanin ikinci günündeyim, ne ilk günün hevesi ne de üçüncü günün korkusu var." (6)
Dr.Frankl diyorki: Gerçekten ihtiyaç duyulan sey. yasama yönelik tutumlunuzdaki temel bir degismeydi. Yasamdan ne Itekledigimizin gerçekten önemli olmadigini, asil önemli alan seyin yasamin bizden ne bekledigi oldugunu ögrenmemiz ve dahasi umutsuz insanlara ögretmemiz gerekiyordu. Yasamin anlami hakkinda sorular sormayi birakmamiz, buniin yerine kendimizi yasam tarafindan her gün, birer saat sorgulanan birileri olarak düsünmemiz gerekirdi. Yanitimizin konusma ya da meditasyondan degil, dogru eylemden ve dogru yasam biçiminden olusmasi gerekiyordu. Nihai anlamda yasam, sorunlara dogru çözümler, bulmak ve her birey için kesintisiz olarak koyduga görevleri yerine getirme sorumlulugunu almak anlamina gelir."(7)
Aci suda tatli suda berraktir. Sakin görünüse aldanma...Görünüste herkes insandir ama gerçek insan hal ehli olandir.. der Mevlana.. Çünkü “ anlam bir beden içerisinde bireylesen ve bir sahis olarak sosyallesen insanin bilincinde insa edilir. Insanlik tarihinin her döneminde görülen yüksek anlam katmanlari hem gündelik hayata karsilik gelen hem de gündelik hayati asan alanla ilgili krizlerin üstesinden gelinmesinde önemli bir rol oynar. Fakat modern dönemde anlamin üretilmesi ve iletmesi derin bir kriz içerisine girmistir. Modern çagda bireysel ve toplumsal düzlem de anlam krizini olusturan en önemli faktör, modern sekülarizm degil, modern çogulculuktur. Modern çogulculuk, akliselim bilgiye zarar vermistir. Dünya, toplum, yasam ve kimlik basta olmak üzere, hemen her sey çoklu sorgulamalara tabi tutulmus, bunlari dayanak olusturan anlam ve deger sistemlerinin “sorgulanmaksizin kabul edilme” statüsü ortadan kalkmistir. Bütün sosyal ve psikolojik sonuçlari ile birlikte sorgulanmaksizin kabul edilen seylerin kaybinin en belirgin görünümü ise din alaninda gerçeklesmistir.(8) Din hertürlü kaliba girip hertürlü sekle girebilen bir sey sanki: Üç günlük dünya yahu. Birini çektiklerine say, birini sevdiklerine. Ve birini de bekledikleri ne... Çektiklerine "imtihan" de, sevdiklerine "sükür" Bekledikleri ne de; "ya nasip" de, gitsin... Din bu iste, agizdaki ciklet, hatta sisir yüzüne dogru patlat gitsin…Gaybe iman da nesi, Müslümanlik, müslüman, mümin, Allah hak getire… Paran varmi paran? Paran varsa hersey tertemiz ar namus piril piril… Itibar mi !… Aliriz nasil olsa paramiz var. Kanat önderligimi? Kurariz bir STK geçeriz basina !… Nasil olsa paramiz var. Para her kapiyi açiyor be… Maymuncuk gibi…Yahu sen gündelige giden bir kadinin çocuguydun nedir bu paranin kaynagi? Allah vergisi kardesim, Kuran’da da demiyormu “biz istedigimizi hesapsiz riziklandiririz.” Tamam da Muttaharri’nin Adl-i ilahisini beraber okumustuk yoktu böyle birsey !… Çaliyorsun kilif, çarpiyorsun zarf, nasil olsa belgesi yok, cemaate yardim, camiaya kiyak, ise sokma, torpil, adrese teslim ihale…Zamana birak dediler, bende öyle yaptim. Gün, hafta, ay, yil derken sadece sunu anladim eskiyor, ama eksilmiyor kalp agrisi. Hayat öyle bir yoldur ki bu yolda yürürken ayaklarindan çok yüregin yorulur…(9) Abi bosver ya nihayetinde üç günlük dünya… Degmez bu kadar derine inmeye…
Hakkaten bosvereyim diyorum ama benim gözümde sanki miknatis mübarek, hertürlü bu yamukluklarda benim gözüme batiyor. Mesela illaki sucu bucu olacaksin, yoksa olmaz, hatta asla olmaz… Duyuyorsunuz degilmi ne demek sucu bucu diye bagiriyor bizim hizipçi. Eyvah basima daha çok bela aldim galiba. Neymis efendim “bizzzz….” Diye baslayan beylik cümlelerin sonu bir türlü gelmiyor, mübarek sanki asr-i saadetteki sahabeleri tarif ediyor… Arkadas “hilafet kureystendir” e karsi çikiyorsun ama STK,Parti baskaninin mutlaka senin köylün, hemserin, okuldasin, gurubdasin, taleben olmasi gerekiyor degilmi ? Çünkü otur otur, kalk kalk vaziyetleri… Elestiriyorsun ama aynisini yapiyorsun. Iddia ediyorsun fakat isbat için elestirdigini icra ediyorsun. Pist buzla kapli olmasa da senin gibi firil firil dönebilen baska biriside görülmüyor ortalikta. Ama hamaseti elden birakmak yok. Sürekli gülmek, daha dogrusu siritmak, kimse anlamasin ne düsündügünü, kimse anlamasin ne yapacagini, deklarasyon yok, beyan yok, hersey kafanda dursun, zamani gelince söylersin. Bosver aykiri viziltilari, pek takilma öyle seylere. Senden iyisimi var sanki… Dem vur kardeslikten, birlikten,beraberlikten, haktan, hukuktan, adaletten, iyilikten, güzellikten, ama tersinide yapsan kimse sana karsi çikmayi akil bile etmez. Tabi ya sen müstagnisin, sanki gelmis geçmis tüm günahlarin affolunur hasa… Sonun da biraz pahaliya mal oldu ama ögrendimki; Sahte arkadaslar gölgemiz gibidir, günesli havada yürürken dibimizde dolanir, ama karanliga geçtigimiz anda bizi terkeder. (10) Üçgünlük dünya be kardesim…. Arkadas olsa ne olur? Olmaz ise ne olur ? Öyle degil be muhterem: Iki arada bir derede kalmadi hiç gönlüm ya sevdim ya sildim. Belki kötü bir aliskanlik ama sag cebimde herzaman bir silgim bulunur. Çünkü mezarliklarda kendisini vazgeçilmez zannedenlerle doludur. Bazen silmek lazim, çünkü mezarlari da artik çift katli yapiyorlar !…
Üç günlük dünya dedik ya… Hakikaten niye üç günlük dünya? Çünkü bir müslüman bir müslümana üç günden fazla küs kalmaz diye biliriz… Hatta ben STK, dernek, cemaat kongrelerini hep bu üçüncü güne benzetmisimdir. Çünkü bütün kongrelerin sonun da söylenen meshur bir yalan(!) vardir ya: Bu kongrenin tek kazanani su sahis yada bu sahis degildirrrrr. STK’miz, partimiz, sehrimiz, vs kazanmistir… Allah birligimize beraberligimize zeval vermesin. Kongremizden STK’miz, partimiz, sehrimiz, vs güçlenerek çikmistir… Pardon aksam yüksek tansiyon yada yüksek seker benzeri semptomlarla ambulans ile hastahaneye kim tasindi acaba… Sissssstttt…Karistirma tukas…Tecrübe ile sabittir ki: Dostlarinla öyle yasa ki düsman oldugunda hakkinda söyleyecek sözleri olmasin. Düsmanlarinla öyle yasa ki dost oldugunda yüzün kizarmasin.
Üç günlük dünya için gayret üstüne gayret
Ebedi bir hayat için gayret yok, hayret! (11)
Sanirsin ahirete kuyumcu yada banker gidecek. Hayati beles adamin. Aman duymasin nereye gittigini, hemen ismarlayiverir oranin meshur seyini. Varmi yokmu hiç anlamaz, getirsen bir türlü, getirmesin iki türlü. Getirdiginde de hele kaç para? deyisi yokmu insani kökünden yokeder. Sanki verecekmis gibi israri bitirir insani…. “Var gün görmüssün evine seni göre sevine derler ya” aynen öyle sen farkinda bile degilsin ama adamin meslegi asalaklik. Cömertlik cimrilik bir yana seni enayi yerine koymalari var ya, affedilecek birsey degil… Adam sehrine gelir misafir edersin örfümüz geregi, ama adamin sehrinede gidincede sen yine misafir edeceksin, niye deme bu görev senin…Adam STK baskani, camia yada cemaat lideri ama tek kurus çikmaz cebinden. Infakta hep baskalarinin vermesi gereken bir gelirdir. Karz-i Hasen hep kendi disindakilerinin vermesi gereken ödemelerdir. Dernek kirasi, çay, çorba, elektrik, yakit, iase, maas hep senin sirtina ama önde hep o var ya o… Yahu üç günlük dünya bu tipler içinde ayni degilmi acaba, arkadaslarini dostlarini hep keriz yerine koymak istiyorlar… Her davette basköseye oturur, kirmizi pul biberi bir sorusu var dersinki kendisi on davet vermiste gelmis oturmus basköseye… Her zaman müsait degiller nedense, müsait olsalar ne yazar… Hani meshur bir laftir ya: Insanlar önce para kazanmak için sagliklarini, sonra da sagliklarini korumak için paralarini harcarlar. (12) Bizimkiside böyle bir sey siki can iyi diye hep canimizi sikacak isler yapiyoruz… Fakat üç günlük dünya oldugunu unutuyoruz… Baskalari kirilmasin diye ugrasiyoruz ama biz paramparça oluyoruz…
Hakikaten dünyanin üç günlük olduguna inanan varmi acaba? Ne zaman olursa olsun, nasil olursa olsun mutlaka biz basarmaliyiz !… Hemde bu basari bizim elimizle gerçeklesmeli. Gerçi biz zaferden degil seferden sorumluyuz vede görev istenmez verilir, bizim en bas kaidemiz… Yahu üçgünlük su dünyada ne bu hirs, ne bu arzu, istek birak bazi seylerde çocuklarimizin vaktine kalsin, hatta torunlarimizin vaktine kalsa ne olur. Yok illa biz daha dogru ifade ile bennnn… Sen neymissin be abi. Sittin sene STK, dernek, parti, camia, cemaat baskani arkadas. Bize ne zaman sira gelecek diyecegin geliyor ama papuç pahali… Dr.Frankl diyor ki: Bu nedenle Avrupa ve Amerika’daki ögrencilerime tekrar tekrar ayni uyarida bulunuyorum: “Basariyi amaçlamayin. Bunu ne kadar amaç hali ne getirip bir hedefe dönüstürürseniz, kaçirma olasiliginiz da o kadar artar. Çünkü mutluluk gibi basarinin da pesinden kosamazsiniz; kendisi ortaya çikmali, kendisi olusmali ve sadece kisinin, kendinden daha büyük bir davaya kisisel adanisinin amaçlanmayan bir yan etkisi olarak ya da kisinin kendini baska bir insana birakisi bir yan ürünü olarak olusmalidir. Mutlulugun kendiliginden olmasi gerekir, ayni sey basari için de geçerlidir: Ona aldiris etmeyerek, kendi kendine olmasina izin vermeniz gerekir. Bilincinizi dinlemenizi ve bilginiz dahilinde bilincinizin sizden yapmasini istedigi seyi yerine getirmek için elinizden geleni yapmanizi istiyorum. O zaman, uzun vadede —uzun vade de diyorum!— basari sizin pesinizden gelecektir, çünkü basanyi düsünmeyi unutmussunuzdur.”(13) onun için unutma, sen gitmekle eylem yaparsan, ben unutmakla devrim yaparim. Nihayetinde üç günlük dünya…
Aslinda kimseye bir sey demeyecektim kastim, kendi nefsimi sigaya çekmekti ama senin dedigine göre yine kirmis ve dökmüsüm… Tamam da su üç günlük dünya benim içinse niye senin için hep bes günlük oluyor? Tamam peki: Bugün laf koymayacam. Çay koydum; gel, iç, insanlik gör…
D I P N O T L A R :
1-Âyet-i kerîmelerde buyrulur:“Herhangi birinize ölüm gelip de;«–Rabbim! Beni yakin bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip sâlihlerden olsam!» demesinden önce, size verdigimiz riziktan infâk edin. Allah, eceli geldiginde hiç kimsenin (ölümünü) ertelemez. Allah, yaptiklarinizdan haberdardir.” (el-Münâfikûn, 10-11) … Nitekim Kur'ân-i Kerîm'de "Bîr yasatilana çok ömür verilmek de onun ömründen eksiltmek de mutlaka bir kitapta (Levh-i mahfuzda) yazilidir." 'Duyurulmustur (Fâtir suresi/11.ayet).
2-Bedirhan Gökçe
3-Cahit Zarifoglu
4-https://evrimagaci.org/soru/bir-insan-maksimum-kac-yil-yasayabilir-4849
5-Viktor E. Frankl -Insanin Anlam Arayisi,III. Baski: Istanbul, Aralik 2009- www.okuyanus.com.tr yay.
6- / Twitter.Ramiz Dayi
7- Viktor E. Frankl-A.g.e- arka kapaktan
8- Peter L.Berger/ Thomas Luckmann- Modernite Çogulculuk ve Anlam Krizi-Albaraka yay.1.Bsk-2022
9-(ALINTI)
10- Christian Nevell Bovee
11- |Necip Fazil Kisakürek|
12-Johann Wolfgang von Goethe
13-Viktor E. Frankl-A.g.e-sh-17
Yüreginize saglik kral çiplak diyebilmek elestirebilmek istisare edebilmek tefekkür etmek yasamin anlami bunlari kaybettik ve niçin güzel bir yazi olmus
Yüreginize saglik degerli kardesim
M. Cihad Uluç
" Insanin anlam arayisi nedir su üç günlük dünyada" paragrafindan sonra " .... Hayattan neler bekledigimizi gayet net ve emin bir sekilde biliyorken , Çünkü üzerine uzun uzun oturup düsünüp, Ben ne isterim acaba diyerek tefekkür edip , hayaller kurarken , Yasamin bizden ne beklediginin hiç farkinda miyiz acaba ? " ... Cümleleri dizildi aklima ... Allah razi olsun mustefid olduk .