Hangi alan/dal/meslek olursa olsun, onu ögrenmenin bir takim ilkeleri, kurallari ve kriterleri vardir. Mesela, Fen bilimleri ile ilgili matematik ve deney kriterleri kullanilarak dogru sonuçlara varilir. Din ögrenmenin de ilkeleri, kurallari ve kriterleri vardir. Din ile ilgili dogru sonuçlara ulasmak için de dini gönderen Allah’in kevni ve yazili ayetlerini kriter/kistas kabul etmek gerekir.
Yer ölçmenin kistasi (mizani) nasil metre ise, agirlik ölçmenin kistasi nasil kilo ise, Fen bilimlerinin kistasi deney ise, dini dogru anlamanin kistasi da Allah’in ayetleridir. Allah, “sizin için mizani koyduk” buyururken, her isin ölçülü/kuralli yapilmasini istemektedir. Dolayisiyla din ögrenme konusunda kuralsiz, kistassiz, mizansiz, ölçüsüz hareket edersek, Allah dini yerine baskalarinin dinini yasamis oluruz ki bunun da faturasi agir olacaktir.
Dini anlama konusunda -Resulullah as sonrasi- genellikle iki ana yöntem/usul, kriter kullanilmistir. Birinci yöntem, tamamen rivayetlere dayali, adeta rivayetlere teslim olmus yöntemdir ki dogru veya yanlis olduguna bakmaksizin ne rivayet edilmis ise veya “kitapta” varsa alinmis ve ona göre inanç, fikih ve hukuk olusturulmustur. Bu yöntemi kullananlara “ehli hadis” denilmistir. (Ebu Hureyre, Abdullah b. Ömer, Ahmet b. Hanbel ve günümüze kadar takipçileri bu gruptadir.)
Ikinci yöntem ise, kim rivayet ederse etsin, hangi kitapta bulunursa bulunsun, edinilen bilgilerin Kur’an ve akil kriterlerine uygunlugu esas alinmistir. Bu yöntemi esas alanlar, rivayet edene degil, söze bakarlar. Söz, ayetlere, Resulullah’in uygulamalarina, akla ve mantiga uygun ise alinir; degilse kimden gelirse gelsin, alinmaz. Bunlara da düsünce tarihinde ehli rey denilmistir. (Abdullah ibni Abbas, Aise, Abdullah ibn Mesud, Ebu Hanife ve günümüze kadar gelen takipçileri)
Simdi birinci gruba, yani rivayetlere dayali yöntemin yanlisligi ile ilgili iki rivayet arz edelim.
1. Ibn Abbas’a nisbet edilen bir rivayette Nebi as söyle buyurur: “Kabirleri ziyaret eden kadinlara, kabirleri mescit edinenlere ve kandil yakanlara lanet olsun.” (Sünen ashabi rivayet etmistir.)
2. Abdullah b. Amr’a nisbet edilen bir rivayette Resulullah as söyle buyurur: “Ey Fatma! Seni evden çikaran sebep nedir?
-Ey Allah’in Resulü! Bu ev halkina geldim. Ölüleri için Allah’tan rahmet dileyip, onlara taziyede bulundum.
-Resulullah: Onlarla beraber kabristana da gittin mi!
-Allah korusun oraya gitmekten! Bu hususta senin ne söyledigini biliyorum.
Resulullah: Eger sen de onlarla beraber kabristana gitseydin, babanin dedesi cenneti görünceye kadar, sen cenneti göremezdin.” (Ebu Davud ve Nesai rivayet etmistir.)
Simdi, hadis kaynaklarinda bulunmasini yeterli gören ehl-i hadis/ rivayetçi ekole su sorulari yöneltelim:
1. Niçin kadinlar kabirleri ziyaret etmekten men ediliyor da erkekler edilmiyor?
2. Eger rivayet dogru ise, niçin tarih boyunca kadinlar mezarlari ziyaret etmektedir? Bu rivayete göre ziyaret edenler nasil cennete gireceklerdir?
3. “Babanin dedesi cenneti görünceye kadar, sen göremezdin” ifadesini, kabir ziyaret eden birine Nebi as kullanir mi?
4. Nebi as, küçük yanlis davranislara beddua eder mi veya büyük ceza (cehennem gibi) vaad eder mi?
Bu iki örnek rivayette görüldügü gibi, rivayetler ekseriyetle çeliskilerle doludur. Dolayisiyla Nebi as’a nisbet edilen her söz ve fiil dogru kabul edilmemelidir. Ayetler ve akil kistas kabul edilerek alinmali, degilse alinmamalidir.
Özetle belirtmek isterim ki rivayetler konusunda “tamamen ret veya tamamen kabul” son derece yanlistir. Söz konusu din ögrenmek ise, onun mutlaka yöntemi ve ölçüsü olmalidir. O ölçüyü dinin sahibi olan Allah koymustur. O ölçüyü dikkate almadan din ögrendiklerini zan edenler kesinlikle yanilmislardir. 21. Asrin din ögrenimi; ayet, akil, bilim ve çagin gereklerine/ihtiyaçlarina göre düzenlenmedigi sürece, insanlari ikna etmeyecek ve dolayisiyla kurtuluslarina da vesile olmayacaktir.
Selam ve muhabbetlerimle… BESIR ISLAMOGLU
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)