(Ins ve cin terkibine devam…)
Cin konusu ile ilgili birinci yazimizda “ins ve cin” terkibini açiklamistik. Ikinci yazimizda mevzunun dogru anlasilmasi için birkaç soru üzerinden degerlendirmede bulunduk. Üçüncü yazimizda cinlerin melek ve seytan anlaminda kullanildigi ayetler üzerinde durduk. Bu yazimizda da “cinlerin insan yerine kullanildigi” ile ilgili ayetler üzerinde durmaya çalisacagiz.
Daha önce de belirttigimiz gibi, “sorumluluk” anlaminda Kur’an’in muhatap aldigi tek varlik insandir. Kur’an’in baska varliklara da indirildigi ve Muhammed as’in baska varliklara da elçi olarak gönderildigi ile ilgili her hangi bir ayete rastlamak mümkün degildir. Yine, Allah’in, insan disinda sorumlu tuttugu ve cennete koyacagi ile ilgili hiçbir ayet de gösterilemez.
Bilinmelidir ki Allah, her varliga kendi nefislerinden (9/128) (türlerinden) elçi gönderir; bu ilahi bir ilkedir. Sorumlu tuttugu varlik “insan” olunca, elçiler de ilahi ilke geregi insanlardan seçilmistir.
“Dediler ki Allah, elçi olarak bir beser mi gönderdi? De ki: Eger yeryüzünün sakinleri (insan degil de) melek olsaydi, elbette onlara gökten resul olarak melek gönderirdik.” (17/94, 95)
Bir önceki yazimizda Kur’an’da cinlerin “melek ve seytan” anlaminda kullandigina deginmistik. Simdi de Kur’an’da cinlerin “insan” yerine kullanildigi ile ilgili ayetler üzerinde duralim. Bu mevzuda cin ve Ahkaf surelerinde geçen “Kur’an dinleyen cinler” ile “Süleyman as’in hizmetinde olan cinler” örnek olarak verilebilir.
Basta sunu belirtelim ki insanin, yer yer “cin” olarak isimlendirilmesinin nedeni, taninmamasi, bilinmemesi, yabanci kalmasi; hem maharetli, hem de serli ve seytani özelliklere sahip olmasindandir.
1.Cin suresi: Kur’an dinleyen cinler/yabancilar
“De ki: Cinlerden/yabancilardan bir toplulugun, dinledikten sonra (kavimlerine) gidip, “biz gerçekten hayranlik uyandiran bir Kur’an dinledik” dedikleri bana vahyolundu. O (Kur’an), dogru yolu gösteriyor. Biz de ona inandik ve Rabbimize asla sirk kosmayacagiz. Rabbimizin sani yücedir. O asla es ve çocuk edinmemistir. Meger bizim beyinsizler, Allah’a karsi bir sürü saçma seyler söylemektedirler.” (1-4)
Ahkaf suresinde ise söyle ifade edilmektedir:
“Hani cinlerden/yabancilardan bir grubu Kur’an dinlemek üzere sana yönlendirmistik. Huzura geldiklerinde “dinleyin” demislerdi. Dinledikten sonra (teblig bitince) kendi kavimlerine uyaricilar olarak dönmüslerdi.
Dediler ki “ey kavmimiz! Musa’dan sonra indirilen, kendinden öncekileri dogrulayan ve dogru yola ileten bir kitap dinledik. Ey kavmimiz! Allah’in davetçisine icabet edin ve Ona inanin ki Allah günahlarinizi bagislasin ve sizi aci bir azaptan kurtarsin.” (29-31)
“Cinlerden bir grup” denilmesinin nedeni, Resulullah as’in ilk defa karsilastigi, tanimadigi yabancilar olmasindan kaynaklanmaktadir. Tarihi kaynaklara göre, hicretten üç yil önce Medine’den alti kisilik bir grup hac için Mekke’ye geldiginde, Resulullah ile Akabe’de gizlice görüsüp Müslüman olmus ve Medine’ye dönüp yakinlarina Islami teblig etmistir.
Bilindigi gibi, Mekke’de müsriklerin Resulullah’a karsi hiç tahammülleri yoktu. Disaridan gelen heyetlerin/yabancilarin Resulullah ile görüsmelerine izin vermezlerdi. Bilmeleri halinde Resulullah için büyük tehlike olusturmaktaydi. Dolayisiyla, yabancilarla faaliyetlerini gizlilik içerisinde yürütürdü.
Bazi kimseler, “cinlerden bir toplulugun, dinledikten sonra (kavimlerine) gidip, “biz gerçekten hayranlik uyandiran bir Kur’an dinledik” dedikleri bana vahyolundu” ayetindeki “bana vahyolundu” ifadesinden hareketle, sanki “görünmeyen bir grup cin, Resulullah’a görünmeden (gizlice) onun okudugu ayetleri dinlemis, hayran kalmis ve kendi cin kavimlerine götürüp anlatmislar” gibi algilamaktadirlar.
Oysa bu ayetler, Resulullah’tan gizli kalan bir vakiayi degil, daha önce Resulullah as’a gelen Medinelilerin Kur’an’i dinleyip beldelerindeki insanlara teblig ettikleri o kiymetli çalismalari Resulullah’a hatirlatmaktadir. Resulullah onlardan habersiz degildi. Onlari huzuruna kabul etmis, tanismis, Kur’an’dan ayetler okuyarak teblig etmistir. “Cin” olarak isimlendirilmesinin sebebi, “taninmayan, gizli hareket eden yabancilar” olmasindan kaynaklanmaktadir.
Ayrica, “Musa’dan sonra indirilen, kendinden öncekileri dogrulayan ve dogru yola ileten bir kitap dinledik” seklinde ifade edilen ayetler de Resulullah ile görüsen yabancilarin, Medine’deki Musevi/Yahudi bilginlerden ve Tevrat’tan haberleri olan kimseler oldugu açiktir.
Süleyman as’in cinlerine gelince…
“Onun eli altinda -Rabbinin izniyle- çalisan bir kisim cinler/yabancilar vardi. Onun istedigi sekilde mabedler, heykeller, havuz büyüklügünde tekneler ve sabit kazanlar yaparlardi.” (34/12,13)
“Süleyman’a cinlerden/yabancilardan, ins”ten (tanidik, yerlilerden) ve kuslardan (süvari birliklerden) olusan ordulari toplandi ve yerlerini aldilar.” (27/17)
Bu ayetleri dogru anlayabilmek için, öncelikle Süleyman as’in iktidar gücünü göz önünde tutmak gerekir. Süleyman as, babasi Davut as’dan devraldigi devleti/gücü daha da büyüterek Kudüs ve çevresini egemenligi altina aldi. Cincileri ve büyücüleriyle bilinen Babilliler, denizcilikte ünlü Fenikeliler, kuslarla sembolize edilen Hititliler, bogalari ile taninan Misirlilari kendi iktidari altinda birlestirerek Mezopotamya-Akdeniz havzasini huzur cografyasi yapti.
Çesitli bölgelerden gelen insanlar Süleyman as’in emrinde çalisarak muhtesem mabedler, binalar, büyük tekneler, havuzlar, yemek kazanlari vs. yaparak hizmet ettiler. Çesitli bölgeden gelenlerin, devlet armalari gibi sembolleri vardi ve bu sembollerle bilinirlerdi. Hititlilerin sembolü kus, Fenikelilerin rüzgar iken, Babillilerin de cinler idi. Semboller üzerinden tanimlama, günümüzde halen devam etmektedir. Ülkelerin sembolleri oldugu gibi, kulüplerin, sirketlerin, diger kuruluslarin da sembolleri vardir.
Mesela, ABD beyaz basli Kartal, Fransa Horoz, Ingiltere Aslan, Rusya Bozayi, Ispanya Boga, Çin panda, Hindistan kaplan, Türkiye bozkurt sembolü ile bilinmektedir. Dolayisiyla, Süleyman as’in emrinde çalisan Babillilere – cincileri ve büyücüleri ile tanindiklari için, sembolik anlamda- “cin” denilmesi dogaldir ve anlasilir bir durumdur.
Cin kavraminin, melek, seytan ve insana karsilik kullanildigini örneklerle açikladiktan sonra, simdi de geçmiste ve günümüzde “nasil mitlestirildigi” ile ilgili açiklamalara devam edelim insallah…
Selam ve muhabbetlerimle… BESIR ISLAMOGLU
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)