“Ey müminler! Öldürülenler hakkinda size kisas emrediyorum.” (Bakara suresi, 178)
“Kisas kavram olarak; mutlak esitlik, denklik ve hakça mukabele etmek demektir.
Bir hukuk kavrami olarak kisas; bir insani öldüren katilin, ayni sekilde öldürülmesi veya yaralayanin yaralanmasi demektir.
Kur’an’da dört yerde geçen kisas kelimesi, denklik ve cezai müeyyide anlaminda kullanilmistir. (Bakara 178, 179, 194; Maide 45)
Kur’an’da haksiz yere adam öldürmek büyük günah sayilmistir. Öldürme fiilinin, maddi-dünyevi cezasi (Bakara 178-179) ve uhrevi cezasinin (Nisa 93) yani sira ahlaki-toplumsal müeyyidesi de vardir. “Kim bir cani haksiz yere öldürürse, bütün insanlari öldürmüs gibi olur.” (Maide 32)
Esasen Kur’an, sadece öldürme fiiline karsilik degil, tüm kötülüklerin karsiliginda o kötülüklere denk bir cezanin oldugunu hükme baglamaktadir. “Herhangi bir kötülügün karsiligi, misli iledir.” (Yunus 27) Yani, tüm cezalarin, suç ile orantili olmasi gerekir. “Ceza verecekseniz, size yapilanin misliyle ceza verin.” (Nahl 126)
Geçmis tarihlerde bireysel ve toplumsal (kabilevi) olarak intikam (öç alma ve kefaret (suçluya isledigi suçun bedelini) ödetme anlayisi, cezai sorumlulugu sahsilestirmis ve sürekli çatismalara ve savaslara neden olmustur. Bu çatisma ve savaslarin önlenmesi ve hukukun yerlesmesi için “cana can, göze göz, dise dis” seklinde Formüle edilen kisas cezasi getirilmistir. (Maide 45)
Devlet otoritesi (yargi), kisasin uygulamasinda keyfilik ve sahsi intikam duygusuna asla firsat verilmemelidir. Böyle bir firsat (basibosluk), intikam alma duygusunu kutsal görev noktasina getirir ve zincirleme olarak nesilden nesile intikal eden kan davalarini besler. Bu intikam (öç alma) istekleri engellenmedigi takdirde, “bir akrabaya karsi islenen suç, bütün akrabalara karsi islenmis sayilacak” ve sonuçta suçlu suçsuz ayirimi gözetilmeksizin misilleme cihetine gidilecektir.
Kisasin yerine getirilmesi sürecinde sadece maktulün yakinlari hak sahibidir. “Allah’in saygin kildigi cani haksiz yere öldürmeyin. Öldürülenin velisine (yakinlarina) yetki verdik.” (Isra 33) Öldürülen kisinin yakinlari kisas isteyebilecekleri gibi, diyet veya karsiliksiz olarak da af edebilirler; (Bakara 178) ancak onlara verilen hak ve yetkiyi bir baskasi kullanamaz. Devlet otoritesi (yargi) da intikam ve kan davasi gibi sikintilar yasanmasin diye maktulün yakinlarinin istekleri dogrultusunda karar vermek zorundadir.
Bununla birlikte, bireye karsi islenen suç, ayni zamanda topluma karsi islenmis kabul edilir. Binaenaleyh, bireylere karsi islenen suçlarda birinci derecede magdur olan bireyin yaninda, toplum da ikinci derecede magdur kabul edilir ve dolayisiyla bireye karsi islenen suçlar, kamu haklarina ve toplumsal düzene yönelik islenmis gibi kabul edilerek, devlete suçluyu ayrica cezalandirma hakki verir.
Islam hukukunda kisas infazi yaninda, sulh, diyet ve af da önem arz etmektedir. Af ile ilgili yüce Allah su tavsiyede bulunmaktadir:
“Bir kötülügün cezasi, ona denk bir kötülüktür. Kim bagislar ve barisi saglarsa, onun ödülünü Allah verecektir. Kuskusuz O, zalimleri sevmez.” (Sura, 40)
Kisas, kasitli (bilerek ve isteyerek) öldürmeler ve yaralanmalar için öngörülmüstür. Hata olarak öldürmede kisas söz konusu degildir. Bir hata neticesinde adam öldürmelerde (Nisa 92), kisas yerine magdurun yakinlarina diyet (kan bedeli ve mali uzlasma) hakki taninmistir. Diyet ödeyecek kisi, mali yetersizlige sahip ise, devlet hazinesi devreye sokularak maktulün ailesine gerekli yardim yapilmalidir.
Bilindigi gibi, hayat/yasama hakki, en temel insan hakkidir. Kisas da bu hakki güvence altina alan en saglam bir müeyyidedir. Haksiz yere ve kasten öldürme ve yaralamalar, kisasla cezalandirildiginda hem insan hayatina yönelik her türlü haksiz tecavüzler önlenmis ve caydirmis olacak, hem de suçlu, isledigi suça denk bir ceza görerek adalet saglanmis olacaktir. Binaenaleyh, bir ülkede suçlar “kisas hükmü” ile infaz edilmedikçe, o ülkede hak, adalet, huzur ve güven beklenemez.
Iktidarda olan “Adalet ve Kalkinma Partisi”ne yönelik yapilan en büyük elestiri, “adalet” ayagidir. Yani, adaletin islemesindeki zaaflar ve keyfi uygulamalardir. Bu adaletsizliklerin basinda da suçlara yönelik adil ve caydirici bir kisasin (infazin) gerçeklestirilmemesi ve diger sosyal alanlardaki ihale, rüsvet, torpil gibi adaletsizlikler gelmektedir.
Mutlak adalet isteniyorsa, kisi haklarina yönelik darp, gasp, yaralama, iskence, taciz, küfür ve benzeri hakaretler (tüm müessir fiiller) “göze göz, buruna burun, kulaga kulak, dise dis” prensibi dikkate alinarak infaz (kisas) edilmelidir. (Maide, 45) Tabi ki suç-ceza dengesini tam olarak saglamanin imkansiz görüldügü organlarda, kisas infazi yerine diyet (mali sorumluluk) yüklenmesi zorunlu hale gelir.
Bilmek ve inanmak gerekir ki adaletin saglanamamasi ve insanlarin huzur ve güven içerisinde yasamamasinin en temel nedeni “her seyi bilen Allah”i dinlememekten kaynaklanmaktadir. Dolayisiyla eger Allah, “kisasta sizin için hayat vardir” (Bakara 179) diyorsa, Ona inanmak, güvenmek ve geregini yapmak zorundasiniz. Hem “inandigimiz Allah her seyi en iyi bilendir” diyeceksiniz, hem de O’na güvenmeyeceksiniz ve dolayisiyla kendinizin veya baskalarinin bildikleriyle amel edeceksiniz… O zaman da Allah size sunu söyler: “Kim Allah’in hükümleriyle hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir.” (Maide suresi, 45)
“Ey akil sahipleri! Takvali (duyarli ve haktan yana) olmak istiyorsaniz, biliniz ki kisasta sizin için hayat vardir.” (Bakara suresi, 179)
Selam ve muhabbetlerimle…
BESIR ISLAMOGLU
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)