KİME KULLUK EDİYORSANIZ, İMANINIZ ONADIR
Türkçeye “kul” olarak çevrilen “abd” kelimesi, “bir varlığa ait olmak” demektir. “Allah’ın kulu” tabiri, “Allah’a ait olan” demektir.
Yaşanan hayatta ubudiyet/kulluk, itaat ve teslimiyet demektir. Kime itaat edip, teslimiyet gösteriyorsanız, onun kulusunuz. Allah’a itaat ediyorsanız, Allah’ın kulusunuz ve hürsünüz. İnsanlara itaat ediyorsanız, insanların; dünyadaki mal ve servete itaat ediyorsanız, onların kulu/kölesisiniz.
Bilindiği gibi, bütün Resüller, “sadece Allah’a kulluk edin; zira O’ndan başka İlah yoktur” iman ilkesini seslendirdiler. “Sadece Allah’a kulluk etmek”, sadece O’ndan gelen açık belgelere (hakikatlere) uymak demektir.
İman Allah’a, kulluk başkasına ise, o imanda açık bir tezat vardır, nifak vardır. Oysa iman, asla çelişki kabul etmez. Bir insanda iki kalp/gönül olmaz. İman Allah’a ise, O’na güvenip, itaat etmek zorundasınız.
Allah’a iman ettiğini iddia edenler, Allah’ın buyruklarına uymuyorlarsa, mümin (güvende) olamazlar. “İmanlarına zulüm bulaştıranlar, doğru yolda olmadıkları gibi, güven/emniyet içerisinde de olamazlar. (6/82) Zira mümin, hem Allah'ın buyruklarına güvenen ve hem de insanlara güven verendir.
İman, izafi bir iddiadır. İman iddiasında bulunan kimsenin imanı, kendisine ne yaptırdığından ancak anlaşılacaktır. Sahibine salihat ve hasenat (sulh, doğru, iyi, adil ve güzel olan işler) yaptırıyorsa, gerçek imandır. (Tuğyan/isyan, fısk ve fücur, zulüm ve zararlı olan şeyler yaptırıyorsa, sahte bir imandır. “De ki, eğer gerçek bir iman sahibi olsaydınız, imanınız size çirkin işler yaptırmazdı.” (2/93)
Nötr olarak kalmış “mürci” bir imanın da kişiye yararı yoktur. Yarar sağlayabilmesi için, eyleme dönüşmüş olması gerekir. Kur’an ayetlerinde iman kavramı, salihat (eylem) ile desteklenerek anlam kazanır. Dolayısıyla imanıyla salihat ve hasenat ortaya koymamış kimse, sevap/karşılık beklememelidir. Bir kimse imanının hayrını görmek istiyorsa, öncelikle Allah’ın ayetlerine kulak vererek eyleme dönüştürmesi zorunludur. (6/158)
İman, her şeyden önce ahlaki dürüstlük ister. Kime ve neye inanıyorsanız, ona uymalısınız. Dolayısıyla, “Allah’a iman” iddiasında bulunanlar, “işittik ve itaat ettik” diyerek, hayatını Kur’an’ın mesajlarına göre düzenlemek mecburiyetindedirler; zira Kur’an;
“Kitabı okuyup aktardığınız halde, kendinizi unutup iyiliği başka insanlara mı emrediyorsunuz? Aklınız bu kadar mı çalışıyor” (2/44) buyurarak, insanları ahlaki dürüstlüğe çağırmaktadır.
Hülasa; Unutulmamalıdır ki kime kulluk ediyorsanız, kimin ardı sıra gidiyorsanız, imanınız onadır. Gerçek iman, çift kutuplu olamaz ve nifak kabul edemez. Bir kimsenin imanına “nifak hastalığı” bulaşmış, sözde başka, özde başka davranıyorsa, o iman marazlıdır ve kişiye faydası yoktur, vesselam.
Selam ve sağlık dileklerimle…
BEŞİR İSLAMOĞLU, 25.01.25
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.