İkinci El Zaman

Bu Başlık; Ünlü Rus yazarı Svetlana Aleksiyeviç’in “İkinci El Zaman” adlı eserinin adıdır, Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve sonrasındaki dönemde, sıradan insanların yaşamlarına odaklanan bir sözlü tarih çalışmasıdır. Kitap, Sovyet döneminin sona ermesiyle birlikte yaşanan bireysel, toplumsal ve ideolojik dönüşümleri, sıradan insanların ağzından aktarılan hikâyeler aracılığıyla anlatır. Anlatır anlatmasına ama aslında bahse konu edinilen “ ÇALINAN HAYATLARDIR”
İkinci El Zaman
Hasan DÜNDAR
Hasan DÜNDAR
Eklenme Tarihi : 29.01.2025
Okunma Sayısı : 126

İKİNCİ EL ZAMAN

(Çalınan Hayatlar)

 

Bu Başlık; Ünlü Rus yazarı Svetlana Aleksiyeviç’in “İkinci El Zaman” adlı eserinin adıdır, Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve sonrasındaki dönemde, sıradan insanların yaşamlarına odaklanan bir sözlü tarih çalışmasıdır. Kitap, Sovyet döneminin sona ermesiyle birlikte yaşanan bireysel, toplumsal ve ideolojik dönüşümleri, sıradan insanların ağzından aktarılan hikâyeler aracılığıyla anlatır. Anlatır anlatmasına ama aslında bahse konu edinilen “ ÇALINAN HAYATLARDIR”

 

Hani yazarlarımız, çizerlerimiz, hocalarımız, abi ve ablalarımız, entellerimiz, ideolog ve dava adamlarımızın itina ile bahsettikleri “Bilinç, farkındalık, dava, feda, aşkınlık, bağlılık, v.s-v.s” Herneyse sonrasında birtürlü olamadığımız şeylerin hepsinin ardından hani “ ikinci el ev eşyası”  olurya işte onun gibi oluverip yaşadığımız hayatın ta kendisi; İkinci el zaman…

 

Kitabı 2015 te Nobel ödülü alan Aleksiyeviç, roman yerine gazetecilik ve edebiyatın birleşimi olarak tanımlanabilecek bir tarz benimser. Bu kitapta, karakterlerin anlattıkları hikâyeler aracılığıyla Sovyet ve post-Sovyet insanının duygusal, sosyal ve psikolojik dünyasını keşfeder. Onun amacı, Sovyet insanının ruhunu ve kimliğini anlamaktır. İkinci El Zaman, Sovyetler sonrası toplumun çok katmanlı bir portresini sunar ve okuyucuyu bir dönemin ruhunu anlamaya davet eder. Bu kitap, hem bir yas hem de bir sorgulama niteliği taşır. Bununla birlikte “Çalınan Hayatlar” ifadesi, Svetlana Aleksiyeviç’in eserlerinde sıkça rastlanan bir temadır . Bu ifade, bireylerin kendi kaderleri üzerindeki kontrolünü kaybettiği, ideolojinin, savaşların, siyasi baskıların ve ekonomik kaosun hayatları şekillendirdiği bir dönemi anlatır. “Örgütlerin kullanıp kenara attığı insanlar” ve “çalınan hayatlar” teması, Svetlana Aleksiyeviç’in eserlerinde derinlemesine işlenen önemli bir meseledir. Bu ifade, özellikle totaliter rejimlerin, ideolojik hareketlerin ya da savaşların insanları nasıl araçsallaştırdığını ve sonrasında onları nasıl yalnız bıraktığını açıklar.

 

Kendini dava adamı zanneden bir sürü narsist elebaşı, örgüt, cemaat, teşkilat lideri monarklar tarafından üretilen ideolojiler, yada tağyir edilmiş asıllarından uzak düşünce, mezhep veyahut dini yapıların çerçevelerinin dışına çıkmış kişilerin asli kimliklerinden uzaklaştırıldığı düşkün ilan edilip dışarı atıldığı ve sonrasındada bu davadan dönen yada dökülenlerden birinci el bir aksiyon beklendiği haller… Şimdiki akılları olsaydı hayatlarını hiç çaldırırlarmıydı bu insanlar… Bütün hevesleri kursaklarından bırakılmış, her gelişmişlikten sonra sürekli otur yerine dercesine kafasına vurulup sindirilmiş, boynuz kulağı geçmesin kurnazlığı ile sürekli örselenmiş ve sonunda kenara bırakılan kimlikler… İkinci baharı artık yaşayabilirler mi acaba… Yatıya bırakılmış bir araç nasıl eski perFormansını gösteremez ise hayatları çalınıp ikinci el zamanın çocukları kimlikler artık baharı zor yaşarlar… Zaten şarkıda bahsedilen ikinci bahar da sonbahardır aslında… Gözümden dilimden sakınır saklar / Bugünki aklımla severim şimdi / Benimle bir rüya kuruver şimdi… diye biter

 

Dini Örgüt zoru ile esaret … Bana sadece ismimi bıraktılar SADIYA… Himalayalardan Batı Afrika’ya uzanan devasa bir bölgede çok sayıda silahlı cihatçı grup terör estiriyor. Nijerya’da, dönemsel olarak ülkenin beşte birini kontrolü altına alan terör örgütü Boko Haram, 2014 yılında yatılı bir okuldan 276 kız ögrenciyi kaçırdıgında dünya çapında bilinir olmaya başladı. Kaçırılan kızların başına gelenler daha binlercesinin başına geldi, geliyor. Boko Haram, binlerce kadın ve çocugu elinde esir tutuyor, köle ediyor, savasçılarıyla zorla evlendiriyor, intihar eylemlerinde kullaniyor. Ne var ki gözlerden Irak Nijerya, Batı dünyasının dikkatinin hâlâ çok uzaginda... Başkalarının acılarına gözümüzü kapatırsak, yakında kendi acılarımıza ağlamamız işten bile değil diyen Alman gazeteci yazar Wolfgang Bauer, 2015’te, Boko Haram’ın elinden kaçmayı başarmış kadın ve kız çocuklarıyla konuşmak için Nijerya’ya gitti. Kadınlar, yaşamlarından, esaret altında gördükleri zulümlerden ve daha iyi bir gelecek hayallerinden bahsettiler. Kadınların tanıklıkları, örgütün iç yaşamına dair kesitlerin yanısıra yarattığı korku rejiminin ayrıntılı bir tablosunu sunuyor. Kitap ayni zamanda terörün tarihsel ve politik arka planına, dünyanın en büyük etnik ve kültürel çesitlilige sahip bir bölgede dengeleri nasil tahrip ettigine ışık tutuyor. Ama her şeyden önce kızlara kendi seslerini geri veriyor. Acı ve şiddetten bahseden, ama cesaret ve umuttan hiç de yoksun olmayan güçlü bir ses.(1)

 

Ortadoğu’da binlerce yıldır, doğmayan güneşin çocukları, karanlığın acı dolu huzmeleriyle dünyanın dört bir yerine savruluyor. Güneş hep başkaları için doğarken, onlarsa “çalınan hayatlarını” geri almaya, yaşam denen mucizeyle yıkanmaya çalışıyorlar. 

 

Ayhan Özcimbit’in kitabı ÇALINAN HAYATLAR’da da Mültecilerin hayatlarını sergiliyor…,” güneşe giderek hayatını geri alan bir yazarın kaleminden çıkmış olağanüstü gerçek ve gerçekten de sarsıcı romanı... Gündemden hiç düşmeyen insani sorunların sürekli olarak yeniden oynandığı Ortadoğu’da çalınan hayatlar bu romanla bir Ortadoğu destanına dönüşüyor. Dilleri, ırkları, dinleri farklı olsalar da, Arap, Kürt, Türkmen, Şiî, Sünnî, Ermeni, Asurî veya Keldani annelerin yüreği hep aynı yanıyordu.”  “Bu savaşlar, silahların en fazla üretildiği ülkelerce kışkırtılıyor ve işte bu masum, hayatları çalınan insanlar yurtlarından Batı’nın ateş kusan silahlarından Batı''ya kaçınca da ''Niye geldiniz?'' diye sorulabiliyor. Hatta göçün önüne geçilmeye çalışılıyordu."(2) 

   

Çalınan Hayatlar kavramı, sadece bir dönemin trajedisini değil, aynı zamanda insanın baskıcı sistemler altında nasıl var olma mücadelesi verdiğini, hayatta kalanların da bir tür “yaşayan ölü” haline geldiğini ifade eder. Bu nedenle, bu tür  eserlerde anlatılmak istenen, tarihin hem bir eleştirisi hem de insana dair bir ağıt niteliğindedir. Örgütlerde kullanılmış İnsanlar teması Sistem İçin Harcanan Hayatlar: totaliter rejimlerde, bireyler ideolojik hedefler doğrultusunda birer araç olarak görülür. Rejim, toplumun ilerlemesi veya bir ütopya yaratılması adına insanların fedakarlık yapmasını talep eder. Ancak bu fedakarlıklar, çoğu zaman bireylerin yaşamlarını tamamen tüketir. Rejim çöküp ideoloji anlamını yitirdiğinde, bu insanlar yalnızlık, yoksulluk ve hayal kırıklığı içinde bırakılır. Örneğin: Savaş kahramanları, sistemin kahramanı olarak kullanılır ancak savaştan sonra unutulurlar. İdeolojik çalışmalarda hayatını feda edenler, sistem çökünce “gereksiz” hale gelir. Devletin suçlu ilan ettiği bireylerdir. Bu insanlar, rejim tarafından düşman olarak yaftalanır ve zorlu günler onları bekler.. Sisteme hizmet etseler dahi, bir noktada “harcanabilir” olduklarını fark ederler.

 

Coğrafya DERSİM bölgesi Tunceli hareketinin olduğu yıllar.… “Kız kardeşim 2-3 yaşlarındaydı. Adı Xece (Hacer). Bizi Ovacık’ta toplamış kafileler halinde Hozat üzerinden Elazığ’a götürüyorlardı. Yüzlerce belki binlerce insan. Yara bere içinde, aç susuz, perişan. Ben 13 yaşlarındaydım. Her şeyi bugün gibi hatırlıyorum. Subaylar güzel kız çocukları almak istiyorlardı. Kız kardeşim çok güzeldi. Bir subay kız kardeşimi annemden zorla almak istedi. Annem vermedi. Pertek köprüsüne geldiğimizde orada mola verildi. Aynı subay tekrar geldi ve annemden zorla aldı. Ağladı. Ne yaptıysa aldı. ‘Evlatlık alacağım. Ona bakacağım,’ dedi subay. Sadece kız kardeşim alınmadı tabii. Çok kız çocuğu alındı. Aynı zamanda amcamın kızı da alınıp götürülüyor. Amcamın kızının adı Tege idi.” Xece’nin, Tege’nin başına gelenler ‘münferit olay’ değil. 1937/1938 “Tunceli Harekâtı”ndan sonra çok sayıda kız çocuk ailelerinden alındı – kimisi zaten anne babasız kalmıştı. Yatılı okullara verildiler, bazıları da subaylara veya bürokratlara evlatlık olarak teslim edildi. Aslında 1926’dan 1950’ye kadar değişen yoğunluklarla süren bu uygulama, Dersim kırımının vahim cephelerinden biridir. 

 

Nezahat ve Kazım Gündoğan, yıllarca uğraşarak, sebatla, Dersim’in bu kayıp kızlarının izini sürdüler. Kendileriyle, yakınlarıyla konuştular. Bu kitapta, yüzü aşkın ‘vaka’ yer alıyor: Ailesinden, kökünden koparılmış insanların çile dolu hikâyelerinden parçalar… Annelerin çocuklarından, hatta bazen kendilerinden sakladıkları sırların hikâyeleri, Çalınan Hayatlar…(3) 

 

Çalınan hayat kavramı; bireylerin kendi hayatları üzerindeki kontrolü nasıl kaybettiklerini, sistemlerin ve örgütlerin onları nasıl kullandıktan sonra terk ettiğini güçlü bir şekilde tasvir eder. Bu durum sadece Sovyet rejiminde değil, dünyanın birçok yerinde görülen bir gerçektir: İnsanlar, ideolojik hareketlerin ya da örgütlerin vaatleriyle kandırılır, kullanılır ve işlevlerini yitirdiklerinde dışlanır. Hayatlarını bir amaca adayan bu insanlar, amaç gerçekleşmediğinde veya geçersiz kılındığında tamamen yalnız bırakılır. Bu insanların acılarını görünür kılarak, tarihsel ve toplumsal düzenlerin bireyleri nasıl harcadığını çarpıcı bir şekilde gözler önüne serer. “Çalınan hayatlar,” örgütlerin ve sistemlerin insan üzerindeki tahribatının en somut ve evrensel ifadesidir. İkinci el bir zamandan başka sermayesi kalmayan kişilikler sinik bir vaziyette; fakat, ama, acaba, gibi çoğaltabildikleri kadar çekincelerle bir hayat yaşarlar… Monark ve narsist elebaşların dışlaması sonucu uğruna ölmeyi öğrendikleri fakat nemenem bir şey olduğunu asla bilmedikleri ve bilemeyecekleri özgürlüklerini de kazanamazlar… Öğrenilmiş bir çaresizlik neticesinde ikinci el zamanlı yaşantıları yeniden yeni bir yapılanmaya dahil olmalarını engeller…

 

Elias Canetti "başkaları tarafından dikkate alınmadığın sürece özgürsün, başkalarınca sevilmediğin sürece özgürsün. Özgür olmayışının başka bir nedeni senin ismindir, ismini bilmeyen bir insan sana söz geçiremez," diyor. Özgürlüğün ve özgür insanın tanımı çokça yapıldı ama "öteki"ye yakın olan özgür insan tanımı biraz böyle: "!

İsimsiz ve başkalarınca sevilmeyen."(4) Halk tarafndan tannmamak, din ve dünyann rahatl ve selâmetidir. İnsanlarn bu konudaki umumî yanlgısı şu sözle ifade edilmiştir: "Şöhret âfettir, fakat herkes onu arar;tanmamazlık ise rahatlıktr, fakat herkes ondan kaçar."(5) Çöküşüyle, devlete, cemaate, örgüte veya ideolojiye, dine, fikre  hayatını adamış olan insanlar bir anda boşlukta kalır. Ne ideallerini ne de hayatlarının anlamını yeniden inşa edebilirler. Toplumdan dışlanmış, kahramanlıklarının da artık hiçbir anlamı kalmamıştır. Sadece hayıflanmak kalır paylarına… Yinede yaşanmışlıkların hatırına bir şarkı sözü ile bitirelim isterseniz

 

İnanki ağlamadım

Hüzünlüyüm sadece

Gözlerimdeki yaşlar çığ gibi

Yağar böyle her gece

Güz gülleri gibiyim

Hiç bahar yaşamadım

Ya sevmeyi bilmedim yıllarca

Ya sevince geç kaldım

Şimdi delicesine

Sevmek istesem bile

Sonbahar sisi çökmüş üstüme

Sevincim buruk yine

 

D İ P N O T L A R :

 

1- Wolfgang Bauer-Çalınan Hayatlar / Boko Haram ve Afrika’nın Kalbindeki Terör — 2019-KOR KİTAP

2- Ayhan Özcimbit- Çalınan Hayatlar- Mülteci- Anafor yayıncılık-2009-Tanıtım

3- Nezahat-Kazım Gündoğan-Dersim'İn Kayıp Kızları - (Tertele Çenequ)- İletişim yay-5.bsk-2014

4- Aytekin YILMAZ-Labirentin sonu-sh.21-iletişim yay-ist- 2.bsk-2012-(Ocak 1998, Bursa)

5 - İmam Gazali- Risaleler-3 -Yol gidenlerin kılavuzu- sh-16 Hikmet Neşriyat-ist-1.bskı -2004

(*) Svetlana Aleksiyeviç’in “İkinci El Zaman” -Roman-K A FKA, Epsilon Yayıncılık -2016 - 1.bsk

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

YAZARA AİT BÜTÜN YAZILAR
1 İkinci El Zaman2 KALABALIK YALNIZLIK3 Taha Abdurrahman4 KİTAP KRİTİĞİ- Ali YALÇIN Rüya İşçileri- ROMAN5 HİTLER’İN GAZ ODALARINDAN GAZZE’YE APARTHEİD ve HOLOKOST (2)6 HİTLER’İN GAZ ODALARINDAN GAZZE’YE APARTHEİD ve HOLOKOST (1)7 DEPREM GÜNLERİNDE FELSEFE YAPMAK…8 ABRAHAM ANLAŞMALARI VE AKSA TUFANI…9 İSRAİL’İN ONBİR EYLÜLÜ !..10 EPİSTEMİK İDDİAMIZLA SINANMANIN ONTOLOJİSİ …11 TUNUS’TA YENİ TUTUKLAMA12 Cevdet Said'in Anısına?13 Iskence:Siddetin Insanliga Ihaneti-214 Iskence : Siddetin Insanliga Ihaneti -115 Öteki Üzerinden Kimlik Kazanmak? 16 Stk'lar, Silahsiz Türk Kuvvetleri?17 19 Ekimin 19. Yilinda Aliya Izzetbegoviç'i Hatirlamak?18 G o n g o?19 11 Eylül, Kutsal Siddetler Geçidi?20 Onbir Eylül: Siddetin Lâboratuvari?21 Siddetin Bugünkü Anlami Üzerine22 Kapitalizim, Büyük Günahtir?23 En Büyük Seytani Taslamak?24 Özenle "Kanaat Önderi " Imalati Yapilir25 Üç Günlük Dünya?26 28 Subat'i Yapanlar Yargilandi?27 28 Subat, Soguk ve Karanlik Süreç?28 28 Subat 1997, Mgk Kararlari?329 28 Subat Senaryolari Girla Ama Aglariz Gülünecek Halimize... 230 Bir 28 Subat Varmis, Simdi Yokmus !!!?31 Üstadim Cevdet Said Bugün Vefat Etti32 Bu Düzen Degismeli?33 Dijitallesen Hayatta İslami Hareketin Ontolojisi?34 Allah’in Boyasi Ne Renk ???35 Dijital Panoptikon36 Islami Seracilik?37 Epistemik Siddetin Retorigi38 Miadini Doldurmus Konularda, Misyonsuz Tartismalar Yapmak39 Dönüsümlü Ötekilik40 Ben Demistim?41 Ilk Kisisel Çagrimiz
YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!