Sirk, Allah’a inanmakla birlikte, Allah’in yetki ve tasarruflarina ortak olmaktir. Allah’in yetki ve tasarruflarina ortak edilenler, çogu zaman din adamlaridir (ruhban sinifidir.) Bazen atalar, bazen siyasi kisilige sahip olanlar da Allah’in yetkilerine ortak edilmektedir. Her kim ortak edilirse edilsin, sirktir; sirk ise Allah’i geregi gibi tanimamaktir.
Insanlari sirke götüren unsurlarin basinda sefaat/aracilik beklentisi gelmektedir. Sefaat beklentisi içinde olanlar, Allah’a yakin olmak için kendilerine “aracilar” bulurlar. Bulduklari aracilarin, Allah nezdinde kendilerine sefaat edip günahlardan kurtaracaklarina inanirlar. Oysa Allah, bu inanci siddetle ret etmektedir.
“Onlar, Allah’in pesi sira kendilerine yarar da zarar da saglamayacak seylere tapiyorlar ve “bunlar Allah katinda bizim sefaatçilerimizdir” derler. De ki siz, Allah’a göklerde ve yerde bilemeyecegi bir seyi mi bildiriyorsunuz! O, onlarin ortak kostuklarindan yüce ve uzaktir.” (Yunus 18)
Tasavvuf geleneginde iki türlü sefaat anlayisi vardir; biri hesap gününe yönelik, digeri de dünyadaki sikinti ve zorluklara yöneliktir. Mesela; bir mürid, hesap gününe yönelik “sefaat ya Resululellah” diye seslenirken, dünya islerinde sikintilara düstügünde de rahatlikla “Yetis ya Abdulkadir Geylani” (veya baska bir gavs) diyerek ölmüs olanlardan sefaat isteyebilmektedir.
Oysaki Allah’a ait yetki ve tasarruflar asla baskalarina verilemez. Kim olursa olsun, asla yardima çagrilamaz ve sefaati istenemez; zira Allah’tan baskasindan yardim ve sefaat istemek sirktir. O bakimdan, dua ederken (Allah’i yardima çagirirken ve isteklerimizi arz ederken) sadece O’nun isimleriyle dua etmekle (O’nu çagirmakla) mükellefiz.
“Dualari (çagrilari) duyup karsilik veren sadece Allah’tir. Allah ile araniza koyup yardima çagirdiginiz varliklar, onlara asla cevap veremezler…” (Ra’d 14)
“Allah’in yani sira kiyamet gününe kadar cevap veremeyecek ve edilen dualardan haberi olmayan kimselere çagrida bulunanlar, apaçik sapiklik içindedirler.” (Ahkaf 5)
Allah, Kur’an’da adi ister sefaat olsun, ister rabita (hayal dünyasinda seyhini düsünerek irtibata geçmek ve ondan yardim talep etmek) olsun, her türlü araciligi ve vesileciligi sirk olarak nitelendirmistir. “Her ne istiyorsaniz, sadece benden isteyiniz” diyerek hiçbir araciya imkan ve yetki vermemistir. Dolayisiyla sefaat beklentisi içinde olanlar, Allah’i geregi gibi anlamadiklari için, Onun merhametini de anlayamadilar.
Evet Kur’an, sefaati ve her türlü araciligi, bütünüyle müsriklerin inançlari arasinda zikreder. Islam akidesine göre Allah’tan baska hiçbir sefaatçi (yardimci) yoktur. Sefaatin tümü Allah’a aittir. Allah’in ortagi yoktur ve hiç kimseye bu yetki/izin verilmemistir. “Izin verilenler” olarak çevrilen ayet, maalesef yanlis çevrilmektedir. Ayette “sefaat edecek kimseler” degil, “kimlere sefaat edilecegi”nden söz etmektedir.
“O gün, Rahman olan Allah’in kendisinden hosnut olup izin verdigi kimseye ancak sefaat edilecektir.” (Taha 109) Kim sefaat edecek? Elbette hesap görücü olan Allah sefaat edecektir ve diledigi kimselerin günahlarini bagislayarak cennetine koyacaktir.
Müslümanlarin önemli bir kismi sefaat konusunu yanlis anladiklari gibi “vesile/araci” konusunu da yanlis anlamaktadirlar. Elbette Allah’in hosnutlugunu kazanmak için çesitli yollara ve yöntemlere basvurulur; ancak bu yol ve yöntemler, yine Kur’an’da gösterilen yol ve yöntemler olmalidir. Mesela bir ayette Allah “vesile” ile ilgili söyle buyurmaktadir:
“Ey iman edenler! Allah’a karsi takvali olun! O’nun hosnutlugunu kazanmak için vesile/yol arayin ve cihad edin ki kurtulusa eresiniz.” (Maide 35)
Görüldügü gibi, “vesile” kelimesi asla baskalarini araci yapmak, devreye sokmak degil, cihad ederek, fedekarlik göstererek ve takvanin gereklerini yerine getirerek O’nun hosnutlugunu kazanmayi istemektedir. Dolayisiyla vesile, Allah’a yakin olmak için bir varligi araci yapmak degil, aksine aracisiz, Allah’in Kur’an’da belirttigi takva yoluyla (ilkelere bagli kalarak) O’nun hosnutlugunu kazanmaktir. Vesileyi vasitaya (araciya) dönüstürmek sirktir. Allah’a yakin olmak ve O’nun hosnutlugunu kazanmak için hiçbir vasitaya gerek yoktur.
“Kim bir iyilige aracilik yaparsa, iyiligin sevabindan ona pay vardir” (Nisa 85) ayeti de insanlari iyilik yapmaya, iyiligi yayginlastirma tesvik etmektedir.
Sunu da belirtelim ki basta Nebiler olmak üzere bilgili, ahlakli, tecrübeli olan her kanaat önderinden yararlanmak her insanin en dogal hakkidir; ancak o insanlara deger verirken onlari asiri yüceltmek ve ilahi sifatlar yüklemek fetistir, sirktir.
“Muhammed as, “beni, Hiristiyanlarin Isa’yi övdügü gibi övmeyin.
“Ben de sizin gibi bir insanim (Allah’a ait sifatlari tasimiyorum); sadece bana vahyolunuyor” diyerek, insanüstü niteliklere sahip olmadigini açikça bildirmesine ragmen, onun yolunu izlediklerini söyleyenlerin bir kismi, (özellikle tasavvuf gelenegine sahip olanlar) basta Nebi as olmak üzere pek çok kimseye “insanüstü” nitelikler vererek onlari ölümsüzlestirmeye kalkismasi Islam akidesi adina kabul edilemez.
Maalesef, sark kültürünün bir geregi olarak, din adamlari ve kanaat önderleri öldükten sonra takipçileri tarafindan anitlari/türbeleri yaptirilarak azizlestirilmektedir. Ölüm yildönümlerinde de onlari anarak fetistirmektedirler. Bulduklari her degerli sözleri de onlara yakistirmaya çalismaktadirlar.
Allah’a tapar gibi bu zevatlara tapan güruh, Muhammed Nebi’yi ilahlastirici sözler ve yüzlerce yalan bilgi üretmekle kalmadilar, damadi Ali b. Ebu Talip hakkinda da benzer yalanlari uydurarak “yari ilah” mertebesine çikardirlar. Simdi Ali as, hakkinda uydurulan birkaç cümleyi aktararak konuyu sonlandiralim.
1. Ben, gayb ilminin anahtarinin sahibiyim.
2. Ben, ilk çag sahibiyim ve önceki kitaplarda zikredilmisim.
3. Ben, kiyamet günü mahlukatin hesabini soracak olanim.
4. Ben, Nuh’tan önceyim, Nuh’a gemiyim ve onun kurtulus sebebiyim.
5. Ben, yagmur bulutlari açanim.
6. Ben, kitab-i Kur’an’im.
7. Ben, her seyi bilen ve analar rahminde suretleri yaratanim.
8. Ben, evlerinizde ne yaparsaniz haberdar olanim.
9. Ben, Kabe ve Beytül Haramim.
10. Cennet ve cehennem anahtarlari benim elimdedir.
(Kay. S. Hüseyin Ibn Seyyid Gaybi; Haz. M. Saffet Sarikaya; Islamiyat, C8, S1)
Bu kaynakta Ali as için benzer uydurmalardan 70 madde sayilmaktadir. Ben sadece 10 tanesini aktardim. Bu yakistirmalari/uydurmalari okuyanlar, basta Nebi as olmak üzere “önderler” hakkinda nelerin uyduruldugunu rahatlikla tahmin edebilirler, kaynaklarda da görebilirler. Yeter ki ön yargilardan, mezhep ve cemaat taassubundan uzaklasarak hareket etsinler…
Selam ve muhabbetlerimle… BESIR ISLAMOGLU
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)