Kendimi bildim bileli sinemayi seviyorum.
Kaliteli ve gösterisli bir sinemada, rahat bir koltuga gömülerek, büyük hoparlörler ve sihirli bir akustik esliginde film izlemek büyük bir zevk.
Hele de önceden fragmanini izledigim ve bekledigim bir filmse…
Bu defa öyle olmadi.
Küçücük bir bilgisayar ekrani sinema sikiciligi vermese de olsun…
***
Genelde sinemada yil tercihim pek olmaz.
Asil olan filmin kalitesidir.
Bu anlamda sik sik önceden izlemis oldugum filmleri de tekrardan bir iki üç demeden izledigim olur.
Her izleyis eger film kaliteli ise ayri bir tat ve mesaj birakir zihnimde.
Ve sinema beni, farkli yasam tarzlarini sanki yasatircasina bir deneyim sagladigindan olsa gerek tüm sanat dallari içerisinde en önemli olani sayma tercihine zorlar…
Yine de geç kalinmis bir izleme modunda izledim “The Class (2008)”i…
Filmleri izlemeden önce ilk baktigim genelde IMDB Puani olur.
Ve 7.5 merakimin iyice artmasina neden oldu.
Yüksek bir puandi ve genelde IMDB puanlari yaniltmasa da, filmin sonundaki sahsi kanaatim verilen puanlamanin çok fazlasiyla abartili oldugu idi.
Galiba, filmin egitim fakültelerinde ödev tadinda sunumu, normalde 5 gibi olmasi gereken puanlamasinin çok izlenerek yüksek rakamlara tirmanasinin asil nedeni.
***
Filmin yönetmeni ve senaryo yazari Laurent Cantet.
Basrollerde ise François Begaudeau, Agame Malembo ve Angelica Sancio var.
Oskara aday gösterilmis (2009), Chlotrudis (Oskar Boy) ve yine ayni yil Arjantin Akademisi En Iyi Yabanci Film ve Film Elestirmenleri (2010) ödülü kazanmis.
2008 de Cannes 2010 da da Chlotrudis (En Iyi Uyarlama) ödülü kazanmis.
***
Olumsuz yorumla baslamis olsam da, genelde ABD yapimi okul filmleri izleyen bizler için, Fransa’da bir lisede geçen olaylari yansitmasi ilginçti.
Genelde film izlerken, ilk 10 dk. önemli benim için ve filmlerin ilk bölümünün sikiciligi, yarida birakip izlememe gerekçelerimden olsa da sonuna kadar izledim.
Sikici ve monoton da olsa, film sonunda ilk kurdugum cümle: “Ilginç ve gerçekçi bir film” idi.
***
Film, Fransa’da siradan bir lisede, siradan oyuncu toplulugu ve ögrencilerle çekilmis.
Ögretmen-ögrenci diyaloglarinin basitligi filmi gerçekçi ve izlenir kilmis.
Özellikle ögrencilerin dogal halleri, sinif içerisinde ve okul bahçesindeki davranis sekilleri, kendi aralarindaki mimik ve diyaloglari ilginçtir çok gerçekçi ve rol yapmaktan uzak. Ögretmenlerin okul içinde kendi aralarinda ya da ögrencileri ile olan diyaloglari da merakla filmin sonunu beklemeye iten ögelerden.
Baslardaki sikici dönem basi tanisma konusmalarinin uzunlugu ilerleyen sahnelerde de tüm olaylarin sadece okul içerisinde ve sinifta geçmesi gibi nedenler ögretmen-ögrenci sinifi disindaki kesimlerin filme ilgisiz kalabilmeleri normal karsilanmali.
Filmdeki ögrenci isimlerinin bir kisminin Müslüman isimleri olmasi, yabanci filmleri çokça izleyen bizler için degisik gelse de, Fransa gibi Afrika da sömürgelere sahip bir ülke için aslinda siradan bir olay.
Özellikle Afrika kökenli ögrencilerin (Fas-Mali ya da Karayipler gibi) geldikleri ülkelerden gururla bahsetmeleri ve kökenlerini önemsemeleri, Fransa’nin siyah- beyaz irk çesitliliginin bir getirisi.
Filmin bir sahnesinde, ögrencilerin ögretmene “gaymisiniz” sorusu beraberinde, ögretmenin sinirlenmeden, olmadigini izaha çalismasi, ögrenciler ile diyalog çabasi, bizdeki ögretmen adaylarinin örnek almasi gerekenlerden biriydi.
Ögretmenlerin disiplin cezalari üzerinde diyaloglari, siniflarda cep telefon kullanim serbestligi ögrencilerin sinif ögretmenleri karsisindaki laubali ve disiplinsiz tavirlari Fransizokullarindaki mevcut durumu anlatsa da, günümüzde ülkemizde de milli egitim politikalarindaki olumsuz gidisattan, kisa bir dönemde, benzer ögretmen-ögrenci iliskileri ile karsi karsiya kalacagimizi anlatir gibi.
Filmin bir sahnesinde bir kiz ögrencinin, Süleyman isimli Müslüman ögrencinin kolundaki Arapça dögmeye bakarak: ”Kuraninla öldürme bizi. Iste Kuran bunu yapiyor!” demesi Fransa’daki Müslümanlara olan olumsuz bakis açilarini ve farkli kültürlerin çatismasini anlatiyor…
***
Film özellikle ögrencilerin dogalligi, kahramanlarin siradanligi ve Hollywood filmlerinin aksine, olaganüstü figürlerin olmayisi, izleyiciyi sanki sinifta o anlari bizzat yasiyor kilarak izleyiciyi gerçekçi bir atmosfere sürüklüyor.
Yani gerçek hayattan kesitler içeriyor ve her sey olmasi gerektigi gibi.
Sonunda ne yapmamiz gerektigini söylemiyor, oldugu gibi anlatiyor ve basroldeki ögretmen bir kahraman degil, yalnizca bir egitici.
Film ögretmen ve ögrenciler için egitici, ders alinmasi gereken ögeler içermesi ve farkli bir ülkenin egitim modellemesini anlatmasi açisindan da ilginç.
Sonuçta, Fransa’da bir okulda yasanan ögrenci-ögretmen diyaloglarina tanik olmak damaginizda olaganüstü bir film tadi birakmamakla beraber; özellikle basta ögretmen adaylari olmakla beraber her kesimden izleyicinin rahatlikla seyir zevki alabilecegi bir sinema klasigi olarak orada izlenmeyi bekliyor.
Iyi seyirler…