(Ins ve cin terkibine devam…)
Cin konusu ile ilgili birinci yazimizda “ins ve cin” terkibini ele aldik ve dört ayet örnek vererek degerlendirmeye çalistik. Ikinci yazimizda mevzunun dogru anlasilmasi için birkaç soru üzerinden degerlendirmede bulunduk ve bu kavramin, Kur’an ayetleri baglaminda ele alinmasi gerektigini vurguladik.
Basta sunu belirtelim ki cinler konusunu ele alirken, var olup olmadiklarini degil, ne olduklarini tartismaktayiz. Inandigimiz Kitap, onlarca ayette cinlerin varligindan söz ederken, bir müminin o kavramlari görmezlikten gelmesi (inkar etmesi) düsünülemez. Dolayisiyla cin mevzusunu gündeme tasimamizin nedeni, adeta üzerinde ittifak edilmis ve dini bir dogma haline getirilmis “cin hurafesi”ni yikmaktir.
Zaten, Kur’an ayetleri siyak ve sibak metoduna (baglamina) uygun akl-i selimle okunursa ve geçmis toplumlarin inanç ve kültürleri dikkate alinirsa, söz konusu varliklarin nitelikleri ve insanla iliskileri rahatlikla anlasilacaktir. Görülecektir ki Kur’an, varlik hiyerarsisini muhafaza etmekte ve maddi varliklar ile görünmeyen varliklar arasindaki iletisim konusundaki uydurmalari da ortadan kaldirmaktadir.
Daha önce belirttigimiz gibi cin kavrami –tipki salat, dua, zikir, ruh, tugyan gibi- Kur’an’da pek çok anlamda kullanilmistir. Genel olarak iki baslik altinda ele almak mümkündür:
1.Hakkinda bilgimiz, ünsiyetimiz olmayan, bilinmeyen, taninmayan, görünmeyen, algilanamayan ve teshis edilmeyen varliklar. (Melek ve benzerleri)
2. Insan. Insanin yer yer “cin” olarak isimlendirilmesinin nedeni, taninmamasi, bilinmemesi, yabanci kalmasi; hem maharetli, hem de serli ve seytani özelliklere sahip olmasindandir.
Simdi, Kur’an’da cinlerin hangi anlamlarda kullanildigini anlamaya çalisalim. Öncelikle belirtelim ki -insanlarla iliskileri baglaminda- cinlerin (görünmeyen varliklarin) iyilerine melek, kötülerine de iblis/seytan denilir. Tipki, inanan insana mümin, inanmayan insana da kafir dendigi gibi.
1/a. Kur’an’da melek anlaminda kullanilmasi: “Allah ile cinler arasinda soy bagi kurdular. (37/158) Haydi sor onlara; kiz çocuklar Rabinin de oglan çocuklar onlarin mi? Yoksa Biz melekleri disi olarak yarattik da onlar buna tanik mi oldular.” (37/1499, 150)
Bu ayetlerde (ve (6/100’deki) cinlerden kastin, görünmeyen ve algilanamayan melekler oldugu açiktir.
1/b. Iblis/seytan anlaminda kullanilmasi: ”Hani meleklere, “Adem’e secde edin” demistik. Iblis disinda hepsi secdeye vardilar (saygi gösterdiler). O, cinlerdendi; Rabbinin emrinin disina çikti.” (18/50)
Bu ayette, “Iblis” olarak isimlendirilen varligin “cin” yani görünmeyen varliklardan oldugu açiktir.
“Allah, “sana emrettigim halde niçin (Adem’e) secde etmedin (saygi duymadin)?” Dedi ki “ben ondan hayirliyim; beni atesten (min nar), onu çamurdan (min tin) yarattin” (6/12)
Yine, “Cann/Cinne (seytana) gelince, onu daha önce semum atesinden yaratmistik.” (15/27) “Semum” atesi bildigimiz maddi ates degildir. Hararet veren, bunaltan manevi bir sicaklik/ates demektir.
Yine, “Cann’i (iblisi) de yalin-dumansiz bir atesten (min maricin min nar) yarattik.” (55/15) Yalin-dumansiz bir ates” yine bildigimiz maddi ates degildir. Bu ates, kin, ser ve azginlik üreten manevi bir güçtür.
Bilindigi gibi melekler de iblis/seytan da cinlerdendir (görünmeyen varliklardandir) ve “isik/ates menselidir. Melekler “nur”dan, seytanlar ise, “nar”dan yaratilmistir. Melek, nurun/isigin aydinliginda hareket ederek Allah’a itaat eder; Iblis/seytan ise, narin/atesin hararetiyle azginlasarak isyan eder.
Esasen, Iblisin/seytanin, nar/atesten olmasi, temsili/mecazi bir ifadedir. Bu ifade, seytanin/seytanligin temelinde haset, kiskançlik, çekememezlik, kin, nefret, isyan, düsmanlik, kibir, kan, vahset, sirret gibi dürtülerin oldugunu göstermek için kullanilmaktadir. Bu dürtülere/kötü vasiflara sahip olmak, kendini atese atmak, yakmak demektir. Dolayisiyla “atesten yaratilmis olmasi”, temsili bir ifadedir ve nar/ates, serri/kötülügü temsil etmektedir.
Temsili bir anlatim olmasinin diger bir kaniti da Allah’in, hiç kimseye gelecekle ilgili bir pazarliga girmemis olmasidir. Düsünün! “Iblis, (siradan bir varlik) insanlari yoldan çikarmam için bana kiyamete kadar mühlet ver” diyecek, Allah da “haydi sana mühlet verdim” diyecek. Allah, böyle bir pazarliktan münezzehtir. Allah, bu temsili anlatimla kendi nizamini, iyilik-kötülük, dogru-yanlis üzerine kurdugunu beyan etmektedir.
Unutulmamalidir ki insan tabiatinin temel karakteristigi, iyilik ve kötülük kabiliyeti ile donatilmistir. Allah, -imtihan geregi- insanin fitratina hem fücur (kötülük yapma kabiliyeti) ve hem de takvaya ulasma melekesini ilham etmistir/kodlamistir. (91/18) Allah, insana akil ve irade vererek, elçiler gönderip kendilerine dogru yolu göstererek özgür birakmistir. Dileyen dogru yolu (Islami) seçer; dileyen seytani/nefsani duygularina esir düserek yanlis yollara yönelir.
Cinlerin “insan” anlaminda nasil kullanildigi ile ilgili ayetleri bir sonraki yazimizda ele alacagiz insallah…
Selam ve muhabbetlerimle… BESIR ISLAMOGLU
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)