“Bak, nasil da Allah’a iftira ediyorlar! Apaçik bir günah olarak bu onlara yeter.” (Nisa 50)
Allah’in hükümlerine aykiri yeni inanç ve hükümler ihdas edenlere Allah söyle beddua ediyor: “… Allah onlari kahretsin! Nasil uyduruyorlar?” (Tevbe 30)
“La reybe fih” olarak kendini tanimlayan Kur’an’in, toplumda maalesef kissacilarin, masalcilarin, rivayetçilerin ve hurafecilerin söylemleri kadar kiymeti olmadi. Onlarin ne demek istedigini herkes anlamaya çalisti; lakin Kur’an’i anlamaya çalismadilar. Maalesef, Kur’an’i, seslendirerek sevap devsirmek için, rivayetleri de anlayip uygulanmak için okudular.
Basta sunu hatirlatalim ki uydurma ve tahrifatla ilgili verecegimiz örnekler, sadece zayif veya mevzu hadislerde geçen rivayetler degildir; Türkiye’de basta DIB olmak üzere kendilerine “Ehl-i Sünnet” (ES) adini veren halkin büyük çogunlugu (yüzde doksani) tarafindan kabul görüp “akaid” haline getirilen resmi örneklerdir. Bu örnekler öyle kaniksanmis ki bunlari kabul etmeyenler, din disina itilmektedir.
Bu yazida “tahrifat” ile ilgili örneklere geçmeden, bazi yanlis algilamalarin önüne geçmek için “usul” hakkinda bazi açiklamalar yapmayi gerekli gördüm. Bazi okuyucular, makalelerimizi ön yargili ve mezhep taassubuyla okuyup bizi Resulullah karsiti ilan edebilirler. Buradan açikça ilan ediyorum ki Resulullah bize nefsimizden ve ailemizden daha kiymetlidir. Eger aramizda yasasaydi, Ona salat etmemiz (onun yaninda yer almamiz, onu desteklememiz ve ona yardim etmemiz) kurtulusumuzun sarti olurdu. Bugün onun yaninda olmak ise, onun biraktigi mirasa (Kur’an’a) sahip çikmakla mümkün olacaktir. Zaten bizzat kendisi de “size bir kaynak birakiyorum; ona sarildiginiz sürece, hak yolda olacaksiniz; o kaynak Kur’an’dir” (Müslim, Ebu Davud, Ibn Mace) buyurarak insanliga Allah’in kitabini miras/sünnet olarak birakip dünyadan ayrilmistir.
Bu durumda elbette herkesin aklina Nebi’nin sünneti ve hadisleri gelecektir; Onlar ne olacak? Bana sorarsaniz, açikça ifade edeyim ki basta Nebi as’a atfedilenler olmak üzere, bütün insanlarin sözleri, fiilleri ve görüsleri Kur’an akaidine (kaide ve kurallarina) uydugu sürece alinir ve istifade edilir; ancak söz konusu kaide ve kurallara uymuyorsa, Nebi’ye de atfedilse (ki Nebi, zaten Kur’an’a aykiri konusmaz) alinmaz; zira biliyoruz ki Nebi’nin vefatindan sonra çogu insanlar, kendi görüsünü dogru göstermek için, Nebi’yi kullanmislar (iftira etmisler) ve ondan yüz-iki yüz sene sonra milyona varan rivayetler piyasaya sürmüslerdir.
Iste, onun için “tahrifat” üzerinde durmaya çalisiyoruz. Dinde yapilan tahrifati görmezseniz, hurafeleri din sayarak yasamaya çalisirsiniz, “Allah’in kitabini arkaniza atarsiniz” ve adres olarak gösterenlere de karsi çikarsiniz.
“Mümin” oldugunu iddia edenler bilsinler ki Resulullah’i baglayan sadece Kur’an oldugu gibi, sahabilerini de ve bizi de baglayan Kur’an’dir. Tekrar söylüyorum; “Kur’an” derken Resulullah’i asla disarida birakmiyorum; Zira Kur’an’siz Resulullah olamayacagi gibi, Resullullahsiz Kur’an da olamaz. Kur’an, Allah’in ne istedigini bize ögretir; Resulullah da Allah’in bizden istedigini nasil uygulamamiz gerektigini ögretir.
Sunu da altini çizerek tekrar belirteyim ki hem tefsir alaninda ve hem de hadisler alaninda çok büyük tahrifatlar yapilmistir. Kim ne duymussa, kaynaklara koymustur. Kur’an ayetleri yerine bu hurafeler toplumda kabul görmüstür. Kur’an, baska amaçlara kaydirilmistir. En büyük mezhep olarak kabul edilen Ehl-i Sünnet (ES), “Allah’in kitabi” söylemine karsi, “benim sünnetim” söylemini ekleyerek, Nebi as’a ait oldugu kesin olmayan rivayetleri Allah’in kitabi olan Kur’an’a es hale getirmistir. Ikinci büyük mezhep olan Sia da “Allah’in kitabi” söylemine karsi, “Ehl-i Beytim” söylemini ekleyerek Kur’an’in yaninda ikinci bir kaynak olusturarak Kur’an’la esitlemistir. Baktigimizda her iki ekleme de Nebi as’a iftiradir; zira o, sadece Allah’in kitabina uymus ve onu miras olarak birakmistir.
Biraz Kur’an bilgisine sahip olan ve geçmisi (atalarimizin yaptiklarini) arastiran hiçbir mümin, körü körüne uyduruk rivayetlere itibar etmez; seçici olur. (Pirinci pisirmeye hazirlarken, içindeki taslari ayiklar; ayiklamazsa, o taslar dislerini kirar, zarar verir.) Üzülerek söyleyeyim ki ES ve SIA taraftarlari Kur’an mesajlari yerine uyduruk rivayetleri tercih etmektedirler; hatta hurafeye bayilmaktadirlar. Dolayisiyla Kur’an mesajlari yerine, toplumda hurafe ve masal anlatan rivayetçiler itibar görmekte ve bas taci edilmektedir.
Netice itibariyle bilelim ki hak yolda olmak, ne Ehl-i Sünnetin, ne Sia’nin, ne de baskalarinin kuruntulariyla olunur. Hak yolu ve o yolun akaidini (kaidelerini, kurallarini, ilkelerini) bizzat Allah belirlemistir. Ya bu yola uyarak mümin olursunuz, ya da uyduruk rivayetlerle (hurafelerle) iç içe olusturulan yeni dine (bid’ata) uyarsiniz. “Hurafelerin dine zarari yoktur, bizi dinden çikartmaz” demeyin. Büyük mütefekkir olan Aliya Izzetbegoviç’in dedigi gibi, “din hurafeleri ortadan kaldirmazsa, hurafeler dini bozar, yok eder.”
Sunu da hatirlatalim ki atalarinin inançlarina kayitsiz sartsiz teslim olanlar, Kur’an’in maksadini anlamadiklari gibi, Kur’an’a çagiranlari da anlayamaz ve din disi ilan ederler. Atalardan gelen uyduruk dinleri Kur’an mesajlari ile yikilacagi için, Kur’an akaidini (kaide ve kurallarini) öne sürenlere siddetle tepki göstererek söyle demektedirler: “Dikkat edin! Kur’an diyenler, dinimizi bozmaktadirlar; onlar “bozguncu”durlar.”
Tipki geçmiste elçilere gösterilen tepki gibi. Bilindigi gibi elçiler ne zaman Allah’in mesajlarini insanlara iletmeye çalistilarsa, karsilarinda müstekbirleri gördüler. Müstekbirler halka söyle diyorlardi: “Dikkat edin! Bu sahis dininizi degistirmeye kalkiyor.” Firavun da Musa as’a söyle demisti: “Ey halkim! Bilin ki bu Musa, sizin dininizi degistirmeye gelmis!”
Makalelerimizi takip eden arkadaslar bilsinler ki “ahirette Kur’an hükümlerine göre hesaba çekilecegimiz” düsturundan hareketle, bütün çabamiz, Allah’in kitabini, dolayisiyla dinini dogru bir sekilde anlayip tanitmaktir. Yanlis ve hatalarimiz elbette olacaktir; ancak düzeltmeye kalkanlar, ayetler ve akil (hikmet) isiginda düzeltmeye kalksinlar. Uyduruk rivayetlerle düzelmeye kalkarlarsa, daha da batacaklardir. Bilindigi gibi, dinde de medeni hukukta da iddialar delil ile (kanitla) ancak geçerlilik kazanir. Allah da kendi mesajlarina karsi çikanlardan delil istemektedir. Binaenaleyh, elestirmek veya düzeltmek isteyenler, suçlamayi birakmali, delillerle konusmali, yanlis gördüklerini delillerle çürütmelidirler.
Bu uzun girizgahtan sonra “dinde yapilan tahrifatlar” konusuna devam edelim. Daha önceki üç makalemizde Kur’an’a ragmen dinde yapilan tahrifatlari, uydurmalari ve degisiklikleri maddeler halinde (15 adet) siralamistik. Simdi de konuya devam ederek, baska hurafeleri tanitalim.
16. Kur’an, iman esaslarini bes madde olarak ilan ederken, ES; rivayetlerle bir madde daha (kader, hayir ve ser) ilave ederek altiya çikartti.
17. Kur’an, kader kavramini açikça kainatta yerlestirdigi “ölçü, düzen, kanun” olarak bildirdigi halde, ES; kaderi insanin iradesini sinirlayan, adeta elini kolunu baglayan 6. Iman esasi olarak ilan etti.
18. Kur’an, “her insan kendi çabasina baksin, kendi emegi disinda bir seye sahip olamayacaktir” derken, ES; Kisi daha dünyaya gelmeden, rizkinin, ecelinin, saki ve said oldugunun melek tarafindan yazilarak kayit altina alindigini bildirdi ve bunu inanç haline getirdi.
19. Kur’an, kendisini apaçik ve anlasilir bir kitap oldugunu bildirmesine ragmen, ES; “rivayetler olmadan anlasilamaz” diyerek Kur’an’in anlasilmasini rivayetlere bagladi.
20. Kur’an, Isa as’in öldügünü ve ölen hiç kimsenin geri gelemeyecegini bildirirken, Es; Isa as’in tekrar dirilip yeryüzüne gelecegini ve “Mehdi” adinda biriyle birlikte dünyayi küfür ve zulümden kurtaracagini akidelestirdi.
(Devam edecegiz, insallah..)
Selam ve muhabbetlerimle
BESIR ISLAMOGLU
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)