Insanlar, fitratlarina kodlanmis bir duygu ile genellikle güçten yana, güçlünün yaninda olmak isterler. Bu istek, bir yönüyle dogru, diger yönüyle de yanlis bir istektir. Bu yazida bu iki istek üzerinde durmaya çalisacagiz.
Allah’a inanip, O’nun kitabini/referanslarini temel alanlara göre mutlak güç sahibi Allah’tir. Kur’an’in pek çok ayetinde, mutlak güç sahibinin (aziz’u-l hakim) Allah oldugu açikça beyan edilmektedir.
“Size apaçik deliller geldikten sonra, yine de zelil olmayi tercih ederseniz, bilin ki Allah azizdir, hakimdir. (Güçlüdür, hüküm, hikmet sahibidir.)” (Bakara 209)
“Kendilerine bilgi verilenler, Rabbinden sana indirilen Kur’an’in, hakikatin ta kendisi oldugunu bilir ve O’nun mutlak galip ve övgüye layik (aziz’u-l hamid) olan Allah’in yoluna ilettigini görürler.” (Sebe, 6)
Bilindigi gibi insanlar, hastalik, açlik, susuzluk, kimsesizlik, yalnizlik gibi zor durumlara karsi zayif ve acizdir; yardima ve destege her zaman ihtiyaç duyarlar. Güçlü gördügü kimselerden yardim almak, onlara siginmak, onlarin yaninda yer almak isterler. Bu durum, her insanin en dogal hakkidir; ancak dogal olmayan husus, hangi yardimi kimden, ne zaman alacagimizdir. Allah’tan isteyecegimiz bir yardimi baska varliklardan istersek, o zaman hakikate aykiri davranmis olacagiz ki bu büyük bir suç/günah olacaktir.
Temel bir ilke olarak, müminler için mutlak güç ve kudret sahibi elbette sadece Allah’tir; Allah’tan baskasi olamaz; ancak bu temel ilke, çogu zaman lafta kalmaktadir. Evet, “sözde” kainatin sahibi, her seyi yaratan, sevk ve idare eden tek güçlü varlik Allah’tir; ancak sosyal hayatta (özde/fiiliyatta) durum degismekte, baska kimseler daha güçlü görülerek onlarin yaninda yer almaya çalisilmaktadir.
Kabul etmek gerekir ki Müslümanlarin çogu, zor zamanlarda Allah’i hatirlayarak O’na dayanmakta, O’na siginmakta, O’na yalvarip yakarmakta ve O’ndan yardim istemektedirler; fakat zorluk ve sikintilar geçtiginde, isleri yoluna girdiginde, Allah’i unutmakta ve baska insanlara yönelmektedirler.
Maalesef, ekseriyetle Müslümanlarin hayatlari çeliskilerle doludur. O çeliskilerden biri -hatta en önemlisi- en güçlü varlik olarak Allah’i görüp inandiklari halde, güç, çikar ve itibar için baska varliklara/insanlara dayanmakta, itibar, seref ve onuru onlarin yaninda aramaktadirlar. Esasen vahiy bilgisi referans kabul edilmedigi için, hangi durumlarda Allah’a dayanmak, hangi durumlarda da insanlardan yardim istemek gerektigi konusunda saglikli bilgi edinilmemektedir.
Elbette bazi durumlarda, elimizden geleni yapip Allah’a tevekkül ettikten sonra, insanlarin yardimina da basvurmamiz, en dogal hakkimizdir; ancak çogu Müslümanlarin hangi durumlarda izzeti (güç, yardim ve itibari) Allah yaninda arayacaklari ve hangi durumlarda da insanlardan yardim talep edeceklerini bilemediklerine sahit olmaktayiz. Bunun sebebi de dini vahyin kaynagindan dogru ögrenmediklerinden kaynaklanmaktadir. Onun için dini hayatimizi mutlak surette vahyin kaynagindan ögrenmek zorundayiz. Bunu basaramadigimizda, insanlari Allah yerine koyar, Allah gibi yüceltmis oluruz ki bu durum açikça sirktir.
Evet, Allah’a göre seref ve itibar, ancak Kur’an mesajlarina uymakla kazanilir. (Zuhruf, 43) Dolayisiyla Kur’an’i rehber olarak kabul edenler, Hakikati Kur’an’dan ögrenmek zorundadirlar. Müminler Kur’an’a basvurduklarinda, kimden, nasil yardim isteyeceklerini, kime ne zaman siginacaklarini ve kimin yaninda yer alacaklarini rahatlikla ögreneceklerdir.
Ayrica, Kur’an’i rehber edinenler, Allah’in, inanan muttakilerin, Muhsinlerin, sadiklarin, sabirli/karali davrananlarin yaninda olacagini rahatlikla göreceklerdir.
Hülasa, güçlünün yaninda yer almak istiyorsak, bilelim ki mutlak güçlü -rahman, rahim, alim, melik, kuddüs, cebbar, aziz, hakim- olan Allah’tir. Binaenaleyh, birine kul-köle olmak istiyorsak, birinden yardim ve sefaat bekliyorsak, birinden dogru bilgi-belge istiyorsak ve serefli ve onurlu bir hayat yasamak istiyorsak, bilelim ki O sadece Allah’tir; O’nun yaninda yer almaliyiz; O’na güvenmeli ve O’na dayanmaliyiz.
Ve yine bilelim ki baskalarini O’nun gibi güçlü görmek, O’nun yerine koymak, O’nun gibi sevmek, O’nun gibi saymak, araci/sefaatçi yapmak, baskalarinin talimatlarini, mesajlarini O’nun talimat ve mesajlarinin üstünde tutmak sirktir; Allah ile beraber baska ilahlar edinmektir.
“Allah ile birlikte baska ilahlar, öylemi? Olacak sey degil! Allah, tanrisal nitelikler yakistirilan seylerden beridir.” (Neml, 63)
Selam ve muhabbetlerimle…
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)