Bilindigi gibi din, insanlarin yasamini düzene koyan ilahi kurallar bütünüdür.
Dinin varlik sebebi, insanlara yol göstermek, insanlari sikintilardan kurtarmak ve mutluluga eristirmektir. Dinin sahibi Allah olduguna göre bunda hiçbir kusku yoktur; ancak din ile ilgili sikintilar, onu nasil anladigimiz ve hayata kazandirdigimiz ile ilgilidir.
Resululllah as’dan günümüze 14 asir geçti ve her dönemde ulema –dogal olarak- kendi bilgi birikimi ve konjonktürü ile anlamaya çalisti. Dini bizzat Resulullah as’ sorma imkani olmadigi için elbette ulemanin anladiklari –din anlayislari- birbirinden farkli olacaktir. Onun için önemli olan husus, geçmis dönemlerdekilerin dini nasil anladigi degil, bizim nasil anlamamiz gerektigidir.
Insanlik tarihi boyunca insanlar hayatlarini sürdürmek her alanda kendilerini yenilemek ve gelistirmek zorundadirlar. Tarih, insanlarin bu degisimlerini ve gelismisliklerini gözler önüne sermektedir.
21. asrin ilk çeyreginde bulundugumuz su günlerde -her alanda- geçmis asirlara kiyasla çok büyük degisimlerin ve gelismelerin oldugunu rahatlikla söyleyebiliriz. Tarim, sanayi, saglik, savunma, egitim, teknoloji, ulasim, turizm, sehircilik gibi hayatin can damarlarinda büyük ilerlemeler olurken, din anlayislarinda bu ilerlemeler olmazsa, din bu ilerlemelere isik tutmazsa büyük sikintilara neden olur. Onun için din, bu çagin akliyla ve bilimiyle yeniden okunmali ve ona göre yorumlanmalidir.
Iman esaslarindan sirk kosmaya, yaratilis ayetlerinden kadere, haktan adalete, haramlardan ahkama, taharetten hacca, zekattan kurbana, mirastan kissalara, kölelik-cariyelikten nikaha, sefaatten tevekküle, takvadan salih amele kadar bütün konularin –geçmisin akliyla (bilgi ve kültürüyle) degil- çagin akliyla/bilimiyle yeniden ele alinip degerlendirilmesi ve güncellenmesi zorunludur. Yani tüm konular çagin diliyle, çagin idrakine sunulmalidir ki çagimizi aydinlatmis olsun. Aksi takdirde çagin gençlerini inandiramazsiniz ve gelecek nesilleri kazanamazsiniz.
21. asrin akliyla ve bilimiyle anlamaya çalistigimizda Allah’in, bir kral gibi arsa/tahta oturup oradan talimat veren bir varlik olmadigini, kainat ve içindekilerin “ol” emriyle hemen olusmadigini, dünyanin düz bir tepsi seklinde olmadigini, meleklerin, kagit kalem eline alarak insanlarin eylemlerini kayit altina almadigini, sirk/Allah’a ortak kosmanin, sadece ilkel putlarin önünde egilmek, onlardan yardim istemekle gerçeklesmedigini, ahirette sefaat edenin (merhametiyle insanlari bagislayanin) sadece Allah oldugunu artik rahatlikla bilmekteyiz.
Yine; kaderin, Allah’in ezelde/baslangiçta basimiza gelecekleri yazip belirleyen bir alin yazisi olmadigini, seytanlarin/cinlerin gece gündüz etrafimizda dolasip bizi saptiran biyolojik varliklar olmadigini ve dolayisiyla cincilik, müneccimlik, satanistlik, falcilik, muskacilik, nazarcilik, sihir vb. gizemli konularin geçmis çaglarin bilgi ve kültürüyle olusan ilkel toplumlarin fetisizmi oldugunu ve tamamen ret edilmesi gerektigini kolaylikla söyleyebiliriz.
Mesela, saglikla ilgili hususlarda uzman tip doktorlari dururken cincilere, müneccimlere, astrologlara, imamlara, evliya (!) kabul edilen diri ve yatirlara gidip sifa aramak, 21. asrin bilimine karsi kör olmak demektir ki bu bir akil tutulmasidir.
Yine; zekât sisteminin bütünüyle degismesi gerektigini ve konunun uzmanlari (bir bilim kurulu) tarafindan, toplumun sosyo-ekonomik durumu dikkate alinarak her yil yeniden vergilendirmesi gerektigini bilmek zorundayiz. Ayrica “kurban” sadakasinin da yeniden ele alinarak en yararli ve kolaylastirici sekilde düzenlenmesi önem arz etmektedir.
Hac konusu da yeniden ele alinmalidir. Yilda kaç kez gidilebileceginden kaç gün kalinmasi gerektigine, Ihram kiyafetinden seytan taslamaya, Mescid-i Haram’in çevresinin düzenlemesinden yesillendirilmesine, Kurbanliklarin paraya dönüstürülmesinden gelirinin nerelere harcanmasina varincaya kadar her ayrinti, Islam Isbirligi Teskilati tarafindan olusturulacak “dünya hac bilim kurulu” tarafindan organize edilerek güncellenmelidir.
Miras, nikah, mehir, bosanma, kölelik, cariyelik gibi “aile yapisi” ile ilgili hususlar/ayetler, çagin hukuki degerleri dikkate alinarak -Müslüman aile yapisina uygun- olusturulacak “hakimler kurulu” tarafindan yeniden düzenlenmelidir.
Evet, her türlü bilginin kolaylikla saglandigi bilgi çagindayiz. Dolayisiyla geçmisteki “bilgi edinme yollari” artik geride kalmistir ve o yollarla/kriterlerle bilgi edinilenemeyecegini bilmemiz gerekir. Onun içindir ki tarihi vesikalarin ve hadis rivayetlerinin sahihligi de inandiriciligini kaybetmistir. O bakimdan üzerinde “din” insa ettigimiz tarihi vesikalari ve hadis rivayetlerini yeni bir takim kriterlerle ele alip degerlendirme zorunlulugu vardir.
Kabul etmek gerekir ki artik günümüzün akil ve bilimiyle (teknoloji ve elektronik sistemiyle) her sey rahatlikla gün yüzüne çikmaktadir. Artik Kur’an’in apaçik delillerine, aklin isigina ve bilimin gücüne kör ve sagir kesilmek kolay degildir. Bu isiklarin aydinliginda hareket ettigimiz sürece Ruhbanlar, Hahamlar, Hamanlar, Iblisler, gavslar (“hoca” kisveli sahislar) bizlere artik yanlis din ögretemeyeceklerdir.
(NOT: Teknolojinin ilerlemesiyle yakin zamanda Nebi as’in bütün konusmalarinin/seslerinin gün yüzüne çikartilmasi da uzak bir ihtimal degildir.)
Netice itibariyle belirtelim ki “din” ile ilgili bütün mevzular (ayet ve hadisler) 21. Asrin akliyla, idrakiyle, bilimiyle, kültürüyle yeniden ele alinarak en anlasilir hale getirilmek zorundadir. Bu çalisma da bireysel içtihatlarla degil, konunun uzmanlarindan olusan heyetlerle yapilarak çözüme kavusturulmalidir.
Elbette ki geçmis çaglardaki ulemanin tecrübelerinden ve yorumlarindan yararlanmak yararli olacaktir; ancak bilinsin ki her çagin ulemasi ancak kendi bilgi birikimi, siyasi ve kültürel anlayisi ile dini anlamaya çalismistir.
Sunu da hasseten belirtelim ki vurgulamak istedigim husus, asla dinin özü ile ilgili degildir. Dinin özü bellidir (tevhit ve adalettir) ve asla degismeyecektir. Evet, vurgulamak istedigim husus, dinin özünü nasil koruyacagimiza, çagin idrakine nasil tasiyacagimiza ve nasil yararli hale getirecegimize dair kistaslar ve kararlardir.
Apaçik ayetleri/dini karartmadan günümüze tasiyanlara selam olsun!
Selam ve muhabbetlerimle…
Besir ISLAMOGLU
Alemlerin Rabbi olan Allah'in kelami ve onun kutlu elçisi ortada gün gibi asikar dururken daha dogru dürüst bir cümle kuramayan bu adamlara mi tabi olacagiz. Yazik çok yazik bari adina akademi demeyin.
Kinayicilarin kinamasindan korkmadan,her çagin mütefekkirleri yasadigi çaga isik tutmali bunun için müçtehidlerin kararinda isabet olmasana bir sevap vardir günah degil.Malum ihtilaflarda rahmet vardir.
Kanaatimce talihsiz bir baslangiç. Kendimize yeni bir din icad edelim gibi olmus.
Dini 21.yy.akliyla anlamak..Basligii dahi dogru olmamis.. Islamoglu nun yazilarini takip ederim. Bu yazi maksadini çok asan bir yazi olmus..Dini akla ve bilime ram etmek. Yazi da ""tarihi vesikalarin ve hadis rivayetlerinin sahihligi de inandiriciligini kaybetmistir'' gibi ifadeler le konuyu izaha çalismak dinin tabiatina, 1400yillik gelen dini temayül/yorum ve içtihatlari bi nevi hiçe saymak gibi anladim. Dini anlama /yorumlama ile ilgili fikhin dillendirilecegi yerler ilim meclisleridir.Oralarda mütalaa edilmelidir.
Ne konustugunuzun farkinda misiniz? Siz iyi misiniz? 10 sözünüzden 7 sinin dogru olmasi o yaziyi muteber kilmiyor. 3 zehirli cümle bütün yaziyi mahvetmeye yetiyor. Hikmet Akademisi mi Nikmet Akademisi mi bilemedim... Dakika bir kendi kalenize gol bir... Olmadi gercekten...
Saim Orhan
Gayretlerinizi Allah hayirla/iyilikle taçlandirsin. Ilk adim atilirken, her görüs ve düsüncenin rahatlikla yazilip tartisilacagi zaten söylenmisti; öyle de olmali. Elbette her yazilanin herkes tarafindan yüzdeyüz kabul görmesi düsünülemez. Ancak yazarin yazdiklarini irdeleyip, yanlis görülen basliklarla ilgili dogru bilinenler yazilsa okuyucu faydalanir, yazan da hayir kazanir. Sadece “olmadi...ne dediginizin farkinda misiniz...” diyerek elestiri boyutunda kalinca; daha degerli fikirler de ögrenilmemis ve tartisilmamis oluyor. Rastgele...