Insanlik tarihindeki dinlere baktigimizda birbirinden farkli yüzlerce dinin var oldugunu görürüz; ancak Allah’in kitabina göre dinler tasnife tabi tutuldugunda, hak ve batil olmak üzere iki çesit dinin oldugu görülecektir. (9/33)
Kur’an’a göre dinin adi Islam’dir ve sahibi de sadece Allah’tir. Islam adini bizzat Allah vermektedir: “Allah katinda din Islam’dir.” (3/19) “Bugün sizin için dininizi ikmal ettim, üzerinizdeki nimetimi tamamladim, din olarak sizin için Islâm’i seçtim.” (5/3)
Allah’in dini olan Islam, bütünüyle vahye dayanan bir disiplindir. Her ne kadar Hiristiyanlik ve Yahudilik kismen vahye dayanmakta ise de netice itibariyle muharreftir ve kaynak itibariyle “karma” dinlerdir; çünkü bazi ayetlerin kaynagi ilahi, bazilarinin kaynagi da beseridir. Karma oldugunu, yani tahrif edildigini bizzat Allah bildirmektedir. (2/75, 79)
Bu makalede Batil dinler üzerinde duracak degiliz; ancak bilmeliyiz ki insanlik tarihi boyunca, hiçbir topluluk dinsiz olmamistir. Her insan, fitratina kodlanan bir ruhla, bir ilah ve bir din seçmek zorundadir. Yani insandaki inanç kodlari, onu mutlaka bir inanisa götürecektir.
Kainatin yaratilisi, evrendeki mükemmel sistem ve isleyisi üzerinde tefekkür eden her akli selim insan, hakikati ve mutlak yaraticiyi (Allah’i) idrak edecek ve O’na teslim (Müslüman) olacaktir; ancak bu teolojiye uzak ve yabanci kalan kimse, hakikati ve mutlak yaraticiyi (Allah’i) idrak edemeyecek, dolayisiyla kendisine baska bir tanri ve baska bir din arayisina gidecektir.
Evet, dinin bir yasam biçimi, hayat tarzi, (örf-adet, gelenek görenek, yönetme-yönetilme, hukuk vs.) oldugu hakikatinden yola çikarak diyebiliriz ki her bireyin ve her toplumun kendine özgü bir yasam biçimi (bir dini) vardir. Zaten Kur’an, din kelimesini sadece Müslümanlarin inançlari için degil, baskalarinin inançlari için de kullanmaktadir. (109/6, 48/28, 43/22)
Günümüzde felsefi olarak ateizm, deizm, agnostisizm, nihilizm gibi inançlara sahip olanlar da esasen bir tanri ve bir dine sahiptirler. Içlerinde “biz hiçbir tanriya ve hiçbir dine inanmiyoruz” diyenler çikmis olsa da bu söylemleri hakikat ile bagdasmaz; zira üstün görüp taptiklari güç, onlarin ilahi/tanrisidir. Bu ilah, kendi nefisleri de olabilir, (nefsini, hevasini ilah edineni görmedin mi? 45/23) Aziz bildikleri baska insanlar da olabilir, canli-cansiz baska varliklar da olabilir. Büyük tehlikelerle karsilastiklarinda, içlerinde sakladiklari “ilahlar” kendiliginden ortaya çikacaktir.
Ateistlerin kullandigi söylenen su ifade, hiç kimsenin tanrisiz yasayamadiginin açik kanitidir: “hiçbir tanriya inanmadigimi bir türlü çevreme anlatamadim; fakat Allah sahittir ki ben hiçbir tanriya inanmiyorum!”
Evet, insanlarin sorunu dinsizlik degildir; zira her insanin kendine göre bir dini (hayat tarzi) vardir. Sorun, tevhit dinini parçalara bölmeleri ve gruplara ayrilip birden fazla (karma) dine sahip olmalaridir. (6/159). Birakin bütün insanlari, Müslüman oldugunu iddia edenlerin önemli bir kismi, karma bir dine sahiptir. Onun için su soru önem kazaniyor: Hangi dini ve/ya hangi Islam’i seçtiniz?
Elbette Allah katinda Islam tektir; birden fazla Islam yoktur. Islam, degismez evrensel ilkelere sahiptir; ancak Islam, Kur’an’da belirtildigi sekilde anlasilmadi. Kendilerini Müslüman kabul edenlerin sahip oldugu bilgiye, çevre ve kültüre göre farkli Islam çesitleri ortaya çikti. Ortaya çikan bu “islam”larin birçogu maalesef, Kur’an’nin ön gördügü Islam’indan uzak, tipki Hiristiyan ve Yahudilerin sahip oldugu karma (muharref) dinler mesabesindedir.
Kur’an’in ögrettigi dinden uzaklasanlara baktigimizda, kimileri atalarinin içtihatlarini (mezheplerini) din edinirken, kimiler de Bati’dan ithal ettikleri kanunlari din edinmektedirler.
Yine, kimileri Müslüman olmadan önceki geleneklerini (saman ve Arap gelenekleri gibi) Islam’a tasirken, kimileri de “tasavvuf” adi altinda Hindistan’dan devsirdikleri mitolojileri Islam’a tasimistir.
Diger taraftan, kimileri modernizm, kimileri tarihselcilik adina Allah’in önemli ölçüde hükümlerini pay-pas ederken, kimileri de -1400 yillik tarihte- , “Islamcilik” ve gelenek adina, söylenen ve yapilan her ne varsa onlari ayiklamadan Islam’a eklemislerdir.
Yine kimileri mezhep ve mesreplerini din edinirken, kimileri de Islam’i siyasete (yönetime) meze ederek (dini siyasallastirarak) tahrif etmislerdir. Netice itibariyle, 1400 yillik tarihi süreç içerisinde Islam, çesitli argümanlarla degisime ugramis, tahrif edilmis ve sonuç itibariyle pek çok “Islam çesitleri” ortaya çikmistir.
Yeryüzüne baktigimizda Arap Islam’i, Iran Islam’i, Afgan Islam’i, Hint Islam’i, Afrika Islam’i, Anadolu Islam’i, Dogu Islam’i, Bati Islam’i gibi bölgelere göre Islam çesitleri görürüz.
Müslümanlarin aralarindaki siyasal çatismalar nedeniyle de Sünni Islam, Emevi Islam’i, Sia Islam’i, Alevi Islam’i, haricilik Islam’i, Isit Islam’i, Deas Islam’i, radikal Islam, saray Islam’i, Rabitatül Islamiyye (Suud Vahhabiligi) gibi çesitli akimlar dogmustur.
Yine, modern Islam, geleneksel Islam, Maturidi Islam’i, Esari Islam’i, Hanbeli Islam’i, Hadisçi Islam, selefi Islam, resmi-diyanet Islam’i, akademik Islam, medrese Islam’i, tasavvuf-tekke Islam’i, halk Islam’i, elit-kent Islam’i, kirsal-köy Islam’i gibi asiri yorum ve adrese dayali Islam çesitleri bulunmaktadir. Ayrica her bir cemaatin kendine özgü Islam anlayislari vardir.
Bilindigi gibi, Kur’an’a göre birden fazla Islam yoktur. Sadece Kur’an Islam’i vardir. Tabi ki Kur’an Islam’ini anlamaya çalisirken pek çok farkli yorum ortaya çikacaktir. Bu yorumlar, Kur’an’in temel ilkeleri olan tevhit, hak ve adalet, dürüstlük ve sadakat, liyakat ve ehliyet, vicdan ve merhamet, dua ve ibadet, salihat ve hasenat gibi temel ilkeler çerçevesinde yapildigi sürece sorun olmayacaktir; hatta zenginlik olarak kabul edilecektir.
Diger taraftan, her toplumun ve her cografyanin kendine özgü örf adetleri, gelenek ve görenekleri (kültürü) vardir ve olmalidir; ancak o kültür, bütünüyle Islami ilkelerle (kurallarla) sekillenmelidir. Aksi takdirde yeni bir dine evrilmis olur.
Hülasa, mademki Müslümanlar için tek hakem (6/114) ve seref ve itibar kaynagi Kur’an’dir ve mademki Kur’an’in ilkeleri çerçevesinde sorguya çekilecegiz (43/44), o zaman Kur’an’i dogru anlamak ve yasamaktan baska kurtulus yolumuz yoktur.
Öyle ise, kalbimize ve beynimize yeni bir Format atip, geçmisteki –varsa- düsünsel yanlislarimizi, sucu bucu olmayi ve karma dinleri hayatimizdan temizleyerek, Kur’an Islami’na göre bir hayat tarzi ortaya koymak zorundayiz. Bizim kaynagimiz Kur’an, rehberimiz Resulullah, dinimiz Islam ve adimiz da sadece Müslüman olmalidir. Illa bir iltisak (mensubiyet) olacaksa, biz sadece ehl-i Islamiz. Baska mensubiyet kabul edemeyiz; zira Müslümanlar kardestirler ve bu isim altinda birlesmekten baska seçenekleri yoktur.
“Hanif/tevhit (fitrat) dinini terk edip, parça parça gruplara ayrilip, her biri sahip olduklariyla sevinen kimselerden olmamak” dileklerimle… (30/30, 31, 32)
Selam ve muhabbetlerimle… BESIR ISLAMOGLU
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)