Siyaset Medya Iliskisi -2-

Medyanin, politik davranisa etkisini inceleyen arastirmalarda, Vatandaslarin etki altinda kalmamak için dikkatli olmadiklari...
Siyaset Medya Iliskisi -2-
Doç.Dr. Murat SEZIK
Doç.Dr. Murat SEZIK
Eklenme Tarihi : 5.04.2021
Okunma Sayısı : 1362

Medyanin, politik davranisa etkisini inceleyen arastirmalarda, Vatandaslarin etki altinda kalmamak için dikkatli olmadiklari, kisilerin bilgi düzeyleri ve içinde bulunduklari siyasal kültüre ters haberleri görmek istemedikleri, vatandaslarin medya unsurlarinin vermek istemedigi veya görmedigi haberleri çevreden alabildikleri ve çatisan-kesisen haberlerin birbirini nötrledigi ifade edilerek medyanin politik durusu sorgulanmistir.

Medya, Marksist filzof Althusser’in ifadesiyle devletin ideolojik aygitidir. Althusser, hiçbir sinifin, ayni zamanda devletin, ideolojik aygitlari içinde ve üzerinde hegemonyasini kurmadan devlet iktidarini uzun süre elinde tutamayacagini da ifade etmis ve bu yönü ile kitle iletisim araçlarinin manipüle edici, ikna edici, halki ortak bir deger yargisi etrafinda toplanmasindaki rolünün önemini de ortaya koymustur. Ikinci dünya savasi döneminde  radyonun üstlendigi misyon buna örnektir. O dönemlerde radyo bir kesim tarafindan algi olusturmak üzere kullanilirken, bazi kesimler özgürlük araci bazilari ise eglence ve halk için moral destek amaçli kullanmaktaydi. Radyo, Hitler ve Goebbels tarafindan yalin ve anlasilabilir iletilerle sürekli tekrarlara basvurarak iç ve dis kamuoyunu etkileme çabasi amaci ile kullanilmistir. Benzer sekilde Sovyetler Birligi Komünist devrimle birlikte rejimin anlatilmasi, rejime iliskin olumlu algilarin üretilmesi ve yayginlasmasi amacina dönük olarak yayin yaptigi dil sayisini dörtten on bire yükseltmisti.

Medyanin toplumsal degisim ve dönüsümde de siyaset kurumu ile birlikte çok önemli rolü bulunmaktadir. Sosyal bilimlerde toplumsal yapi ve bu yapinin tarihsel süreç içerisinde geçirdigi degisimler hemen her dönem ilgi çeken bir konu olmustur. Toplumsal yapi denildiginde o toplumda yasayan bireyler, gruplar, etnik topluluklar, siniflar, statü gruplari, kurumlar ve bunlar arasindaki iliskiler anlasilirken, toplumsal degisim denildiginde ise bu iliskiler aginda yasanan degisimler ve dönüsümler anlasilmaktadir. ( Ingiltere ve Fransa’nin disinda kalan tüm dünya ülkeleri toplumsal degisimi iç dinamiklerinden kaynaklanan unsurlardan degil ithal etmek suretiyle gerçeklestirmislerdir.)

Medya, özellikle Türkiye’de toplumsal degisim de de aktif roller üstlenmistir. Söyle ki;  modernlesen nüfusun büyük çogunlugunun köyler yerine kentlerde yasamaktayken, ekonomi tarim yerine sanayi ve hizmet sektörüne dayanmakta, siyasal sistem ise  demokrasiye evrilmisti.  Ülkede genis ailelerin çekirdek ailelere dönüstügü bir süreç yasanmis, bütün bu süreçlerin yasandigi mekânlar basta büyük kentler olmak üzere kent alanlari  olmustur. Kentlerde degisim ve dönüsümün hizlandiricisi olarak medya ve yerel medya kanallari aktif roller üstlenmistir. Kentlerde yasayan genis kitleleri etkileyerek onlari modernlesme taraftarlarinin arzu ettigi istikamete yöneltmek yerel medyaya düsmüstür.  Medya’nin Toplumsal Degisim ve Dönüsüm Için Kamuoyu Olusturma Gücü çok önemlidir.

Bu konunun anlasilabilmesi için de kamuoyu kavrami ele alinmalidir. Kavram içerisinde yer alan “kamu” sözcügü “grup” ve “oy” sözcügü de  “kanaat” anlamina gelmektedir.  Toplumda yasayan farkli gruplarin farkli konularda farkli kanaat ve tutumlara sahip oldugu hatirlanirsa, kamuoyunun sadece çogunlugun kanaati oldugunu söylemek dogru olmayacaktir. Kamuoyu, çogunluk ve azinlik kanaatlerinin karsilikli etkilesmesinin ürünüdür.

Herhangi bir konu hakkinda gündem olusturarak toplumun hazirlanmasi oldukça önemlidir. Zira kamuoyu olusturulan konu hakkinda toplum direnç göstermeyecektir. Kamuoyu yaratma bireyler açisindan ele alindiginda: “Gündem (kamuoyu) olusturma, her seyden önce bireylere nasil düsüneceklerini degil, ne hakkinda düsüneceklerini belirtmektedir. Bu süreçte birçok faktör rol oynamaktadir. Bireylerin sosyo-kültürel ve sosyo-demografik özellikleri, yasi, cinsiyeti, gelir durumu, egitim seviyesi, siyasal, toplumsal ve ekonomik olaylara duyarlilik düzeyi, okuma ve izleme aliskanliklari gibi degiskenler izleyici tepkilerini olusturmakta; sonuçta, gündem olusturma sürecini olumlu veya olumsuz yönde etkilemektedir.”

Örnegin,  elitler tarafindan medya kanallari üzerinden bir dünya imaji çizilmekte, ardindan da çizilen bu imaj hakkinda ne düsünülmesi gerektigi kitlelere empoze edilmektedir. Bir baska deyisle “Üzerinde düsünülecek dünya da, dünya hakkinda düsünülebilecek seyler ve düsünme biçimleri de bir avuç insan tarafindan tayin ediliyor.”  Bu bakis açisiyla ifade etmek gerekirse, medya organlari tarafindan olusturulan kamuoyunun sesi olan insanlar çogunlukla bilgiye sahip degillerdir, sadece sahiplerinin sesini yansitan papaganlardir.

Medyanin toplumu istenilen yönde degistirmek üzere bazi durumlarda iktidar bazi durumlarda ise muhalefetin siyasal elitleri ile beraber hareket ettigi ifade edilebilir.  Bu durumda bireyler güçlü medya yapilarinin yanlis yönlendirmelerine maruz kaldiklarindan gerçekte olmayan hususlari var gibi kabul ederek hatali yaklasimlar sergilemeleri mümkün olabilmektedir. Ayrica bireylerin paylasim yapmasina izin verilen medya yapilari altinda yayilan yalan haberlerin yayiliminin da gerçeklesmesi, medyanin kamuoyu olusturmadaki etkisi ile birlikte düsünüldügünde kontrolsüzlük açisindan olumsuz bir yapinin ortaya çikabilecegine isaret etmektedir.

Medya da kullanilan dilin hem kullanim açisindan hem de içerik açisindan dogru olmasi gerektigini gösteren yaklasim Konfüçyus’a aittir. Onun vurgusu iletisim olmakla beraber süphesiz kitle iletisim araçlarini da kapsadigi ifade edilebilir. Konfüçyus’a “Ülkenin bütün yönetimi sana birakilsaydi ilk is olarak ne yapardin?” diye soruldugunda. Cevaben hiç kuskusuz dili gözden geçirmekle, dili düzeltmekle ise baslarim der. Niçin dil? Diye soruldugunda ise “Dil düzgün olmayinca söylenen söylenmek istenilen degildir, söylenen söylenmek istenen olmayinca yapilmasi gereken yapilmadan kalir. Yapilmasi gereken yapilmadan kalinca törelerle sanatlar geriler, törelerle sanatlar gerileyince adalet yoldan çikar. Adalet yoldan çikinca halk çaresizlik içinde kalir. Bu nedenle söylenmesi gereken basibos birakilamaz. Dil her seyden önemlidir. Dil, insanlarin verdikleri anlamlara göre biçimlenen bir yapidir ve anlam kelimenin kendisi degil, onu kullanan ve anlayan insandadir. Üstelik anlam zamana ve ortama göre de degisir. Insanin olay ve nesneleri tanimlamasina, tanimlama da tanimlamayi yapanin niyetine, elindeki araçlara göre degisir. Bu baglamda medya gerek kullandigi dil gerekse kelimelere yükledigi anlamlarla çogu kez gerçekte olan yerine yeni bir kurgu olusturmaktan çekinmemektedir.   

(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)

 

YORUMLAR
Duygu tunç
11.4.2021 09:33

Bilhassa yüreginize demekle birlikte Kaleminize saglik. çok haklisiniz.medya aslinda bir alistirma basamaginin ilk adimidir. bununla birlikte ortaya çikarilan düsünülmesini istenilen konularla birlikte ifade özgürlügü adi altinda insanlar birbirlerini acimasizca elestirebiliyor ve asil sorgulanmasi gereken kapiya sadece düsünce ile varamadan kapidan her seyimizle geçiyoruz ... öz elestiridir bu cümlem ; ifade özgürlügü ne demek diye sormak istiyorum... ?!

YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!