Siyaset Medya Iliskisi (1)

Siyaset ve medya arasindaki iliskileri çok eski tarihlere kadar tasimak mümkündür...
Siyaset Medya Iliskisi  (1)
Doç.Dr. Murat SEZIK
Doç.Dr. Murat SEZIK
Eklenme Tarihi : 22.03.2021
Okunma Sayısı : 1374

Siyaset ve medya arasindaki iliskileri çok eski tarihlere kadar tasimak mümkündür.  Siyasetteki kavramlar, denklemler, iliski aglari iletisim araç ve teknikleri ile hayat bulmus, ayrica bu iliskinin niteligi ve kullandigi argümanlar medya yapilanmasinin degismesi ve büyümesiyle beraber kendine yeni ifade alanlari bulmustur.

Bu yazinin temel kavramlari olan siyaset ve medya kavramlarini ayri ayri ele almak gerekirse, siyaset kelimesinin kökü Arapçadir ve yönetmek, egitmek, yetistirmek anlamina gelir. Kelime Bedevi toplumlarda at ve deve gibi hayvanlarin yetistirilmesi ve terbiye edilmesi için kullanilmistir. Sehir ve insanlarin yönetimi, onlarin müreffeh, iyi bir hayati sürmelerini saglama sanati olarak siyasetin nasil islemesi gerektigi geçmisten günümüze bütün toplumlari ilgilendirmistir.

Türk geleneginde siyaset bir yandan erdemli bir toplum olusturmak için idare etme (yönetme) sanati ile ilgiliyken diger yandan devlete karsi suç isleyen kamu görevlilerini (ölümle) cezalandirarak kamu düzenini saglamayi ifade ediyordu. “Siyaseten katl” ya da “siyaset” sözünün anlami da ölüm cezasina isaret etmekteydi.

Siyaset, iktidarin kime ait olacagi,  kimin yönetecegi, kararlarin kim ya da kimler tarafindan alinacagi ile ilgili bir kavram oldugundan iktidar kavrami ile de yakin iliski içerisindedir ve iktidar, en az iki aktörü yöneten- yönetileni gerektirecegi için siyaset toplumsal olan ile ilgilidir.

 Iktidar ve yöneten (hükmeden) iktidarini zorla hayata geçirebilecegi gibi bir yandan zor bir yandan da isbirligi ve ikna ile de bunu yapabilir. Bu durum da siyasetin isbirligi ya da çatisma alani olabilecegini gösterir. Siyasetin bir yönetim sanati olmasi çatismalarin çözüm sürecinde ortaya çikar. Siyasetin ne olduguna iliskin literatürdeki tartismalar onun farkli sekillerde ele alindigini göstermektedir.

Hükümet etme olarak siyaset yaklasiminda siyasi faaliyet, devletle ilgili faaliyetlerin yürütülmesidir. Bu baglamda siyaset, iktidarin mesru biçimi olan devlet otoritesine dayanan kararlari ifade etmektedir. Konunun tam da bu kisminda siyaset ve devlet arasindaki iliskiyi saglayan aktörler olarak siyasetçilerin sistemdeki yerleri tartisilmalidir.  Siyasetçiler bazen,  “kisisel ihtiraslarini kamu hizmeti retorigiyle veya ideolojik önyargilarla örten, iktidar pesindeki ikiyüzlüler olarak görülürler.” Örnegin, Machiavelli’nin “Prens” eserinde vurguladigi husus tam da budur. Siyasi literatüre giren Makyevelizm, siyasi liderin kurnaz, zalim ve insanlari manipüle edebilme özelligine sahip olan, yöneticiye isaret eder. Bütün bunlarla beraber verdigi sözü tutmak zorunda olmayan bir yöneticidir siyasetçi.

Siyaset devlet isleri olarak düsünüldügünde, kamusal organlar yani, hükümet, mahkemeler, polis, ordu, sosyal güvenlik ve diger kamu kurumlari tarafindan yürütülen sorumluluklarla sinirlidir. Bu anlamda siyaset kamu ve sivil toplum ayrimi üzerine kuruludur ve dogal olarak devletin özel alana müdahalesi özellikle liberal teorisyenler tarafindan elestirilir.

Siyasetin bir çatisma çözümü olarak ele alindigi uzlasma ve mutabakat olarak siyaset yaklasiminda ise, anlasmazliklar yildirma ve siddete basvurmaksizin çözülmektedir. Siyasetin bu taniminda sadece siyasetçilerin degil tüm insanlarin ilgisini çeken bir yön bulunmaktadir.

Siyaset caziptir çünkü iktidari hedefler, iktidar güç ve sayginlik vermekle kalmaz ayni zamanda maddi ve manevi ödül kaynagidir. Siyaset tam da bu yüzden iktidari ele geçirmek isteyen insanlarin, gruplarin, partilerin “aldatma, hile ve yalana basvurduklarini ifade eden ‘kirli’ bir faaliyet olarak da görülür. Ancak siyaset bahsedildigi gibi çekicidir ve çekici olmalidir. Çünkü siyasetin disinda kalmak insanin kendisiyle ilgili karar alimina katilmamasi demektir. Karar alimina her ne suretle olursa olsun katilmayan insan daha bastan sadece yönetilen olmayi kabul etmis demektir.

Yazinin basliginin diger yarisi olan medya boyutu ana hatlari ile ele alindiginda, medyanin kisaca yazili, sesli ve görsel kitle iletisim araçlari olarak tanimlandigi görülmektedir. Günümüz modern insaninin mutlaka muhatap oldugu bir alan olan medya artik her sekilde varligini sürdürmekte ve akademik çevrelerde medya yerine kitle iletisim araçlari kavrami kullanilmaktadir. Dolayisiyla bu yazida da iki kavram zaman zaman birbirlerinin yerine kullanilacaktir. Insanin kitle iletisim araçlari vasitasiyla zenginlestirdigi iletisim sekilleriyle içinde bulundugu zamanin siyasetinden, ideolojisinden etkilenmektedir. Gündelik yasamda medya etkisi artmis, toplumdaki kültürel, ekonomik, toplumsal ve benzeri yenilikler, degisiklikler ve olaylar, medya araciligi ile gündeme tasinmaya ve yine medya araciligi ile gündemden düsürülmeye baslanmistir.

Siyasilerin medya araçlariyla ilgilenmelerine neden olan unsurlari arastirmacilar üç sinifta toplarlar. Bunlar:

—Iletisim araçlarinin ikna gücüne inanma,

—Parlamenter sistemdeki demokratik toplumlar için görüsmelerin saglanmasi gerekliligi,

—Kamuoyu olusturabilmek için düsünceler, eylemler ve olaylar üzerine birtakim çalismalarin gerçeklesmesinde kitle iletisim araçlarinin etkililigine duyulan inanç seklinde sayilabilir.

Medya çagdas demokrasilerin önemli unsurlarindan birisidir. Bunun böyle görülmesinin temel nedeni halki tarafsiz bir sekilde bilgilendirme ve çesitli alanlarda dogru tercihlerde bulunmasina yardimci olmasindan kaynaklanmaktadir. Fakat günümüz modern toplumlarinda gerçekligin medya kanallarindan aynen verildigi yani “gerçekligin aynasi” oldugu konusundaki süpheler artmaya baslamistir. Örnegin, 19. Yüzyilin ilk yarisinda kurulan bazi haber ajanslari o tarihten bu güne kadar dünyada neredeyse bir tekel olusturmuslardir. Dünya ülkelerinin radyo, televizyon ve basininin haber kaynaklari, bazi ülkelerdeki medya temsilcilikleri veya önemli olaylari izlemek üzere görevlendirilen muhabirler disinda genellikle bu ajanslardir. Bu ajanslarin da gerek uluslararasi gerek ulusal siyasete bakislari kendi pencerelerinden olmaktadir.  Baska bir sekilde ifade etmek gerekirse medya unsurlari, her zaman yasanmakta olan dünyayi kendi söylemine çevirerek yansitmakta hatta televizyon kanallari farkli program türleriyle, var olan gerçekligi farkli oranlarda yeniden kurgulayarak aktarmaktadir.

 Bu durum insanligin nesnel gerçeklige ulasmasini engellemektedir. Bunun önlenebilmesi ise medyanin denetlenebilmesi için her ülkede, her toplumda siyasal bilince sahip bir kamuoyunun bulunmasina baglidir. Bilinçli bir kamuoyu bütün medya ürünlerine elestirel bakabilen, medya ablukalarina ve propaganda aygitlarina direnebilen bir yaklasima sahip olacaktir. (Devam Edecek)

(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!