KÜRESEL BİR SORUN OLARAK İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE GÖÇ-1

İnsanın yaşamsal faaliyetlerini devam ettirebilmesinin en temel koşulu uygun iklim şartları ve uygun coğrafi zeminin varlığıdır. Bunların yokluğu veya ani bir şekilde olumsuz yönde değişmesi hem insanların hayatını hem de diğer canlıların hayatını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. İklim, coğrafi koşullar ve medeniyet arasında bir bağlantının varlığına, birçok bilim insanı işaret etmiştir. Örneğin Aristo, kâinatı bir bütün olarak tanımlayarak, onu oluşturan unsurların sonu olmayan bir madde dolaşımı ile birbirine dönüştüğünü, canlı varlıkların yaşadıkları ortama uyduğunu, birbirleri ve çevreleri ile etkileşim halinde bulunduklarını, aynı zamanda da aralarında yaşam için bir mücadele olduğunu ifade etmiştir. Montesquieu ulusların karakterlerinin farklılık göstermesinde iklim ve coğrafyaya gönderme yaparak bunu bir ulusun farklılığını ifade eden “ilke” dediği kavramla açıklamaya çalışmıştır.
KÜRESEL BİR SORUN OLARAK İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE GÖÇ-1
Doç.Dr. Murat SEZIK
Doç.Dr. Murat SEZIK
Eklenme Tarihi : 21.07.2024
Okunma Sayısı : 226

KÜRESEL BİR SORUN OLARAK İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE GÖÇ

                 (1)

İnsanın yaşamsal faaliyetlerini devam ettirebilmesinin en temel koşulu uygun iklim şartları ve uygun coğrafi zeminin varlığıdır. Bunların yokluğu veya ani bir şekilde olumsuz yönde değişmesi hem insanların hayatını hem de diğer canlıların hayatını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.   İklim, coğrafi koşullar ve medeniyet arasında bir bağlantının varlığına, birçok bilim insanı işaret etmiştir. Örneğin Aristo, kâinatı bir bütün olarak tanımlayarak, onu oluşturan unsurların sonu olmayan bir madde dolaşımı ile birbirine dönüştüğünü, canlı varlıkların yaşadıkları ortama uyduğunu, birbirleri ve çevreleri ile etkileşim halinde bulunduklarını, aynı zamanda da aralarında yaşam için bir mücadele olduğunu ifade etmiştir. Montesquieu ulusların karakterlerinin farklılık göstermesinde iklim ve coğrafyaya gönderme yaparak bunu bir ulusun farklılığını ifade eden “ilke” dediği kavramla açıklamaya çalışmıştır.

İbn-i Haldȗn, insanlığı toprağın mahsulü olarak görmüş ve tabiat ve iklim şartlarının insanların rengine, bedenine ve şekline tesir ettiğini ifade ederek devamla iklim ve coğrafi koşulların insanların beynine, dimağına, yapısına ve mizacının oluşmasına da sebep olduğunu iddia etmiştir. Bu tahliller neticesinde iklimin ve coğrafyanın insan düşüncesine ve huyuna, düşünüş, duyuş, davranış ve yönelişlerine etki ettiğini ve yaşam tarzının bedevi veya hadari olmasında da etkili olduğunu vurgulamıştır.

İklimlerin ve coğrafyanın insanın yaşamını kolaylaştırıcı veya zorlaştırıcı yönleri nedeniyle kişiliklerin oluşmasında da oldukça etkili olduğunu ifade eden İbn-i Haldun, ılıman iklimlerde yaşayan insanların hava şartlarından dolayı mükemmel olduklarını belirtmektedir.  Ayrıca yine bu bölge insanının mesken, kılık kıyafet, yiyecek maddeleri ve sanat yönünden de mutedil bir özellik gösterdiğini vurgulamaktadır. O, söz konusu edilen insanların; Mağrip, Suriye, Hicaz, Yemen, (Arap-Acem) Irak’ı, Hind, Sind (İndus), Çin ahalisi olduğunu söyler. Bunlara ilaveten, Endülüs ve buraya yakın Frenk, Celâlike (Galicians, Gallılar), Rum ve Yunan halkı da benzer özelliklere sahiptirler. Mutedil iklimler içinde bunlarla yaşayan ve bunlara yakın olan milletler de böyledir. İbn-i Haldȗn’a göre, bunların tamamının içinde en mutedil olan yer Irak ve Suriye’dir. Çünkü burası her cihete göre ortadadır

İtidalden uzak iklim bölgesinde yaşayan insanlar hakkındaki değerlendirmelerini de şu şekilde yapmaktadır: Buralarda yaşayan insanlar, tüm halleri itibariyle itidalden uzaktırlar. Bu bölgelerde yaşayanlar hayvan-ı nâtıktan çok hayvan-ı ucma, (konuşan hayvandan konuşmayan hayvanların) huylarına yakındırlar. Örnek olarak da, Sudanlıların birçoğunun mağara ve ormanlarda ikamet ettikleri, ot yedikleri, ehlileşmemiş ve yabanileşmiş vahşiler oldukları için birbirlerini yediklerine dair rivayetler olduğunu belirtir. İbn-i Haldȗn, buradaki ahalinin itidalden ve normal iklim şartlarından uzak olmalarının, onların mizaç ve ahlaklarındaki arazın ve vasıfların konuşmayan yabani hayvanlara yakın bir özellik gösterdiğini ve bu yönüyle insaniyetten uzaklaştıklarını ifade etmektedir.

İbn-i Haldȗn, iklimin insan üzerindeki etkilerini anlatırken, onun beden rengine de etki ettiğini ifade ederek, insanların bir kısmının siyah tenli olmalarının sebebinin güney bölgelerinde sıcaklığın şiddetli olmasından kaynaklandığını, kuzeydeki aşırı soğuğun da burada yaşayanların tenlerini beyazlaştırdığını belirtir. O, bu yaklaşımıyla ten renginin,                         havanın yapısına, terkip tarzına ve atmosfer şartlarına tabi olduğuna delil teşkil ettiğini söyler.

Yakın dönem düşünce adamlarından olan Amerikalı coğrafyacı Huntington’un daCivilization and Climate (1915) adlı eserinde, medeniyetlerin gelişimi ile iklimsel vakalar arasındaki münasebeti ortaya koyduğu söylenebilir. Huntington’a göre iklimde yaşanan değişimler, medeniyetlerin gelişmesi veya yok olma sürecinde önemli oranda etkili bir faktördür. O, medeniyetlerin ancak uygun klimatik koşullarda gelişebileceğini                  savunmuş, hava sıcaklığının insan enerjisi üzerinde önemli ölçüde etkili olduğunu ve mevsimlere bağlı olarak insanın çalışma hızının değiştiğini söylemiştir. Ayrıca Ortadoğu, Orta Asya ve Maya medeniyetlerinin iklim değişikliği nedeniyle yok olduğunu savunan düşünüre göre iklim, insan üzerinde etkili olduğu gibi medeniyetlerin gelişim süreciyle de yakından ilgilidir

İklim ve coğrafyanın medeniyetler üzerindeki etkisini jeopolitik bakış açısıyla ele alan Tım Marshall, Coğrafya Mahkûmları eserinde medeniyetlerin birbirleri ile ilişkilerinde yalnızca dağların doğal engelleri veya nehirlerin birbirleri ile bağlanması gibi fiziksel unsurlar değil, aynı zamanda iklim, demografik, kültürel bölgeler ve doğal kaynakların da hesaba katılması gerektiğini ifade etmektedir. Bütün bu değerlendirmelerin ışığında iklim ve insan faaliyetleri arasında yakın ilişki olduğu söylenebilir. İklimde meydana gelen değişikliklerin başta insan yerleşimleri olmak üzere her türlü insani faaliyete etki ederek insanlığın seyrini değiştirecek bir yönü olduğu görülmektedir.

( Devam Edecek)

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

YORUMLAR
Ekrem akkuş
21.7.2024 14:44

Kaleminize ve elinize sağlık komşum

YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!