HİTLER’İN GAZ ODALARINDAN GAZZE’YE
APARTHEİD ve HOLOKOST (1)
Ölenlerin anısına,
Yaşıyanların dikkatine…
Dachau Nazi Kampından Anıt Yazısı.
İsrail, 73 yıldan uzun bir süredir Filistinlileri toplu halde zorla yerinden ediyor ve yüz binlerce kişinin evini yıkarak Filistinlilere tarifsiz bir acı ve travma yaşatıyor. 6 milyonun üzerinde Filistinli hâlâ mülteci durumunda ve bugün en az bir milyon Filistinli daha evini kaybetme riski altında.
Lübnan'da Hizbullah'm israil'e karşı direniş silahı, 'Şehitlik'ti. Zafer boyle kazanıldı. 2000 yılında inifada'nın patlak vermesinden bu yana, Filistin direniş hareketlerinin 'şehitlik' ve 'kendini feda' kültürü Hizbullah'a yakıştı. Böylelikle Filistin davası, işgalciye direnmek ve işgalcinin askeri üstünlüğüyle Arap aczi arasındaki gedigi kapatmak için, 'şehitlik' ve 'kendini feda' kültüründen destek aIan bir sürece girdi.(1) Bugün Aksa tufanı hareketini oturdukları köşelerinde eleştirmek isteyenler aslında Faslı düşünür Abdurrahman TAHA’nın söylediğine denk bir vaziyet içerisindeler : “Ümmetin ve özellikle aydınlarımızın gösterdiği zayıflık ve yüzüstü bırakışları kalpleri parçalıyor. Eğer İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesi süreci yaşanmasaydı İsrail bu yaptıklarına cüret edemezdi. Eğer ilişkilerini normalleştiren devletler bir tavır ortaya koyabilseydi bu cani saldırılar durmuş olurdu.”
Taha devamen diyorki: “Bugün Filistin direnişi ümmetin tarihini yazıyor. Yaptıklarıyla insanların zihinlerini uyandırarak ve göz kamaştırıcı eylemleriyle onların özsel, bireysel ve toplumsal olarak kendilerini gözden geçirmelerine sebep olarak aydınlığa giden yolda insanlığa öncülük ediyor.”
Aksa Tufanı insanın yeni değerlerle kendi özünü keşfettiği, İsrail iradesinin köleleştirici değerlerinin yaygınlık kazandığı bir vasatta yeni kavramlarla özgürlüğünü aradığı, sapkınlık değerlerinin yayıldığı bir gerçeklikte yeni şartlarla fıtratını yeniden kazandığı bir aşama, medeniyet için yeni bir başlangıç, ümmet için yeniden diriliş, insanlık için yeniden doğuştur.” Arap ve İslam aklının modern çağdaki en yüce tezahürü Aksa Tufanı'nda vücut bulmuştur.”(2)
Aksa tufanından önce, 01 Şubat 2022 tarihinde Uluslararası Af Örgütü, oldukça sert yeni bir rapor yayınlamıştı ve İsrail yetkililerinin Filistinlilere yönelik işledikleri suça resmen “apartheid” (sistemsel ayrımcılık) diyordu. Uluslararası Af Örgütü “apartheid insanlığa karşı işlenen bir suçtur” hatırlatmasında bulunarak, bu suçu işleyen İsrail’in hesap vermesi gerektiğini belirtti. Araştırma, İsrail’in Filistinlilerin haklarını kontrol ettiği tüm bölgelerde, Filistin halkına karşı nasıl bir baskı ve tahakküm sistemi uyguladığının ayrıntılarına yer veriyor. Bu suçun İsrail ve İşgal Altındaki Filistin Toprakları ile yerinden edilerek diğer ülkelere sığınan Filistinlileri kapsayacak kadar geniş olduğunun altı çiziliyordu…(3)
Yani bugün Aksa tufanı hareketinden öncede milyonlarca Filistinli, İsrail’in apartheid (sistemsel ayrımcılık) rejiminde yaşıyordu. Bu ırkçı şiddet rejiminin merkezinde ise Filistinlilerin evlerinden yoksun bırakılması yer alıyor. Apartheid, insanlığa karşı işlenen bir suçtur ve bir ırksal grubun diğer bir ırksal grup üzerinde kurduğu acımasız bir kontrol sistemini sürekli kılmak amacıyla işlenir. Aksa tufanı hareketi bunu gün yüzüne çıkarıp uluslararası bir suç olarak tesbit ettirip tescil ettirdi. Aparheid denilince öncelikle güney Afrika ve beyaz- siyah ayırımı akla gelse bile İsrail Terör devletinin yaptıkları artık tescilli ve tespitli bir uluslararası suç halini almıştır. Ne hazindirki İsrail’in işlediği bu suçu yine dünya gündemine taşıyıp BM’nin en üst yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin aksine, bireysel suçlar yerine sadece devletler arasındaki ihtilafları ele alıyor.
7 Ekim Aksa tufanı hareketinin üstünden tam yedi ay geçiyor. İsrail fırsatı ganimet bilip soykırım gibi katliamlarına devam ediyor… Uluslararası af örgütü yine devrede ve Birleşmiş Devletler Güvenlik Örgütünü göreve çağırıyor; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Birleşip Arap Emirlikleri ve aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 80'den fazla ülkenin eş sunucusu olduğu karar tasarısı, düzenlenen acil oturumda oylandı.Tasarı, daimi üye ABD tarafından veto edildi.ABD'nin BM Daimi Temscilisi Robert Wood, karar tasarısında Hamas'ın kınanmadığını, bazı Konsey üyelerinin bu konuda sessiz kalmasının kabul edilemez olduğunu belirtti. İngiltere "çekimser" oy kullanırken diğer 13 üye "evet" oyu kullandı. Sonuç olarak “Dünyanın beşten büyük olmadığı” bir daha tescillendi…
ABD'nin İşgal Altındaki Filistin Toprakları ve İsrail'de derhal ateşkes çağrısında bulunan BM Güvenlik Konseyi karar taslağını veto etmesine yönelik Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard şunları söyledi: “ABD, bu kararı veto ederek, işgal altındaki Gazze Şeridi'nde yaşanan sarsıcı ölü sayısı, kapsamlı yıkım ve benzeri görülmemiş insani felaket karşısında sivillerin çektiği acılara katı bir umursamazlık sergiledi. ABD, veto hakkını küstahça ve bir silah haline getirerek BM Güvenlik Konseyi'ni sindirmek için kullandı; bu da onun güvenilirliğini ve uluslararası barış ve güvenliği koruma görevini yerine getirme yeteneğini daha da zayıflattı.” (4)
Eyal Weizman’ın - Önce ve Sonra- felaketin mimarisini belgelemek- kitabını yenilemesi gerekir… Çünkü Hamas’ın aksa tufanı sonrası İsrail Terör Devletinin Gazze’ye saldırılarından sonra insanlığın ölümünün yanında adeta toprak arazi kısacası vatan’da öldürüldü atılan ağır bombalar ile…(5)
İnsanın bir türlü anlayamadığı husus şimdiki İsrail Terör Devletinin kurucuları ve onların oğulları ve torunları olan şimdiki yahudilerin geçmişte ayrımcılık ve soykırıma uğradıkları halde neden şimdi aynısını Filistinli’lere yaptıkları… Başta Almanya olmak üzere bütün Avrupa’da yahudilere yapılanlar birçok Nazi kampı müzeye çevirilerek Apertheid ve Holokost teşhir ve telin edilmektedir. Neden acaba ? Artık insanlar bu tür işlere kalkışmasınlar ve birilerine yapmasınlar diye… Peki kendilerine bu kadar zulüm ve soykırım yapılanlar neden niçin nasıl başkalarına aynı zulmü ve soykırımı yapabilirler…
Yıllar önce bir fuar vesilesi ile Almanya’ya gitmiş ve ünlü nazi kamplarından biri olan DACHAU’yu ziyaret imkanı bulmuştum. Ausburg Münih arasındaki Dachau Nazi kampına gittik. Akşamdan internet aracılığı ile bilgiler edinmeye çalıştık ama okudukça merakımız gitgide arttı… Naziler, ilk toplama kampı Dachau’yu Hitler'in 1933 yılında iktidarı ele geçirmesinin hemen ardından kurmuşlar... Savaşın sonuna kadar, 22 ana toplama kampının yanı sıra, 1.200 kamp… Toplama kampları, özellikle Yahudileri ve diğer kurban gruplarını kitlesel olarak katletme amacı ile inşa edilen imha kamplarından farklıymış. Buna rağmen, toplama kamplarında da binlerce insan hayatını kaybetmiş. Kampın idare binası ve bazı ek binaları kamptakilerin kullandığı eşyaların ve genellikle o dönemde çekilmiş resimlerin sergilendiği MÜZE haline getirilmiş…Bunun yanında KAMP ALANI bütünüyle muhafaza edilmiş.o dönem yatakhaneler, wc, lvb, çalışma atölyeleri, gaz odaları ve yakma fırınları onarılarak aynen muhafaza edilmekteydi.
İsrailli tarihçi ve bilim insanı Yehuda Bauer'e göre; Holokost'un temel motivasyonu tamamen ideolojikti. İdeolojinin temeli, Yahudilerin uluslararası bir Yahudi komplosuyla dünyayı kontrol etmeyi istediklerine inanan Nazi inancına dayanyordu.
Nazi Almanyası’nın kurulmasından beri, toplama kampları, hapishane olarak kurulmuşlar. Bu kamplardaki ölüm 50% gibi yüksek bir oranda olsa da, bu kamplar aslında öldürme merkezleri olarak kurulmadılar (1942’ye doğru, Naziler tarafından işgal edilmiş olan Polonya’da, altı imha kampı toplu ölümler için kurulmuştu). 1939’dan sonra, kamplar, Yahudi ve Savaş tutsaklarının öldürüldüğü ve az yemekle ve işkenceyle çalıştırıldığı kamplar haline geldi. Tahminlere göre, Almanlar, çoğunluğunun Doğu Avrupa’da olduğu 15.000 kamp ve alt kamp kurdu. Yeni kamplar, yoğun oranda Yahudilerin, Polonyalı entelektüellerin, komünistlerin ve Romanların olduğu yerlerde kuruldu. Yahudilerin transferleri, eski tren kompartımanlarıyla kötü şartlarda gerçekleşti ve birçok Yahudi gidecekleri yerlere ulaşmadan öldü. Çalıştırarak imha etme, sistematik bir ölüm politikası haline geldi ve bu yöntemle, mahkûmlar durmadan, fiziksel olarak tükenene kadar çalıştırıldılar. Tükenen ve çalışamayacak duruma gelen mahkûmlar, yeni gelenlere yer açmak için ya vurularak ya da gaz odalarına gönderilerek öldürüldü. -(6)
Bütün bu zulümlerden ve soykırımdan sonra aralarında Yahudi Nazi avcısı Simon Wiesenthal'ın da bulunduğu Holokost'tan sağ kurtulan birkaç kişi, kendilerini Eichmann ve diğer Nazileri bulmaya adadılar. Ve bunlar “Nazi subayı Otto Adolf Eichmann , 11 Mayıs 1960'ta Arjantin’de Buenos Aires'in kenar mahallelerinden birinde yakaladılar ve dokuz gün sonra İsrail'e getirildi. 11 Nisan 1961'de Kudüs Bölge Mahkemesi'ne çıkarıldı ve on beş ayrı iddiayla suçlandı: "Başkalarıyla birlikte", Nazi rejiminin başından sonuna kadar ve özelliklede II. Dünya Savaşı sırasında Yahudi halkına karşı suçlar, insanlığa karşı suçlar işlemişti. 1950 tarihli "Nazi ve Nazi İşbirlikçileri (Ceza) Yasası"na göre, "bu suçlar dan herhangi birini İşleyen kişi... Ölüm cezasına çarptırır"dı. Bu yasaya göre yargılanan Eichmann her suçlamayı şöyle reddediyor du: "Bu iddianame bakımından suçsuzum."(7)
Eichmann kimdir? derseniz… Hitler’in Alman Ordusunun 1939 yılında Polonya’ya girmesiyle beraber Eichmann Gestapo’ya transfer oldu. Gestapo’nun IV B4 bölümü yani Yahudi sorunu bölümünün başına geçti. Bu yılı takip eden 6 yıl boyunca “Nihai Çözüm” projesinin karargahı burası oldu. Nihai Çözüm, Yahudi nüfusun kitleler halinde yok edilmesini amaçlayan projenin kod adıydı. 1941 yılında toplama kamplarının yenilenip elden geçirilmesi, yeni kampların açılması, gaz ve tren sistemlerinin geliştirilmesiyle bizzat ilgilendi. 20 Ocak 1942 yılında yapılan Wannsee Konferansı sonrası Adolf Eichmann “Yahudi Uzmanı”, diğer deyişle soykırım uzmanı haline gelmişti. “Nihai Çözüm”ün en büyük akıl hocası şüphesiz Eichmann’dı. Yıllardır Yahudi sorunu ile yakından ilgilenmişti. Himmler’den sonra gelen en büyük "Yahudi uzmanı"ydı. Himmler Eichmann’a dozajı arttırma emrini verince hiç tereddüt etmeden Mobilize Ölüm Birlikleri’ni (Einsatzgruppen) kullanmaya başladı. Bu şekilde iki milyona yakın Yahudiyi öldürdüğü tahmin ediliyor.(8)
İsrail'deki hemen herkesin, Eichmann'ı "Yahudi halkına karşı" suçlarla değil, Yahudi halkı şahsında insanlığa karşı işlediği suçlarla itham edecek uluslararası bir mahkemenin adının anılmasına bile karşı çıkmasının nedeni buydu (9) Mahkemenin Başsavcısı, İsrail Başsavcısı Gideon Hausner’di,Hausner'ın açılış konuşması şöyle başlıyordu: "Bu tarihi davada tek başına sanık sandalyesinde olan Nazi rejimi değil, tarih boyunca antisemitizmdir.
Almanya Dachau Nazi kampının müze haline getirilmiş yerleşkesini gezerken gördüklerimiz ve duyduklarımız insanın kanını donduran şeylerdi. Aynı şimdi bu kamplardan kurtulanların çocukları ve torunları olan İsrail’li canilerin Filistin’lilere yaptıklarını gördüğünüzdeki gibi… Gaz odaları olan imha kamplarına, kurbanlar trenle getirilirmiş. Bazen trenle gelen herkes doğrudan gaz odalarına gönderilmiş, ama genelde kamptaki doktorlar, gelenleri seçim için toparladılar bir yerde ve çok az bir yüzde çalışmaya uygun bulunarak çalışma alanlarına gönderiyormuş. Gelenlerin çoğunluğu platFormlardan bir kabul alanına alınırdılar ve burada bütün kıyafetleri ve diğer eşyaları, savaşa destek için Naziler tarafından el konularak alınırdı. Hepsi tamamen çıplak bir şekilde gaz odalarına gönderilirdi. Genelde bu odaların duş ve dezenfektasyon odaları olduğu söylenirdi ve odaların dışındaki kapılarda “duş” ve “sauna” yazıları vardı. Bazen ellerine sabun ve havlu tutuşturulurdu ve eşyalarını koydukları yerleri hatırlamaları söylenirdi paniği engellemek için. Susayıp su isteyenlere acele etmeleri gerektiğini ve kampta onları kahvenin beklediğini söylerlerdi.13 Eylül 1944 tarihinde, Amerikan gözlem uçağı tarafından çekilen Auschwitz-Birkenau fotoğrafı. Auschwitz komutanı Rudolf Höss’e göre, birinci sığınak 800 ve ikinci sığınak 1.200 kişi içine alabiliyordu. Odalar dolduğunda ve kapıları tamamen kapatıldığında, odaların içine katı Zyklon-B topakları duvardaki deliklerden atılırdı. Bu topaklar, zehirli Hidrojen Siyanür yayardı. Odaların içindeki herkes 20 dakika içerisinde ölürdü. Ölümlerin hızı, kişilerin duvardaki gaz deliklerine ne kadar yakın olduklarına göre değişirdi. Höss’e göre, kurbanların üçte biri hemen ölürdü. Hitler’in gaz odalarının hikayesi böyleydi… Ey akıl sahipleri şimdi Gazze’de yapılanların bu hitlervari apartheid’ten ne farkı var? Ama Abdurrahman TAHA’nın dediği gibi :”Bugün Filistin direnişi ümmetin tarihini yazıyor”
D I P N O T L A R:
1--SAiD ŞiHABi - DUN KERBEIA BUGUN FiLiSTiN .sh-417-ISYANIN ADI FILISTIN ... INTIFADA KAZANACAK ...DERLEME - Ütopya yay-Ankara-1.bsk-2002
2- Abdurrahman TAHA-Basın açıklamasından
3-https://www.amnesty.org.tr/icerik/israilisgal-altindaki-filistin-topraklari-apartheid-devam-ettigi-icin-filistinlilerin-hayati-tehlikede
4-https://www.amnesty.org.tr/icerik/israil-isgal-altindaki-filistin-topraklari-abdnin-ateskes-cagrisina-yonelik-veto-karari-sarsici-olu-sayilari-karsisinda-sivillerin-cektigi-acilara-karsi-kati-bir-umursamazligin-gostergesi
5-Eyal ve lnes Weizman Önce ve Sonra: Felaketin Mimarisini Belgelemek © 2021, Lemis Yayın -İstanbul-1.bsk-2021
6-https://tr.wikipedia.org/wiki/Holokost
7- Hannah Arendt- Kötülüğün Sıradanliğı Adolf Eîchmann Kudüs'te-Metis-yay-ist-2.bsk.2012-sh-31
8-https://tr.wikipedia.org/wiki/Adolf_Eichmann
9- Hannah Arendt- Kötülüğün Sıradanliğı Adolf Eîchmann Kudüs'te-Metis-yay-ist-2.bsk.2012-sh-17
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.