28 Subat Senaryolari Girla Ama Aglariz Gülünecek Halimize... 2

Darbe bilindigi üzere ülkenin silahli kuvvetlerinin gerek emir -komuta yada rutindisi ordu içinde bir gurubun idareye ulus...
28 Subat Senaryolari Girla  Ama Aglariz Gülünecek  Halimize... 2
Hasan DÜNDAR
Hasan DÜNDAR
Eklenme Tarihi : 21.02.2022
Okunma Sayısı : 1437

Darbe bilindigi üzere ülkenin silahli kuvvetlerinin gerek emir -komuta yada rutindisi ordu içinde bir gurubun idareye ulus (millet ) adina idareyi ele alip iktidar olmasidir…TDK’ya göre de “Askerî darbeyi yapanlarca  Hükûmetlerin, ekonomik ve sosyal sorunlari çözmekte basarisiz olduklari iddiasi, cuntacilar tarafindan askerî darbelerin baslica sebebi olarak gösterilir. Ayrica TDK darbenin ikinci manasi olarak: “Bir ülkede baski kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükûmeti istifa ettirme veya rejimi degistirecek biçimde yönetimi devirme isi”nin de darbe oldugunu ifade ediyor… Ülkemizde 27 Mayis, 12 Mart, 12 Eylül olan darbeler onar yil ara ile yapilan askeri müdahalelerdir…Peki postmodern darbe ne demek?  Diyecek olursak…Ne darbe sayilan, ne de darbe kategorisi disinda birakilabilen eylem…  Fakat 28 subatta böyle aleni bir müdahale olarak degilde postmodern bir sekilde kadife darbe yapilmistir… Aleni olmamasinin nedeni olaylar esnasinda mehter marsi degilde Izmir marsinin çalinmasidir !!!  Saka bir yana, 28 subatta hem asker hem bürokrasi hem STK’lar hemde üniversite var… Yani Demir yumruk bir kadife eldiven içinde, “postmodern darbe”.  Bu terim, Türkiye’de ordunun siyasi hükümete yapilacaklari ve yapilmayacaklari dikte ettigi, yani demokratik olmayan bir kurumun, demokrasinin isleyisine müdahelesini anlatmak için kullanilir.

Fakat, postmodernlik, aslinda bir manada ileri modernlik anlamina gelir. Güncel sosyo-ekonomik özelliklere isaret edebildigi gibi, MGK (Milli Güvenlik Kurulu) kararlarinin tavsiye niteliginde olmasi ve sonrasinda iktidar tarafindan dikkate alinmamasi, 28 subat’i postmodern darbe olarak nitelemeye sebep verir. Yoksa bu makale serisinin birinci bölümünde belirttigimiz gibi orman kanununa bile aykiri bir sekilde seçimlerde birinci parti olarak çikan Refah Partisinin lideri Necmettin Erbakana hükümeti kurma görevi verilmeyip ikinci çikan partiye de degil seçimde üçüncü olan partinin liderine hükümet kuma görevi verilmistir.  ANA-YOL hükümeti güvenoyu alamadigi halde azinlik hükümeti olarak devam ettirilmek istenmesine ragmen Allah’tan anayasa mahkemesi yapilan itirazi kabul etmis ve hükümet kurma isi tekrar N.Erbakan hocaya tevdi edilmistir…Edilmistir edilmesine ama bu sefer hükümeti nasil çalistirmayiz, elini kolunu nasil baglariz, halkin gözünde nasil düsürüp hükümeti yikariz faaliyetleri baslamistir…Gerçi Refah-yol hükümetide BBP’nin disaridan destegi ile güvenoyu alabilmisti…Rahmetli Muhsin Yazicioglu’nun meclis kürsüsünden  “Müslümanlarin iktidarina engel oldunuz demeyesiniz diye KERHEN destekleyecegiz” sözü tarihe mal olmus bir söylemdir…

 

REFAH-YOL Koalisyonun kurulmasindan sonra Atatürk'e, laiklige ve cumhuriyete karsi Refah Partisi'nin bazi milletvekilleri, il ve ilçe teskilatlari ve üyeleri tarafindan edilen güya hakaretler ve sokaklardaki güya seriat eylemleri kamuoyunun bir kesiminde endise ve tepki ile karsilanmasi için özel organizasyonlar yapildi... Yapilan hersey ve her hareket ters yüz edilerek seriatçilik, gericilik, laikligi ve devleti yikarak Kemalizme karsi bir kalkisma olarak gösterildi, lanse edildi…

Basbakan Necmettin Erbakan'in ilk yurt disi ziyaretini Iran'a yapmasi elestirildi. Erbakan, 2 Ekim-7 Ekim 1996 tarihleri arasinda sirasiyla Misir, Libya ve Nijerya'yi ziyaret etti. Libya'da bir çadirda Muammer Kaddafi'nin Türkiye Cumhuriyeti'ni suçlayan agir sayilan sözleri karsisinda güya sessiz kalmasi basin ve muhalefet tarafindan büyük tepki çekti. Kaddafi Kürtlere eziyet ediyorsunuz demisti… Çünkü o dönem öldürülen kürt aydinlari, köy koruculari sisteminin gelismesi;  ve sosyaldemokrat halkçi parti ve emek partisi ile çevrelenen kürt siyasi aktivitelerinin tamamen durdurulmasi gibi olaylar, 28 subat öncesinde gündemde olan siyasi gelismelerden bazilariydi.

Tam bu esnada kamuoyunca pek bilinmeyen Müslüm Gündüz liderligindeki Aczimendiler denilen Risale-i Nur gurubu harika (!) bir zamanlama ile  6 Ekim 1996'da Ankara Kocatepe Camisi'nde "Seriat isteriz!" diye bagiran sakalli, cübbeli ve asali olarak gösteri yapti.                     

Basbakan Erbakan, 3 Kasim 1996'da Susurluk'ta meydana gelen trafik kazasindan sonra tartisilan mafya-siyasetçi-polis iliskileri için "Bunlar faso fiso." dedi. Olaya tepki olarak yurt çapinda baslatilan "Sürekli Aydinlik için Bir Dakika Karanlik" eylemine katilanlar için ise "Gulu gulu dansi yapiyorlar." dedi. Erbakan'in Adalet Bakani Refah Partili Sevket Kazan da bu eyleme katilanlar hakkinda, "Bunlar mumsöndü oynuyorlar." diyordu. Bu sözler de maksadini asacak sekilde çok büyük tepki çekti.

Refah partililerin en küçük teskilat birimindeki teskilat elemanindan basbakana kadar herkes artik projektörlerin altinda mercekler ile inceleniyordu…10 Kasim 1996'da Kayseri'nin Refah Partili Belediye Baskani Sükrü Karatepe, Refah Partisi Il Divan toplantisindaki konusmasinda söyle dedi: "Süslü püslü göründügüme bakip da benim laik oldugumu sanmayin. Zaman zaman içinde bulundugumuz sartlarda, mecburiyet karsisinda gittigimiz yerde inancimiza küfredilirken, milletimize küfredilirken, bütün degerlerimize küfredilirken içimize kan akiyor ama resmî görevimiz icabi orada bulunmak zorunda kaliyoruz. Tek parti rejiminin kalintisi, çag disi olmus, insanlari köle gibi gören ve rey verip de yöneticisini seçen insanlara hiç muamelesi yapan bu düzen mutlaka degismelidir! Ve Müslümanlar, sakin ha içinizden bu hirsi, bu kini, bu nefreti, bu imani eksik etmeyin! Karatepe bu konusmasi nedeniyle 1 yil sonra DGM'de yargilanacak ve 1 yil hapisle birlikte 420.000 lira agir para cezasina mahkûm edilecekti.

Yine 10 Kasim 1996'da Ikinci Zirhli Tugay Komutani Tuggeneral Dogu Silahçioglu, Istanbul Sultanbeyli'de ilçe meydanina kimseye danismadan Atatürk heykeli dikti, caddenin adini degistirdi. Refah Partili Belediye Baskani Ali Nabi Koçak, Silahçioglu hakkinda suç duyurusunda bulundu. Bu, cumhuriyet tarihinde askere açilan dava olarak bir ilk oldu. Simdi bu satirlari okuyan gençler ne var bunda diyecekler… Halbuki Refahli bir hükümetin halkin gözönüne serdigi kamuoyunun ögrendigi en büyük gerçek yönetim sekli ne kadar cumhuriyet olsa ve ne kadar demokratik seçimlerde olsa ve hükümeti olusturan partiler istedikleri kadar bir yüzde ile rey alsalarda asla iktidar olamayacaklarinin ayan beyan ortaya çikmasiydi…Çünkü devletin sahipleri askerlerdi ve bu askerlerin degil de bir onbasinin pirprini ancak sevmek maksadiyla oksayabilirdiniz…

1997'ye girildiginde bazi Refah Partililerin illegal elde edilen konusmalarinin kasetleri televizyon kanallarina servis edildi ve kamuoyunda büyük tepki yaratti. Ilk olarak Refah Partisi'nin Rize milletvekili Sevki Yilmaz'in daha önceden çesitli yerlerde yaptigi konusmalar yayimlandi. Sevki Yilmaz'in konusmalari söyleydi: "Sana savas açan; sagcilik, solculuk, Kemalizm, kapitalizm, laiklik ve bütün seytani düzenleri boykot ederek nöbete geliyoruz. Refah için, Millî Görüs için!"…. "Türk Ceza Kanunu Incil'e göredir, Türk Medeni Kanunu Incil'e göredir!" "Ben Hizbullah'im ve Hizbullah olmaktan da seref duyuyorum!"…. Diyorlarki  " 'Esinizle beraber 30 Agustos'taki kokteyle katilin.' 'Bana bak.' dedim, 'Ben d……s degilim!' " … "Geçen Gaziantep Belediye Baskani, kurban keserek Antep'te modern bir genelev yapiyor. Kerhane. Ve diyor ki: 'Ben sosyal esitlikten yana, sosyal adaletten yana bir partinin temsilcisiyim.' Madem sen esitlikten yanasin p…..k adam, önce han…..i gönder de bu esitlik saglansin!" ….."Ama muvaffak olamadik, önümüze kanun çikti. Bu p……….klerin olusturdugu Türk parlamentosundan... Türkiye'nin basi ve parlamentosu ihanet içindedir. Bu ülke hainlerin elindedir!"

Daha sonra yine partinin önde gelenlerinden, bir aralik partinin sözcülügünü de yapmis olan Hasan Hüseyin Ceylan'in konusmasi gündem oldu: "Kemalizm korkunç bir zulüm çarki hâline dönüyor. 23'ten önce, 23'ten sonra. 1923'ten önce, 29 Ekim'den önce Dogu'da; ne Bingöl'de, ne Bitlis'te, ne Hakkâri'de, ne Diyarbakir'da, ne El Aziz'de, ne Adiyaman'da, ne Artvin'de bir tane katliam yok... Asker kalkmis diyor ki: 'PKK'li olmaniza müsaade ederiz ama seriatçi olmaniza asla!' diyor. Bu kafayla çözemezsin onu sen. Çözüm mü istiyorsunuz? Seriatçiliktir."

Refah partisi’nin ümraniye müftülügünden milletvekilligine getirdigi Hasan Mezarci, su ifadeleri kullanmisti: “(…) Mustafa Kemal ölmedi mi? Niye hala izindeyiz niye deyip duruyorsunuz o zaman? Ordudan bir sürü insan atiyorsunuz, Mustafa kemal’in ilkesi lailkik adina. (…) üniversiteden bacilarimizi atiyorsunuz, onun adina. (…) kerhane açiyorlar, onun adina; meyhane açiyorlar, onun adina (…). ”Hasan Mezarci sonra RP’den ihraç edildi, yargilandi ve tutuklandi. Yillar sonra iddiaya göre sistemli bir iskence ve ilaç zehirlenmesi sonrasi hapisten çiktiginda, kendisini Meryem oglu Isa olarak tanitacakti. Simdi Mesih olarak Memleketi Düzce'nin Aydinpinar köyünde yasamini sürdüren Mezarci, havarileri (sahitleri) oldugunu iddia ettigi cemaati ile faaliyetlerini kendisine ait internet sitesi ve sosyal medya hesaplari vasitasiyla devam ettirmektedir…

Bütün bunlar olurken Basbakan Erbakan, 11 Ocak 1997'de resmî basbakanlik konutunda tarikat liderleri ve seyhlere iftar yemegi verdi. Davetli listesinde yer alan isimlerden biri de Fethullah Gülen'di ancak Gülen iftar yemegine icabet etmedi. Görüntüler kamuoyunda genis yer buldu, muhalefet partileri ve Türk Silahli Kuvvetlerinde (TSK) tepkiye neden oldu ve komuta kademesi, Basbakan Erbakan ve Basbakan Yardimcisi Tansu Çiller'i elestirdi. Yüksek rütbeli subaylar 22 Ocak 1997 tarihinde Gölcük'te toplanarak irticanin iktidarda oldugunu tartistilar.                 

30 Ocak 1997'de Sincan Belediyesi, "Kudüs Gecesi" düzenledi. Salona Hamas ve Hizbullah liderlerinin fotograflarinin asilmasi, Iran Büyükelçisi'nin yaptigi konusma ve sergilenen cihat oyunu kamuoyunda büyük tepki yaratti. Sincan Belediye Baskani Bekir Yildiz tutuklandi, mahkûm edildi. Iran Büyükelçisi ülkeyi terk etmek zorunda kaldi

Cimbizlanan konusma ve olaylarin yaninda isin tuzu biberi cinsinden olaylarda eksik olmuyordu…3 subat 1997’de, Ankara’da Star tv muhabiri Isin Gürel, muhafazakar biri tarafindan saldirilarak darp edildi. 11 subat’ta seriata karsi kadin yürüyüsü Ankara’da yapildi. 23 subat 1997’de fatih camii’nde öglen namazinin ardindan bir grup ellerindeki yesil bayraklarla “seriat isteriz”, “yasasin hizbullah” sloganlariyla yürüdü. islamci gazeteci Yasar Kaplan, gerektiginde Islam ugruna sehit olacaklarina dair bir açiklama yapti.Ya Fadime Sahin ve Ali Kalkanci hiç unutulmayacak figürlerdi. Genç ve güzel hemde Türbanli, aman Allah’im bir agliyor ki sorma gitsin, yürekleri dagliyor…Neymis efendim sahte seyh Ali Kalkanci kendisini aldatmis…Ali Kalkanci kim peki? Ali Kalkanci: Dönemin ‘Sahte seyhi’. Siyasete zemin hazirlayan irtica tehdinin ‘tarikat liderleri’nden. Kalkanci yillar sonra Istanbul polisinin ortaya çikardigi büyük bir uyuturucu fabrikasinin sahibi oldugu gerekçesiyle tutuklandi. Su anda cezaevinde. Haydi Ali Kalkanci Fadime Sahin’i Aldatti, peki Aczimendiler lideri Müslüm Gündüzü kim aldatti… Fadime sahin olaylar devam ederken herkes onunla aglayip sizlarken vede dincilere ates püskürürken bu sefer Fadime Sahin Müslüm Gündüz’le bir evde uygunsuz bir sekilde basin ordusu esliginde basildi…Hani derler ya tilki tilkiligini ispatlayana kadar postu pazarda satilirmis. Her ne kadar Müslüm Gündüz hoca ben nikah kiydim benim nikahli esim desede kendine bagli ve inananlarin disinda hiçkimse bunu duymak bile istemedi…Peki simdi Malatya’li Fadime Sahin nerde? Estetik ameliyat olmus, türban fora ve yeni bir kimlik karti… iyi seyirler…GÜLELIM AGLANACAK HALIMIZE…


Bu ülkede adi birer istismarci olanlarin üzerinden Islami kimligin,dini  degerlerin, camianin tümüyle töhmet altina alinmasi çabalariyla ilk defa karsilasmiyoruz. Meshur hikayedir keçisi çalinan hocanin haberini yapanlarin HOCA KEÇI ÇALDI manseti attiklari… Elbette bu tür kirli, alçak tipleri eylemleriyle ve kisilikleriyle lanetlemekten geri durmayacagiz ama bu tür gündemleri  dindarlarin aleyhine bir kampanyaya dönüstürmek için pusuda bekleyen, daha ötesi tuzak kuran zihniyeti de görmezden gelmememiz lazim…                 

12 Eylül öncesi 5000 sagdan soldan gencimiz topraga düserken darbe sartlarinin olgunlasmasini bekleyenlerin bu sefer aceleleri vardi… 4 subat’ta Ankara sincan’da askerler 20 tank ve 15 zirhli araçla geçis yapti. Kara Kuvvetleri Komutani Orgeneral Hikmet Köksal, Kurmay Baskani Orgeneral Dogu Aktulga'ya emir vererek Egitim ve Doktrin Komutani Korgeneral Izzettin Iyigün'e bagli Zirhli Birlikler Okulu ve Egitim Tümeninden 80 tankin Sincan'dan geçmesini istedi. O sirada tümen komutani Tümgeneral Erdal Ceylanoglu'ydu ancak Ceylanoglu olay sirasinda izinliydi. Dönemin Genelkurmay II. Baskani Orgeneral Çevik Bir, tanklarin yürütülmesi için, "Sincan'da demokrasiye balans ayari yaptik." dedi. Bu arada Cumhurbaskani Demirel’in ve Deniz KK Ora.G.Erkaya’nin uyarilari gazete mansetlerini olusturuyordu… 5 subat’ta cumhurbaskani Süleyman Demirel, basbakan N.Erbakan’a uyari mektubu gönderdi.Deniz kuvvetleri komutani oramiral Güven Erkaya “irtica, pkk’dan daha tehlikeli” dedi.

Halkin oylari ile seçilen ve mecliste güven oyu almis T.C. Nin 54.Hükümetini çalistirmamak,  basarisiz kilmak ve yikmak için tasarlanan senaryolar adim adim isleme konuluyor, hükümeti önce halkin gözünden düsürürek sonrada gerçekten düsürmek istiyorlardi…Çünkü gerçeklestirmek istedikleri baska bir seydi. BBP lideri Muhsin YAZICIOGLU’nun  sonra “siz müslümanlarin iktidarina engel oldugunuz demeyesiniz diye” disaridan KERHEN destek vererek kurulmasina  vesile oldugu REFAH-YOL hükümetini niçin destekledigini izah ettigi sözleri çok ama çok manidar di…”BEN NAMLUSU MILLETE ÇEVRILMIS TANKA SELAM DURMAM, TÜRKIYE IRAN OLMAYACAK DIYENLERE SURIYE OLMASINA DA BIZ MÜSADE ETMEYECEGIZ, BANA MÜSLÜMANLARIN IKTIDARINA ENGEL OLDU DEDIRTMEM”…Görünen köye kilavuz gerekmez derler ya…Iste öyle bir sey…28 subat günü 9,5 saat süren bir M.G.K (Milli Güvenlik Kurulu ) toplantisi yapildi…Iste bu sürecin hikayesi o gün (28 subat ) alinan MGK kararlarinin ismi ile anilir oldu…Tabi is sadece isim olarak hikaye!!! Yoksa ne romanlar, ne tezler yazildi bu vesileyle, vesselam…

YAZARA AİT BÜTÜN YAZILAR
YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!