28 subat 1997 üstünden tam onbes yil geçtikten sonra 2012 yilinda TBMM, "Darbeleri Arastirma Komisyonu" kurmus" ve 28 Subat basta olmak üzere askerî darbeleri arastirmaya baslanmistir. Kendilerini devletin yerine koyup, dokunulmaz ve yargilanamaz sanan 28 Subat askeri aktörleri 2012 yilinda TBMM,de kurulan askeri darbeleri arastirma komisyonunca alinan kararin ardindan 28 Subatta etkin rol oynayan darbecilerin yargilanmasina baslanmistir. Hemde yargilanmalari tutukluluk ile baslamistir... 2 Ekim 2012 tarihinde dönemin Basbakan Yardimcisi ve DYP Genel Baskani Tansu Çiller, "magdur" sifatiyla ifade vermistir. Dönemin 54. Türkiye Hükûmetini "zorla devirmeye, düsürmeye ortaklik" ile suçlanan ve aralarinda dönemin Genelkurmay Baskani Ismail Hakki Karadayi, dönemin YÖK Baskani Kemal Gürüz, dönemin orgeneralleri Çevik Bir ve Çetin Dogan'in da oldugu 103 sanik hakkinda açilan dava Ankara 13. Agir Ceza Mahkemesinde görülmeye baslanmisti…Saniklar ilk defa 2 Eylül 2013'te hakim karsisina çikti. Davada 76'si tutuklu, toplam 103 sanik vardi. Davanin saniklari arasinda bulunan eski Genelkurmay Baskani Ismail Hakki Karadayi saglik sorunlari oldugu için durusmaya katilmadi. Dava dosyasi Yargitay asamasinda iken Ismail Hakki Karadayi ölmüstü…
Gelinen noktada Türkiye yakin tarihinin bu sancili süreciyle yüzlesti. Ancak bu dönem zarfinda en temel insan haklari ihlal edilen, meslegine son verilen, kamu görevinden çikartilan, hayatini idame ettirmesi dahi esirgenen pek çok binlerce magdurun, ugradiklari hak kayiplari telafi edilmeye çalisilsa da adaletin yerini buldugunu söylemek mümkün degildir. Peki bu yargilama baslayana kadar geçen onbes yilda neler olmustu… MGK’ca alinan 28 subat kararlari nasil oldu, nasil uygulandi. Saman altinda su yürütme olarak degil açik açik AK Parti hükümetlerini devirmek için Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdogan basbakanligindaki 2002-2004 yillarinda planlandigi iddia edilen Sarikiz, Ayisigi, Yakamoz, Eldiven darbe girisimleri planlanmis. Irirli ufakli bütün Islami dernek ve vakiflara operasyon yapildi… Operasyon yapilan bu derneklerin basina birer TERÖR kelimesi konularak,, legal bütün kuruluslarin üyeleri sanki illegal gösterilip camiye devam ettin, kuran kursuna gittin, kuran ögrettin, aidat ödedin vb gayet basit suçlamalar ile en akil almaz sorgulamalardan ve iskencelerden geçirildiler… Yalan yanlis tutanak suçlayici iddia ve dosyalar ile onbinlerce kisi cezaevlerine dolduruldu.Yüzlerce insan idam basta olmak üzere müebbet ve agir hapis cezalarina çarptirildilar… Bu satirlarin yazari da onbes yil ile yargilanip sekiz gün gözalti süresi sonrasi, simdi devletten alti ay hapis cezasi alacagi olan birisidir. Bu süreçte isini kaybetmis, mahkeme sürecinde ailece yasadiklari stres sonrasi dogmak üzere olan bir erkek çocucugu vefat etmistir…
28 Subat, cumhuriyetin 73 yillik aliskanligiyla yok saydigi ama yok edemedigi bir sosyolojinin iktidarda kalmasina son vermek ve bir daha iktidara gelmesini engellemek amaciyla cumhurbaskani, cübbeli ve üniFormali bürokratlar, hormonlu sanayici ve finans kapital çevrelerin uluslararasi müttefikleriyle elbirligi içinde toplum mühendisligi yaparak siyasete kalici müdahale yapma istegidir. 28 Subatta söz sahibi darbe ideolojisi ve stratejistleri, Türkiye toplumunu ve degerlerini dogru okuyamadiklari için orta vadede basarisiz oldular. Fakat jakobenlerin bu istek ve arzulari hiçbir zaman iflah olmaz bir istekle daima hortlayacak sekilde hazir kapi esiginde durmaktadir…
Evet 28 subat senaryosunu izlemeye devam edelim…Dönemin Basbakan Yardimcisi, DYP Genel Baskani Tansu Çiller 18 Temmuz 2017 tarihinde Istanbul'dan telekonferans sistemiyle Ankara 5. Agir Ceza Mahkemesine baglanarak ifade verdikten sonra taraflarin sorularini yanitlarken 28 subati söyle tanimliyordu "Amaç hükümeti götürmekti, bunun için DYP 'yi parçalamak lazimdi, parçaladilar, Refah Partisini de kapattilar... Bu bir darbedir, baska türlü ifade etmek mümkün degildir" demistir. Millette kendi asil temsilcilerine verilen bu cezalari, basörtü zulmünü, banka hortumlamalarinin bedelini sandikta verdigi reyler ile kabul etmedigini göstermisti… 3 Kasim 2002'de yapilan seçimlerde iktidarda bulunan MHP %8,35, ANAP %5,12 ve DSP %1,22 oy alarak tamamen TBMM'nin disinda kaldilar. 18 Kasim 2002'de Tek basina iktidara gelen Ak Parti Abdullah Gül'ün 58. hükûmeti kurmasiyla 57. hükûmet sona erdirdi. Ama 28 subat sürüyordu… Nasil sürüyordu? SENARYOMUZU OKUMAYA DEVAM EDELIM:!!! Yapilan Sarikiz, Yakamoz ve Ayisigi 2007 Mart ayinda Alper Görmüs yönetimindeki Nokta dergisinin eski Deniz Kuvvetleri Komutani Özden Örnek’e ait oldugu belirtilen günlükleri yayinlamasiyla; Eldiven ise, 7 Temmuz 2008 tarihinde Taraf gazetesinin mansetten verdigi haberde Atatürkçü Düsünce Dernegi Baskani emekli orgeneral Sener Eruygur’a ait bazi belgeleri kamuoyuyla paylasmasi sonucu ortaya çikmisti. Oramiral Özden Örnek’e ait oldugu iddia edilen günlüklere göre; 2003 ve 2004 yillarinda dönemin Jandarma Genel Komutani Sener Eruygur, Kara Kuvvetleri Komutani Aytaç Yalman, Deniz Kuvvetleri Komutani Özden Örnek ve Hava Kuvvetleri Komutani Ibrahim Firtina tarafindan darbe planlari hazirlanmis, fakat Genelkurmay Baskani Hilmi Özkök’ün engellemesiyle bu girisimler sonuçsuz kalmistir.
Türk Silahli Kuvvetleri (TSK), 28 Subat süreci ile siyaset kurumu üzerinde olusturdugu baski ve dayatmalari Ak Parti hükümetleri döneminde de sürdürülmeye çalismistir. Bu süreçte: muhalefet partileri, sivil toplum kuruluslari (STK), üniversiteler, medya gibi yapilanmalar da hükümete karsi mücadelede TSK’yi kendi taraflarinda konumlandirmaya çalismislardir. Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutani Oramiral Özden Örnek’e ait oldugu iddia edilen ve 2003-2004 yillarini kapsayan günlüklerin Nokta Dergisi’nde yayinlanmasi bu döneme ait darbe girisimlerini ortaya çikarmistir.
Darbe Girisimlerinin Mahiyeti: Nokta Dergisi’nde yayinlanan günlüklerden anlasiliyor ki; ‘Sarikiz’ ülkede darbe zemini olusturmak için yapilmasi gereken faaliyetleri, ‘Ayisigi’ ve ‘Yakamoz’ darbenin bizzat aktif olarak nasil ve ne sekilde yapilmasi gerektigini, ‘Eldiven’ ise darbe sonrasi yapilacak faaliyet hazirliklarini kapsiyordu. Bu planlardan hükümetin haberi oldugu da anlasilmaktadir. Ak Parti’nin kuruculari arasinda da yer alan eski Genel Baskan Yardimcisi Dengir Mir Mehmet Firat bir televizyon röportajinda; Sarikiz ve Ayisigi darbe planlarinin kendisine mektupla ihbar edildigini, durumu Basbakan Erdogan’a anlattigini, Erdogan’in kendisine: “Benim bildiklerimi bilseniz uyumaniz mümkün degil’ dedigini dile getirmistir. 2002-2004 yillari arasindaki darbe girisimlerini ele veren üç ana belge vardir. Bunlardan ilki ve en önemlisi Özden Örnek’in günlükleri, ikincisi Ergenekon davasinda tutuklanan Muzaffer Tekin’in evinde ele geçirilen belgeler, üçüncüsü ise gazeteci Mustafa Balbay’in günlükleridir. Bu üç belgenin de birbiriyle örtüsen bölümlerinde; kuvvet komutanlarinin uzun süre boyunca darbe hazirligi içinde oldugu anlasilmaktadir. Bu darbe girisimleriyle ilgili üzerinde durulmasi gereken konu; girisimlerin askere darbe yapmasi gereken bir ortami hazirlamasiyla ilgili planlar olusudur. . Istanbul Cumhuriyet Bassavciligi’nin hükümetin Ankara’da olmasi sebebiyle yetkisizlik karari verdigi darbe günlükleri ve dört plana göre süreç su asamalardan olusuyor. Birinci asamada Sarikiz plani ile Jandarma bünyesinde kurulan Cumhuriyet Çalisma Grubu isimli illegal yapilanma akademisyenler ve basinla beraber kamuoyu olusturarak darbeye zemin hazirliyordu. Ikinci asamada Ayisigi ve Yakamoz ile darbenin nasil yapilacagi uygulamalariyla hazirlanmisti. Son asamada ise dördüncü plan Eldiven ile darbe sonrasi yönetim sekillendirilecekti. Bu darbe planlari temel olarak içerde ve disarda kaos olusturarak ülkeyi yönetilemez hale getirip, Erdogan baskanligindaki hükümeti darbe yoluyla devirmeyi amaçliyordu.
Fakat geldigimiz noktada, darbe girisimleri etrafinda olusan ‘cezasizlik’ durumu kamuoyunun darbelerle hesaplasilmasi, vesayetin gerilemesi ile ilgili beklentilerinde bir hayal kirikligi olusturmustur. Bundan daha da vahim olani Ergenekon davasi konusunda siyasi çevrelerde yasanan söylem degisikligidir. Ergenekon iddianamesiyle yargilama asamasina gelen Sarikiz, Ayisigi, Yakamoz ve Eldiven girisim olarak kalmis olsa bile, bunun bir cunta hareketi oldugunun ve bu anlamda ‘sürdürülebilir bir antidemokratik durum’ oldugunun farkedilmesi gerekmektedir. Mevcut yargilama sürecinde darbecilerin cezalandirilmasina yönelik bir isik görülmemesi, Türk demokrasisi adina hala gidilecek çok yol oldugunu göstermektedir. Hukuk disi yollarla hükümetlere darbe planlayan bu gelenek ve yapilarin demokrasi üzerinde olusturdugu vesayet sistemi, bizzat topluma ve milli iradeye karsi yönelmis bir girisimdir. Millet iradesine karsi her türlü vesayet girisimlerine, iktidari ve muhaletetiyle, STK’si, medyasi ve isdünyasi ile tüm sivil siyaset aktörlerinin daha ciddi tepkiler vermesi, gerçek bir demokratik sistem açisindan, verilmesi gereken en asgari tepki olarak yorumlanmalidir.
Darbe girisimleri bir yana yüzde doksan ile bile iktidara gelseniz muktedir olamayacaksiniz iddialari yenilir yutulur cinsinden degildi… 28 Subat sürüyordu…2007 yilinda Ahmet Necdet Sezer’in görev süresi dolunca, Meclis’te Cumhurbaskanligi seçimine gidildi.1982 Anayasasi, “Ilk turda 2/3 saglanamazsa ikinci turda yari çogunluk, o da olmazsa katilanlarin çogunluguyla Cumhurbaskani’nin seçilebilecegini” hükme baglamisti. Bu noktada emekli bassavci Sabih Kanadoglu ortaya çikti, “Cumhurbaskanligi seçimi için Meclis'in üçte ikisinin katilimi olmadan toplanti açilamaz” tezini ortaya atti. Deniz Baykal liderligindeki CHP, bu teze dayanarak, Anayasa Mahkemesi’ne gitti. Mahkeme, tezi destekleyen bir karar alinca, siyaset kilitlendi.Ama Ayni günün aksami Genelkurmay Baskanligi internet sitesine, daha sonra e-muhtira olarak anilacak, bir basin açiklamasi konuldu. Açiklamada seçimlerde laikligin tartisma konusu yapildigi ve Genelkurmayin bu konuda taraf oldugu söylendi. Anayasa Mahkemesi 1 Mayis'ta verdigi kararla, 367 iddiasini kabul ederek yapilan birinci tur oylamayi iptal etti. Bunun üzerine 6 Mayis'ta yapilan iki yoklamada da toplanti yeter sayisinin (367) bulunamayisi yüzünden 11. Cumhurbaskani seçilemedi. Yani seçilen cumhurbaskani Sayin Abdullah GÜL cumhurbaskanligi makamina oturamadi… AK Parti seçim karari aldi. 2007 temmuzundaki seçimlerin ardindan Meclis açildi. MHP’nin yigitligi tuttu ve 367 ile Meclis'in açilmasi için oturuma katildi. Abdullah Gül, Cumhurbaskani oldu. Ardindan AK Parti, Cumhurbaskani’nin halk tarafindan seçilmesini amaçlayan bir anayasa degisikligini referanduma sundu. Kabul edildi.
Genelkurmay Baskanligi’nin 27 Nisan 2007 gecesi internet sitesi araciligiyla 11. Cumhurbaskani Abdullah Gül’ün, meclis tarafindan Cumhurbaskani seçilmesi süreci ile ilgili yayinladigi bildiri; postmodern bir vesayet örnegi olarak e-muhtira olarak tanimlanmaktadir. CHP’nin Cumhurbaskanligi seçimleriyle ilgili ilk oylamayi Anayasa Mahkemesi’ne götürdügü gece saat 23:17 itibariyle Genelkurmay Baskanligi internet sitesinde yayinlanan basin açiklamasinda, “Türk Silahi Kuvvetlerinin (TSK) laikligin savunucusu oldugu” hatirlatilarak; bu konumunun kararlilikla sürdürülecegi ve gerektiginde bu görevin eksiksiz yerine getirilecegi sert bir sekilde dile getiriliyordu. Bu bildiriyi daha önceki askeri vesayet bildirilerinden ayiran tek özellik kullanilan mecranin farkliligidir. 2007 yilinda Cumhurbaskanligi seçimlerinin hemen öncesinde verilen bu postmodern muhtira, yakin tarihimizde kritik bir viraj olarak tarihteki yerini almistir. 27 Nisan bildirisi öncesinde ve sonrasinda yasanan süreç, Türk siyasi tarihi bakimindan bir kirilmayi ifade etmektedir. Baskici ve vesayetçi anlayisin topluma ve demokrasiye hakim olmak için nasil bir çalisma yürüttügü ve bu çalismaya TSK içindeki demokrasi karsitlarinin nasil destek verdigi, 27 Nisan’a kadar gelinen süreci, e-muhtira gecesi yasananlari ve sonrasindaki gelismeleri iyi tahlil etmek gerekecektir.
Yahu yeter ya deyisinizi duyar gibiyim… Gençler…. Halkin oylari ile tek basina iktidara gelmis olan Ak Parti hükümet iken ve iktidara da iken partiye kapatma davasi açildi bu memlekette…Adalet ve Kalkinma Partisi'nin kapatma davasi, Yargitay Cumhuriyet Bassavcisi Abdurrahman Yalçinkaya'nin, AK Parti'nin "laiklige aykiri fiillerin odagi haline geldigi" gerekçesiyle, partinin kapatilmasi ve ilgili dönemin Basbakani Recep Tayyip Erdogan basta olmak üzere, dönemin Cumhurbaskani Abdullah Gül dahil 71 kisinin 5 yil süre ile siyasetten uzaklastirilmasi istemiyle hazirladigi iddianame Anayasa Mahkemesine 14 Mart 2008'de sunulmus olup, Anayasa Mahkemesi iddianameyi 31 Mart 2008 günü kabul etmistir. 16 Haziran günü Adalet ve Kalkinma Partisi esas hakkindaki savunmasini vermistir. 30 Temmuz 2008 tarihinde kamuoyuna yapilan açiklamada, partinin temelli kapatilmamasi, fakat hazine yardiminin belirli bir oranda kesilmesi kararina varilmistir. 6 üye kapatilmasi, 5 üye kapatilmamasi yönünde oy kullanmisken, hazine yardiminin kesilmesi hakkindaki oylamada 11 üyenin 10'u kesilmesi yönünde oy kullanmistir. DÜSÜNÜN KILPAYI BIR PARTI KAPATILMA DAVASI YASANDI… Ama o Ak Partinin kapatilmamasi için biricik fazla oy Askeri üyenin oyuydu…
Evet 28 subati yapanlar hakkinda dava açilmisti degilmi ? Saniklar hakkinda dava 2012 yilinda açilmisti açilmasina ama vede Basta Darbeci basi Kenan Evren`in unvanlari elinden alinmis, Pasa olan evren öbür aleme er olarak ugurlanmisti NETEKIM. Aralarinda Ismail Hakki Kabadayi, Çevik Bir, Çetin Dogan Erol Özkasnak gibi 60 darbeci sanik hakkinda agirlastirilmis müebbet, 39 sanik hakkinda berat ve 4 sanigin ise ölümü nedeniyle davalarinin düsürülmesi yönünde savci mütalaasinin açiklamasinin ardindan adli kontrol sartiyla saniklar serbest birakilmasi karari verilmisti. Tabi bu durum milletin moralini bozmakla beraber huzursuzda ediyordu.Tabi ülkede Kopenhag kriterleri yasalari çiktikça çogu seyin degistigi gibi 2010 yilinda Milli Güvenlik Siyaset Belgesi yani kirmizi kitap degisti. Artik irtica Genelkurmay tarafindan da iç tehdit olarak algilanmiyordu. Demek ki 28 Subat temelsiz ve dayanaksiz bir süreçmis.Kirmizi kitap degismeden önce Cumhurbaskani Abdullah Gül, Erdogan Teziç’ten bosalan YÖK Baskanligi’na, ODTÜ Sosyoloji Bölümü ögretim üyelerinden Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’i atadi. YÖK baskani Yusuf Ziya Özcan’in ilk demeci“Yasaklar kalkacak.” Olmustu…1 Subat2008 de Üniversitelerarasi Kurul “üniversitelerdeki kiyafet sorunu” gündemiyle ODTÜ’de olaganüstü toplandi. Toplantidan sonra yayimlanan bildiride, “türban konusunda Anayasa ve yasalarda yapilmasi öngörülen degisikliklerin Cumhuriyetin laiklik ilkesini ortadan kaldirma çabalarini artiracagi” savunuldu. 9 Subat 2008 de : 18 Hukuk Fakültesi Dekani, basörtüsü düzenlemesine iliskin bildiri yayinladi: “Laikligi ortadan kaldiracak gelismelerin yaratacagi sorunlari kaygi ile izledigimizi kamuoyuna duyurmayi görev saymaktayiz.” 9 Subat: Üniversitelerdeki basörtüsü yasagini kaldiran anayasal düzenleme, meclis genel kurulunda 411 milletvekilinin oyuyla kabul edildi. 10 Subat: Hürriyet: “411 El Kaosa Kalkti” mansetini atmisti. 21 Subat: Cumhurbaskani Gül, yüksekögretimde basörtüsünün serbest birakilmasini öngören anayasa degisikligini onayladi.
24 Subat: YÖK Baskani Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, üniversite rektörlüklerine, basörtüsü yasaginin uygulanmamasina yönelik bir genelge gönderdi. 27 Subat 2008 de : SIMDI ÖZÜR DILEYECEGIZ DIYEN CHP ve DSP, üniversitelerde basörtüsüne serbestlik getiren anayasa degisikliginin iptali veya yok hükmünde olduklarina karar verilmesi ve yürürlüklerinin durdurulmasi istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açti. 28 Subat 2008 de : Üniversitelerarasi Kurul’un olaganüstü toplantisi sonrasinda açiklanan bildiride, YÖK Baskani Prof. Dr. Özcan’a “Türk üniversitelerini temsil edemez konuma geldigi” gerekçesiyle istifa çagrisinda bulunuldu. 28 subati tekrar hortlatmak isteyenler her zaman her firsati degerlendirmek istiyorlardi… Ama AK PARTI icraatlari devam ediyordu…21 Temmuz 2009 da : YÖK Genel Kurulu, meslek liselilere uygulanan farkli katsayi uygulamasini kaldirdi.
5 Ekim 2010: YÖK, basörtülü oldugu gerekçesiyle, ögrencisini dersten çikaran ögretim üyesi hakkinda disiplin sorusturmasi yürütülecegini açikladi.ARTIK TÜRKIYE’DE ASKER YADA POLIS OLAN ÇOCUKLARININ YEMIN TÖRENLERINE ALINMAYAN ANNELERIN YERINE BASÖRTÜLÜ POLIS VE ASKER KOMUTANIYELER VARDI…
27 Subat 2011 : Saadet Partisi Genel Baskani ve Milli Görüs lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Ankara’da tedavi gördügü hastanede 85 yasinda vefat etti. 2 Mart 2011: Taraf: “28 Subat’in Ruhuna El Fatiha”Mansetini atmisti ama 28 subati yapanlara açilan dava hala sürüyordu… 14 Nisan 2018 tarihinde kararini açiklayan Mahkeme Heyeti, “Türkiye Cumhuriyeti Icra Vekilleri Heyetini zorla düsürme veya vazife görmekten men” suçlamasiyla, aralarinda dönemin Genelkurmay Baskani Emekli Orgeneral Ismail Hakki Karadayi, dönemin Genelkurmay Ikinci Baskani Emekli Orgeneral Çevik Bir, Emekli Orgeneral Çetin Dogan'in da bulundugu 21 saniga agirlastirilmis müebbet hapis cezasi verildigini duyurmustu. Saniklarin durusmalardaki tutum ve davranislari lehlerine kabul edilerek cezada indirim yapilmis ve ceza, müebbet hapse çevrilmisti. Saniklara, yaslari ve saglik sorunlari gerekçesiyle adli kontrol tedbiri uygulanmasina karar vermisti. 9 Temmuz 2021 tarihinde 14 sanigin müebbet hapis cezasi Yargitay tarafindan onanmisti.
19 Agustos 2021 tarihinde 14 sanik hakkinda yakalama karari çikartilmisti. 19 Agustos 2021'de Ankara 5. Agir Ceza Mahkemesinin 14 sanik hakkinda müebbet hapis cezasi karari vermesinin ardindan saniklar hakkinda savcilik tarafindan yakalama karari çikarildi. Çetin Dogan, Bodrum'da ilgili makamlara teslim olurken Çevik Bir Milas'ta, Hakki Kilinç Manavgat'ta, Cevat Temel Özkaynak, Erol Özkasnak, Fevzi Türkeri ve Yildirim Türker de Ankara'da polis ekiplerince gözaltina alindi. Saniklar saglik kontrollerinin ardindan çesitli cezaevlerine sevk edildi. Yakalanan saniklar Izmir 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapali Ceza Infaz Kurumu'na nakledildi. Gözaltina alinan emekli askerlerinin rütbelerinin sökülmesi için ayni tarihte Genelkurmay Baskanligina da yazi gönderildi. 9 Eylül 2021'de Personel Baskanligi davada hüküm giyen 13 emekli generalin rütbelerinin sökülmesine iliskin idari islemin, saniklar hakkindaki mahkumiyet kararina istinaden yapildigini bildirdi. PASALAR ER YAPILDI VE SIMDI CEZAEVINDELER…
SONUÇ OLARAK : Bilindigi üzere 28 Subat sadece askerlerin degil, askerle birlikte sivil ve siyasi aktörlerin de aktif rol aldigi bir koalisyon darbesidir. 28 Subatin darbeci aktörleri tutuksuz yargilanirken, hala onlarca magdur ve mazlum 28 Subat karsitinin 20 yildan beri mahpushanelerde tutulmaya devam edilmesi de bir garabet olarak çözülmesi gereken bir sorun olarak ortada durmaktadir.
28 Subat darbecilerin istegi üzerine halen hapishanelerde tutulan kader kurbanlarinin en azindan yeniden yargilanma isteklerinin kabul edilmesi hukukun geregi degil midir. Darbeciler disarida,darbe karsitlari içeride hangi vicdan bunu kabul eder, hangi akil bunu onaylar? Ancak 28 subat 1997 den beri yada diger süreçte haksiz yere cezaevine atilarak yine tutarsiz iddialar ile hala cezaevlerinde bulunan insanlarimiz Anayasa Mahkemisi'ne bireysel basvurunun 23 Eylül 2012 ile sinirlandirildigindan dolayi, halen hapiste olan 28 Subat magdurlarinin, haklarinda verilen kararlarin 2012'den önce kesinlestigi için Anayasa Mahkemesi'ne basvuramadiklarini ifade etmek istiyoruz... Hapisteki 28 Subat magdurlarinin davalarinda yeniden yargilama yolunun açilmasi, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel basvuru hakkinin geriye dönük bu insanlari kapsayacak sekilde genisletilmesi gerekir veya TBMM'nin bu konuda yasal düzenleme yapmasi gerekir.