Kiymetli okuyucunun bildigini zannettigim nehirin alt tarafindan su içen kuzuyu yemeye karar vermis kurdun hani nehrin akis yönü olarak üst taraftan kendisinden altta su içen kuzuya “ey kuzucuk niye suyumu bulandiriyorsun” seslenisi var ya; 28 subat soguk ve karanlik sürecide iste öyle bir sey… Kendini devlet yerine koymus olan bir güruh sol, sosyal demokrat, Kemalist, laik, ulusalci, çagdas,vb isimleri maske olarak kullanarak millete ve millete ait ne kadar ortak deger var ise silip süpürüp ortadan kaldirmak, ayaklar altinda çignemek, halki onursuz, serefsiz birakmak, haklari elinden alinmis, hertürlü hukuksuzlukla magdur etmek, özgürlüklerini kisitlamak adina ne varsa yakmak yikmak ve bunu gerçeklestirmek için her türlü yolu denemek her türlü orantisiz sekilde gücü kullanmak… Inanin hiç abarti yok bunda…Bakiniz su demokrasicilik oyununa…
Halkin özgür reyleri ile meclise birinci parti olarak girmis milletin gerçek temsilcileri dururken onlardan baslayarak kendilerinin ve yandaslarinin kasa ve keselerini doldurmak için akilalmaz filim firildak güya siyasi manevralara basvurmuslar… 54.Refah-yol hükümetini yiktiktan sonra dört yil içerisinde üç hükümet kuruldu ve yikildi. Bu hükümet kurulma ve yikilma süreçleri ise adeta “güldür güldür sow” misali bir komediden beter adeta orman kanununu bile geride birakacak nitelikteydi…
Demirel'in tekrar görevlendirmesiyle koalisyon görüsmelerine baslayan Erbakan, Refahyol olarak da adlandirilan, Refah Partisi ve Dogru Yol Partisi koalisyonunun olusturdugu 54. Türkiye Hükûmeti ile 28 Haziran 1996 tarihinde göreve gelmisti. Iki parti arasinda gerçeklestirilen protokole göre, ilk olarak Necmettin Erbakan basbakan olacak, 2 yil sonra ise görevini Dogru Yol Partisi genel Baskani Tansu Çiller'e devredecekti. Bu sekilde ikiser yil arayla basbakan degisecekti. DYP cenahinda olusturulan hükûmet ve hükûmet programi hakkinda basindan itibaren rahatsizliklar dile getiriliyor, bundan Tansu Çiller de yakiniyordu. Hatta hükûmetin kurulmasinin ardindan yapilan güvenoyu yoklamasinda 10 DYP milletvekili ret oyu verirken, Dogan Güres, Hayri Kozakçioglu, Demir Berberoglu ve Tekin Enerem gibi bazi önde gelen DYP milletvekilleri güvenoylamasina katilmadilar. RP'li hükûmete açikça karsi çikmis olan Cefi Kamhi ise "çekimser" kaldi.
Hatta bu rahatsizliklar sonucu DYP siyasi olarak bitti. Kendisini "Yeni Olusumcular" olarak adlandiran bir grup DYP'li milletvekili 7 Ocak 1997'de Refahyol hükûmeti'ne tepki olarak istifa etti ve Demokrat Türkiye Partisi'ni kurdu. Partinin ilk genel baskani, DYP'nin eski genel baskanlarindan olan Hüsamettin Cindoruk oldu. Ismet Sezgin, Mehmet Ali Yilmaz, Ersin Faralyali, Necdet Menzir, Yildirim Avci ve Baki Tug gibi önde gelen milletvekilleri de yeni kurulan partide yer aldilar.Iste DTP, 18 Haziran'da Necmettin Erbakan basbakanliktan istifa ettiginde ve Istifasinin nedeninin basbakanligi Tansu Çiller'e devretmek oldugunu belirttigi halde. Bu ön açiklamaya ragmen, ertesi gün 19 Haziran'da DYP’nin eski genel baskani olan Cumhurbaskani Süleyman Demirel, hükûmet kurma görevini o sirada TBMM çogunlugu olan DYP lideri Tansu Çiller'e vermeyip, ANAP genel baskani Mesut Yilmaz'a verdi. Yeni kurulan ve istifalarla büyüyen Demokrat Türkiye Partisi'nin katilimiyla 30 Haziran'da Mesut Yilmaz, Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk'la birlikte 55. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti'ni kurdu. Bu koalisyon ANASOL-D olarak da adlandirildi.Cumhuriyet Halk Partisi de hükûmeti disaridan destekledi.
Böylelikle 55. Türkiye Hükûmeti, III. Yilmaz Hükûmeti veya ANASOL-D Hükûmeti, 30 Haziran 1997-11 Ocak 1999 tarihleri arasinda görev yapan, Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti ve Demokrat Türkiye Partisi koalisyonunun olusturdugu azinlik Türkiye hükûmetidir. 30 Haziran 1997 günü cumhurbaskanindan onay alan Hükûmet, 8 Temmuz'da TBMM'den 256 ya karsilik 281 oyla güvenoyu aldi. Sonra ise Türkbank ihalesindeki yolsuzluk iddialari üzerine CHP hükûmete destegini geri çekti. CHP hükûmet aleyhinde gensoru önergesi verdi. 25 Kasim 1998 tarihinde oylanan önerge TBMM tarafindan kabul edilince güvenoyu almayan ANASOL-D hükûmeti düstü. 23 Aralik 1998 tarihinde Cumhurbaskani Süleyman Demirel tarafindan görevlendirilen DSP Genel Baskani ve Zonguldak Milletvekili Bülent Ecevit hükûmeti kuramayarak görevi iade etmistir. Niye derseniz??? Evet 1. Parti Fazilet Partisi,(16 ocak 1998 refah partisi kapandigindan 150 RP milletvekilleri FP’ye geçmislerdi) 2.Parti DYP, 3.parti ANAP dururken meclisin dördüncü partisi DSP genel baskanina hükümeti kurma görevi verildi…Tabi Ecevit hükümeti kuramayacak idi…
Fakat Demokratik Sol Parti genel baskani Bülent Ecevit'in 7 Ocak 1999 tarihinde yeniden hükûmeti kurma görevini üstlenmis ve kurdugu 56. Türkiye Hükûmeti veya IV. Ecevit Hükûmeti olarak, 11 Ocak 1999 tarihinde Cumhurbaskani tarafindan onaylanarak, 17 Ocak 1999 tarihinde de TBMM'den güvenoyu almistir. 11 Ocak 1999-28 Mayis 1999 tarihleri arasinda görev yapacak hükümeti kuran Ecevit’in kurdugu azinlik hükûmetinin icraatleri çok büyüktü; Tam bu esnada ne tesadüf “PKK terör örgütü lideri Abdullah ÖCALAN Subat 1999'da Kenya'nin baskenti Nairobi'de yakalandi ve Türkiye'ye getirildi. 16 Subat 1999’da Basbakan Bülent Ecevit’in yaptigi “Abdullah Öcalan Türkiye’dedir” açiklamasiyla halka duyuruldu. Tesadüfler devam ediyordu, APO derdest edilip ülkeye getirildikten bir ay sonrada 21 Mart 1999'da da; saglik problemlerini sebep gösteren Fethullah Gülen, Amerika Birlesik Devletleri'ne gitti. O tarihten bu yana Pensilvanya eyaletindeki Saylorsburg kasabasinda yasamaktadir. 28 Ekim 2015 tarihinden beri, Türkiye Cumhuriyeti Içisleri Bakanligi tarafindan yayimlanan "en çok aranan teröristler" listesinin kirmizi kategorisinde yer almakta olup ve Fethullahçi Terör Örgütü ve Paralel Devlet Yapilanmasi (FETÖ/PDY) lideri olmakla suçlanmaktaydi…Ne hikmetse 15 Temmuz 2016 da yapilmis olan darbe kalkismasinin mimari olarak anilmaktadir…Hani derler ya ver kizi al papazi yoksa baska birseymiydi acaba?… Al esas oglani ver hocayi !!!
29 Haziran 1999'da yapilan son durusmada, Öcalan ayrilikçilik ve vatana ihanet nedeniyle oybirligi ile idama mahkûm edildi. Karar 25 Kasim 1999'da Yargitay 9. Ceza Dairesi tarafindan onandi. Ama daha sonralari meydanlara. Ip atan Devlet Bahçeli’nin de ortagi oldugu hükümet tarafindan ne hikmetse idam edilemedi ve 2002'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin idam cezasini kaldirmasi sebebiyle Öcalan'in cezasi agirlastirilmis müebbet hapse çevrildi. Simdi Imrali adasindaki cezaevinde yatmaktadir...
Türkiye Devleti gibi Türkiye halklari PKK belasindan çok çekmislerdi… Elbette PKK liderini yakalayip derdest ederek memlekete getirip hapse tikan parti liderini ve partiyi de ödülsüz birakmadi… Ilk yapilan genel seçimlerde DSP’ye hatiri sayilir bir destek verecek ve Bülent ECEVIT’in DSP’si birinci parti olacakti… 18 Nisan 1999 genel seçimleri'nden 1. parti olarak çikan DSP tek basina hükûmet kuracak çogunluga sahip olmadigi için koalisyon kurma zorunlulugu dogmustu. En fazla sandalyeye sahip partinin genel baskani sifati ile 3 Mayis 1999'da dönemin Cumhurbaskani Süleyman Demirel'den hükûmeti kurma görevi alan Bülent Ecevit MHP ve ANAP ile görüsmelerde bulunarak bir koalisyon hükûmeti kurma girisimlerine basladi. DSP Genel Baskani Bülent Ecevit, ikinci parti MHP'nin Genel Baskani Devlet Bahçeli ve dördüncü parti ANAP'in Genel Baskani Mesut Yilmaz arasinda 28 Mayis 1999 tarihinde imzalanan 57. Cumhuriyet Hükûmeti Koalisyon Protokolü ile 57. Hükûmet kuruldu. ANASOL-M hükümeti 9 Haziran 1999 tarihinde TBMM'den güvenoyu aldi. 57. Türkiye Hükûmeti, V. Ecevit Hükûmeti veya ANASOL-M Hükûmeti, diye adlandirilir…28 Mayis 1999 - 18 Kasim 2002 tarihleri arasinda görev yapmistir. Bu dönemin en uzun koalisyonudur…
Bütün bunlari o döneme isik degil projektör tutmak için yaptik…Yani düsünün hükümet yok, iktidar yok, kanun kim? Yasayi kim uygulayacak belli degil…Tam bir kaos ve karanlik bir sahne…Korku imparatorlugu, polis devleti adeta, herkes fisleniyor, herkes dinleniyor,sürek avlari baslamis, partiler ardi ardina kapaniyor, yesil sermaye diye ötekilestirmeler, polis ve asker yemin törenine alinmayan basörtülü anneler. Eldeki mevcut verilere göre, 1997-2003 tarihleri arasinda sadece Milli Egitim camiasinda 33 bin 271 ögretmenin, kilik-kiyafet/fislemeler nedeniyle disiplin sorusturmasi geçirmistir, 3 bin 527 ögretmenin görevine son verilmistir, 11 bin 890 ögretmene kilik-kiyafet/fislemeler nedeniyle disiplin cezasi verilmistir, 4 bin 625 Milli Egitim Bakanligi çalisaninin istihbarat birimleri tarafindan sözde irticayla iliskilendirilerek fislenmistir, yaklasik 11 bin ögretmenin ise istifa etmek zorunda birakilmistir…
28 Subat, sözde irticayla mücadele adi altinda kendi mesruiyetini kendisi olusturmaktaydi. Ama irtica taniminin belirsizligi (kasten belirsiz birakilmis olmasi demek daha dogru olur), sadece sözde irticayla iliskilendirilen dindar kesimler için degil, toplumun tüm kesimleri için bir demokrasi kaybini, baski ve insan haklari ihlallerini beraberinde getirdi. Sözde irtica ile mücadele, kisi ve kurumlarin temel hak ve hürriyetlerinin ihlalinin kilifi ve bir tür dokunulmazlik kazanmak için benimsedikleri bir misyon hâline geldi.
Basörtülü kadinlarin egitim, ögrenim ve çalisma haklari anayasal ve uluslararasi sözlesmeler hiçe sayilarak ucube yönetmeliklerle engellendi. Sadece resmî kurumlarda çalisan basörtülü kadinlarin degil, örnegin özel dershanelerde, sürücü kurslarinda ögretmenlik yapan kadinlarin da istihdam edilmemesi için söz konusu kurumlara baskilar ve baskinlar yapildi. Baslarini açan veya peruk takan kadinlar dahi disiplin cezalari almaktan, sürgünle cezalandirilmaktan, memuriyetten atilmaktan ve islerini kaybetmekten kurtulamadi. Esi ile isi arasinda tercih yapmaya zorlananlardan bazilari basörtülü eslerinden, bazilari geçimlerini sagladiklari islerinden vazgeçmek durumunda kaldilar. Bugün hâlâ kesin sayisi bilinemese de çok sayida erkek de, esi basörtülü oldugu için veya sözde ‘irticai fikirleri ya da faaliyetleri’ nedeniyle isten atildi ve cezalandirildi. Milletin iradesi yok sayildi, Meclis Iç Tüzügü bahane edilerek, basörtülü milletvekili Merve Kavakçi’nin sahsindan millete had bildirilmeye çalisildi” dedi.
Refah partisinin kapatilmasindan sonra Milli görüsün yeni partisi olan Fazilet Partisi 18 Nisan 1999 tarihinde yapilan seçimlerde 111 milletvekili çikarmis ve Meclisteki yerini almis, Istanbul'dan milletvekili seçilen Merve Kavakçi da 28 Subat sürecinin ve basörtüsü yasaginin devam ettigi o günlerde basörtüsü nedeniyle daha seçildigi ilk günden itibaren Türk kamuoyunda yer bulmus, o dönem Meclisin en yasli üyesi oldugundan TBMM Geçici Baskani olarak görev yapan Ali Riza Septioglu ise Atatürk'ün Sapka Inkilâbi'ni isaret ederek Kavakçi'nin basörtüsüyle Meclis Genel Kuruluna giremeyecegini ve yemin edemeyecegini söylemistir. Daha sonra 2 Mayis 1999 tarihinde Yüksek Seçim Kurulundan mazbatasini aldiktan sonra Meclisin açilis oturumuna katilmak için Merve Kavakçi, Nazli Ilicak'la beraber TBMM Genel Kurul Salonu'na gelmis ancak basörtüsüyle Meclis Genel Kuruluna girmesi üzerine Demokratik Sol Parti (DSP) milletvekilleri siralara vurarak ve yuhalayarak Kavakçi'yi protesto etmisler, bu sirada DSP Genel Baskani Bülent Ecevit Meclis kürsüsüne gelerek su sözleri sarf etmistir:
« Sayin Baskan, Degerli Milletvekilleri,
Türkiye'de hanimlarin giyim kusamina, basörtüsüne özel yasamlarinda hiç kimse karismiyor. Ancak burasi hiç kimsenin özel yasam mekâni degildir. Burasi devletin en yüce kurumudur. Burada görev yapanlar; devletin kurallarina, geleneklerine uymak zorundadirlar. Burasi devlete meydan okunacak yer degildir! Lütfen bu hanima haddini bildiriniz! » (Bülent Ecevit, 2 Mayis 1999, TBMM Meclis Genel Kurulu konusmasi)
28 Subat sürecinde dikkat çeken isimlerden biri de Fethullah Gülen olmustur. 11 Ocak 1997'de Basbakan Necmettin Erbakan, Ramazan nedeniyle 51 tarikat ve cemaat liderini Basbakanlik Konutu'na iftara çagirmis, Gülen de çagrilanlar arasinda olmus ancak Gülen, iftar yemegine katilmamis ve olay kamuoyunda yogun tartismalara neden olmustur. Fethullah Gülen 29 Mart 1997'de Samanyolu TV'de katildigi bir televizyon programinda Türk Silahli Kuvvetlerini siyasete müdahale etmek ve muhtira vermekle elestirenlere karsi, "Asker, demokratik yollarla sorunlarin çözümünü istedi." demis, 28 Subat sonrasinda Erbakan'i elestirenler arasinda yer almis ve Türk Silahli Kuvvetlerinin müdahalesini demokratik buldugunu söylemistir. Basörtüsü eylemlerinin en yogun yasandigi, ögrencilerin siddete maruz kaldigi o günlerde, Fetullahçi Terör Örgütü (FETÖ) elebasi Fetullah Gülen'in "Basörtüsü füruattir" açiklamasi yasakçilara malzeme olurken, basörtüsü direnisini de büyük ölçüde sekteye ugratti. Bu açiklamanin üzerine bazi ögrenciler basörtülerini çikarirken, bu durum mücadele eden ögrencilerin üzerindeki baskiyi daha da artirdi; ögrenciler ikna odalari ve karakollarda, bu söz üzerinden yasakçilarin telkinlerine maruz kaldi.
Ögrencilerin basörtülerini çikarmalari için Istanbul Üniversitesinde (IÜ) kurulan "ikna odalari" da 28 Subat süreciyle özdeslesen olaylardan biri olarak hafizalara kazindi. Kemal Alemdaroglu’nun ve Nur Serter’in mucidi olduklari Ikna odalari, henüz daha gençliginin baharinda olan kiz ögrencilerin adeta kabusu haline geldi. Ikna odalarinda ögrencilere, baslarini açmalari karsiliginda birçok teklif sunuldu, okula basörtüsüz gireceklerine dair baskiyla taahhütname imzalatildi ve bu sirada görüntüleri kamerayla kayit altina alindi. Çok az kisi hariç çogu ikna odasina girerek bir sekilde okula kayitlarini yaptirdilar. Okullarina peruk, bere ya da sapkayla giriyorlardi. Bu aslinda sunu ifade ediyor, 'Biz o odalara okuldan kaydimiz düsmesin diye mecburen girdik fakat asla ikna olmadik.' Peruk, bone ve sapka aslinda bir dönem basörtünün yerini aldi, 'Ikna olmadik' demenin araci haline geldi.
Bu nedenle de çok kisa bir süre sonra okullarda peruk ve sapka yasaklari uygulanmaya basladi. Ögrenciler basindaki kendi saçi mi peruk diye kontrol edilmeye baslandigini anlattirlar. Bu satirlari okuyan sizler amma da yaptiniz diyeceginiz geliyor… O dönemi yasayan kizlarimiz Çok ama çok üzgünlerdi, psikolojileri dagilmis vaziyetteydi. Hatta pek çogu hala kabus gördügünü söylüyorlardir. Basörtülü genç kizlar yasaga karsi bir durus gösterirken özgürlük mücadelesi veriyorlardi aslinda. Çünkü inançlarina uygun olarak yasamak istiyordular.. Yine de insanin hayatinin onlarca yil ertelenmesi çok etkili bir yikim ve bunun tazmini olamazdi. Basörtüsünü çikarmayan binlerce insanin hayati ertelendi. Kariyeri yok edildi. Bu çok agirdi. Zannedildiginde çok daha fazla kisiyi etkiledi, hala da etkileri devam ediyor.
Cumhurbaskani Demirel, 2006 yilinda Habertürk'te Melih Meriç'in sundugu bir televizyon programinda basörtüsü yasagiyla ilgili olarak da söyle konusmustur:« Orasi üniversite, oranin kurallari var. Danistay, Anayasa Mahkemesi karar vermis. Ille basi bagli okumak istiyorsan basi bagli olarak okunabilen yerler var, oraya git. Arabistan'da falan öyle yerler vardir, oraya gidin, orada okuyun! Türkiye laiklikten vazgeçemez. Herkes aklini basina toplasin. Bu ülkenin halkinin yüzde 99'u Müslüman diye Müslümanligi istismar ederek 'Bu milleti arkamiza düsürürüz' diye düsünen varsa aldaniyor. Hem de çok aldanmaktadir. Cumhuriyet 5'inci neslini yetistirmistir ve bu nesil cumhuriyete sahip çikmaktadir. Türban özgürlük falan degildir. Bu gericiliktir. » Süreç içerisinde irtica ile mücadelesi için Silahli Kuvvetleri desteklemis, Refahyol Hükûmeti'nin uygulamalarini elestirmis ve "Türkiye'de askerî müdahalelerin agir sonuçlari oldugunu" söyleyerek bir topluluk konusmasinda, Cumhurbaskani olarak "Çikin sokaklara, yikin bu Hükûmeti." demistir…
Niye yikin bu hükümeti diyorlar acaba? Nedir bu kin ve garez? Azinligin azinligi hükümetlerle Ilk icraatlerine bakarsak görürüz : Refah-Yol düstükten sonra, Cumhurbaskani Demirel, hükümeti kurma görevini ANAP lideri Mesut Yilmaz'a verdi. Yilmaz basbakanliginda Anasol-D hükümeti kuruldu.
Yeni hükümetin ilk icraat Erbakan'in Havuz Sistemi'ni kaldirmak oldu. Bu arada Etibank, Sümerbank, Interbank gibi birçok bankanin yönetimine emekli generaller girmis, soygun düzeni hizlanmisti. Banka açma kolayligi getirilen medya patronlari, kendi bankalari üzerinden topladiklari mevduatlarin önemli bir kismini diger sirketlerine aktarmisti. 28 Subat, ülkenin 70 milyar dolarinin soyuldugu bir süreçtir. Türkiye’nin en büyük banka içi bosaltmalari 28 Subat sürecinde (1997-2002 yillari arasi) gerçeklesmisti. Içi bosaltilan bankalarin borçlari Hazine’den ödenmistir. 28 Subat 1997′de uydurma bahanelerle irticai hareketler organize edilerek, ‘cambaza bak misali’ kamuoyunun dikkati farkli yerlere çekilmis, halkin cebinden, devletin kasasindan paralari çalinmistir.
Kurulan bu oyunla tam 55 milyar dolar buhar oldu. Türkiye finans sektörü neredeyse dibe vurdu. 1997'de 3 milyar dolar olan bankacilik sektörü döviz açik pozisyonu 2000'in sonunda tam 22 milyar dolar olmustu. Kamu bankasi zararlarinin haddi hesabi yoktu. Batik paralarin hepsi görev zarari olarak bilançoya islenmisti. Milli gelire oranla görev zarari stoku 1996'da yüzde 4.2 iken, 1999'da yüzde 13.2'ye yükselmisti. Bu durum likidite sikintisina sebep olmustu. Devlet neredeyse maaslari ödeyemez bir ekonomiyle basbasaydi. 17-24 Kasim 2000'de 3 milyar dolar, bir sonraki hafta ise 2.5 milyar dolar Merkez Bankasi rezervlerinden buhar olmustu. Faizler zirve yapmis, parayla para kazanma dönemi hizlanmisti. Bank Ekspres, Interbank, Egebank, Yurtbank, Sümerbank, EGS Bank iflas etmisti. Tam bu dönemde yerli parayi savunmak için gecelik faizler bir ara yüzde 4.000'lere kadar çikmisti. Durum daha da vahim bir hal almasin, bankacilik iflas etmesin diye 22 Subat 2001'de devalüasyona gidildi.
Süreç 2001 krizini getirdi…57. hükûmet döneminde anayasa kitapçigi krizi sonucu 2000 Türkiye Finansal Krizi ve 2001 Türkiye ekonomik krizi (veya "Kara Çarsamba") olarak adlandirilan Cumhuriyet tarihinin en büyük krizlerinin çikmasi 57. hükûmetin sonunu hazirlamisti. 2002'de Basbakan Bülent Ecevit'in saglik durumunun kötülesmesi ile ilgili tartismalar basladi. Bu tartismalar üzerine Basbakan yardimcisi Devlet Bahçeli, 7 Temmuz 2002'de aldigi kararla 3 Kasim 2002'de seçim yapilmasini istedi. 8 Temmuz 2002'de, Ecevit'in sag kolu olarak nitelendirilen Devlet Bakani ve Basbakan Yardimcisi Hüsamettin Özkan, Mus milletvekili Zeki Eker, Disisleri Bakani Ismail Cem, DSP'li Bakanlar ve milletvekilleri istifa etti. 22 Temmuz 2002'de DSP'nin milletvekili sayisi 128'den 64 düstü ve TBMM'de milletvekili sayisi siralamasinda 4. parti oldu. DSP'den ayrilanlarin çogu Yeni Türkiye Partisi'ne geçti. Bu olay üzerine 31 Temmuz 2002'de, 3 Kasim'da genel seçimin yapilmasi için TBMM'de yapilan oylama sonucunda 514 milletvekilinin 449'u kabul ve 62' si ret oyu verdi. Oylamalarda 62 ret oyu verenler DSP milletvekillerinden olusuyordu… Fakat 28 subat aracina ulasmisti adeta…Tam 18 banka TMSF'ye devredilmis, borçlari halkin üzerine yikilmisti. 2000'de yüzde 77.9 olan kamu borcunun GSHY'ye orani 2001'de yüzde 120 seviyesine gelmisti. Enflasyon da yüzde 70'lere ulasmisti. Peki ekonominin batmasina kimler sebep olmustu? Halka karsi darbe yapanlar birer masaydi. Perde arkasinda bankalar üzerinden milyarlarca dolarlik vurgun yapilmisti. 2001 krizi 28 Subat'in sonucuydu.
O dönemde darbecilerin en çok yipratmaya çalistigi isimlerden biri de Refah Partili Istanbul Büyüksehir Belediye Baskani Recep Tayyip Erdogan'di. Refahyol Hükümetinin devrilmesinin ardindan 21 Nisan 1998'de Diyarbakir Devlet Güvenlik Mahkemesi hukuk ve demokrasi açisindan utanç verici bir kararla, Erdogan'a Siirt'te okudugu siir nedeniyle 10 ay hapis cezasi verecekti. Millette kendi asil temsilcilerine verilen bu cezalari, basörtü zulmünü, banka hortumlamalarinin bedelini sandikta verdigi reyler ile kabul etmedigini gösterecekti… 3 Kasim 2002'de yapilan seçimlerde iktidarda bulunan MHP %8,35, ANAP %5,12 ve DSP %1,22 oy alarak tamamen TBMM'nin disinda kaldilar. 18 Kasim 2002'de Abdullah Gül'ün 58. hükûmeti kurmasiyla 57. hükûmet sona erdi. Ama 28 subat sürüyordu.
Iktidara gelen Ak Partinin genel baskani muhtar bile olamaz cezasi ile meclis disindaydi…3 kasim seçimlerinde birinci parti olarak çikan ve tek basina iktidara gelen AK PARTI’yi 10. Cumhurbaskani Ahmet Necdet Sezer 16 Kasim 2002 tarihinde hükûmeti kurmak için Abdullah Gül'ü görevlendirdi. Abdullah GÜL tarafindan kurulan Ak parti hükümeti 18 Kasim 2002'de kurulan 58. Hükûmet 28 Kasim 2002'de 170 ret oyuna karsi 346 oy ile güvenoyu aldi. Ak Parti Genel Baskani Recep Tayyip Erdogan'in, 9 Mart 2003 Siirt Milletvekili Yenileme Seçimi'nde parlamentoya girmesinden sonra, Ak Parti Kayseri Milletvekili Abdullah Gül baskanligindaki 58. Hükûmet, 11 Mart'ta istifa etti. Erdogan baskanligindaki 59. Hükûmet (2. Ak Parti Hükûmeti), 14 Mart 2003'te kuruldu. Simdiye kadar iktidarda olan Ak Parti ve onun Lideri Recep Tayyip ERDOGAN milletin verdigi yetki ile bin yil sürecegi söylenen 28 subat sürecini bitiren kanun,kararnameler çikarip imzalayarak sürecin açtigi yaralari sarmaya basladilar… 28 subatin müsebbiplerinin ve 28 subatin devasa pasalarina yargilama süreci baslamisti artik…