Hamas ve Terör
Selefi hareketler ile İslamcı yapılanmayı ayıran bir diğer kavram çifti olarak “adalet” ve “tevhid” kavramlarını görüyoruz. Adalet kavramının sosyolojik olarak toplumla kurulan ilişkide yatay bir hiyerarşi oluşturduğu söylenebilir. Çünkü kavramın özünde toplumsal ilişkilerin merkezi aktörü olarak teoloji ve siyasetin değil sınıfsal dayanışmanın ve sosyal ilişki biçiminin aktif olduğu görülür. Oysa tevhid kavramı siyasal bir argüman haline dönüştüğünde toplumu tepeden değiştirmeyi amaçlayan modern ulus hegemonyası inşa eder. Bu hegemonya için “ümmet” aslında ulusla aynı bağlama işaret eder. Oysa Hamas uzun süredir farklı din ve görüşten Filistin halkının sömürgeden kurtarılmasını merkeze alıyor.
Hamas 1987 yılında İhvan’ın uzun yıllar Filistin’de sürdürdüğü çalışmaların sonucu olarak kuruldu. Aslında kuruluşunu Mısır’da 1920’lerin sonlarında başlayan İhvan hareketinin toplumsal çalışmalarının bölgeye yayılması kadar geriye götürebiliriz. Böyle bir tarihlendirme bizi 1946 yılında Gazze’de İhvanın şubesine kadar götürebilir. İhvan’ın temel iddiaları ile Filistin’de 1940ların başından itibaren örgütlenen siyasal ve toplumsal baskı unsuru olarak kendini çokça gösterdi. 1987’de kurulan yapı yıllardır devam eden sosyal yapılaşmayı siyasal ve silahlı örgütlenme biçimine yönlendirdi.
İslamcılığın temel iddialarından olan ve Seyyid Kutub tarafından teorize edilen“Cahiliye Toplumu” düşüncesi her yerde olduğu gibi Filistin’de de halk ile genç kadro arasında bir gerilim üretti. 1980 sonrası Enver Sedat suikastı İhvan ve İslamcı düşünce için bir kırılma noktası olarak değerlendirilebilir. İslamcı grupların halkı ikna süreçleri için daha kuşatıcı bir dile yönelmeleri, sosyal sorumluluk projeleri ile bir takım temel ihtiyaçların karşılanmalarına yardım etmeleri onları selefilerden ayırmaya başladı. Selefi gruplar iktidar organizasyonunu ele geçirmek için ‘kıtal’ kavramını “Cihad” kavramından daha öncelikli gördüler.
İhvan’ın ılımlı kanadının Filistin’de baskın olması ıslahçı politikalara daha fazla yönelmelerini sağladı. Hamas’ın Selefi gruplarla bu bağlamda mücadelesi Gazze içinde hala devam ediyor.
2009 yılında liderliğini Abdullatif Musa’nın yaptığı Cundi Ensarullah örgütüne yapılan operasyon sonucu 20 kişi ölmüş, 100’den fazla kişi yaralanmıştı. Hamas’ı demokratik kurallara bağlı haliyle İslam dışı bir yapılanma olarak gören bu örgütler Gazze’de İsrail ile olan mücadeleye de önemli ölçüde engel teşkil ediyorlar. Selefi hareketler ile İslamcı yapılanmayı ayıran bir diğer kavram çifti olarak “adalet” ve “tevhid” kavramlarını görüyoruz. Adalet kavramının sosyolojik olarak toplumla kurulan ilişkide yatay bir hiyerarşi oluşturduğu söylenebilir. Çünkü kavramın özünde toplumsal ilişkilerin merkezi aktörü olarak teoloji ve siyasetin değil sınıfsal dayanışmanın ve sosyal ilişki biçiminin aktif olduğu görülür. Oysa tevhid kavramı siyasal bir argüman haline dönüştüğünde toplumu tepeden değiştirmeyi amaçlayan modern ulus hegemonyası inşa eder. Bu hegemonya için “ümmet” aslında ulusla aynı bağlama işaret eder.
Oysa Hamas uzun süredir farklı din ve görüşten Filistin halkının sömürgeden kurtarılmasını merkeze alıyor. Hamas’ın 1967 sınırlarına dönüş ısrarı Yahudi halkının da bölgede yaşamasına dair bir kabulü içeriyor. Hamas yayınladığı bildirilerde ve yetkili kişilerin verdikleri röportajlarda sivilleri kesinlikle kasıtlı öldürmediklerini dile getiriyorlar. Bu söylemler örgütün kamu vicdanı önünde kendini aklama girişimi olabilir. Fakat Gilad Şalit olayında 1 rehineye karşı alınan binlerce tutsak Hamas’ın sonraki yıllarda stratejisine büyük oranda rengini verdi. Kaçırılan sivillerin veya askerlerin esir takasında kullanılması hapishanede binlerce üyesi bulunan bir hareket için daha makul görünüyor.
Hamas 2006 yılında yapılan seçimlerde meclisteki sandalyenin çoğunu ele geçirdi. Halkın ona olan teveccühü özellikle Yaser Arafat’ın ölümünde sonra ortaya çıkan istikrarsızlık ve çeşitli yolsuzluk iddialarıydı. Ama bundan daha önce çeşitli Hamas’ın çeşitli sosyal alanlarda yoğun çabası halk tabanında karşılık yaratıyordu. 1. İntifada sürecinde İsrail’in sert müdahalesi Feldman’a göre istikrarlı gibi görünen ama yetersiz kalan FKÖ’ye karşı halkın daha büyük meydan okumalara yönelmesine sebep oldu. Destekleyen kişiler Hamas'ın gittikçe azalan yetersiz hükümet kaynaklarına rağmen görünürde yolsuzluk yapmamasını, siyasi konumunu ve geniş sosyal hizmet ağlarını önemsediler. Yaser'in ölümünden sonra Kasım 2004'te Arafat'ta yönetim otoritesinde yeni çatlaklar ortaya çıktı. Batı Şeria’da ortaya çıkan karmaşa ve Hamas’ın sokakta sosyal ağ kurarak sorun çözmeye yönelik adımları 2006 yılından itibaren otoritesini pekiştirdi. İsrail ve dünya kamuoyu Gazze halkını yıldırmak için uzun süre Gazze’ye ciddi bir boykot uyguladılar. Halkın ulaşabildiği elektrik, su gibi tüm kaynaklar kısıldı veya kesildi. Fakat tüm bunlara karşı Hamas’ın ılımlı yapısı ve Gazze içindeki aşırılık yanlısı gruplara karşı tavrı, İsrail’in saldırılarına karşılık verebilme yetkinliği onu daha da güçlü kıldı. Şeyh Ahmet Yasin ve ona yakınlığı ile bilinen Çocuk Doktoru Rantisi’nin İsrail tarafından suikasta kurban gitmesi şüphesiz örgütün Suriye kolunu güçlendirdi ve durum Lübnan Hizbullah’ı ve İran ile ilişkileri geliştirdi. Bu durumun bir radikalleşme eğilimi yaratması beklenirdi fakat Hamas’ın toplumu kucaklayan siyasal söyleminin inşasında büyük rolü olan ve Şeyh Ahmet Yasin’e yakın olan İsmail Haniye’nin liderliği örgütün popülaritesini arttırdı.
Dönemin ABD Başkanı Clinton tarafından 12947 sayılı kararname tarafından terör örgütleri listesine alınan Hamas, 11 Eylül sonrası dünya çapında başlayan ve merkezinde İslamofobi olan listeye tekrar 2 Kasım’da eklendi. Sara Roy’a göre buradaki temel itki inançtı. Çünkü hükümet ve medyanın halkı yanlış yönlendirmesine karşın Gazze’de ciddi manada sosyal ağı güçlü olan örgüt cüzi ücretlerle klinikler açıyor, yardımlar dağıtıyor ve idaresindeki okullarda ücretsiz eğitimler veriyordu. 1987’de resmen kuruluşunu ilan eden Hamas’ın o yıla kadar sokakta tuttuğu nabzın ve tüm dünyada artan dindarlaşma eğilimini Filistin’de elde tutan en önemli örgütlü yapı olmasının avantajları vardı elbette. Fakat Oslo görüşmeleri ile uluslararası arenada önemli bir konum elde ettiğini düşünen Arafat ve FKÖ İsrail’in artan saldırıları karşısında halkın desteğini gittikçe kaybediyordu. Gazze’de 2006 yılında kaybedilen seçimin bir diğer sebebi de 2006 yılında seçimde sadece 12 koltuk elde eden Liqud Partisinin 2007 yılında başına Netanyahu’nun Oslo görüşmelerinde konuşulan ve Amerika’da imzalanan maddeleri tanımayacağını seçim vaadi olarak dile getirmesiydi.
Aslında o en başından beri barış görüşmelerine olumlu bakmayan bir askerdi. Haliyle Filistin halkı İsrail’in kendi içinde baskın bir ikna oranı yakalamamış bir antlaşmaya her şeye rağmen oturmayı doğru bulmuyordu. Hamas, büyük oranda Oslo görüşmeleri zamanı toplumsal arabuluculuk görevini sosyal alanda çeşitli oturumlarla yaptı. Fakat o Lübnan Hizbullah’ı gibi askeri ve siyasi konuların henüz uzağındaydı ve durum daha sonra yenilgi dönemi olarak kabul edilen dönemlerde onun özne olarak anılmamasını sağladı. 2005 yılında Ariel Şaron'un kıdemli danışmanı Dov Weisglass aslında İsrail’in net tavrını şöyle açıkladı: “…Filistin devleti denilen bu paket tamamıyla süresiz olarak gündemimizden çıkarılmıştır.” Bu tarih aslında İsrail’in Batı Şeria’da üstünlük kurmaya yoğunlaşmak için Gazze’den stratejik çekilişinin tarihiydi. 2007 yılında Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın başbakan olarak atadığı Salam Fayyad, Hamasın etkin gücünü kırmak ve bir rakip olarak toplumsal rolünü azaltmak için onun sosyal yardım ağının kesmeye çalıştı. Öte yandan Gazze'deki bakımsız Deir el-Balah mülteci kampında bulunan en büyük İslami yardım kuruluşlarından biri olan El Salah Derneği'nin banka hesapları, ABD hükümetinin burayı "Hamas için önemli bir destek noktası" olarak tanımlamasının ardından bu ayın başlarında Filistin bankaları tarafından donduruldu. En önemli bileşen olarak Hamas’a yakın olduğu iddia edilen ve 1978’den beri 2 okul ve 4 tıp merkezini halkın ihtiyaçları bağlamında her yıl 10.000’den fazla yetim çocuğun tüm ihtiyaçlarını ücretsiz karşılıyor.
İsrail’in 2008 yılında ateşkese rağmen yaptığı saldırılar Gazze’deki hayatı bütünüyle olumsuz etkiledi. Hastanelerin vurulması zaten ilaç ve tıbbi malzeme girişine getirilen yasaklar krizin bir boyutuydu. Gazze'deki sanayi kuruluşlarının en az yüzde 95'i (3.750 işletme) ya kapanmaya zorlandı ya da yıkıldı. Ticaret üzerindeki büyük kısıtlamalar aynı zamanda Gazze'nin tarım sektörünün sürekli erozyona uğramasına da neden oldu. 2008 saldırısında 5 bin dönüm tarım arazisi ve 305 tarım kuyusu yok oldu. Bu kayıplar arasında 140.965 zeytin ağacı, 136.217 narenciye ağacı, 22.745 meyve ağacı, 10.365 hurma ağacı ve 8.822 diğer ağaç da var. Gazze’li çiftçiler, saldırıların sona ermesinin ardından toprağı yeniden dikmek için gerekli su tükendiği için ve topraktaki yüksek nitrat seviyesi nedeniyle yeniden denemelerinde başarısız oldular. Bu durum hem ciddi bir gıda krizini tetikledi hem de artan işsizlik hem gençlerin hem de çocukların öfkesini arttırdı. İsrail, Gazze halkını sindirmeye çalışırken düşmanını kendi potansiyelinin üzerine çıkardığının farkında mıydı, bilinmez? Fakat Hamas’ın sadece Gazze’de değil Beytüllahim gibi Hristiyanların çoğunluk olduğu yerlerde veya sol örgütlerin aktif rol aldığı Batı Şeria da dahil birçok bölgede artan sempatizan kitlesi onu sadece silahlı bir grup değil daha ziyade politika geliştiren sosyal bir aktöre dönüştürüyor. 7 Ekim operasyonu Filistin içindeki onlarca grubun ortak eylemi olmasına rağmen merkezi figürün Hamas olarak anılması aslında bölgede nasıl bir misyonunun olduğunun da göstergesi. Şu anda farklı inanç ve dünya görüşünden Filistin halkının büyük kısmı normalleşmeden yana olan ve sosyal hayatı günlük ihtiyaçların ve kültürel dokunun yapısına uygun inşa etmek isteyen bir Hamas’tan yana tavır alıyorlar.
Hamas 2014 yılında yönetim konusunda el-Fetih’e zeytin dalı uzatmış ve Gazze’deki kendi meşru yönetimini paylaşmayı kabul etmişti.
Normal şartlarda benzeri pek görülmeyen bu tavrın amacı hem Batı ve İsrail tarafından uygulanan ambargo sebebiyle daralan ekonomik probleme çözüm üretmekti hem de ortak hareket edebilmeyi denemekti. 2018 yılında kurulan ortak operasyon odasında 12 grup bulunuyor ve henüz erken olsa da 7 Ekim’de gösterilen irade bu amaçlanan şeyin başarılı bir sonuca doğru gittiğini gösteriyor.
1 Fılıu, J. Pierre. The Origins Of Hamas: Militant Legacy Or Israeli Tool? Journal Of Palestine Studies Vol. Xlı, No. 3 (Spring 2012), Pp. 54–70
2 https://www.orsam.org.tr/tr/gazze-de-hamas-ve-selefi-cund-ensar-ullah-catismasi/
3 Feldman, I. (2008). Governing Gaza; Bureaucracy, Authority, and the Work of Rule, 1917–1967. Duke University Press.
4 Roy, S. (2011). Hamas and Civil Society in Gaza: Engaging the Islamist Social Sector. Princeton University Press.
5 Roy, S. A.g.e.
6 . Johann Hari, “The True Story behind This War Is Not the One Israel Is Telling,” The Independent, December 29, 2008.
7 Adam Entous. Hamas’a karşı ABD destekli kampanya hayır kurumlarına da yayılıyor.
https://www.reuters.com/article/us-palestinians-hamas-idUSL2027514420070820
8 Roy, Sara. A.g.e
Yazının ORJİNALİ için bakınız:https://www.hertaraf.com/haber-hamas-ve-teror-m-mucahid-sagman-12274
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.