Prof.Dr.Mehmet GÖRMEZ Hocamızın İslam düşünce enstitüsünde Yaptığı bir konuşmanın videosu
konuşmanını aslı ve izlenmesi için bakınız:https://youtu.be/e8BbRuUTyFg?si=k0SXGJgVRW45PKal
Sayın Prof. Dr. Mehmet Görmez hocamıza ait YouTube’da yayınlanan video chatGPT yapay zeka programıyla 23 Şubat 2025’te aşağıdaki gibi yazıya çevrildi
BEDEN ÜLKESİNDE GÖZÜN DARBESİ
Bölüm 1: Bedenin Şehir Metaforu ve Dijital Darbe
İslam geleneğinde muazzam bir metafor vardır. İnsan bedeni bir şehre benzetilir. Kalp bir ülkeye benzetilir. Akıl, sultanın veziridir. Gözler, şehrin kapılarını veya ülkenin sınırlarını koruyan muhafızlardır. Kulaklar, sultanın habercileridir. Dil, hem sultanın hem de vezirin tercümanıdır.
Ancak dijitalleşmeyle birlikte, beden ülkesinde bir darbe gerçekleşti. Ülkenin sınırlarını korumakla görevli muhafızlar, yani gözler, bir darbe gerçekleştirdi. Kalbin sultanlığına ve aklın yönetimine son verdiler. Artık beden ülkesinde yeni bir yönetim vardı. Bu yönetimin adı: görsel egemenlik.
Gözler, bu darbeden sonra bir karar aldı: “Eskiden ben akla ve kalbe tabi idim. Bundan sonra akıl ve kalp bana tabi olacak.”
İlk kararları ne oldu? Görme biçimini değiştirmek.
Eskiden göz, akılla birlikte görüyordu. Buna Nazar diyorduk.
Eskiden göz, kalple birlikte görüyordu. Buna Basar diyorduk.
Eskiden göz, düşünceyle, tefekkürle, istidlalle görüyordu. Buna Ru’yet diyorduk.
Ama darbeciler dediler ki: “Bundan sonra ne nazar var, ne basar var, ne ru’yet var. Bundan sonra sadece bakmak var!”
Ve şöyle eklediler: “Bundan sonra benimle bakanlar şahit, gözlemci, basîr olmayacaklar. Onlar sadece izleyici, seyirci, temaşacı olacaklar!”
aldılar:
“Bütün organlar ve bütün duyular da gözün emrinde olacak.”
Göz, şöyle dedi: “Bundan sonra işitme benim kontrolümde olacak. Tat alma benim kontrolümde olacak. Konuşma benim kontrolümde olacak. Dokunma benim kontrolümde olacak.”
Ve göz, bir kulak gibi duymak, bir el gibi dokunmak, bir dil gibi konuşmak istedi.
Sonunda göz, bir dokunan el oldu. Bir konuşan dil oldu. Bir işiten kulak oldu.
Böylece bizi, gözlerimiz aracılığıyla konuşmaya mahkûm ettiler. Artık insanlar kelimelerle değil, görüntülerle iletişim kuruyor.
Gözün darbeci yönetimi yeni kararlar almaya devam etti. Üçüncü kararları, mülkiyet yasaları oldu.
Göz dedi ki:
“Ben baktığım her şeye sahip olmak istiyorum.
Bundan sonra görünen her şey benim olacak.
Artık sadece bakmakla yetinmeyeceğim. Gördüğüm her şeye göz koyacağım!”
Önce baktı.
Sonra göz koydu.
Sonra sahip olmak istedi.
Sonra hükmetmek istedi.
Sonra egemenlik kurmak istedi.
Bundan sonra göz, sadece nazar eden bir araç olmaktan çıktı; şehvetin ve arzunun bir aracı haline geldi.
Artık göz, sadece bakmıyor. Ele geçiriyor. Sahipleniyor.
Bölüm 3: Gözün İnanç Üzerindeki Hükmü ve Çözüm Arayışı
Ama darbeciler burada da durmadılar. Göz, artık sadece görmek ve sahip olmakla yetinmeyecekti. Yeni bir karar aldılar: İnanç sistemine de müdahale edeceklerdi.
Göz dedi ki:
“Bundan sonra, benim görmediğime inanılmayacak!”
Sonra akla döndü ve şöyle dedi:
“Benim görmediğime inanmayacaksın!”
Sonra kalbe döndü ve şöyle dedi:
“Benim görmediğime teslim olmayacaksın!”
Görmediğime inanmayacaksınız!
Bundan sonra, göz dedi ki:
“Gayb yok! Maneviyat yok! Ruh yok!
Bundan sonra sadece gözümün gördüğü şeyler var!”
Böylece inançlar da bu darbenin etkisi altına girdi.
Göz, manevi olanı, görünmeyeni reddetti.
Artık ateizm, putperestlik, materyalizm, hepsi bu görsel darbenin ürünüdür.
Ve bu darbe hâlâ devam ediyor. Dijitalleşme ile birlikte gözün yönetimi pekiştirildi.
Bütün ekranlar, bütün görüntüler, gözün hükmünü daha da güçlendirdi.
Ama bir soru var: Çözüm ne?
Kur’an bize bir hakikati hatırlatıyor:
“Allah, gözlerin hain bakışlarını ve kalplerin gizlediklerini bilir.” (Gafir Suresi, 19)
Bize ne söylüyor? Göz gerçekten bir hain midir?
Peki, bu hain bakışlardan nasıl korunacağız?
Eskiden şu ayeti şöyle çevirirdik:
“Müminlere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar.”
Ama şimdi şöyle çeviriyoruz:
“Müminlere söyle, kendilerini gözlerden sakınsınlar!”
Çünkü artık mesele sadece gözün neye baktığı değil.
Artık mesele, gözün bizi nasıl gördüğü!
Ve biz, bu gözlerin yönetiminden beden ülkemizi, ruh dünyamızı ve akıl şehrimizi korumak zorundayız!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
ÖRGÜTÜN LAGV EDİLMESİNİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL: SÜRECİN UZAMASI