The Turkish Post) – MÜMTAZ’ER TÜRKÖNE
Hava çok soğuktu. Baharın geleceğini, sonra güneşin etrafı kavuracağını bilmek ısınmak için yeterli değil, ama düşüncesi bile güzel.
Hafta sonu, 3. Kürt Forumu için Diyarbakır’daydım. Fatma Bostan Ünsal’ın başkanlığını yaptığı Hak İnisiyatifi Derneğinin düzenlediği toplantı çok geniş bir yelpazeyi yoğun bir programla toplantıya dahil etmiş. İki gün boyunca, 5 oturumda 25 kadar konuşmacıyı ve müzakereleri, ayrıca soruları-cevapları dinledim. Dışardan bakan biri olarak kendimce gözlemlerde bulundum ve sonuçlar çıkarttım.
Kafalar karışık, merak yüklü ama ihtiyatlı ve kelimelere dökülmese bile umutlu bir bekleyiş var.
İlk gözlemim Kürt aydınlarıyla ilgili. Meslekî tecrübeme dayanarak hüküm veriyorum: 30-40 yaş aralığında çok iyi yetişmiş akademisyenler ve araştırmacılar var. Disiplinlerinde, birikimlerinde ve ilgilerinde bölgenin yaşadığı yakın geçmişin izleri var. Eski tabirle demirle örs arasında şekillenmiş zekâ ve birikim.
Salim Orhan’dan bazı metinleri daha önce okumuş ve çok ciddiye almıştım. Diyarbakır’da karşılaşmak güzel bir tesadüf oldu. Dönüş yolunda “Bölünmüş Toplumlarda Anayasal Uzlaşı ve Demokrasi” başlıklı bana hediye ettiği kitabını okudum. Kuzey İrlanda tecrübesi üzerinden, bu tip sorunların çözümünde geliştirilen teknikleri ve modelleri kendi aralarında mukayese ederek inceliyor. 500 yıllık kin ve nefretle yoğrulmuş, katliamlarla ilerleyen bir geçmişin üzerine barışı inşa etmek ve bunu kalıcı hale getirmek zor iş. Adamlar bunu başarmışlar.
Ne ile? Sorunun cevabı akıl. Duygulardan uzaklaşıp aklı seferber etmek, duyguları da aklın emrine vermek lâzım.
RUTİN DIŞI AKIL
Benim de çok kullandığım “Devlet aklı” kavramının bu süreçte yaygınlaşması bu yüzden olsa gerek. Kürtler çektikleri acıların, yaşadıklarının baskısı altında çözüm arıyorlar. Akla gelebilecek her çareyi her aracı düşünmüş tartışmışlar. Akıl nedensel ilişkilere göre ilerler ve çareler bulur. Devlet aklı, modern ulus devletlerin ortaya çıkması ile müracaat edilen bir kavram olarak gelişti. Devletin, kendisini var eden ve gücünü meşru kılan yasaların ve hukukun dışına çıkması demek. Bugün sorunun çözümünde devreye giren akıl tam olarak böyle rutin dışı bir akıl. Bu yüzden şeytanlaştırmadan önce nasıl işlediğini anlamak lâzım.
Öfkenin muhatabı olarak bir put yontup şeytan taşlama tepesine yerleştirmek gayet doğal. Kürtler Ulus Devlet’e bu anlamı yüklemiş ve ona düşman olmuşlar. Orada da aynı yanlış devrede. İslâmcılar ümmetten bir devlet modeli çıkartamadılar. Bir ütopya olarak kalan kafalarındaki fikir, İslâm tarihi tarafından da reddediliyor. Geriye iki model kalıyor. Birincisi bütünüyle tarih dışına düşen İmparatorluk modeli, diğeri 1648 Westphalia’dan bu yana serpilip gelişerek bugünün uluslararası düzeninin temel aktörlerini oluşturan ulus devlet modeli. Kürt sorununa, hayal aleminden değil gerçekler dünyasından çözümler arayanlar ulus devlet modeli içinde bir çözüm bulmak zorundalar. Nitekim Öcalan, Kandil ve DEM bunun farkındalar. Türkiye’yi bölmek istemediklerini, ulus devlete bağlı olduklarını fırsat düştükçe vurguluyorlar.
HER ŞEY YOLUNDA GİDERKEN…
Türkiye bugün, jeopolitiğin başat konumda yer aldığı reelpolitik güzergahında ilerliyor. Reha Ruhavioğlu bu durumu bütün çıplaklığı ile zemberek metaforu üzerinden anlatıyor. Reelpolitik Suriye’nin Kuzey Doğusu’nda, Kürtlerin Rojawa (Batı) dedikleri, tarihsel olarak Cezire adı verilen bölgeye yerleşmiş bir zembereğe benziyor. Kinetik enerjiyi biriktiren bu zemberek “çözüm” başlığı altında toplanan sürecin bütün dinamiklerini zorluyor. Hem Türkiye hem de Kürtler için bu zembereğin açığa çıkardığı büyük fırsatlar var.
Kürt siyaseti elindekilerin neredeyse tamamını ortaya döktü. Umutlu, iyimser ve ısrarla yapıcı bir rol yürütüyorlar. Devlet kanadında ise farklı merkezkaç güçlerinin sağa sola savurduğu gündemler var. Her şey yolunda giderken bol cevizli nefis Diyarbakır burma kadayıfına tuz ve biber dökme kabilinden kayyım atamaları, Mehter yürüyüşü gibi iki adım ileri bir adım geri modunda kafaları karıştırıyor.
Bizimle aynı gün HÜDA Par, Diyarbakır’da bir çalıştay düzenleyerek sürece dahil olduğunu göstermiş oldu. Kürt siyasetinin kendi arasındaki rekabet süreci nasıl etkiler? HÜDA Par’ın çıtayı yüksekte tutma çabası gereksiz bir yarışa yol açabilir. Gündem reelpolitik, HÜDA Par anayasayı tartışıyor. Doğru mu? Zamanlaması anlamlı değil mi?
Karşılıklı eteklerdeki taşlar döküldükten ve Cezire için Şam’ın dahil olduğu bir çözüm bulunduktan sonra iş bitmiyor. Karşılıklı güven arttırıcı bir ortama ve rehabilitasyona ihtiyacımız var.
Duygular gelip geçici, Kuzey İrlanda gibi başkaları başardığına göre barışın ve refahın egemen olacağı bir gelecek için bizim de başarabilmemiz mümkün. Daha ötesinde, iddialı bir Kürt Türk ittifakı geleceğinden eminim ve umutluyum.
Kışın sonu her zaman bahar.
Yazının orjinali için bakınız:https://www.turkishpost.net/mumtazer-turkone-yazdi-i-kurt-sorunu-kisin-sonu-bahar/
Yazının video hali:https://youtu.be/GPRvxrZKY14?si=xfY3YBUUdXoyYM3o
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
ÖRGÜTÜN LAGV EDİLMESİNİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL: SÜRECİN UZAMASI