ÖRGÜTÜN LAGV EDİLMESİNİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL: SÜRECİN UZAMASI

İdlib’de başlayan ve Şam’daki ceberut yönetimin devrilmesi ile sonuçlanan süreç, Suriye’de ve bölgede farklı bir fiili durumun ortaya çıkmasına neden oldu. Aslında dışarıdanmüdahale ile bölge sosyolojisine ve saha gerçeklerine aykırı düzen kurma ve sürdürme çabalarının iflasına şahitlik ediyoruz.
ÖRGÜTÜN LAGV EDİLMESİNİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL: SÜRECİN UZAMASI
.Dr.Yunus ÇOLAKOGLU
.Dr.Yunus ÇOLAKOGLU
Eklenme Tarihi : 10.02.2025
Okunma Sayısı : 14

ÖRGÜTÜN LAGV EDİLMESİNİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL: SÜRECİN UZAMASI

İdlib’de başlayan ve Şam’daki ceberut yönetimin devrilmesi ile sonuçlanan süreçSuriye’de ve bölgede farklı bir fiili durumun ortaya çıkmasına neden oldu. Aslında dışarıdanmüdahale ile bölge sosyolojisine ve saha gerçeklerine aykırı düzen kurma ve sürdürme çabalarının iflasına şahitlik ediyoruz. Rusya ve İran’ın askeri desteğve kitleselkatliamlarına rağmen Baas rejimi devrildi. PKK/PYDnin muhalefet cephesine aslında hiç dahil olmadan Suriye topraklarının üçte birinde devasa bir askeri destekle tahkim edilmesi , gelinen noktada sürdürülebilir olmaktan çıktı.Baas rejiminin çöküşüne İran’dan ve siyasal mezhepçilerden sonra en fazla üzülenler ve demoralize olanlar PKK/PYD cenahı ile müzahir legal yapıla, PKK/PYD nin Avrupa ve ABD deki diasporası oldu diyebiliriz. 2013 den sonra İŞID’in alan kazanması bahanesi ile devasa bir ABD desteğiyle palazlanan örgüt, aslında sahada yeterli tabanı olmadığı halde bir çok belde ve şehirde ABD, Rusya ve İran’ın dolaylı desteği ile sahayı kontrol etti. İlginç olan ise otuza yakın koalisyon ülkesi İŞİD’e karşı örgütün desteğine ihtiyaç duyuyordu.. İlk önce PKK/PYD ile çalışmayı red eden, itaat etmeyen parti ve dernek temsilcileri katledildi, tutuklandı , şanslı olanlar Türkiye’ye ve Irak Kürdistan bolgesine kaçtı .Avrupa ülkelerine dahi kaçmak zorunda kalanlar oldu.. Rojava olarak adlandırılan bölgelerden Türkiye’ye sığınan 400-450 bin Suriyeli Kürtün, sözde  özerk bölgeye ısrarla dönmek istememesi tesis edilen yönetim tarzının niteliği hakkında net bir fikir veriyor. Oysa Türkiye destekli Suriye milli ordusu kontrollündeki Afrin, Azez, Tel Abyad da ciddi bir rehabilitasyon ve inşa faaliyeti ile ciddi bir dönüş baslamıstı.PYD/PKK kontrolündeki defakto yapıyı etnik ve ideolojik sakilerle savunanların yanan baskı ve zulümler hakkında bilgi sahibi olmamala düşünülemez. Demokrasi, özgürlük, hukuk, insan hakları konusunda mangalda kül bırakmayan kesimler bu konularda asla konuşmaz ve eleştirilere de tahammül etmezler. Baas döneminde beş yüz bin Kürt nüfus , vatandaş olarak kabul edilmedi, Tapu vekimlik sahibi olamadı.PYDnin Esedle kurduğu zımni ittifak da bu insanlık dışı uygulamalar sorun teşkil etmed. Rojova olarak adlandırılan bölgeye dönmek isteyen Kürtleri bekleyen ilk uygulama on üç-on dört yaşındaki kız ve erkek çocuklarınzorunlu askerlik adı altında zorla silah altına alınması oldu .Rakka ve Deyrizor gibi nüfusunun yüzde doksanı Arap olanşehirler ile buralardaki petrol sahaları da yine ABD tarafından,IŞİD sonrası bölgenin asıl sahiplerine verilmedi.PKK/PYD ile birlikte isletildi. Türkiye’nin güney sınırları boyunca,nüfusunun yüzde 55 -60ı Kürtlerden oluşmamasına rağmen ,ki Kürtlerin ezici çoğunluğu PYD ye muhalif olduğu halde,liberal/kapitalist ABD ve Avrupa desteği ile bir tür PKK/PYD komünü tesis edildi. Yaklaşık on yıllık bu komünal sözde özerk yapının sahadaki yeni gerçeklikten sonra varlığını devam ettirmesi çok zor. Suriye yeni hükümetinin on üç yıl süren bir milyona yakın can kaybıyaklaşık iki milyon yaralı ve on milyona yakın mülteci ile ulaştığı bu zafer sonrası kuzeydoğudaki bu yapının devam etmesine razı olmayacağı açık.Kaldı ki yerle bir edilmiş bir Suriye’nin nefes alabilmesi ve geleceğe umutla bakabilmesi için tarım arazileri ve petrol sahalarının olduğu şehirlerini bırakmayacağı malum .Bu meyanda on üç yıl boyunca iktisadi ve sosyal olarak en büyük bedeli ödeyen ve Suriye muhalefetinin en büyük destekçisi Türkiye’nin tavrı da net olarak biliniyor.

SURİYE KÜRTLERİ AZINLIK DEĞİL ASLİ UNSUR

 Suriye Kürtleri Suriye’nin  azınlık bitopluluğu değil. Araplar, Türkmenler gibi önemli bir unsuru. Yeni yönetimin de bu doğrultuda bir tavır alacağı net olarak görülüyor. Ülkenin asli unsurlarından biri olarak yeni Suriye’de yer almak ,yeni yönetim ile Türkiye arasındaki ilişki düşünüldüğünde geniş ve muazzam bir hinterlanda da yer almak varken ,en  zor olanı tercih etmenin Kürtlere bir faydası yok. Hatta PKK/PYD açısından dahi, Aynel Arap/Kobani ,Amude,Malikiye ve Kamışlıdan müteşekkil bir kaç bin kilometre karelik, muhtemelen silahsız bir sahada,izin verilirsebile ,yerin üstünde ve altında, komüncülük oynamanın sürdürülebilir olması imkansız.. Suriye Kürtlerinin ekseriyetle bu tarz bir idari yapılanmayı istemediği bölgeyi tanıyanlar açısından malum. Türkiye, Suriye yönetimi ,Irak Kürdistan yönetimi ile kavgalı ve gözünü ABD ,Avrupa ve Siyonist İsrail yöneticilerinin ağzına dikerek çıkış aramak sürdürülebilir degil... Yeni Suriye’de, Kürtlerin ana dillerinde eğitim ve Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde Kürtçeninkamusal kullanımın Arapça ile birlikte var olmasına üniter yapı olması şartı ile yeni Şam yönetiminin karşı olmadığı bu konuda bir sorun çıkarmayacağı görülüyor.

  Tüm bu yeni gerçeklik içinde Türkiye devlet aklının attığı  yeni adım ve çağrısı riskler, fırsatlar , çözüm istemeyenler için tedirginlik barındırıyor.Silahlarin bırakılıp örgütün bizzat en tepesi tarafından lağv edilmesi amaçlanan girişim,2012 de yapılan açılımlardan ders alınılarak yapılmaz ise yeni sorunlarla karşılaşılabilir..2012 de, kim ne derse desin, samimiyet ile devletin uzattığı el riyakarca icra edilen bir oyalama surecinde boşa çıkarıldı. Bu gün dahi bu amaçlaheyet de görev alan kimi isimler ,o gün,başbakan ile yapılacak görüşmeleri ,gider kaçak çayımızı içer geliriz, diyerek sembolik ve göstermelik bişovazaman kazanma seromonisine dönüştürdüler. O dönem Suriye’de Emperyalist güçlerce ikram edilen sanal kazanımlar, örgütün tepesindeki sahsın yeterince de net olmayan çağrısına rağmen kabul görmedi. Aslında o dönem örgüt lideri silahlı yapılanmanın miadınısonlandığını söylese de bir tür ateşkes önerdi. Örgütülağv ettiğini söylemedi .Ya da uygulama imkanı olmadığından söyleyemedi . .Göstermelik olarak kameralar karşısında Türkiye sınırları dışına yürüyen birkaç yüz kişilik silahlı unsurlar olsa da ülke dışına çıkılmadı. Ve geçici bir ‘ ateşkes ‘ hali yaşandı .Diğer bir sorunlu konu ise örgüt liderininkendisine itimat eden belirli bir tabanı olsa da kendisini ısrarla bir halkın topyekûn liderliğine layık görmesi ve kendisine gereğinden fazla güç atfetmesi. Örgüt lideri kendisini Türkiye’yi demokratikleştiren ve hatta orta doğuya yeni bir siyasi ve toplumsal düzen getiren bir figür olarak konumlandırmak istiyor.2012 de de , bu gün de yaklaşımı, vermeye çalıştığı imaj değişmiş değil.. Bu da aslında çözümü kolaylaştıran bir ayrıntı değil reel gerçeklikle bağdaşmayan bir durum . 2012 deki süreçte somut adım atılması gereken safhada terör örgütünün üst düzeyindeki kişilerin ,silahsızlanma kararını biz veririz, şeklindeki sözleri ve pratik uygulamaları unutulmamalı.. Ayrıca İstanbul seçimlerinde bir öğretim üyesinin getirdiği mektupla seçimlerde tarafsız kalınması için yapılan çağrı ilgili seçmen nezdinde yüzde 80 oranında red edildi ve bu seçim sonucunu net olarak değiştirdi ..Yine 2012 deki geçici “ ateşkes” halinde bölgede bir nevi tek parti diktatörlüğü ile baskı hali yaşandı. Devletin bu süreçte operasyon yapmaması kırsal alandan şehirlere çekilen terör ve şiddet sarmalı ciddi güvenlik zaafiyetine neden oldu .Busüreyi örgüt ve legal müzahir yapıları Suriye’deki kazanımlarını tahkim etmek için çukurlar kazarak ve şehirlerde kanlı olaylar(6-8 Ekim) tertiplemek için bir fırsat olarak değerlendirdi . Suriye sahasındaki gelişmeler ile son sekiz – on yılda Türkiye’de icra edilen operasyonlarla yeni birgerçeklik oluştuğu doğru .Bu yeni gerçeklik halinin oluşmasında Suriye halkı ve Türkiye ağır bedeller ödedi. Dünmevcut olan riskler bu gün de farklı kaygıları beraberinde getiriyor. Bu süreçteki en büyük risk silah bırakma ve örgütün lagv edildiği ilanının aylara yayılması ve müteadditgörüşmeler ile ertelenmesi ,ve bir takım koşullara bağlanması.Tabiri caizse heyetlerin İmralı’yı su yoluna çevirdiği halde bir türlü örgütün lağv edilme çağrısının ilan edilmediği bir süreciTürkiye toplumunun uzun sure anlayışla karşılaması zor. Zirabu meselede kurulmayan cümle kalmadı.. Suriye’yi içermeyen bir lağv çağrısı, bir anlam ifade etmez. Nitekim SDG/ PYD yöneticilerinin son bir ayda söylemleri ve stratejileri, akut şoku atlattıktan sonra ,bir takım manipülasyonlar yaparak( yeni Suriye bayrağının idari binalara asılması, sınırların güvenliğinin Şamdevredilmesi, Aynel Arabınsilahsızlandırılması öneris, İsrail ile direkt irtibat kurulması, Avrupa başkentlerine mektuplar yazılması, heyetler gönderilmesi vb.zaman kazanmaya çalıştığı görülüyor .Türkiye içinde halihazırda DHKPC tarzı bir terör kliğinedönüşmek zorunda kalmış bsilahlı yapı kendini tamamen lağv etmedikçe alınan risk bir anlam ifade etmez..Ülkemizdeki tüm etnik unsurların en tabii hakları nasıl ki siyasi zeminde konuşuluyorsa, bu mesele de kendi bağlamında, Kürtlerin tabi hakları pazarlık konusu edilmedenele alınmalı. Sorunlar siyasi ve meşru alanda konuşulmalı. Sorunları sadece eli silahlı kesimler, onların irtibatlı olduğu siyasi figürlerle konuşmak doğru degil..ABD, İsrail İran,Kandil, PYD içindeki bazı yapılar, Örgüt diasporası, Türkiye’deki kimi legal unsurların örgütün lağv edilmesi hususunda hiç de istekli olmadıkları biliniyor .. Bizzat heyet de bulunun kişiler ikinci üçüncü görüşmede lağv çağrısı gelebilir dediği halde ,bir kaç hafta içine lağv edilecek bir örgütün kurduğu sözde özerk yapı için, aynı siyasi yapıya mensup kimi yöneticilerinin organizasyonu ile Suruç da,Hatay’da sözde özerk yönetimi koruma ve destek nöbeti ile bir takım eylemler yapmaları bir isteksizlik ve samimiyetsizlik örneği değil mi?.. Aynı zamanda bir samimiyet testine şahitlik ediyoruz. HDP eş başkanının İmralı kapıları açılmazsa heryer Gazze olur’’ ifadesi ,aslında bölgemizde olan bitene ,umut edilenin aksine, Filistin penceresinden bakmayan tehdit vşantaj cümlesidir. Samimiyetle uzatılan bu elin zaafiyet olarak algılanması Kürtlere ve bölgeye değil Emperyalizme hizmet eden bir yaklaşımdır. Hassas ve zor bir merhaledeyiz ... Dileriz maksat hasıl olur..

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!