Herkesin sözlüğünün “yılın kelimesi” olur da bizim neyimiz eksik. Almanya yılın kelimesini 1971’den bu yana seçiyor. American Dialect Society ise 1990 yılından beri ABD’de yılın kelimesini seçiyor. Biz yılın kelimesi kervanına 2024 yılında katıldık ve nihayet Türk Dil Kurumu da birkaç kelime seçip oylamaya sundu. “Kalabalık yalnızlık” Türkiye için yılın kelimesi oldu. Ben kelimeyi yılın kelimesi olarak kabullenememekte mazurum David Reisman’ın alt başlık olarak “Amerikan Toplumsal Karakterinin Değişimi Üzerine Bir İnceleme” adını taşıyan ve 1961 yılında yayımlanan Yalnız Kalabalık kitabını hatırlattığı için kelime bana 2024’ün kelimesi olarak değil de Amerika’nın eski ruh hali olarak geldi.
Cambridge sözlüğü 2024 yılını tanımlamak için “manifest” kelimesini seçmiş. Tam olarak ne anlama geldiğini bilmese de Insta ahalisi bol bol manifestledi malumunuz. Türk dizi izleyicileri nasıl manifest edileceğini Sandık Kokusu dizisinin zengin koca avına çıkmış Ayça’sından aşina. “Manisfest”i batıl inançların güncellenmesi olarak da anlayabilirsiniz. Akıllıya kırk gün deli dersen deli olur misali, “Kırk gün çok güzel bir evde oturacağım yakında, bahçesi şöyle, önünde arabası böyle olacak” diye manifest ediyor. Diyeceksiniz ki bu 6 Mayıs’ta Hıdırellez kutlaması için gül ağacının altına kese bağlamaya, çamurdan evler arabalar yapmaya benzemiyor mu? Onlar dua niyetine isteniyordu, üç boyutlu idi; bu yeni tarz ise sadece yazı ile beklentiye girmek. Sihirli kelimelerinizi yazıyor, yazdığınıza “bütün kalbinizle inanıyor”, sonra da yazılanların gerçekleşmesini bekliyorsunuz. Böyle anlatıyor manifestin yolunu yordamını öğretenler. Her çağın kendine uygun büyüsü, batıl inancı oluyor ya dijital çağın sosyal medya ahalisinin batıl inanç ritüeli de böyle. Velhasıl akletmeyiş baki, batıla el bağlamaksa enva-i çeşit.
Sözlükler ve yılın kelimesi meselesi uzun. Bana seçtiğin kelimeyi söyle sana ruh halini anlatayım misali konu uzar da uzar.
Başlığa gelince... Dijital devrimin önemli bir kısmının tamamlandığı 2020-2022 yılları arasında, yani küresel pandemi günlerinde insanların bilinç altına negatif tohumlar ekildi. Negatif tohumların bire bin verimliliğe kavuşması için korku atmosferi şarttır. Korku atmosferi ortamı ele geçirdiğinde bilinç daima negatif olanın peşinden gidecektir.
Kelimelerin negatif yükünden neyi kast ediyorum? Her türlü durumu tasvir etmek için muhakkak kıyamet, intikam kelimeleri kullanılıyor. Bir örnek vermem gerekirse “Evde kal” günlerinin ardından dünya evden dışarı çıkarken; bazı insanların çılgınca alışveriş yapması “intikam alışverişi” olarak tescillendi. Nitekim bendeniz de bu konu ile ilgili olarak bir yazı yazdım.
Yoğun mesai ile geçen bir günün ardından evine dönen insanların evine ne kadar geç gelirse gelsin muhakkak evde birkaç saat geçirdikten sonra uykuya gittiğini tasvir etmek üzere bendeniz yıllardır “ev zamanı” tabirini kullanıyorum. Dış dünyada geçen yorgun saatleri evinde yaşayacağı birkaç saat ile telafi etme ve bunun için uykusundan feragat etme. Bendenizin “ev zamanı”, kelimelere negatif içerik yükleyiciler tarafından “intikam uykusuzluğu” olarak kavramlaştırılmış. İntikam uykusuzluğunun özellikle beyaz yakalılar arasında yaygın olduğu söyleniyor.
Ninelerimiz, Balkan Harbi’nden başlayıp Kurtuluş Savaşı’na kadar uzanan seferberlik günlerine, çekirge akını ile maruz kaldıkları kıtlık günlerine tanıklığın yükü ile söylerlerdi bu sözü.
Kelimelerin negatif yükü ile ilgili olarak sormamız gereken soru şu:
Yılın olayından, yılın kahramanından nasıl oldu da yılın kelimesine geldik? Benim izahım şöyle: (Bakınız benim teorim demedim. Her izahın komplo teorisi olarak sürümde olduğu bir zamanda dikkat buyurunuz izah diyorum. Sadece izah. Yani olanı biteni kendimce açıklama girişimi, anlama çabası.)
Hikâye anlatıcıları hayatımızdan çekilirken “bütün hikâye”yi tek bir kelimeye yükleyen bir eğilim giderek hayatın her alanına yayılıyor. Mesela, herkesin diline dolanan “aynen”, sözlüklerin seçtiği yılın kelimesi olarak çıkıyor karşımıza.
Ve böylece yılın kelimesi “bütün hikâye”yi anlatmak üzere “kullanıcıların” zihnine negatif enerji yüklü bir çip olarak yerleştirilmiş oluyor.
Yılın kelimesi ilan edildikten sonra insanlar, yeni öğrendiği kelimeye dair en az beş cümle kurma ödevi alan öğrenci gibi kelimeleri hayatlarına dahil ediyor ve hemen birbirlerine karşı kullanmaya başlıyor.
Evlatlarından şikayetçi anneden: “Beynimi çürüttünüz, beynimi!”
Kayınvalideden gelinine: “Beyni çürükler varmış, biri de bu bizim yeni gelin işte, o beyni çürüklerden. Raporu bile varmış.”
Fiyat artışından dertlenen müşteriye taksi şoförünün itirazı: “Biz ne yapalım abla, trafik trafik değil. Bugün 20 saattir nöbetteyim, kahve alacak param yok, yetmiyormuş gibi müşteri arabaya biner binmez açıyor telefonunu. Beynimiz çürüdü billa.”
Yazının orjinali için bakınız:https://www.yenisafak.com/yazarlar/fatma-barbarosoglu/korku-kapitalizmi-ve-kelimelerin-negatif-yuku-4675282
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
ÖRGÜTÜN LAGV EDİLMESİNİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL: SÜRECİN UZAMASI