Müslüman olma sürecinde bir düsünme eyleminden söz edilebilir. Ama bu düsünme eylemi, kendi sistematigi içinde gerekli bir durum olarak söz konusu edilemeyebilir. Çünkü bir düsünceye sahip olma ile bir dine girme arasinda derin bir fark vardir. Biri daha duygusal ve ruhsal bir zemine sahip digeri ise akli ve muhakemeye dayali bir ölçüyü içerir.
Müslüman olmak bir teslimiyeti içerir ve tabi olmayi zorunlu kilar. Müslüman, müslüman olmanin geregi olarak kendini müslümanca bir düsüncenin izdüsümüne uygun sekilde gelistirmeyi ve degistirmeyi zorunlu kilar. Yoksa Müslümanligini iman ile bütünlestirerek takva sahibi bir kul olma özelligi kazanamaz!
Müslüman olmak, müslümanca düsüncenin zorunlu bir ögesi degil ve gerekli yeterliligi de saglamaz! Ama teslimiyetini derinlestirerek ve müslüman olmanin ne oldugunu belirginlestiren vahiy ve vahyin örnekligini somutlastiran Resulün hayatini ögrenerek müslümanca düsünmeye adim atabilir.
Bugün ise müslüman zihnin yeterince karisik oldugu bir zaman ve zeminde müslüman olmak müslümanca düsünmek için yeter sart degildir. Bu gerçekligi iyice anlamak ve idrake konu edinerek bu durumun zihin dünyamizda netlesmesi gerekir ki atilacak adimlarin müzakeresi konusunda bir ilk adimi ve baslangici gerçeklestirme zemini bulunabilsin…
Bugünün müslüman insani daha çok ana babadan ögrendigi kadari ile Müslümanligini sürdürmektedir. Geleneksel algi üzerinden müslüman olan kisi ilmi bir karaktere sahip olamadigi için zaten çok çabuk bir sekilde baska düsünme biçimlerinden etkilenmeye açik halde bulunmaktadir. Bu da onun Müslümanligini pamuk ipligi ile bagli halde tutmaya yaramaktadir. Tabi ki bir müslüman olarak gerekli iman ilkelerine ve gerekli helal ve haram sartlarina riayet onun kurtulusunu saglayabilir. Ama bu meseleye müslümanca bakisi içermez, daha çok duygusal zeminde teslimiyeti öne çikartir. Allah korkusu ile Ahiret inanci ile ögrendigi iman ve amele sarilarak kendini kurtarabilir. Ama hayati müslümanca hale dönüstürmenin mücadelesini baslatamaz, neyin müslümanca olup olmadigi, karsi karsiya kalacagi bir meselede hangisi müslümanca bir tavir olur sorunu karsisinda zorunlu sorunlar yasamaya devam eder. Bu konuda ise gerekli adimlari atamadigi sürece ve güvendigi bir bilgili müslüman ile iliski kuramadigi sürece yanlis adimlar atmaya ve Müslümanligini zedelemeye baslayarak uzaklasabilir de…
Müslümanca bakis; müslüman olmanin temel ilkelerini müslüman olmayi saglayacak olan bilgi sistematigi içinde bir yöntem ile ögrenmek, bilginin eyleme dönüsmesindeki usulü bilmek ve bu usul ile hayati yeniden yorumlamaya uygun bir zihni yapiya sahip olmayi içerir. Kuran ve Sünnet ile sahih ve sahici bir iliski kurmadan, bu iliskiyi dogru ve sahici bir bakis üzerinden gerçeklestirmeden müslümanca düsünmek kolay olmasa gerek! Modern çagin Müslümanlarinin Müslümanliklarini muhafaza etmelerine ragmen hayati müslümanca yasama konusunda ciddi sorunlar yasadigi görülebilmektedir. Bu sorunlarin müslümanca çözümü konusunda ileri sürülen yaklasimlarin, mevcut kültürel bilgi Formu içinde sekillendigini anlamadan müslümanca bir bakisa sahip olmak ise ham hayal olmaktan öteye geçememektedir. Ortaya konulan soru ve sorunlar ile bu soru ve sorunlara üretilen cevaplara söyle bir bakis firlatmak bile meselenin müslümanca bir bakis ile iliskisinin olmadigini gösterir. Salt esitlik meselesini ele almak bile konuyu açikliga kavusturmak için yeterli bir örnektir.
Esitlik kavrami modern bir kavram ve modern dünya görüsünün ürettigi temel ilkelerden biridir. Bu esitlik kavrami ile birlikte eski/kadim kültürden kopus, kilise hegemonyasindan uzaklasma ve yeni bir insan ve tanimi ile bulusma imkâni saglanmistir. Bu durumu göz ardi eden her yaklasim, meseleyi içinden çikilmaz hale getirir.
Islam ise fark üzerine kurulmustur. Bu farki kaybettiginiz andan itibaren sorunlar bas göstermektedir. Esitlik üzerinden önce yaratici olma hüviyeti kaybolur. Yaratici ile yaratilan ayni düzleme indirgenecektir ki modern dünyada bu gerçeklestirilmistir. Sonra yapay zekâ üzerinden ise yaraticilik oynamaya baslayacaktir ki bu da gerçeklesmektedir. Ama bütün bu durumlarin gerçeklesmesi için esit olma zorunlulugunu anlamayan biri için bu meseleyi dogru anlamak da o kadar zorlasacaktir. Meseleyi sadece bir sapma olarak görecektir. Hâlbuki mesele kendi sistematigi içinde zorunlu olarak bu sekilde cereyan edecekti ve etti de…
Müslüman için önce Yaratici ile Yaratilmis arasindaki fark kapanmayacak bir fark olarak kalmaya zorunludur. Yoksa müslüman kalamaz! Peygamber ile Peygambere tabi olan arasindaki tercih farki da öylece duracaktir. Yoksa ümmet olamaz! Peygambere tabi olmanin Allah’a tabi olmakla es deger kilindigi bir zeminde kendisini Peygamber gibi düsleyen biri çikarsa o kendine ait yeni bir din ihdas etmis olur. Bu artik Müslümanlik olmayacaktir. Yine ahlaki zeminde de hiç bilen ile bilmeyen bir olur mu, hiç fasik ile mümin bir olur mu? Hiç sadaka veren ile sadaka vermeyen bir olur mu? Buradaki farklar, müslüman kimligini insa etmede temel özellige sahiptir. Yani fark, insan ile hayvan arasindaki ayrimi açiga çikardigi gibi iman ve inkâr arasindaki farki da ortaya koyar. Iman edip salih amel isleyen ile iman ettigi halde salih amele yanasmayan biri ile arasindaki farki derinlestirir. Bu yüzden fark kavrami müslümanca düsünme biçimi açisindan ontolojik ve epistemik bir temele sahiptir. Bu temeli kavramadan ise müslümanca bir bakisa sahip olmak ise imkânsiza yakindir.
Müslüman olmayi bir süreç olarak düsünecek olursak ki öyledir, fark kavrami her asamada bize bir ileri adim atarak mukarrebun olmaya yönelik istikametimizi saglamlastirmaya yarayacaktir. Bu süreci dogru anlamak ise müslümanca bakisa sahip olmakla birebir örtüsür. Bu noktada müslüman ya kendisi müslümanca bir bakisa sahip olacaktir veya müslümanca bir bakisa sahip oldugunu düsündügü bir amil âlim ile yolunu kesistirerek ona soru ve sorunlarini ileterek aldigi cevaplara göre hareket etmeyi basaracaktir. Ötesi ise ayagin kaymasi, seytanin ayartisi, nefsin azginlasmasi sonucu kaybetmeye neden olacaktir.
Mesele bir farkindalik meselesidir: Ister bilissel, ister ahlaki ve ister ameli bir farkindalik olsun bu temel bir olgudur. Her müslüman kendi kurtulusunu saglamakla yükümlüdür. Bu yükümlülügünü ortadan kaldiracak bir sart ise yoktur. O yüzden her müslüman kendisini kurtaracak bir istikamet üzere olmayi arzulamali ve bunu gerçeklestirmek için bir çaba ve gayrete sahip olmalidir. Esitlik bir düzeyde bir soyut zemine sahiptir. Her insan müslüman olma konusunda esittir. Kimi olur, kimi olamaz denemez! Fark ise olguya dönüktür. Kim müslüman olmussa o kurtulur, kim olmamis ise o kurtulusa erdirilmez!
Konunun farkli veçheleri olacaktir. Ama bu makale bir duyarlilik olusturma babinda meseleyi gündeme tasima konusunda bir yeterliligi olacaktir…
Not: Bu yazi 22.11.2022 tarihinde mirathaber.com sitesinden alintilanmistir, yazinin orijinali için asagidaki linki tiklayiniz.
https://www.mirathaber.com/musluman-olmak-ile-muslumanca-dusunmek-arasindaki-fark/
Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.