Hosça bak zâtina kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
Seyh Gâlib
Bir Islâm düsünürüne, mutasavvif sairine insani böyle tarif ettiren, onu "kâinatin süzülmüs özü, varlik ve oluslarin gözbebegi" olarak degerlendiren irfan, Islâm irfanidir. Bu düsüncenin kaynagi Kur'ân-i Kerim'dir ve en kâmil insan örnegi olan Hz. Muhammed(s.a.v)’dir. Bu kaynaga göre Allah Teâlâ insani “ahsen-i takvîm” üzere; yâni yapi ve oluslarin en güzeli, en mükemmeli içinde yaratmistir. Ancak bu mükemmel yapi bir potansiyeldir, bir kabiliyettir, eskilerin deyisi ile bi'l-kuvvedir, onun fiil haline gelmesi, gerçeklesmesi insanin irade ve tercihine birakilmistir. Insandan baska bütün varliklarin tekâmülü ilâhî kaderin çizdigi seyri takibeder, onu degistirme iradesi ve cehdi varligin kendisinden gelemez. Insana ise muhtemelen "emanet" ile bu kastedilerek akil ve irade verilmistir, akil ve irade ona bir yandan hürriyet, hür karar ve eylem alani, diger yandan yükümlülük ve sorumluluklar getirmistir. Insan akil ve iradesi ile dogru da yapar yanlis da, günah da isler sevap da; benligine, nefsine, güdü ve heyecanlarina, sehvet, gazap ve hirsina da kul olabilir Allah'a da; meleklerden de üstün olur, hayvanlardan da asagi.
Insan varliklar içinde en serefli ve degerli varliktir. “Biz, hakikaten insanoglunu san seref sahibi, degerli kildik…”(Isra:17/70). Allah onu bir amaç ve gaye için yaratmistir. Insan kulluk için yaratilmistir.(Zariyat:51/56). Insandan önce cinler, melekler ve diger varliklar yaratilmisti. Insanin yaratilisi bütün detaylariyla Kur’an-da anlatilmasi da dikkate sayandir. Daha önce yaratilan varliklarin yaratilislarinin detayli anlatilmamasi, insanin yaratilisinin detayli anlatilmasi dünya hayati için yeni ve önemli bir baslangiç oldugu ve insanin diger varliklardan farkli ve degerli olduguna da bir isarettir. Allah bütün varliklar arasindan insani muhatap almistir. Muhatap almak deger vermek ve serefli oldugunu onaylamaktir. Allah meleklerin itirazina, seytanin kin ve öfkesine ragmen insani yaratmistir (Bakara:2/30,34).
Iste insanin yaratilis itibariyle yapi ve özelligi (fitrati) budur. Onu, fitrati için mümkün olan en yüksek kemal mertebelerine ulastiracak iki kanat iman ve salih ameldir. IMAN asil olarak gayb ile ilgilidir. (Allah'a, peygamberlere, kitaplara, âhirete, yaratilisa, dirilmeye, hesaba, mîzana, sirata, cennet ve cehenneme... imandir.), SÂLIH AMEL ise dünya hayatini, hür bir seçim ve tercih sonucu olarak, Allah'in irade ve rizasi dogrultusunda yasamaktir
Islam’in bütün emir ve yasaklarinda insanin bir araç degil amaç oldugu ortaya çikmaktadir. Insan bütün varliklar içinde öne çikarilmis, önemsenmistir. Kâinattaki her seyin insan için yaratildigi ve ona musahhar kilindigi belirtilmistir. Kâinat’in imar görevinin de insana verildigi açiklanmistir. Bütün peygamberler insanlardan seçilmis ve yine insanlara gönderilmistir. Insan amaç varliktir. Insan varligini Allah’tan alan, Allah’tan aldigi ruh ile varliklari maddi boyutunun disinda kavrayan tek varliktir. Insan etkendir, edilgen degildir. Hayatin merkezinde insan vardir.
Neden insan amaç varlik ve öznedir, faildir?
1.Anasir-i Erbaa’yi (hava-toprak-ates ve su) kendinde bulunduran varliktir.
2.Allah’a ait olan halk (yaratma) sifati hariç bütün sifatlari kendi ölçeginde üzerinde tasiyan varliktir.
3.Insan konusan tek varliktir.
4.Dinin hedef aldigi temel varliktir.
5.Peygamberlerin gönderildigi varliktir.
6.Kâinattaki bütün varliklarin emrine musahhar kilindigi varliktir.
7.Insan irade sahibi varliktir.
Bütün bunlardan dolayi insani önemsememiz gerekir. Allah’in ona verdigi bu hakki teslim etmemiz gerekir. Bunu bir lütuf olarak degil bir görev olarak algilamaliyiz. Hakki teslim etmemek zulümdür. Müslümanlarin da zulümden ve zulmetmekten kaçinmasi gerekir. Zira müslümanin görevi adaleti tesis etmek ve devamli kilmaktir.
Insani bir bütün olarak degerlendirmek gerekir. Insan beden, akil ve ruh üçlüsünden mütesekkildir. Bunlardan biri ile insani ele alip degerlendirdigimiz zaman eksik degerlendirmis oluruz. Nitekim tarihte; Fikih insani beden olarak, Kelam Akil- Kafa olarak, Tasavvuf ise ruh olarak algilamis ve ona göre çözüm üretmeye çalismis, ancak yapilan bütün bu degerlendirmelerin eksik ve yanlis oldugunu görmekteyiz. Insani parçalara bölerek yapilan her degerlendirme eksik veya yanlis olmaya mahkûmdur. Zira insan bir bütündür bölünme ve parçalanma kabul etmez.
Insana deger vermek durumundayiz. Zira insan fitri olarak birçok degerle birlikte donatilmis, yaradan onu üstün yaratmistir. Insan tozlanabilir, kirlenebilir ancak degerinden bir sey kaybetmez. Toz ve kirler her zaman temizlenebilir, yani geçici ve arizidir. Günah tabii degil arizidir. Tevbe edilip günahtan uzaklasildigi zaman kisi kirlerinden arinmis olur. Degerli olan bir sey kirlerinden arindiktan sonra eski özelligini tekrar kazanir.
Insan egitiminde esas olan, kisiyi fitratiyla bulusturmak, yaratilis özellik ve güzelliklerinden haberdar etmek, farkina vardirmaktir. Kisiyi bütün özellikleriyle taniyip onlari daha ileriye götürmek, gelistirmek gerekir. Kisiyi baska bir kisilikle degistirmek, oldugundan farkli bir kisilik ve kimlige büründürmeye çalismak egitim degildir. Zaten burada basarili olmak ta mümkün degildir. Bununla kiside bazi istenmeyen davranislar meydana getirile bilinir ancak, bu davranislar kisinin fitratiyla uyumlu olmadigi için problem ve anarsi çikaracaktir.
Insanlara bir isi yaptirmak isterken emrivaki yapmamak, zorlamamak esastir. Kisiye deger verirsek yaptirmak istedigimiz isi daha kolay, daha rahat ve kisiye de o isi benimseterek istekli bir sekilde yaptirabiliriz. Zorla güzellik olmaz. Her insan kendisinin degerli oldugunu kabul eder ve deger verilmekten de hoslanir. Dolayisiyla kisiye isi benimseterek yaptirmak daha kolay, isi sahiplendigi için daha güzel ve iyi bir sekilde yapacaktir
Egitimde insani kazanmak, onu özellikleriyle bulusturmanin esas oldugunu belirtmistik. Kisiyi oldugu gibi kabul etmek, onu en uygun ve yetenekleri dogrultusunda gelistirmek egitimdir. Onu baskalastirmak, baskalastirmaya çalismak, istedigimiz sekilde degistiremedigimiz zamanda atmak, tüketmek egitim degildir. Unutmayalim ki, marangozun kötüsü talasi çok çikarandir. Bizim talas çikarma, var olan insani harcama gibi bir lüksümüz yoktur. Dogru olan var olani en güzel ve en iyi sekilde degerlendirmektir.
Insan hak ve hürriyetleri vazgeçilmezdir. Kisi dogustan temel hak ve hürriyetlere sahip olarak dogar. Bu haklar baskalari tarafindan bir lütuf olarak degil, Allah tarafindan insan verilmistir. Kisi fitratiyla bulustugu, yaratilis amacinin farkinda olarak bu amaç için çalistigi an kemâle, gerçek olgunluga ulasacaktir. Insan hayat ve var olusundan Allah'i disladigi, askin boyutu ile alâkasini kestigi an küçülür, düser; et, kemik, beyin ve beyin fonksiyonlarindan ibaret kalir. Bu insan hayatinin en büyük ziyanidir. "Asra yemin olsun ki insan ziyandadir; ancak iman eden ve salih amel isleyenler müstesnâ...".(Asr:103/1-3) Insanin maddî ve manevî teçhizati, imkânlari, kabiliyetleri "esref-i mahlûkât" oldugunu ispat için, bu olusu gerçeklestirsin diye verilmistir. Bu kabiliyet ve imkânlar fânî dünya için, biyolojik ve psikolojik hazlar ugruna sarf edilirse, ziyan ve savurganlik yapilmis olur. "Yemin olsun ki o gün, nimetlerden sorguya çekileceksiniz!" (Tekasür:102/8)
Hüseyin KUBAT
(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)