Suyu Bulandiran Kim?

- Hey kuzucuk içtigim suyu neden bulandiriyorsun, agiz tadiyla temiz bir su içmeyecek miyim?...
Suyu Bulandiran Kim?
Hanifi TOSUN
Hanifi TOSUN
Eklenme Tarihi : 6.02.2021
Okunma Sayısı : 1868

- Hey kuzucuk içtigim suyu neden bulandiriyorsun, agiz tadiyla temiz bir su içmeyecek miyim?

- Ama nasil olur ben alt taraftan içiyorum, sen üst taraftan. Suyu nasil bulandirabilirim ki?

- “Sus, bos bos konusma! Sen geçen yil da bana kötü söz söyleyip kaçmistin, hatirladim seni!”

- Ama ben bu yil dogdum, geçen yil size kötü söz söyleme imkânim yok ki!

- Olsun! Sen degilsen de bana kötü söz söyleyen senin kardesindir, ne fark eder?

- Ama benim kardesim yok ki!

- Demek öyle yaramaz kuzucuk sen beni yalancilikla suçluyorsun öyle mi?

Bu diyalogu hatirladiniz sanirim. Durdugu yer icabi suyu bulandirma imkâni olmayan kuzuyu midesine indirmeyi kararlastirmis kurdun absürt olsa da bahane üretme çabasina sahit oldugumuz bu diyalog, çagin sömürgeci güçlerinin yapip etmelerine ne kadar da çok benziyor.

Vahyin diriltici solugunu devre disi birakan küresel güç odaklari, seküler bir yasam tarzini dayatirken hukukun gücünden uzak, güçlünün hukukuna göre bir sistem insa etmis, bu sisteme direnen halklari da tipki hikâyede zikri geçen kurdun insafina terk edilen kuzu misali cehennemi andiran bir hayata, sefalet içinde bir yasama ve insanlik disi bir muameleye maruz birakmislardir.

Ikinci Dünya Savasi’ndan sonra kurulan, BM, NATO, Insan Haklari Mahkemesi, Uluslararasi Para Fonu ve daha bir dizi kurumu da barindiran bu sistemde, dünya halklarinin ekseriyeti, mazlum ve mahrum birakilmis, küresel emperyalist çeteler tarafindan dayatilan hayata mecbur kilinmislardir. Altmis milyon insanin öldürülüp milyonlarcasinin yarali kaldigi bilinen bu savasin enkazlari üzerinde kurulan sistemde gücü ellerinde bulunduran sömürgeci çeteler, maalesef dünlerini ve bugünlerini boyunduruk altina alip kölelestirdikleri halklarin yarinlarini da ipotek altina alacak projelere imza atiyorlar.

Çagdaslik ve medenilik iddialarinin havada uçustugu bu sistemde “hak, hukuk, adalet” sadece güçlülerin koruyucu kalkani olarak islev görmektedir. Insanlarin en dogal haklari olan yasam haklari ve güven altinda olmasi gereken akil, can, din, mal ve nesil emniyetleri, birtakim menfaatler için payimal edilmistir. Insanin kutsalligi ve sayginligi yok sayilmis, deger yargilari yozlastirilip anlam ve derinliginden uzaklastirilmakla birlikte hayat, bir varmis bir yokmus modunda menfaat sebekelerinin insafina terk edilmistir.

Yeryüzünü fitne, fesat ve kargasa batakligina sürükleyip tüm maddi ve manevi kaynaklarini sömüren küresel güç odaklari için insan haklari, demokrasi, özgürlük vb. tutumlar iddiadan öteye geçmez. Savunduklari, menfaatleriyle örtüstügü zaman bir anlam ifade eder, degilse anlamsiz bir lakirdidan öteye geçmez. Bunlarin insan haklari, özgürlük, demokrasi gibi agizlarina sakiz yaptiklari degerlerden(!) anladiklari da kendi dediklerinin yasam alanlarina aktarilmasindan baska bir sey degildir. Istekleri gerçeklestirilmediginde insanligi napalm, fosfor, misket, kimyasal ve degisik çapta öldürücü silah ve bombalarla yok etmekten geri durmazlar. Bu asamada bunlar için hürriyet, hak ve hukuk hiç mesabesindedir. Irak, Afganistan, Lübnan, Gazze, Suriye, basta Sudan, Somali olmak üzere Afrika kita ülkeleri, Uzak Asya, Orta Asya ve diger cografya ülkelerinde karsilastigimiz olaylar, tavirlar ve politikalar, okumasini bilenler için ne demek istedigimi yeterince açiklamaktadir.

Dünyanin ekonomik, siyasal ve askeri bakimdan güçlü olan devletler [1]sömürüp zayif biraktiklari halklarin ensesinde boza pisirip onlari yozlastirmak için adeta yarismaktalar. Yozlastirip sömürmekte zorlandiklari halklari ise hep ölümle burun buruna yasamak zorunda birakacak projeleri hayata geçirirler. Degerlerini hiçlestirip iliklerine kadar sömürdükleri halklara, her tür sefaleti yasatmaktan beis görmezler. Menfaatleri söz konusu oldugunda ne insan haklarinin ne de hukukun bir anlam ifade etmedigini Misir’da, Cezayir’ de, Bosna’da gördük. Durdurulmadiklari takdirde görmeye devam edecegiz.

Bosna’da Aliya, Cezayir’de Abbas Medeni, Misir’ da Mursi ve daha baskalari, Batililarin ugruna ülkeler isgal ettikleri demokrasi sonucu seçilmislerdi. Cezayir’i iç savasa, Bosna’yi AB marifetiyle Sirp isgaline, Misir’i ise ölüme mahkûm ettiler.

Misir’da oy kullanarak seçtikleri mesru liderleri Mursi’nin yaninda saf tutan on binlerce Misirlinin üzerine pervasizca kursun yagdirdilar. Binlercesini öldürürken on binleri de zindanlara mahkûm ettiler. “Hak, hukuk, insan haklari” diyerek yeri gögü inleten sözüm ona “medeni dünyanin” sesi çikmadi. Herkes sag kulaginin üstüne yatip “görmedim, duymadim, söylemedim” repligiyle üç maymunu oynadi.

Sadece Bosna, Cezayir ve Misir’da mi yasandi talihsiz olaylar? Degil tabii ki! Suriye, Filistin, Irak, Ruanda, Arakan, Dogu Türkistan, Çeçenya, Afganistan ve daha birçok ülkede yasandi, yasanmaya da devam ediyor!

Yasanan onca haksiz hukuksuz olaya ragmen “medeni dünya” üç maymunu oynamaya devam ediyor. Insanlarin ne onurlari ne de insanca yasam sürdürme haklari kimsenin umurunda degil maalesef! Hele bu odaklarin hiç ama hiç umurlarinda degil! Zira bu odaklarin saygi duyduklari ne bir degerleri ne de bir kutsallari söz konusudur. Hikayedeki kurt misali menfaatleri gerektirdiginde suyun nerede içildiginin bir anlami olmaz. Hemen bahanelerini üretip harekete geçerler.

Minareyi çalan kilifini dünden hazirlar ya. Bunlar da haksiz hukuksuz tüm yapip etmelerini “mesru” kilmak için delil üretmekten geri durmazlar: Irak’i ve Afganistan’i isgal edip bölgeye yerlesmek isteyen küresel sömürgeci odaklarin, tüm kitle iletisim kanallarinda kiyamet kopacakmisçasina gündem ettikleri Saddam’in kimyasal silahlarini ve Afganistan’daki yikilmak istenen Buda heykellerini hatirlayin.

Isgal gerçeklestirilip küresel tröstler tarafindan Irak petrolleri iç edilip Afganistan küresel güçlerin operasyon merkezi kilindiktan sonra sahi Saddam’in kimyasallarindan ve Buda heykellerinin akibetinden kimsenin bahsettigine sahit olan var mi?

Yok!

Niçin?

Çünkü olmayan bir seyin ispati olmaz! Hedeflenen alindiktan sonra iddialar anlamsiz, öncesinden üretilip piyasaya sürülen tüm malumatlar da çöp olur.

Dünya kamuoyu mu?

Onlari manipüle etmek için dünyanin baska bir bölgesinde bir baska kiyamet senaryosunu hayata geçirmekten kolay ne var?

Maksatlari üzüm yemek olmayan yeryüzünün hâlihazirdaki hâkimleri pozisyonunda hareket eden bu odaklar, hep bagciyi dövme egiliminde hareket ederler. Müslüman, Hristiyan, Budist, Yahudi, putperest, dinsiz fark etmeksizin tüm halklari bizar ve biçare kilmaktan geri durmaz yaptiklarinda da bir beis görmezler.

Bu durumu, Müslümanlar açisindan degerlendirecek olursak Islami ve insani degerlerini hayata tasima gayretinde olan Müslümanlara karsi acimasizca bir söylemin ve eylemin sahipleri olarak sahnedeki yerlerini alan bu odaklar, bir kasik suda firtina estirip feveran ederler. Bunun için neden aramaya gerek yoktur! Zira bunlara göre saygi duyulacak tek bir yasam tarzi vardir, o da batil deger yargilarinin çerçevesini çizdigi yasam tarzi ve felsefesidir. Haliyle Islami yasam tarzini benimseyen; bu tarzi, sosyal, siyasi, ekonomi, egitim, sanat vb. alanlarda görünür kilan Müslümanlar, mevzu bahis odaklar için büyük tehlike arz ederler. Tehlikeyi bertaraf etmeyi en dogal haklari olarak gören odaklar da geregini yaparlar.

Her çagda ve tabii ki bu çagda da küresel zulüm ve talan sistemine baskaldirabilecek ruh ve ilkeler, Islam’in ögretilerinde capcanlidir. Küresel zulüm sistemine baskaldiriyi mümkün kilacak ruha ve degerlere sahip olduklari için de Müslümanlar hedef tahtasindadir. Olur da bir gün bu ilkeler hayata tasinir korkusundan ötürü gözünün üzerinde kasin var deyip suyu bulandiran konumuna itilen Müslümanlara acimasizca saldirirlar. Ülkelerini isgal eder, canlarini telef edip birikimlerini berhava ederler.

Ihtimaline karsi bu kadar duyarli olan zalim güruh, hayatlarina Islami degerler çerçevesinde yön veren Müslümanlara karsi da çok daha acimasiz davranmaktan beis görmezler. Zira zulüm ve baskilara baskaldiri, hak talebinde bulunma, yasanabilir bir dünya hayali, kendilerini mutlak itaat edilmesi gereken güç olarak gören küresel güç odaklari için tehlike arz eder. Bu tehlikeyi bertaraf etmek için harekete geçerler ve kurdurup güçlendirdikleri terör sebekeleri marifetiyle de olusturduklari algiyla olgulari mahkûm edip Müslüman halklarin önüne iki seçenek sunarlar: Ya etkisiz ve yetkisiz bir sekilde zulüm ve talan politikalarini özümseyip teslim olmalari istenir ya da cehennemi andiran bir hayati ve ölümü gögüslemelerini isterler!

Evet, bunlara göre Müslüman halklar yasamak istiyorlarsa ya tüm taleplerinden vazgeçip bunlarin isteklerini kabul edip zillet gömlegini giymeliler ya da ölmeliler! Zira zulüm ve talan sistemi ancak bu sekilde sorunsuz isler.

[1]Amerika, Israil, Ingiltere, Avrupa Birligi ülkeleri, Rus-ya, Çin vd.

 

YORUMLAR
Zeynep tosun
9.2.2021 09:49
Allah razi olsun hocam rabbim kaleminize güç kuvvet versin

Mehmet Özdemir
7.2.2021 09:52
"Zulüm bizdense ben bizden degilim" diyen Rachel Corrie cesareti olmadan zulme boyun egmeye devam edecegiz.

Ahmet Aygün
7.2.2021 07:16
Ellerinize saglik. Osmanli'dan Sonra Türkiye'de Müslümanlik parantez içine alinmistir. Biz TÜRKIYELIYIM diyebilen tüm Müslüman kardesler olarak son yillardaki birlikteligimizi devam ettirebilirsek ümit ediyorum parantezden çikacagiz. Dünyaya gelince yazarin dedigi gibi KURT KUZUYU yemeye niyet etmis ise bahanesi hazirdir. Irak,Suriye Libya vs vs Kurta yem olmaktan kurtulamamistir

Yusuf Orhan
7.2.2021 06:21
Hanifi hocam dünya sömürgecilerinin sömürü araçlarini bahanelerini ve hayata geçirme sekillerini net bir sekilde ortaya koymussun. Müslümanlarin demokrasi araçlari ile yol alamayacaginida sübliminal olarak vermissin .(misir- mursi gibi) Eline saglik. Sizden ricam yazi dizisi olarak devam ettirip müslüman ve mazlumlar sömürgeci ve emperyalistlerin kurdugu bu kumpasi hangi argüman, nasil bir ekonomik yeterlilik, nasil bir inanç ve amel sistemi, nasil bir dünya görüsü,nasil bir STK yapilanmasi,nasil bir aile yapisi,bilim ile imani nasil yogurarak yükselecegimizi ve bunlari yaparken nasil yozlasmadan ayaga kalkip insanlari yaraticidan sonra en üstün varlik görülerek yasam ve anlayis felsefesi ile kurtarici hale getirecegimizi de yazarsaniz insanliga güzel bir isik ve dirilis mustusu vermis olursunuz insallah.düsüncesiyle Allah a emanet olun

Fatima Tosun
6.2.2021 23:06

Harika bir yazi olmus ve gerçekleri çok güzel özetlemissiniz .Kaleminize kuvvet...

YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!