“Hormonlar seytanlardir.
Seytanlarsa insan…”
“O, tam erginlik çagina gelince, kendisine ilim ve hüküm verdik. Iste biz, güzel is yapanlari böyle mükâfatlandiririz. Derken, evinde bulundugu hanim, onun nefsinden murat alip yararlanmak istedi. Kapilari kilitledi ve” Haydi beri gel!” dedi. Yusuf: “Allah’a siginirim! Muhakkak ki, o (kocan), benim efendim, bana çok güzel bakti. Dogrusu zalimler hiç iflah olmazlar dedi. O hanim gerçekten niyeti bozmustu. Rabbinin kesin delilini yakinen görmeseydi o da meyledebilirdi. Iste böylece son derece kötü ve çirkin olan isten uzak durmayi basardi. Süphesiz ki o muhlis/ gönülden bagli kullarimizdandi. Ikisi de kapiya kostular. Hanim, onun gömlegini arkadan yirtti. Ve kapinin yaninda hanimin efendisiyle karsi karsiya geldiler. Hanim hemen dedi ki: Senin esine fenalik yapmak isteyenin cezasi, zindana atilmaktan veya aci bir azaba ugratilmaktan baska ne olabilir? Yusuf: kendisi benden yararlanmak istedi» dedi. Hanimin akrabasindan biri de söyle sahitlik etti: Eger gömlegi önden yirtilmis ise hanim dogru söylemistir, o zaman bu, yalancilardandir. Yok, eger gömlegi arkadan yirtilmis ise hanim yalan söylemistir, o zaman bu dogru söyleyenlerdendir. Ne zaman ki, gömlegin arkadan yirtilmis oldugunu gördü, o zaman dedi ki: Bu is, siz kadinlarin tuzagindandir. Gerçekten de sizin tuzaginiz çok büyüktür. Yusuf! Sakin sen bundan bahsetme! Kadin! Sen de günahindan dolayi istigfar et. Sen gerçekten günahkârlardan oldun…” (Yusuf, 22-29)
***
Yusuf bir peygamberdi ve hakkinda anlatilanlar Kuranin en uzun kissasini teskil ediyor.
Ancak onun kissasinda asil dikkat çekecegimiz husus tüm bunlarin ötesinde; kralin karisi Züleyha ile olan iliskisindeki ilginç Kuran vurgusu…
Mevdudi, söz konusu “Rabbinin burhanini görmeseydi Yusuf ta ona meyledecekti…” ayeti kapsaminda “Tefhim-ül Kuran”da söyle diyor: “ Hz Yusuf gibi bir peygamber bile eger Allah burhaniyla kendisine dogru yolu göstermezse günahtan korunamayabilir… Yusuf öylesine erdemliydi öylesine Allah’tan korkmakta idi ki kasti mahsusla böyle kötü bir niyet asla besleyemezdi. Zira kendisine Rabbinden gelen burhan, sehvetinin suurundan gelen sese galip gelmesini mümkün kilmistir. Ve eger insani zaafinin hilafina davranmaya güç yetiremeseydi Allah hemen kendisine vahiy indirir ve onu dogru yola sokardi...”.
Diyanetin Kuran yolu tefsiri ise söz konusu ayeti söyle meallendirmis: “ Kadin onu kesinlikle arzulamisti. Eger rabbinin isaret ve ikazini görmeseydi o da kadini arzulardi. Iste biz kötülük ve fuhsu ondan uzaklastirmak için böyle yaptik. Süphesiz o ihlasli kullarimizdandi...” (Yusuf 24). Ayetin tefsiri de söyle yapilmis: “Ayette isaret ve ikaz olarak çevrilen burhan hakkinda çesitli görüs ve rivayetler olmakla beraber bunun Allah’tan gelen bir ilham oldugu kanaati agir basmaktadir. Buna göre kadinin tahrikleri karsisinda Yusuf’ta ona yaklasma arzu ve istegi dogmus, ancak Allah tan gelen bir ilham sayesinde bu çirkin isin haram oldugunu hatirlamis ve kadina yaklasmamistir. Ayetin akisi da Yusuf’un bu çirkin fiilden korunmus oldugunu göstermektedir…”
Imam Maturidi ise “Tevilatül Kuran” isimli tefsirinde ayeti açiklarken çesitli olasiliklari siralayarak: “Hz. Yusuf’un onu arzulamasi rabbinin isaret ve ikazini görmeseydi sartina baglanmaktadir. Yani rabbinin uyari ve isaretini görmeseydi onu arzulayacakti. Bu aynen su ayetteki ifadeye benzemektedir: “ Seni yerinde saglam tutmasaydik neredeyse –biraz da olsa – onlara kayacaktin!”. Yani seni yerinde biz saglam tutmus olmasaydik… Ayette zikredilen burhan kelimesinin asil manasi kesin delildir. Sayet o Allah’in kesin delilini görmemis olsaydi kadini arzu edecekti…” demekte. ( Tevilatul Kuran Tefsiri, Imam Maturidi, Yusuf Suresi 24. Ayet Tefsiri)
Yusuf sonrasinda söyle demisti: "Ben nefsimi temize çikaramam, çünkü Rabbimin merhamet ettigi hariç, nefis asiri derecede kötülügü emreder. Süphesiz Rabbim çok bagislayandir, çok merhamet edendir dedi” (Yusuf 53).
***
Süphesiz ilk dönem Islam düsüncesinin en önemli düsünce ekollerinden biri “Cebriye Firkasi” idi. Emevi saltanatinin baskici otoriter iktidarini mesrulastirabilmesinde bu ekolün önemi büyüktü. “Kisinin rüzgârin önünde savrulup duran bir yaprak misali oldugu” fikri, Ümeyyeogullarina iskence ve siddet için; “Bunu Allah istiyor aksi halde bizi sizin basiniza yönetici yapmazdi” savi ile savunma gerekçesi sunuyordu.
Bu düsünce mantigina göre insan iyi ya da kötü seyleri kendi özgür iradesi ve istemesi ile degil; Allah’in istemesi ile yapan bir canliydi ve yaptigi kötülüklerden asla mesul degildi...
Sonraki dönemlerde bu düsünce tarihin çöplügüne atilarak “sapkin bir inanç” olarak tanimlansa da kader kavrami her yüzyilda Müslümanlarin üzerinde tartistiklari bir konu olageldi. Soru, insanoglunun bunca kötülügü kendi özgür iradesi ile mi yoksa yaratici istedigi için mi yaptigiydi.
Diger bir ifade ile insanin özgür iradesinin sinirlarinin ne oldugu idi...
***
Insanlar hormonlarin davranislara etkisini binlerce yil önce algilamaya baslamisti aslinda. Dizginlenemeyen bir boga, igdis edilince sabana sürülecek kadar ehlilesiyordu.
Belki o gün için bunun nedeni bilinmese de en azindan isin mantigini ve önemini anlamanin ilk pratik örnegiydi bunlar.
Saraylardaki harem agalarinin kastre edilmesinden sonra cinsel dürtülerinin ortadan kalktigini da görüyorlardi.
Antik çaglardan beri binlerce yil bilginler, düsünürler beden ve yüz özelliklerimizin karakterimizi yansidigini düsünüyordu. Aristo, Antik Yunan’da fizyonomi üzerine bir kitap yazmis; yüz, beden ve sesin fiziksel özelliklerini incelemisti.
Homeros ve Hipokrat da yüz ve diger fiziksel özelliklerden karakter tanimlama hakkinda yazilar yazdilar.
Yusuf Has Hacip “Kutadgu Bilig” isimli eserinde iyi bir yöneticinin nasil olacagini tarif ederken, insanin fizikî yönünü esas aliyordu.
18. yüzyilda yasamis Erzurumlu Ibrahim Hakki’nin Marifetnamesi fizyonomiye büyük yer verirken, organlar ve yüz üzerinden karakter tahlilleri yaparak fiziki özellikler ve sekil bozukluklarinin kisinin seytani niteliklerini gösterdigini iddia etmisti.
Nitekim Ortaçagda kanunlar da zanlilar arasinda en çirkin olanin suçlu olma ihtimalinin fazla oldugunu belirlemekteydi.
Insan vücudunda bulunan iç salgi bezlerinden kana geçen ve organlarin isleyisini düzenleyerek fizyolojik tesirlerde bulunan hormonlarin varligi 19. yüzyilin ortalarinda kadar anlasilamadi.
Alman Fizyoloji profesörü Berthold’ün hayvanlar üzerinde yaptigi kastrasyon deneyleri organlarin salgi yeteneklerini ve bu salgilarin insan vücudu üzerindeki etkisini gösteren ilk deneylerdi. Ve vücudumuzun salgiladigi bazi kimyasallardaki artis ya da azalislarin yasam kalitemizi artirdigi ya da azalttigi son bilimsel çalismalarla kanitlanmis oldu.
Bugün, yedigimiz gidalarin, soludugumuz kirli havanin, hayatimizdaki kimyasallarin ve diger iç ve dis etmenlerin bizi olumsuz etkiledigini bilimsel çalismalarin sonuçlarina bakarak biliyoruz. Vücudumuzun salgiladigi bazi kimyasallar sinir sistemimizi etkileyerek bizleri siddete meyyal yapabiliyor ya da empati yetenegimizi artirip azaltabiliyor, cinsel dürtülerimizi tetikleyebiliyor veya huysuz bir karakter sergilememizde etken rol oynuyor.
Öyle ki hormonal dengesizlik durumlari, bizi depresyona sürükleyebiliyor, hayata bakis açimizi degistirebiliyor.
Sakin ya da saldirganliga egilimli olusumuzda dahi anne karninda veya erken bebeklik dönemindeki çevresel sartlarla çok yakin iliskisi var.
Genetik yapi çok önemli ve insan karakterinin temel taslarini olusturuyor.
Yani bizi biz yapan sey sadece hayat boyu tecrübelerimiz ve kazanimlarimizdan ibaret degil.
Genetigimiz, anne karnindan beri yasadigimiz bilinçli bilinçsiz haller, duygusal ve kimyasal anatomimiz ve hormonlar gibi bir dizi unsur hayat tecrübelerimizle beraber bizi ortaya çikariyor.
Bütün bunlar büyümemizi, kas yapimizi, kemik gelisimimizi, kan basincimizi, enerjimizi, dogurganligimizi kontrol ediyor.
Ramazan ayinda iftara yakin saatlerde çogunlukla daha sinirli, tahammülsüz ve kavgaya meyilli ruh halimizin nedeni de açliga bagli stres hormonlarimizdaki artistir.
Yeni yapilan bilimsel çalismalar seratonin eksikligi ve suç arasinda baglanti kurarak seratonin eksikliginin bireylerin suça egilimini artirip saldirgan davranislari tetikleyebildigini söylüyor.
Yine hükümlülerde yapilan çalismalar siddet suçu isleyenlerin testosteron oraninin diger insanlara göre daha yüksek oldugunu göstermekte.
Ilginçtir çiftler birbirlerine dokunduklarinda oksitosin salgilanmaktalar ve belki Kuranin bahsettigi de budur: “Yanlarinda rahatlayasiniz huzur bulasiniz diye size, kendi türünüzden esler yaratmasi da Allah’in ayetlerindendir. Araniza sevgi ve merhamet de koymustur. Bunda, düsünen bir topluluk için ayetler vardir.” (Rum, 21)
Yine melatonin, gece uykusunda üretilmekte ve huzursuzlugu önleyerek yaslanmayi yavaslatmakta: “O, geceyi sizin için bir elbise, uykuyu bir dinlenme ve gündüzü de yayilip-çalisma zamani kilandir.” (Furkan, 47)
***
Neticede Yusuf’un meyli irade disi bir meyildi ve anlikti.
O Allah’in yasaklarini hatirladi ve Züleyha’dan uzak durdu.
Musa ise kendine hakim olamayarak ani bir refleksle öldürme kasti olmaksizin siddet gösterip yumruk vurunca Kipti ölmüstü.
“Bir gün, halk ögle sicaginda evlerine çekildikleri bir sirada saraydan çikip sehre indi. Orada, biri kendi halkindan, digeri düsman tarafindan olan iki adamin kavga etmekte oldugunu gördü. Kendi halkindan olan adam, düsmanlarindan olan adama karsi Mûsâ’dan yardim istedi. Bunun üzerine Musa, Israilogullarindan birisini tartaklamakta olan Misirliyi engellemek için ona bir yumruk indirdi ve istemeden de olsa onu öldürdü. Çok geçmeden büyük bir pismanlikla, “Bu yaptigim, düpedüz seytan isi ve besbelli ki seytan, insani yoldan çikaran apaçik bir düsmandir!” dedi. Ve “Ey Rabbim!” diye yalvardi, “Dogrusu ben, bu suçu islemekle kendime gerçekten yazik ettim fakat senin merhametinden asla ümit kesilmez, o hâlde beni bagisla Allah’im!” Içtenlikle yaptigi bu tövbeden dolayi, Allah da onu bagisladi; çünkü O çok bagislayici, çok merhametlidir. (Kasas 15,16)
O halde belki sunu diyebiliriz;” Tümüyle etken olmasa da Allah’in kainatin yönetiminde koydugu yasalar benzeri insan vücuduna da yükledigi bir program, sistem, bir isleyis, bir sünnetullah vardir ve bu kanunlar manzumesi vücudumuzu yönetmektedir.
Kainat için makro büyüklükte bir sünnetullahtan bahsedebiliyorsak, vücudumuz üzerinde de benzer bir mikro sünnetullahin varligindan bahsedebiliriz.
Nasil ki kainat yasalarinin isleyisi beraberinde basimiza gelen iyi ya da kötü seyleri, musibetleri birer imtihan vesilesi sayiyorsak; ayni seyi mikro sünnetullah tanimlamasiyla beraber vücut anatomimizle ilgili de söyleyebiliriz.
Bu sistemin islerligi sonucu bizi saran duygu istek ve arzulara, Rabbimizin istedigi dogrultuda yanitlar verebilmek, bir imtihan vesilesidir.
Bu mücadelede haramlardan kaçinip korunmak dünya imtihanimizi basariyla vermeye vesile olacaktir.
Örnegin elimizde olmaksizin basimiza gelen deprem ve sel gibi musibetlerden binalarimizi fay hatti geçmeyen ya da sel yatagi olmayan bölgelerde saglam zeminlerde iskan ederek bir hayat sürmemiz gerekiyorsa; sinir sistemimizi, öfke patlamalarimizi, cinsel isteklerimizi kontrol altinda tutmak ta yapmamiz gereken olarak dünya imtihanindan salimen çikma yolunda adimlarimiz olacaktir.
Bizi hata yapmaya zorlayan içimizdeki küçük seytanlarin igvasina kanmamak, onlarin kötülüge dair çagrilarina uymamak ve müspet tavirlar almak imtihan karnemizi belirleyecektir.
Süphesiz benligimizi saran tüm bu zorlamalar, dayatmalar, istekler, arzular, isyanlar ve öfkeler karsisinda takinacagimiz tavir imtihanimizin bir geregidir ve ahiret hayatimizi belirleyecektir.
Allah, yarattigi her sey gibi insani da mükemmel özelliklerle birlikte var etmistir: “O Allah ki, yaratandir, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, sekil ve suret verendir. En güzel isimler Onundur. Göklerde ve yerde olanlarin tümü O’nu tesbih etmektedir. O, Aziz, hakimdir.” (Hasr, 24)
“… Rahmanin yaratmasinda hiçbir çeliski ve uygunsuzluk göremezsin. Iste gözünü çevirip gezdir, herhangi bir bozukluk ve çarpiklik görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip bak; o göz uyumsuzluk bulmaktan umudunu kesmis bir halde bitkin olarak sana dönecektir.” (Mülk, 3-4)
“Gökleri ve yeri hak olmak üzere yaratti ve size düzenli bir biçim (suret) verdi; suretlerinizi de güzel yapti. Dönüs O’nadir. (Tegabün, 3)
Selam ve dua ile…