KÖTÜLÜKLERİN ANASI DÜNYA SEVDASI

Dünya sevdasını mal mülk hırsı, biriktirme tutkusu olarak da anlayabiliriz. Bu mal mülk düşkünlüğü, kötülüklerin anası mıdır? Evet anasıdır. Tarih boyu bunu gördük, bugün de şahit oluyoruz.
KÖTÜLÜKLERİN ANASI  DÜNYA SEVDASI
Mustafa GÜL
Mustafa GÜL
Eklenme Tarihi : 21.07.2024
Okunma Sayısı : 402

KÖTÜLÜKLERİN ANASI 

DÜNYA SEVDASI 

 

Dünya sevdasını mal mülk hırsı, biriktirme tutkusu olarak da anlayabiliriz. Bu mal mülk düşkünlüğü, kötülüklerin anası mıdır? Evet anasıdır. Tarih boyu bunu gördük, bugün de şahit oluyoruz.

Miras kavgalarında, ortaklıkların bozulmasında, kardeşler arasının açılmasında. İşlenen suçların çoğu para yüzünden.

 2020 yılında cezaevlerindeki hükümlü sayısı 250 bin civarında. Bunlardan 65 bini uyuşturucudan, 45 bini hırsızlıktan, 17 bini gasp ve yağmadan. Adam öldürmeden suçlu bulunan 31 binin yarısı da para yüzünden. Yani neredeyse %65'i mal için, dünya için.

 

Günümüz evliliklerinde para birinci sırada yer alıyor. Eskiden damada kimlerden olduğu, soyu sopu, ahlakı sorulurdu. Şimdi evi var mı, arabası var mı, maaşı ne kadar? diye soruşturuluyor. 

Boşanmaların büyük çoğunluğu da yine ekonomik sebeplerden. Evlenirken "iyi günde, kötü günde birlikte olma" sözü, en küçük bir sıkıntı da unutuluyor. Resulullah "evlilikte soy, güzellik, mal, güzel ahlak yani dindarlık aranır, siz güzel ahlakı tercih edin." demiş. Bugün birinci  sırada mal tercih ediliyor.  Çevremizde çokça şahit oluyoruz miras bölüşümünde nice kavgalar çıkıyor. İş ve şirket ortaklarının aralarının açılması yine para için. Kimse hakkaniyetli  paylaşmaya yanaşmıyor. Fırsatı eline geçiren "hep bana, hep bana" diyor. 

Asırlar öncesinden Yunus bu mal düşkünlüğünü ne güzel dile getirmiş:

"Derdi dünya olanın,

Dünya kadar derdi olur."

Dünyalık için bu koşuşturma bugün mü var? Hayır, dün de vardı, bugün de, asırlar öncesinde de.

İnsanlığın rehberi Kur'an'da da bu tutum eleştirilmiş:

"Mal biriktirme, çoklukla övünme sizi ölünceye kadar oyaladı." (Tekasür, 102 /1-2) 

Dünya sevdasına kapılanların acı sonları da anlatılmış:

"Bilgim sayesinde bunları edindim, diye övünen Karun'un hazinelerinin anahtarlarını bir topluluk taşıyordu. Çoğu da onun bu zenginliğine imreniyordu. Sadece bilgi sahipleri 'iyi işler yapanlara Allah'ın vereceği ödül daha iyidir' diyordu. Sonunda Karun ve sarayı yerin dibine batırıldı." (Kasas, 28/76 - 81)

Boşuna denmemiş "Bu Dünya Sultan Süleyman'a bile kalmamış."

 

Şunu da hatırlayalım, bu mal mülk sevdası bazı başarısızlıklara da sebep olmuş. Bunu Bedir Savaşı'nda da görüyoruz, Uhud Savaşı'nda da. Uhud savaşı'nı biliyoruz.Resulullah savaş öncesi askerlerini konumlandırıyor, Okçular Tepesi denilen yere elli okçu yerleştirip kesinlikle oradan ayrılmamalarını emrediyor.

Savaşın ilerleyen saatlerinde az sayıda olan Medineli Müslümanlar, çok sayıdaki Mekkeli müşrikleri geriletiyor, neredeyse kaçıp gidecekler. Bu durumu gören tepedeki okçular: "acele edelim, biz de ganimetten mahrum kalmayalım" düşüncesiyle, komutanlarının bütün ısrarına rağmen birkaçı hariç, çoğu bulunduğu yeri terk ediyor. Ganimet hırsı, Allah'ın Elçisinin emrine galebe çalıyor. Sonunda da bildiğimiz gibi yenilmek üzere olan Mekkeliler, okçuların boşalttığı tepeden gelen destekle savaşı kazanıyor. Müminler 70 şehit veriyor.

Aynı durum Bedir Savaşı'nda da görülüyor. Tarihler Bedir savaşı'nı Müslümanların büyük zaferi olarak kaydetse de gerçek tam öyle değil. Bunu Enfal Suresinin 67. ayetinden anlıyoruz:

"Savaş alanında kesin bir zafer kazanıncaya kadar hiçbir Nebinin esir alma hakkı yoktur. Siz dünya malını istiyorsunuz, Allah ise sizlere ahireti istiyor."

 Uhud'da olduğu gibi Mekkeliler yenilip kaçmaya başlayınca, Medineli müminler esir almaya, yani ganimet toplamaya başlıyor. Biraz daha savaşsalar daha büyük bir galibiyet elde edecekler. İşte ayette bu durum eleştiriliyor. Bedir'de, düşmanın belli tam olarak kırılsaydı, belki Uhud, Hendek olmayacaktı. 

Tarih boyu  yapılan savaşların asıl sebebi de başka ülkeleri topraklarına katmak, ganimet elde etmek değil mi? Daha çok da güçlü olanların, gözü doymayanların,  gözlerine kestirdikleri ülkelerin, toplumların tepesine binmek değil mi?

 Bunu Cengizhan da yapmış, İskender de. Farslar da yapmış, Bizanslılar da.

 Bugünlerde üçüncü dünya savaşı çıkma ihtimali konuşuluyor. "Düğmeye önce ABD mi basacak, yoksa Rusya mı? diye tartışılıyor. Çin mi, Kuzey Kore mi? diyenler de var. Tayvan en büyük sebep gösteriliyor.

Çağımızın en zengini, silahı en çok, ordusu en kuvvetli devleti ABD. ABD aynı zamanda en zalim, en gözü doymaz, en dünyaperest, en ikiyüzlü, en acımasız, en büyük mafya devleti. Çin'in burnunun ucundaki küçük ada devleti Tayvan'da ne işin var senin? Ortadoğu'ya "demokrasi götürüyorum" palavrasıyla gelip halklarını perişan ettin,  milyonlarca insanın kanına girdin, masum, temiz, Müslüman kadınların namusunu kirlettin. Aslında demokrasi bahane, petrol şahaneydi. Şimdi de "Tayvan halkının özgürlük mücadelesinde yanında olacağız" palavrasıyla, göz diktiğin ülkenin teknolojisine, dünyanın %56 oranında ürettiği çipine konmaya çalışıyorsun. Karadeniz hariç, dünyanın bütün denizlerinde, savaş gemileri ve deniz altıları   bulundurduğun gibi Tayvan'ın çevresini savaş gemileriyle kuşatıyorsun. Sen ne gözü doymaz, utanmaz, uslanmaz bir devletsin. Aslında şu anda üçüncü dünya savaşı devam ediyor. Fakat çoğu ülkelerin katılacağı büyük bir savaş çıkarsa sebebi yine ekonomi, yine mal mülk,toprak olacak.

 

Eğri oturalım doğru konuşalım. Fakültelerdeki bölüm ve meslek seçiminde birinci önceliğimiz ne? Hem öğrenci, hem de anne baba olarak, günümüzde hangi meslek daha çok para getiriyorsa, okulu bitirir bitirmez iş bulabiliyorsa o bölüm için istekte bulunmuyor muyuz? Para getirecek bölüm için, paralar harcamıyor muyuz? "Kızım veya oğlum hangi bölümü okursa daha mutlu olur, işini severek yaparsa huzurlu olur." diye kaçımız düşünüyoruz. Medyada eğitimcileri dinliyoruz: 

"Falanca bölümü kazanmaya bakın, çıkınca işiniz hazır ve kazancı çok" diyenler çoğunlukta;  "ilim, sanat, güzel ahlak, sağlam bir ahiret inancı daha önemli, parayla saadet olmuyor, seçiminizde bunları da göz önünde tutun" diyenler parmak sayısı kadar az. 

Dünyaya her gelenin, son yolculuğunun ölüm olduğunu unutuyoruz. Sevdiklerimiz bizi terk edip gidiyor, biz kendimizi ölümden uzak görüyor, dünyaya kazık çakacağımızı sanıyoruz. 

Geçici, yalancı, ölümlü dünya için çırpınıp duruyoruz. Bu dünya sevdası yüzünden kendimizi perişan ediyoruz.

Ne güzel demiş şair Yunus:

"Mal sahibi, mülk sahibi.

Hani bunun ilk sahibi?

Mal da yalan, mülk de yalan.

Var biraz da sen oyalan!"

 Biz de diyelim ki:

Şu kahrolası dünya sevdası,

Bütün kötülüklerin anası. 

Dünya ve ahireti birlikte istemek,

Budur akıl sahiplerinin duası.

Mustafa Gül

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!