FİTNE FÜCUR KAZANI MEDYA
Bitmeyen derdimiz, yazılı- sözlü- görsel ve sosyal medyadaki çirkinlikler, edepsizlikler, dedikodular, kötülükler ve menfi yönlendirmeler. Ulusal tv kanalları, sizin göreviniz, amacınız topluma güzellikler, iyilikler sunmak değil mi? En büyük ve etkili bir eğitim - öğretim aracı olarak halkı doğru olarak eğitmek, güzellikleri yaşatmak, çirkinliklerden uzaklaştırmak değil mi?
Flaşlara takılan bir şiddet olayı 'şok şok' diye tekrar tekrar gösterilir mi?
Bir kadının sokakta öldürülüşünü, katilin bıçak saplayışlarını, şok haber olarak nasıl gösterirsiniz? O haberler, bazı katil ruhluları, aynı caniliği işlemeye meylettirmez mi? İyi veya kötü 'haberlere çıkarım' duygusunu beslemez mi? Nasıl olsa kanunlarımız ve verilen cezalar yetersiz ve toplumda "yatar yatar çıkarım" anlayışı hakim durumdayken.
Yine ulusal tv kanallarının gündüz kuşağı yayınlarındaki o rezillikler nedir? Aile içi şiddet ve ahlaksızlıklar, namussuzluklar.. Yakın akrabalar arasındaki tüm rezil ilşkiler, tüm ayrıntılarıyla ve de günlerce neden yayınlanır? Reyting ve para uğruna tv kanalları bu çirkinlikleri neden ardı ardına yayınlar?
Magazin programları tam bir pislik çukuru. Kim kiminle birlikte.. Kim kiminle olacak.. Evlilikleri amma da uzun sürdü... Hep dedikodu, hep dedikodu.
Diziler mi? Fitne fücurda, ahlaksızlıkta kanallar birbiriyle yarışıyor. Tarihi dizilerdeki savaş sahneleri de çok abartılı. Kan, kan, kan...
Kültür bakanlığı, dizileri ihraç etmekle övünüyor. Ben ise, milletimizin dünyada böyle tanıtılmasından utanıyorum. Türkiye'nin Aşk-ı Memnularla tanıtılmasını istemiyorum.
Seyrederken yüzümüzün kızardığı sahnelerin, dünyanın dört bir yanında gösterimesine isyan ediyorum. Ülkeye giren dövizlerin böylesi pis işlerden olmasına razı olmuyorum. İstanbul'un, Anadolu'nun güzellikleri bilinsin, eyvallah. Fakat her senaryonun içine ahlaksız, çirkin ilişkiler neden konulur. Aldatmalar, tecavüzler sıradan ve olağan bir durum olarak neden gösterilir!
Eskiden bir renkli basın vardı. Onu eleştirirdik. Çok çok o tür gazeteleri almazdık olur biterdi. Şimdi maşaallah telefonumuz renkli, tabletimiz renkli, televizyonumuz renkli. Ne tuhaf ki renkler de gökkuşağı renginde. Cinsiyetlerin belli olmadığı flu renkler.
Son zamanların en büyük, en vicdansız, en kahredici olayında 'yeni doğan çetesi' sırf para uğruna bebekleri öldürmüş. Peki, bilhassa görsel medya, sırf para uğruna milleti zehirlemiyor mu? Ahlakı öldürmüyor mu? Gençliği yanlış yönlendirmiyor mu? Toplumu yavaş yavaş, sindire sindire uçuruma sürüklemiyor mu? 'RTÜK ne güne duruyor engel olsun' diyeceğim de 'özgürlük var' diye kıyamet kopacak. Avusturalya hükümeti, 16 yaşından küçüklere, tüm sosyal medyayı yasaklama kanunu çıkaracakmış. İyi yapıyorlar. Bizim yetkililer neyi bekliyor anlamıyorum. Yönetimlerin birinci görevi aileyi korumak, nesli korumak, toplumu hem maddi hem manevi yönden huzura kavuşturmak değil mi? "Tek kanatla kuş uçmaz" denmiş. İnsan da tek kanatlı kuş değil. Onun karnını doyurduğun gibi, ruhunu da vicdanını da, insanlığını da doyurman gerekiyor.
Güzel, doğru, dengeli bir eğitim verilmezse; büyükler ve küçükler fıtratlarına uygun bilgilerle beslenmezse, yoğrulmazsa; ruhu mutmain olmazsa; ruhsuz, vicdansız, ahlaksız yetişen bedenlerin- kalıpların karnı doysa ne olur, doymasa ne olur? Evi barkı, arabası, katı yatı olsa ne olur, olmasa ne olur?
Ne mi olur? Ben söyliyeyim. Vicdansız, bencil, katı kalpli bir canavar olup çıkar.
Sahip olduğu tv yi, sırf daha çok kazansın diye fitne ficur kaynağına dönüştürür. Sosyal medya, dedikodu kazanına, bazı kalemler beyinleri zehirleyen bir araca dönüşür.
Allah'ın yetenek sahibi olarak yarattığı kalem erbapları, bu yeteneklerini güzellik, doğruluk, iyilik yolunda kullansalar ya!
TV sahipleri ellerindeki bu gücü, doğru bilgilendirme, insanlara güzellikleri sunma, onların ruhlarına iyilikleri, doğruları aşılama yönünde kullansa ya?
Günümüzün vazgeçilmezi ve bence en yararlı aracı sosyal medya, fitne fücurun değil, güzelliklerin merkezi olsa ya? Çocuklar ve gençlere korku yerine güveni, bencillik yerine paylaşmayı, katı kalplilik yerine merhameti aşılasa ya?
Görsel, yazılı ve de sosyal medyaya söz geçirebilecek, bu yanlışlara, "dur" diyebilecek gücünde olanlar, "balık baştan kokar" anlayışını yıksalar ya?
Mustafa Gül
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.