"Ma lekum/ size ne oldu ki?"

Yeni bir hicri yıla hicran, hüzün ve hasretle girdiğimiz şu günlerde yine mazlum coğrafyalarımızdan gelen acı haberlerle sarsılıyor, üstümüze sinen mahcubiyetlerden nasıl kurtulabiliriz derdi ile kıvranıyoruz…
Ramazan KAYAN
Ramazan KAYAN
Eklenme Tarihi : 21.07.2024
Okunma Sayısı : 110

"Ma lekum/ size ne oldu ki?"

Yeni bir hicri yıla hicran, hüzün ve hasretle girdiğimiz şu günlerde yine mazlum coğrafyalarımızdan gelen acı haberlerle sarsılıyor, üstümüze sinen mahcubiyetlerden nasıl kurtulabiliriz derdi ile kıvranıyoruz…

Zorlu sınavların katlanılmaz ıstırapların girdabında tükenen kardeşlerimizin beklentilerine cevap verememenin ezikliği ile yeni hicri yılı idrak ediyoruz…

Böylesi bir atmosferde yeni bir muhasebenin kaçınılmaz olduğunu düşünürken Kur’an-ı Kerim’de bir soru günlerdir zihnimi tırmalayıp duruyor:

“Ma lekum/ Size ne oldu ki?”

Yüce kitabımızda defalarca geçen bu soru çok ciddi bir sorgulama sürecine bizleri çekiyor… Oldukça sarsıcı, sorgulayıcı, çarpıcı, titretici, diriltici bir soru:

“Size ne oldu ki?”

Tüm zamanlarda gündemimizde kalması gereken, yaşamın merkezine oturtmamız icap eden hayati bir soru…

Kur’an’ın bu sorusu sıradan, okunup geçilecek bir soru değil, insanın iliklerine kadar işleyen, derin izler bırakan aynı zamanda ilham veren bir soru…

İnanç, bilinç ve direnç dünyamızı harekete geçiren, ayağa kaldıran bir boyutu var bu sorunun...

Bir şahitlik çağrısı, bilinç yüklemesi beraberinde geliyor…

Demem o ki, yeni yıla bu soru ile giriverelim, kendimizi gözden geçirelim… Yeni başlangıçlara niyet edelim… 

Bu bağlamda bu soru ile başlayan Kur’an’dan seçtiğim dört ayet ile sizi baş başa bırakmak istiyorum…

Yeni yıl vesilesi ile bir demet ayet sunmak istiyorum…

Derin bir tefekkür iklimine davet eden… Dört ayetle belirginleşen dört soru… Kendimizi ve yaşamımızı dört boyutlu bir okumaya tabi tutmak istiyorsak, işte dört ayet…

Bir…

“Ey iman edenler! Size ne oldu ki; Allah yolunda seferber olun (savaşa çıkın) denildiği zaman yere çakılı kaldınız? Yoksa ahiretten (vazgeçip yalnız) dünya hayatına mı razı oldunuz? (Unutmayın ki) dünya hayatının nimeti ahirete oranla pek azdır.” (Tevbe, 38)

İki…

“Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve “Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu şehirden bizi çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?” (Nisa, 75)

Üç… 

“ Size ne oluyor ki, Allah yolunda infakta bulunmuyorsunuz? Halbûki göklerin ve yerin mirası(mülkü) Allah’ındır.”(Hadid, 10)

Dört…

“ Size ne oluyor ki, Allah’a gerektiği şekilde saygı göstermiyorsunuz? (Allah’tan hakkıyla korkmuyorsunuz?)” (Nuh, 13)

Evet, öncelikle topyekûn İslami mücadele sorumluluğumuz için sorgulanıyoruz...

İkinci olarak mazlumlara sahip çıkma yükümlülüğümüze çağrı var…

Üçüncü olarak Allah yolunda infak görevine vurgu yapılıyor…

Dördüncü olarak da tüm bu olanlarda sağlıklı bir yürüyüş için Allah ile iletişim ve irtibatımızı gözden geçirmemiz gerektiği hatırlatmasında bulunuluyor…

Ümmet olarak üstümüze sinmiş olan atalet, rehavet, acziyet, zillet, esaret, sefalet, tembellik, tıkanmışlık ve tükenmişlikten nasıl kurtulmamız gerektiğine dikkat çekiyor…

He türlü dünyevileşmekten, duyarsızlaşmaktan, değersizleşmekten, yozlaşmaktan ve yılgınlıktan sıyrılıp, kendimizi aşmanın ve aşkınlık yurduna koşmanın aşkını aşılıyor…

Seyirci kalmayı, yorumla yetinmeyi, sorumluluktan sıyrılmayı marifet sanan çarpık zihinlere sarsıcı bir soru ile kendine gelebilmenin yollarını sunuyor…

Yani ey ümmet siz bu değilsiniz! 

Neden kendinizi ortaya koymuyorsunuz?

Örtülü potansiyelinizi, gizli kabiliyetlerinizi harekete geçirmiyorsunuz? 

Özellikle Gazze özelinden hareketle bu sorularla tekrar tekrar yüzleşmemiz gerekiyor… Ne kadar insanız, ne kadar kardeşiz, netleşmemiz lazım… Gidişat iyi değil…

Gerçekten tekraren ve öncelikle kendimize soralım, bu soru ile yatıp kalkalım… Yaşamın eksenine çekelim…

“Bize ne oldu?” 

Neden tanınmayacak haldeyiz? 

Bu hareketsizlik, heyecansızlık, eylemsizlik, sefersizlik hayra alamet değil… 

Şimdi, “haydi, yeniden bismillah” demenin zamanı …

Yazının orijinali için bakınız:https://www.milatgazetesi.com/yazarlar/ma-lekum-size-ne-oldu-ki-8407/

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!