İnsan dünyaya geldiği andan itibaren alabildiğine değiştirilmiş bir ortama uyum sağlama çabası içerisindedir. Bu çaba bebeklikten başlar, ölüme kadar da devam eder. Hatta ünlü gelişim psikologlarından J.Piaget zekayı tanımlarken “kişinin çevreye uyum sağlayabilme kapasitesi” üzerinden bir tanımlama yapar. Evet, her birimiz içinde yaşadığımız çevreden hem etkileniyor hem de o çevreyi etkiliyoruz. İşte tam da burada etkin ve edilgen olmak üzere iki tür insan kavramı ortaya çıkıyor. Yaşadığımız çağda insanların sürekli birilerini etkileme çabası içinde olduğunu görüyor ve çoğu zaman bu çabanın ne kadar tuhaf bir hal aldığını izliyoruz. Etkin insan olayım derken, edilgen bir hal alan insanlar.
Dijital teknoloji ve sosyal medya platFormları adeta bu tuhaflıkların üretim ve yaygınlaştırma merkezlerine dönüşmüş durumda. Hayatlarının en özel anlarını; kimi zaman bir düğün ya da nişan törenini, kimi zaman bir doğumu olayı ya da doğum gününü, bazen bir kız isteme olayını, bazen de sıradan bir yemek yemeyi ya da misafir ağırlama olayını bu şova alet eden insanlar ile birlikte yaşamaya başladık. Maalesef bu kişilerin sayısı her geçen gün artıyor. Sosyal medyada daha fazla “ilgi çekebilmek” adına bazen damadın boynuna bir ip bağlayıp eve giren bir gelinin görüntüsü sözde adet olarak paylaşılırken, bir başkası silahı kullanarak ya da trafikte araçla yaptığı insan hayatını riske atan davranışları paylaşıyor. Bu örnekleri arttırılabilir ancak asıl soru şu: “insan neden böyle şeyler yapıyor?”.
Toplumun önemli bir kısmının sürekli beğenilme, onay alma kaygısı ile hareket etmesi aslında patalojik bir duruma doğru hızla gidiyor. Gerçek kimliğinden uzaklaşan, başkalarının beğenilerine karşılık verecek şekilde sürekli dışa bağımlı olarak yaşayan insanlar ve bunlardan oluşan bir toplum. Bu durumun psikiyatride bir karşılığı var: Histrionik Kişilik Bozukluğu yani İlgi Çekme Hastalığı(1).
Belirtilerine birlikte bakalım;
İlgi çekip onay alma ihtiyacı hissederler
Bu belirtilere bakınca asında toplumun önemli bir kısmının bir çeşit kişilik bozukluğu ile karşı karşıya olduğu görünüyor. Üstelik bu hastalığı hep birlikte üretiyoruz.
Çocukluktan itibaren insanların kendi kimlikleri ile yetişmesine müsaade etmiyor, onların kendi kararlarını almasına fırsat vermiyoruz. Bunu hem evde hem de okulda yapıyoruz. Evde ebeveynlerinin beğenisini kazanmaya çalışan çocuklar, okuldaki perFormansı ile de hem ebeveynlerini hem de öğretmenlerini memnun etmeye çalışıyor. Etrafındaki herkesi memnun etme çabası ile büyüyen çocuklar, bugün dijital çağın araçları ile birlikte patolojik bir toplum yapısına doğru koşar adım gidiyor.
Oysa unuttuğumuz bir şey var kendisi olamayan insan, hiçbir şey olamaz. Üstelik kendisi olamayan insanlar ile yaşamak gerçekten çok zor.
Yazının orijinali için bakınız:https://hertaraf.com/koseyazisi-doc-dr-mehmet-saglam-baskasi-icin-yasamak-4137
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.