YAS

"Yeni cami avlusunda Ezan sesi var Ezan sesi değilde be annem Sevdiğimin yası var"
YAS
Prof.Dr.Mehmet SAĞLAM
Prof.Dr.Mehmet SAĞLAM
Eklenme Tarihi : 3.08.2023
Okunma Sayısı : 939

YAS

 

"Yeni cami avlusunda

Ezan sesi var

Ezan sesi değilde be annem

Sevdiğimin yası var"

 

Ilkokul 4 sınıfa gidiyordum, ilk defa çarşıya yalnız başıma geldim. Babam, amcamla göndermişti beni, amcam tarif etti kurstan çıkınca şuradan minibüse bineceksin diye. Tabii ilk seferde şaşırdım, Derme okulunun oradan yanlış yerden dönmüşüm birine sorayım dedim şehir o kadar küçük ki zaten bizim mahalleden çıktı. Abi beni yönlendirdi şuradan bizim minibüslere gidersin dedi. O günden sonra bir daha kaybolmadım. Zaten kaybolacak kadar da büyük bir şehir değildi o zamanlar benimle beraber büyüdü, belki de ben öyle zannettim. Şehir büyürken aslında içinde bizi de büyüttü, anılarımızı  hüzünlerimizi, mutluluklarımızı hepsi onunla büyüdü.

Ortaokula giderken artık sık sık okul çıkışları çarşıya iner kapalı çarşınin oradan dolaşır öyle eve geçerdik. Liseye geçtikten sonra zaten Akıncı Lisesi'ne gitmek, bizim için şehiri baştan başa dolaşmak için bir fırsattı. Bu sayede her sokağı her yolu adımlamış olduk.

Sonra şehirle gerçekten tanıştık; Kiğılı pasajını gördük, çay ocaklari ile tanıştık. Basit bir pasaj girişinden öte adeta şehrin kalbine girer gibi giriyorduk pasaja. Pasajın icin de Kiğılı  caminin altındaki küçücük çay ocağı aslında bütün bir şehri besleyen bir fikir yuvası gibiydi. Hele pasajın içerisinde bir Fidan Kitabevi vardı ki sanki bütün bir şehir kitaplarını oradan alıyor, orası kapansa şehirde okuyan herkes aç kalacak gibi bir his vardı içimizde. Biz kenar mahallede oturduğumuz için gazeteler abone olduğumuz halde bizim oraya gelmezlerdi, ben de Fidan kitap evine gider gazeteyi kendim alırdım. Aslında mesele gazete değildi, her gün gazete bahanesiyle kitap evine girer kitaplara bakar, o esnada birini görür pasajın içinden geçerdik. Cep telefonu olmadığı için arkadaşlar ararsa anneme  "oraya" gittiğimi söyle onlar anlarlar derdim ve gerçekten anlarlardı, oraya gittiğimde mutlaka arkadaşlardan biri olurdu.

Arefe günleri bir başka olurdu şehir merkezi; Yeni Cami'nin etrafı, sebze hali, ayakkabıcılar çarşısı, Akpınar insanlar adeta başka bir gün kalmamış sadece arefe günü varmış gibi bütün alışverişini o gün yapmaya çalışırdı.

Sonra dostluklar, arkadaşlıklar artık şehirle beraber daha bir büyümüş biçim değiştirmişti. Arkadaşın biri arar fırına yemeği verdim saat 1'de Sofular'da olun derdi, Sofular dediysem hepi topu bir çay ocağıydı ama bir çay ocağından çok daha büyük bir şeydi.

Bunları niye anlattım, muhtemelen bundan çok daha fazlasını anlatacaklar vardır ama artık bunların hiçbiri yok, bunların hiçbirini yapamıyoruz. Yazının başındaki türküdeki  mısra  gibi şehrin kalbi durdu şehir öldü ve hepimizin yası var. Bütün şehri kendine çağıran Yeni Cami'de yıkılmıştı. Aslında şehirle beraber her birimizin içinde bir çocuk, bir genç öldü. Çünkü o yıkılan şehirle beraber çocukluğumuz, gençliğimiz dostluğumuza dair bütün anılarımızı kaybettik. İnsanı var eden bir tarafida hafızasıdır, hafızayı kaybettiğin andan itibaren artık sen, sen degilsindir.

Biz şehrin yasını tutuyoruz sandık ama o yas aslında kendi yasımızmış.

Bu yas bitmez artık,

başımız sağolsun.

01.08.2023

Doç.Dr.Mehmet SAĞLAM 

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!