Yasar Kaplan, Islam’in su, ya da bu sekilde, ama iyiye ve dogruya yakin bir tonda bizlere kitap yoluyla ulasan seksenli yillarda “Sifir Üç Depremleri” adli eseriyle seslenen bir yazar olarak anilmayi hak eden ender kisilerden birisiydi.
Daha sonra ise, küçük, ama mahiyeti itibariyla çok tartisilan Demokrasi Risalesi adli eseri de önemli bir yer tutmustu.
Yasar kaplan, Zeytin Refref müsteariyla da yazilar yazmis ve “Iran’a Nasil Bakmali” adli bir esere de imza atmisti.
Çogunlugu da edebiyatçi kimligiyle öne çikan az sayida yazarlar ve sairler arasinda bulunduguna inandigim Yasar kaplan’in eserlerini, o dönemlerde bir, iki arkadas adeta karsilikli mütalaa ederek okumaya çalisirdik.
Bu kisileri su sekilde siralayabiliriz; Yasar Kaplan, Rasim Özdenören, Ismet Özel, Atasoy Müftüoglu gibi hem düsünce üreten, hem siir ve hikaye çalismasi olanlar ile bir de Ali Bulaç idi. Onun da özellikle bir Aydin Sapmasi adli eseri, kültürel kuraklikta bizlere bayagi düsünsel fayda saglamisti.
Simdi öyle bir sey söylenebilir mi, bilemiyorum, ama dönemin kendine özgü sartlarinda, digerlerinin hakkini yemeden onlari birazcik sarf-i nazar ettigim(iz)de Ali Bulaç ile Yasar Kaplan’in bir arada degerlendirmeye çalisirdik. Her ne kadar alanlar birbirinden farkli olsa da, öyle davranmaya özen gösterirdik.
Ingiliz ve Alman dili edebiyati tahsili yapmis bulunan Yasar kaplan, üstlenmis oldugu resmi görevlerinin disinda, düsünce insani ve edebiyatçi kimligiyle öne çikmisti. Edebiyatçi kimliginde de hikâyeciligi ile belirginlik kazanmisti.
O bunun yaninda, ta yetmislerin sonunda seksenlerin sonuna dek yayinlanan ve bugün dahi, birçok kalem erbabinin yetismesinde bir okul ve medrese görevi ifa eden ve kendi basina bir ekol olma vasfini uzun bir dönem üzerinde tasimis bulunan Aylik Dergi’nin kurucusu, yöneticisi, yürütücüsü ve yazari olarak o ekolün banisi olmustu.
Aylik Dergi, günümüzde, bazi talihsiz durumdan dolayi sancili bir süreçten geçmekte olan, ama gelecek adina yeniden umut olacagina inandigimiz Islamcilik Formu çerçevesinde bilinç dünyamizin olusumunda önemli bir yer tutmaktadir. Biz, o derginin son demlerine yetistik, ama o damardan beslenen birçok Islamci dergi, bize onun misyonunu hatirlatti, durdu…
Bunda elbette merhum Yasar Kaplan’in sahsi gayretlerini önemi büyük olmustu. Onun inkâri kabil degildi. Bunu en basta belirtmis olalim…
Yasar Kaplan, Aylik Dergi’den sonra Bu Meydan adli dergi ile okuyucularina ulasmayi denemisti. Ayrica, o Eksen Yayincilik etiketiyle kitap yayinciligiyla da mesgul olmustu.
O, 28 Subat döneminde, dönemin anlayisina karsi vermis oldugu mücadele ile öne çikiyordu.
Yasar Kaplan, Yeni Akit Gazetesi’nde de yazarlik yaparak 28 Subat karanliginda yilmadan mücadele etti. Öyle ki darbecilerle mücadele ettigi için cezaevlerinde atildi. Hapisten çiktiktan sonra Almanya'ya gitti. Orada da yazi, çizi isi ile iliskisini sürdürmeye çalismisti.
O, vatana hasret bir sekilde gurbet ellerde ömrünün tamamladi. Arkasinda bir ekol olan Aylik Dergi’yi, oradan yetisen onlarca yazari, sairi ve düsünen insani birakti.
Onunla, ilk önce eserleri üzerinden “giyaben” tanismis, doksanlarda ise epey yil Cagaloglu’nda yayin, kitap ve dergi isi ile mesguliyetimiz vesilesiyle, tanisikligimiz giyabiden vicahiye çevrilmisti Her ne kadar birçok konuda –dogal olarak- anlasamiyor olsak da, bir agabey, edebiyatçi ve düsünür kimligiyle bize yol gösteren büyüklerimizden biri olarak anilmayi hak etmektedir.
Rabbim, taksiratini af eyleye… Rahmet dilekleriyle…
Not: Bu yazi 08.01.2023 tarihinde haberdurus.com sitesinden alintilanmistir, yazinin orijinali için asagidaki linki tiklayiniz.
Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.