Modern Antik Dünya’nin insanlariyiz ve gelecegi anlamaya çalisiyoruz...
Allah ile bagimiz devam etmektedir… Allah dün oldugu gibi bugün de, yarin da gündemimizde olacak… Çünkü hayat devam ediyor. Bu gerçek… Hayat sona erse de bu gerçek…Allah’in idraki konusunda alacagimiz yolun uzun oldugunu Antik Yunan’dan beri yazili metinlere geçtigini bildigimiz “Insan Tanri” tahayyülünden halen kurtulamamis olmaktan anliyoruz. Halen insana ait kimi cismani tanimlarin, organlarin, kavramlarin, ifadelerin vs Allah için de kullanilabilecegini zannediyoruz… Örnegin Kur’an’da geçen bazi ifadeleri “Allah surada ,su ayette böyle diyor” diyerek; insan aklimizi zorlamaktansa, zihnen gelismeyi tercih etmektense Tanri’yi insanilestirmek yoluna gitmeyi daha zahmetsiz buluyoruz. Allah’in cisim atfedilerek anlasilma çabasi “Insan Tanri” fikrindeki isrardan ötesi degildir. Bir sekilde insanlastirilan tanrinin inkâri da kolay oluyor tabii. Insan inanmayi inkâra göre daha zahmetli bulmaktadir. Inkârin bir kaçis, inanmanin da sorumluluk ve duyarlilik olmasinin bunda payi büyüktür. Allah’in cisim boyutunda idraki israri da tipki böylesi bir kaçis serüvenidir.
Insan zihnen gelistigi oranda Allah’a cisimler atfetmez. Kimi terim veya kavramlari insan örnegi üzerinden anlamak ve beyan etmek sorunu insan zihni gelistikçe asilacaktir. Kadimin antik insani veya Kur’an’in indigi dönem insaninin Allah’i idrak edebilmesi için “Insan Tanri” tahayyülünden kurtulmasi süreçleri ciddi tartismalarla geçmistir. Kur’an’da geçen kimi ifadeler Antik Yunan’in “Insan Tanri” algisindan kurtulamayan zihinlerce ayni paralelde anlasilmaya devam etmistir ve etmektedir. Istiva ,Yed, Ru'yetuIIah (Allah'in Görülmesi), Hicâb, Likâ(kavusmak), Samed , Istihzâ(alay etme) , Nûr, Nefs, Fevk(üst), Istihyâ (haya etme), Rahmet ve Gazab, Kurb(yakinlik) ve Ma'iyyet(beraberlik), Cenb, Kabz, Yemin(sag el), Ayn, Vech ve daha bir çok ifadede insani tahayyülde gözlerimizin önüne insansi bir sey getirmek cihetine gitmek, Kur’an’in indigi dönemdeki gelismemis “bebek akli” çiktisindan öteye gidememektir. Din kemale erdi lakin insan henüz kemale ermedi. Insanin kemale ermesi belki aklinin ve zihninin gelismesi, kemale ermesi sürecinde tamamlanacaktir. Belki de insanin kemale erismesi takdir edilmis bir gerçeklik oldugundan artik nebilerin gelmesine gerek kalmayacaktir… Bu kemal sürecinde bir sey var ki bugünün insani da yüz üstü kalakalmistir…Insan ciddi bir sorunun içindedir.
INSANIN YÜZ SORUNU VE ALLAH ILE YÜZLESME kaçinilmazligi vardir.
En temelde insan bunalimdadir.
Dâl üzeredir.
Yolunu sasirmis, çaresiz, ikilemde, kafasi karisik…
Yönünü belirleyecek en güçlü seyden yani yüzden mahrumdur…
Yüzünü insa edemediginden açmazlari var. Sorumluluk almali mi yoksa yüz üstü sürünmeli mi?
Sorumluluklar dünyasi “yüz sorunu” çözülmeden yasanilacak bir mekân degildir.
Insan yüzlesme sürecini tamamlamadikça yönünü dogrultamaz. Illaki saga sola yalpalar. Davranislarinda illaki dengesizlikler baslar. Yürünmeye çalisilan yol yürünemez olur. Yüz üstü sürünme baslar. Yerlerde sürünmenin en tipik örnegi yüzün yere yapismasi halidir. Insani belirgin yapan, öne çikaran yüzü yerlerde… Sürünme devam ettikçe de taninmayan bir yüz, yaniyüzsüzlesme…
Kur’an bir soru ile bu hususa deginir:O halde, yüzüstü sürünen mi hidayettedir, yoksa sirat-i müstakim üzerinde dümdüz yürüyen mi ?”(Mülk/22)
Sürüne sürüne biten bir hayat …Derken ahiret… Sürünerek meydana gelen/getirilen insanin yine yüzü ön plandadir:
“Ve o gün, öyle yüzler de vardir ki üzerini (gubar) toz ve toprak kaplamis, karanlikta kalmis.” (Abese/40-41)
“Yalpalamadan dosdogru gidenin yüzünde ise pariltili bir “aydinlik” var, güleç ve sevinçli.( Abese/38-39)
Simdiye kadarki kisimda insani boyutun örneksel temsili gayet rahat anlasiliyor.
Insan yüzünü “ikameetmek”le mükelleftir.
Burada bir kavram devreye girdi :Yüzü Ikame Etmek
“Yüzünü bir hanif olarak dinde IKAME ET, Allah’in fitrati ki insanlari onun üzerinde yaratmistir. Allah’in yaratmasinda bir degisiklik yoktur, Bu KAYYIM bir dindir velakin insanlarin çogu bunu bilmiyorlar” (Rum Suresi/30)
Yüzün ikamesin, yüzün dosdogru dine çevrilmesi, kayyim dine de saglam din tanimlamasi yapmak kanaatimizce muglak kalmaktadir. Allah’in kemale erdirip insandan kabul edecegi dinin saglam bir din olduguzaten dile getirilmektedir. Bizim, isin bu bilinen tarafiyla sorunumuz yok. Peki, mesele nedir? Bu ve benzeri ayetleri kavramsal manada arastirma yapmak daha önceki benzer çabalarin bir nebze gelistirilmesi anlamindadir. Burada temel kavram “ikame etmek” , “kayyim din” dir. Bir de yapilacak seyin nasil olacagini haber veren “hanif olarak” mevzuu. Kiyamet, kiymet(deger) , ayaga kalkmak(kiyam) , ayakta durmak vb anlamlariyla kimi soyut boyut somuta dönüstürülebilir. Örnegin dinin “Kiymetler/ Degerler Dini” olmasi, yüzü ikame etmenin de “Insanin degerler temelli kendi yüzünü görünür kilmasi/ yüzün insasi” seklindeki bir izah, Kur’an’da belirtilen degerler ve evrensel insani degerler baglaminda insanin bu degerleri ayaga kaldirmasi (ikame temsi) açisindan dinin daha somut anlasilmasinda bir açilim olabilecektir. Bu durum “namazin ikame edilmesi”ne de yorumlanabilir. Zira “ Dediler ki: "Ey Suayb, atalarimizin taptigi seyleri terk etmemizi, ya da mallarimiz konusunda diledigimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazin mi emrediyor? Çünkü Sen, gerçekte yumusak huylu, rüstüne ermis akli basinda sin. (gel bizimle ugrasma? ” (Hud/ 87) Burada namazin sosyal bir boyutla baglantilanmasi, namazin soyut sekilsel bir ritüelden çikartilip sosyal bilinç düzeyinde hadiselerle ilintilenmesi açisindan önemlidir. “Sana kitaptan vahyedilenioku , salati(namazi) ikame et muhakkak ki salat (namaz ) fahsa ve münkeri engeller…” (Ankebut/45) ayeti de namazi salt ritüel olarak degil daha etkin bir mekanizmada fail konumuna çikarmaktadir.
Ana mevzuya dönersek, degerler dininde yüzün degerli kilinmasi gerekmektedir. Degerli yüz post dijital asirda ve sonrasinda da insani öne çikaran toplamdir. Degerler dini üzerinden yüzün insa edilmesi kavramsal olarak toplama uygundur. Allah bizi “yeryüzünden insa etmis”tir. (Hud /61) Insan insa edildigi yani yaratildigi yere karsi sorumlu kilinmistir. Su halde insanin yüzünü ikame etmesi yüzünü ayaga kaldirmasidir. Degerler bazinda kendisini gerçeklestirmesidir. Bugün insanin yüz sorunu vardir derken insanin degerler dini zemininden kendisini sekillendiremedigine, kendisini gerçeklestiremedigine dikkat çekmeye çalisiyoruz. Degerle bazinda sinifta kalmis, yüzü olmayan insanin yüzlesme sorununa yüzünü ikame edemeyisinden bakiyoruz. Bu insanin Allah ile yüzlesmesinin de noksanliklar yüklü oldugunu biliyoruz.
Allah ile yüzlesme nasil bir gerçekliktir?
Burada da “Allah’in Yüzü” devreye girmektedir. Allah’a cisim/mekan/boyut/uzuv izafe etmenin gelismemis aklin isi oldugunu belirtmistik. Tamam, “ayetlerde “Allah’in Yüzü“geçiyor ama!
VECH/YÜZ lügatlerde , yüz, çehre, surat, tarz, üslup, yol, her seyin karsisina gelen ve karsisinda olan, üst, satih, ön, alin, cephe, tarih, suret, sebep, vesile, bir seyinnefsi ve zâti, semt, cihet ve münâsebet gibi anlamlara gelir (bkz. Ragip El-Isfahani Müfredat /Vech maddesi)
"Dogu da Allah'indir, bati da. Nereye dönerseniz Allah'in YÜZÜ oradadir." (Bakara /115).
"Sabah aksam Rablerine, O'nun VECHINI dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et." (Kehf/28).
"O'nun VECHINDEN baska her sey yok olacaktir." (Kasas/88).
"Ancak azamet ve ikram sahibi olan Rabbinin VECHI bâkî kalacak." (Rahmân/27).
"Biz sizi Allah’in VECHI için doyuruyoruz." (Insan /9).
"Yüce Rabbinin VECHINI istemekten baska onun nezdinde hiçbir kimseye ait sükranla karsilanacak bir nimet yoktur." (Leyl /19-20).
Ayetlerden yola çikarak “vech” ten Allah’in rizasinin alinmasi anlasilabilir. O’nun vechinden baska her seyin yok olacagindan Allah’in zati ile ilintilenerek “Allah’in Vechi, Allah’in zatidir” seklinde de yorumlanabilir. Geçmiste de böyle yorumlanmistir. Yani Vechi’ni yani yüzünü Allah’tan ayri tutmak düsünülemez. “Dogu da bati da Allah’indir nereye dönerseniz Allah’in Yüzü (vechi) oradadir” ayetini anlamaya çalisirken insan nereye dönerse dönsün Allah elbette ki oradadir. Eger “yüz” meselesini cismani bir kavram üzerinden anlamak için çabalamazsak belki daha kolay yol alabiliriz.
“Onun MISLI GIBI hiçbir sey yoktur…”( Sura /11) ayeti Onu bir seye benzetmenin veya bir seyi ona benzetmenin önünü net bir sekilde kesmektedir. Hele yüzünü baska yüze,elini baska ellere, zatini baska zatlara vs vs…önünü temelli kesmektedir.
Bu durumda Allah’i bir seye benzetme fikrinden vazgeçmeliyiz.
Bu durumda her yerde olan “ Allah’in Yüzü” ne cismi bir benzetme üzerinden degil de degerler, ameller, fiiller zemininden bakacagiz.
Ayeti hatirlayalim: dogu da bati da Allah’indir , nereye dönerseniz Allah’in yüzü oradadir. “Nereye dönerseniz” ibaresindeki dönmek “Herkesin yüzünü dönderdigi bir yön (cihet, hedef) vardir. ÖYLEYSE (SIZ) HAYIRLARDA YARISINIZ. Her nerede olursaniz, Allah sizleri bir araya getirecektir. Süphesiz Allah, her seye güç yetirendir. ” (Bakara/148) . Buradan anlasiliyor ki mesele, Allah’a veya yüzüne dönmek hadisesi Allah’a hasa cismani bir yüz tahayyül edip (bir seye benzeterek) o yüzü aramanin ötesinde bir seydir. Hayirlari öne alip hayirlarda yarisarak Allah ile yüzlesmektir. “Gerçek su ki, ben bir HANIF OLARAK olarak VECHIMI gökleri ve yeri yaratana VECH ettim Ve ben müsriklerden degilim .”(En’am/79)
Yukaridaki ayetteki Ibrahim a.s ‘in bir hanif olarak ifadesi “Yüzünü bir hanif olarak dinde IKAME ET, Allah’in fitrati ki insanlari onun üzerinde yaratmistir. Allah’in yaratmasinda bir degisiklik yoktur, Bu KAYYIM bir dindir velakin insanlarin çogu bunu bilmiyorlar” (Rum Suresi/30) çok da kopuk degildir. Zira Ibrahim de bir hanif olarak kendi yüzünü degerler temelinde ikame etmis ve müsriklerden olmamistir.
Insanin yüz sorununun, kendisini degerler bazinda bir hanif olarak ikame etmeyen, gerçeklestirmeyen, yüzünü yere sürünmekten kurtaracak insa sürecini de yine degerler dini temelinde baslatamayan insanin sorunu oldugunu görmekteyiz.
Allah Teala mutlak iyidir. Hayirli bir hafiza (Yusuf/64) dir. En hayirli koruyucu olarak her seyi muhafaza etmektedir. Görmenin daha ötesinde görmenin tamami, isitmenin daha ötesinde isitmenin tamami, bilmenin daha ötesinde bilginin tamami, adaletin tamami, degismez sünnetleri, degismez kanunlarin tamami, bir öncülü olmaksizin yaratici, takva ehli(Müddessir/56 ) yani kurallari olandir. Zira Allah’a sakinmak atfetmek cismanilestirmedir. Tek ilah olarak var ettigi toplam degerleri “hayy” olarak koruyup( kayyum) muhafaza edendir.(Bakara/255)
“O halde, yüzüstü sürünen mi hidayettedir, yoksa sirat-i müstakim üzerinde dümdüz yürüyen mi ?”(Mülk/22)
Yol yöntem ve esaslar, metotlar vs baglaminda degerleri olan, degerleri (kiymetleri) ayakta tutan ve ilkelerle süreçleri koruyarak (Sirat-i Mustakim) yol alan elbetteki hidayettedir. Insan iki yol gösterildiginde “AKABE” yi tercih etmemizi (Beled/ 11)isteyen Allah Teala bir de akabeyi tanimlamaktadir. “Akabenin ne oldugunu sana idrak ettiren nedir? Kölelestirici ilmekleri çözmek, açlik bas gösterince doyurmak, akrabaya,yetime, miskine-yoksula sahip çikmak, sonra imanini sabir ve merhamet tavsiye ederek ortaya koymaktir” (Beled/12-17)
Simdi soruyu kendimize soralim AKABE degerler temelli bir yol alma degil midir? Sirat-i Mustakim de degerleri saglama alarak düzgünce Allah’a yönelmek degil de nedir?
Doguda ve batida hatta tüm yönlerde degerler dini üzerinden degerler üreterek yüzünü gerçeklestirmek ve kendi yüzünü Allah ile yüzlesmeye hazir hale getirmektir. Allah insanlari topladiginda da yüzünde aydinlik belirmektir.
Neticede yüzünü ikame ederek yüz sorunu halletmek, Rabbani ve evrensel degerler konusunda dibe vuran mevcut durumunu insanliga sahit olacak sekilde(vasat) ayaga kaldirmak, kiyametteki ayaga kalkmada yüzüne toz(gubar) bulasmasin diye degerlerde(hayirlarda) yarisarak Allah’in Yüzü (Zati) ile yüzlesmesinde yüz üstü sürünenlerden olmayip, hidayet bulanlardan olmaktir.
Ali Kaya
Yüreginize ve kaleminize saglik Güzel ifade edilmis Istifade ettik.Tesekkür ederim