Ilan Pappe Israil Hakkinda On Mit kitabinin Türkçe çevirisine yazdigi Önsöz’de, “Karsi propaganda incelikli oldugu kadar karmasiktir da ve savunmasiz yakalanirsaniz davanizin duyulmasini saglamaniz güçtür.” demektedir. Bu, yerinde bir tespittir. Gerçekten de Israil’in varligini bugüne kadar sürdürebilmesinin nedenlerinden biri de küresel ölçekte yürüttügü propaganda faaliyetleridir. Ancak Israil’in “güç” ve “yalana” dayanan varligi özellikle son 20 yildir bir gerileme içindedir. Artik meydan bos degildir. Hem askeri anlamda, hem de enFormasyonu yönetme anlaminda Filistin direnisi büyük bir ilerleme göstermistir. Ne var ki, Pappe’nin de belirttigi gibi, Israil’in varligini sürdürebilmesi “incelikli” oldugu kadar “karmasik” propaganda yöntemlerini içermektedir. Israil her ne zaman sahada hezimete ugrasa masada “yumusak güç” kaynaklarini devreye sokarak varligini sürdürebilmenin yollarini aramaktadir. Kuskusuz bu propagandanin temel ve asli amaci direnis cephesini zayiflatmak; kendisini çevreleyen ülke halklari arasinda bir ayrisma ve bölünme var etmektir.
15 Eylül 2020 tarihinde BAE ve Bahreyn’le yapilan Ibrahim Anlasmalari bunun son örnegidir. ABD ve Israil, adina “normallesme süreci” dedikleri son yapilan anlasmalar ile Müslümanlarin Siyonist rejimin varligini kabul etmeye basladigi algisini olusturmaya çalismaktadir. Ancak kanitlar bunun tersini göstermektedir. Bu anlasmalar halklarin onayini alma ihtiyaci duymayan totaliter rejimler tarafindan imzalanmistir ve halklarin görüsünü yansitmamaktadir. Diger taraftan, Suud, BAE ve Bahreyn gibi ülkelerde devletin dis politikasina karsi çikmanin agir bedelleri olmasina ragmen bu ülkelerdeki halklar Israil’i tanimamakta, Filistin davasini sahiplenmeye devam etmektedir.
Arap Politik Çalismalar ve Arastirmalar Enstitüsü’nün gerçeklestirdigi “Arap Görüs Endeksi 2019-2020” arastirmasi Arap haklarinin Israil’le normallesmeyi kabul etmedigini göstermektedir.[1] Arastirma, 4 gruba ayrilmis 13 ülkeyi kapsiyor (Magrip ülkeleri: Moritanya, Fas, Cezayir ve Tunus; Nil Vadisi: Misir ve Sudan; Masrik Ülkeleri: Filistin, Lübnan, Ürdün ve Irak; Körfez Ülkeler: Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar). Arastirma bulgulari 28 bin 288 kisiyle yüz yüze yapilan görüsmelerden elde edilmis. Arastirmanin sonuçlarina göre bu ülke halklarinin dörtte üçünden fazlasi Filistin meselesini sadece Filistinlilerin bir davasi olarak görmemektedir. Arastirmanin öne çikan sonucuna göre Arap halklarinin ezici bir çogunlugu (%88) Israil’i tanimayi reddetmektedir. Cezayir’de bu oran %99, Lübnan’da %94, Moritanya’da %93, Filistin’de %91, Irak’ta %90, Katar, Kuveyt ve Fas’ta %88, Misir’da %85, Sudan’da %79, Suudi Arabistan’da %65’tir. Suudi Arabistan örneklemindeki önemli bir ayrintiya deginmekte fayda var. Halkin sadece %6’si Israil’i taninmasina destek verirken örneklemin %29’u “diplomatik tanima” sorusunu yanitlamayi reddetmistir. Benzer oran ayni arastirmanin 2017-2018 versiyonunda da ortaya çikmis çikmistir. Bunun sebebi Suud-i Arabistan’da Kralligin dis politika görüsüne ters bir görüs bildirmenin bedelinin agir olmasidir. Uluslararasi taninirligi olan bir gazeteciyi kendi konsoloslugunda testereyle kesen bir rejim için bu gayet anlasilabilir bir seydir. Ayni baskilar BAE ve Bahreyn’de de geçerlidir. BAE’de devletin resmi politikasina karsi çikmak hükümetin telefonlara gönderdigi Whatsapp mesajiyla yasaklanmistir. Bölgedeki en baskici rejimlerden biri olan Bahreyn hükümeti ise “Kamu Hizmeti Bürosu” araciligiyla, kamu çalisanlarinin resmi politikaya aykiri bir görüs ifade etmelerine izin verilmedigini sart kosan bir yönetmelik çikarmistir. Buna ragmen Bahreyn’de normallesmeye karsi protestolar yapilmis, Bahreyn’deki siyasal egilimleri temsil eden 17 örgüt normallesmeye karsi bir bildiri yayinlamistir. Bahreyn’de yapilan protestolar sert bir sekilde bastirilmis, sosyal medya hesaplari takip altina alinip muhalefet eden kisilere karsi harekete geçilecegi duyurulmustur.[2]
Israil karsiti egilim sadece Arap ülkelerinde degil, bütün dünyada artmaktadir. 1980’lerden bu yana Ingiltere’de Yahudilik karsiti olaylari kayit altina alan Yahudi “yardim kurulusu” Community Security Trust 2021 yilinda Ingiltere’de Siyonizm karsiti (onlar “antisemitizm” olarak adlandiriyor) olaylarin bir rekor kirarak 2,255’e çiktigini bildirdi. 2020’ye göre protestolar %34 oraninda artmisti. Özellikle Kudüs’ün Kilici Savasi’nin gerçeklestigi Mayis ayinda 661 vaka kaydedildi. Rapora göre Ingiltere’de gerçeklestirilen 120 protestoda Israil devletinin varligi reddedildi.[3]
Dahasi Israil kendi içinde de büyük problemler yasamaktadir. Israilliler, en son Kudüs’ün Kilici savasinin da gösterdigi gibi, Demir Kubbe’nin kendini koruyamadigini görmüstür. Israil’de Meida Shivuki C.I. adindaki bir kamuoyu arastirma sirketinin yaptigi bir ankete göre Israillilerin %40’i ülkelerini terk etmeyi düsünmektedir.[4] Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah da, 16 Subat Çarsamba günü yaptigi konusmada bu gerçegi dile getirmistir. Newsweek Dergisi’nin yayinladigi bir makalede de, Israillilerin ülkelerini birakip ABD’ye göç ettigi dile getirilmistir. Yardena Schwartz’in kaleme aldigi yazida ABD’de 1 milyon Israillinin yasadigi belirtiliyor. ABD Iç Güvenlik Bakanligi'nin en son verilerine göreyse 2006-2016 yillari arasinda 87.000'den fazla Israilli ABD vatandasi olmus.[5] Haaretz Gazetesi’nden Lior Dattel de 2015 yilindan itibaren ülkeyi terk eden Israillilerin sayisinin, geri dönenlere oranla daha fazla oldugunu belirtmektedir.[6]
*
Kuskusuz “Normallesme” sürecinin asil amaci Filistin direnisini yalnizlastirmak, çevresindeki ülkelerden tecrid etmek ve boyun egdirmektir. Ibrahim Anlasmalari’nda merkezi bir rol oynayan ABD ordusu generali Miguel Correa (ayni zamanda bu anlasmalara “Ibrahim” ismini veren kisi[7]), anlasmalarin amacinin Filistinlileri tecrit etmek ve marjinallestirmek oldugunu açikça ifade etmistir. Buna göre Filistin’in etrafindaki ülkeler Israil’i tanirsa, Filistin tamamen abluka altina alinmis olacak ve Israil’e boyun egmekten baska çaresi kalmayacaktir.[8]
Türkiye, böyle bir ortamda Israil Cumhurbaskani Herzog’u beklemektedir. Gerek Israil’in 1949’da taninmasi, gerekse Israil’le 70 yildir -inisli çikisli- devam eden diplomatik iliskiler halkimizin bu devleti mesru gördügünü göstermemektedir. Ne Türkiye ne de baska bir ülke Israil’in varligini kabul ederek Filistin meselesini sahiplenemez. Çünkü Israil yalanla, terörle, isgal ve soykirimla kurulmustur ve varligini da ancak bu sekilde devam ettirebilir. Yapilan arastirmalar ve siyasi analizler “normallesme” anlasmalarinin çürük bir hayalden baska bir sey olmadigini ortaya koymaktadir. Bu denenmis ve çökmüs bir projedir. Suud, Bahreyn ve BAE gibi baskici ve totaliter rejimler altinda bile halklar bu projeye karsi çikmaya devam etmektedir. Türkiye halki da Israil’le normallesmeyi amaçlayan hiçbir adimi kabul etmeyecektir.
Çünkü Israil’le normallesme esyanin tabiatina aykiridir. Israil mutlak kötülüktür. Kötülükle normallesemezsiniz.
[1] https://www.dohainstitute.org/en/Lists/ACRPS-PDFDocumentLibrary/Arab-Opinion-Index-2019-2020-Inbreef-English-Version.pdf
[2] https://www.washingtonpost.com/politics/2020/10/26/what-do-ordinary-arabs-think-about-normalizing-relations-with-israel/
[3] https://www.bbc.com/news/uk-60322106
[4] https://www.haaretz.com/.premium-bye-the-beloved-country-1.5273011
[5] https://www.newsweek.com/2018/05/18/israel-brain-drain-technology-startup-nation-religion-palestinians-economy-919477.html
[6] https://www.haaretz.com/israel-news/.premium-more-israelis-left-israel-than-moved-back-data-reveals-1.5442809
[7] https://jewishinsider.com/2022/01/general-miguel-correa-abraham-accords/
[8] https://imeu.org/article/imeu-policy-analysis-5-abraham-accords-isolate-palestinians-solidify-israel
Not: Bu yazi 19.02.2022 tarihinde islamianaliz.com sitesinden alintilanmistir, yazinin orijinali için asagidaki linki tiklayiniz.
Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.